Bu Benim İşe Girdiğim Şirket Değil


Mesela dün odama doğru ilerlerken hiç tanımadığım biri bana “Günaydın” dedi. Tamam, diyeceksiniz ki: “Yüzden fazla kişinin çalıştığı bir şirkette her yeni alınanı sana mı danışacaklar?” Ancak bu yeni alınan kişi direkt olarak bana bağlı çalışacakmış. şimdi birinin gelip bizi tanıştırmasını bekliyorum. O kişi de aynı şeyi bekliyor olmalı ki sabahtan akşama kadar boş bir masada bulmaca çözüyor. Belki de onun işi budur. Benim de haber verilmese bile yeni işim çözümün doğruluğunu kontrol etmektir. Her neyse bana yeni görevim söylenene kadar, eski işim olan sistem analizciliğine devam etmeye karar verdim.

Sekreterimin yanından selam verip geçerken bugünün Cuma olduğu gerçeği birden kalbimi sıkıştırmaya başladı. İşe girmek için ilk görüş mem sırasında burasının çok ciddi ve saygın bir şirket olduğu, davra nışlarımıza ve giysilerimize çok dikkat etmemiz gerektiği üstü kapalı olarak belirtilmişti. Çalıştığım 4 sene 6 ay 17 gün boyunca bir defa kravatsız veya traşsız işe geldiğimi hatırlamıyorum. Ama yaklaşık 2 ay önce alınan acil ve üst düzey bir kararla Cuma günleri serbest kıyafet günü ilan edildi. Yaşça benden genç çalışanların günlerce kutladığı bu kıyafet değişimi bir süre sonra dozu aşıp, yerini kültürel değişime bıraktı.

Haftanın diğer günleri kapalı devre ses sisteminden yayılan klasik müzik, Cuma günleri her masada çalan portatif radyo ve kasetçalarlar sayesinde 4 gündür süren işkencenin simgesi haline geldi. Diğer günler çalan eserlerin kime ait olduğu konusunda tartışan insanlar, Cuma günleri masalarından yayılan müzik eşliğinde “Bandıra Bandıra” iş yapmaya başladılar.

Her pazartesi sabah yapılan olağan toplantılarda bu konuyu gündeme getirmeye karar verdim. Ama sanırım şirket Pazartesi gününü takvimden çıkartmış. Çünkü 1 aydan fazla bir süredir “Olağan Pazartesi Toplantıları”nın yapılacağı salona giriyor, “Olağan Pazartesi Toplantısı Kahvemi” yalnız başıma ya da benim gibi günleri şaşırmış bir çalışanla içiyor ve gündeme getirmeye karar verdiğim konuları bir sonraki “Kahveye” pardon “Toplantıya” erteleyerek işimin başına dönüyorum.

Aslında şirketteki değişimleri park yeri olarak ayırdıklarını söyledikleri alan tenis kortu yapıldığında anlamalıydım. Yine işe giriş toplantısında park sorunundan bahsettiğimde birkaç aya kadar binanın yanındaki arsayı otopark yapacaklarını söylemişlerdi. Aradan 1 yıl geçtikten ve ara sokaklara park ettiğim arabamı 4 defa boyatmak zorunda kaldıktan sonra bir sabah işe geldiğimde arsada kazı faaliyetleri olduğuna inanamayarak şahit oldum. Büyük bir heyecanla ustaların yanına gidip otoparkın ne kadar zamanda biteceğini sordum. Aldığım cevap, Cuma günlerinden bile fazla şaşırttı beni: “Otoparkı bilmem ama tenis kortları 1 aya kadar hazır olacak” demişti ustabaşı. 3 hafta sonraki kort açılışında patron bundan sonra her hafta sonu şirket içinde tenis müsabakaları düzenleneceğini alkışlar içinde açıkladı. Hatta isteyenlere bedava tenis dersi verecek bir tenis hocasıyla anlaştıklarını da eklemeyi unutmadı.

İyi ki unutmadı. Çünkü ertesi hafta koridorda üzerinde şort ve elinde tenis raketiyle o adamı gördüğümde düşüp bayılabilirdim.

Bu acil ve çok önemli değişiklikler şirkete yararlı olmadı mı? Evet; her değişiklik gibi iyi ve kötü yanları var. Ama ben bu değişikliklere hazır mıyım, hatta daha kötüsü istiyor muyum bilmiyorum. şirkete girerken bu şartları bilseydim belki daha iyi olurdu, kendimi hazırlardım. Ya da belki hiç işe girmezdim. Kafanızdan geçenleri seziyor ve bazılarınıza da hak veriyorum; Ben biraz tutucu bir adamım.

Şimdi önümde iki seçenek var: Bi rincisi her gün değişen yüzlere ve işlere ayak uyduracağım. Masalar ara sında yürürken çeşitli tarz ve ritmdeki parçalara ayak uydurarak bir koridoru tango yaparak geçecek, köşeyi dönünce göbek atacak, öğle yemeğinde acılı lahmacunu müziğe meze yapacak, 5 çayımı içerken çalan şarkıdaki anlamları düşünecek ve nihayet iş çıkışı tenis kortlarının yanındaki ara sokaklarda çamurlara bata çıka çarpılmış ya da çizilmiş arabama bindiğimde Mozart dinleyerek eve gideceğim. Cuma günleri kardeşimin eskitilmiş kot pantolonunun üzerine tişörtümü giyecek, kulağımı deldirip küpemi takacak ve 1 günlük özgürlüğümü yaşayacağım.

Ya da...

Hepinize iyi çalışmalar diliyorum. şirketinizin ilk güne ait seviyesini koruması dileğiyle.

Üzgün bir şirket çalışanı...

Hazırlayan: Özlem SOYLU

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)