Dr. Senay Kızılkaya
Dr. Senay Kızılkaya kimdir? Geçmişten bugüne kariyer gelişiminiz hakkında bilgi alabilir miyiz?
İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde Ekonomi eğitimi aldım. Aynı konuda master yaptıktan sonra, doktoramı Örgütsel Davranış alanında tamamladım. Master tezimi “Devalüasyonun Ekonomik Değişkenler Üzerine Etkisi ve Kore Örneği” konusunda hazırladım. Doktora tezimin konusu ise diğerinden çok farklı olarak “İş Yaşamında Stres ve Performansa Olan Etkisi: Endüstride Karşılaştırmalı Bir Araştırma” idi. Burada teorik altyapıyı daha çok insan kaynakları uygulamalarında da yararlanılacak ve pratik hayatta kullanılacak şekilde hazırladım.
İş hayatına ilk adımım üniversite yıllarında yaptığım çeşitli stajlarla başladı. İlk dönemlerde daha çok ekonomi konuları ağırlıklı çalıştım. Siemens’de önce Controlling ve Planlama Bölümü, daha sonra İnsan Kaynakları Bölümü’nde görev aldım. Çalışma hayatında tecrübenin çok önemli olduğuna inanıyorum. Ancak tek başına iş hayatındaki uygulamaların yeterli olmayacağını düşünüyorum. İşinin uzmanı olarak tanımlanabilecek kişilerin teorik altyapıyı çok iyi bilmesi gerektiğini her zaman savunuyorum. Çünkü işe ve uygulamalara yeni şeyler katabilmek ancak işin özünü ve teorisini çok iyi bilirseniz mümkün oluyor. Teoriyi bilmeden yapılan katkılar ne yazık ki şekilsellikten ileri gidemiyor. Sadece format ve şekil değiştirilerek yapılan yenilikler, uygulamaya getirilmiş bir yenilik olmuyor. Endüstri Örgüt Psikolojisi’nin kurucularından biri olan Morris Viteles teorik altyapının, yani bilimin uygulama ile olan beraberliğinin önemini şu şekilde dile getirmiş: “Eğer bilimsel değilse iyi bir uygulama değildir; eğer uygulanabilir değilse iyi bir bilim değildir”. Bu yüzden insan kaynakları bölümünde iş deneyimi kazanırken buna paralel olarak bu işin teorisini de öğrenmem gerektiğine karar verdim ve bu konuyla ilgili doktora eğitimi aldım. Çeşitli yayınlar yaptım. Tabii en büyük şansım şirketimin beni desteklemesiydi. Doktoramı aldıktan sonra bazı projelerde ve eğitim konularında çalıştım. Proje çalışmaları özellikle sistem kurduğumuz için bana çok büyük haz veren işler. Sıfırdan sistemler yaratmak, organizasyon kurmak, süreçleri tanımlamak ve sistemleri devreye alarak hiç olmayan birşeyin, daha sonra uygulandığını ve bu uygulamanın şirketlere verimlilik olarak döndüğünü görmek yani A’dan Z’ye her safhada işin içinde olmak çok az çalışmada yaşayabileceğiniz manevi bir iş tatmini. Proje çalışmalarında bunu fazlasıyla yaşıyorum. Aslında her görev, her iş bana göre bir proje. Ne kadar hedefli ilerlerseniz ve yılmadan emek verirseniz sonunda başarı geliyor ve bunun tarif edilemez mutluluğunu yaşıyorsunuz.
Şu anda The Ritz Carlton, İstanbul Oteli İnsan Kaynakları Direktörü olarak görev yapıyorum. Açılış öncesi ofisi olduğu için yine sistem kurma ve proje çalışmaları, ekip çalışmaları ağırlıklı. Ayrıca Amerika’daki merkez ofisin sistemlerini ve uygulamalarını izleme amaçlı Amerika seyahatleri oluyor. İyi eğitimli, konusunun uzmanı, çoğunluğu sektörden gelmiş çekirdek bir ekibimiz var. Yoğun ancak iş tatmini yüksek çalışmalar yapılıyor.
İnsan kaynakları konusunda şirketler tarafında ve işin danışmanlık kısmında da görevlerde bulundunuz. Her iki taraftaki çalışmalarınız hakkında karşılaştırma yaparak, insan kaynakları konusunda Türkiye’de yaşanan değişim ve gelişmeler hakkında bilgi verebilir misiniz?
Masanın her iki tarafında da bulundum. Hem şirkette, danışmanlık şirketinden iş ve destek bekleyen konumda hem de danışmanlık şirketinde, şirketlere proje üreten ve insan kaynakları uygulamalarını destekleyen görevde yer aldım. şirket tarafında uzun yıllar çalıştığım için danışmanlık yaparken şirketlerin ihtiyaçlarını çok iyi anlayıp, onların beklentilerini yönlendirmek gerektiğini biliyordum. Her şirketin yapısı, kültürü ve o ana kadar geliştirdiği insan kaynakları uygulamaları farklı olduğu için “şirkete özel” sistemler geliştirmek gerek. Her sistem ve her uygulama her şirkette doğru sonuç vermez. Dolayısıyla tek bir uygulamayı bütün şirketlere hizmet olarak sunmak bir danışmanlık şirketinin yapacağı en kötü hatadır. Mutlaka hizmetin, şirketin ihtiyacı doğrultusunda, örgüt kültürü, yapısı, hatta ortamın ve zamanın uygulamalar için uygunluğu incelenerek verilmesi gerekir. Bu hizmet sunulurken de şirkete adaptasyonu yapılmalıdır. şirketin beklentileri ve hizmeti almaya hazır olup olmadığı da çok önemlidir.
Son dönemlerde insan kaynakları alanında sevindirici birçok gelişmeler var. Türkiye’de genç ve iyi eğitimli bir potansiyel bulunuyor. Benim gözlemlediğim; gençler her geçen gün bu konuya daha fazla gönül veriyorlar. şirketler konunun önemini daha fazla anlayıp, bu alanda yatırım yapıyorlar. Sadece büyük şehirler değil, Güney ve Doğu Anadolu’daki birçok şehirdeki şirket de insan kaynakları konularına yönelmiş ve bu konuda çalışmalar yürütüyor, eğitimler alıyor.
Ben gelecekten çok umutluyum, iyimser bakıyorum. Çünkü önümüzdeki dönem sadece Türkiye için değil, yurtdışında da hizmet sektörü ağırlıklı. Durum böyle olunca birey ön plana çıkıyor, çünkü sattığınız bir ürün yok, hizmet satıyorsunuz ve insan kaynakları uygulamaları önem kazanıyor.
İnsan Kaynaklarına yönelik olarak geliştirdiğiniz projeler var mı? Yönetim anlayışınız içinde insan kaynaklarının fonksiyonu nedir?
şu anda hala farklı sektörler için bazı insan kaynakları projeleri üzerinde çalışıyorum. Çeşitli danışmanlık şirketleri ve üniversite ile bu projelerle bağlantılı olarak çalışmalar yapıyorum. Üniversite iş hayatı işbirliğinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü üniversiteler iş hayatının gelecekteki yöneticilerini yetiştiriyor. Üniversitelerde verilen teorik eğitimin iş hayatı uygulamaları ile desteklenmesi ve iş hayatının deneyimli yöneticilerinin çeşitli konularda üniversitelerde konuşmacı olarak yeralması, bazı derslere aktif olarak katılımının büyük fayda sağlayacağı inancındayım. Tabii ki üniversitenin iş hayatından, iş hayatının üniversiteden beklentileri çok büyük önem taşıyor.
Yönetimde insan kaynaklarının yalnızca insan kaynakları bölümleri tarafından yürütülen bir uygulama olmadığını, başarılı şirketlerde her yöneticinin bir insan kaynakları yöneticisi gibi uygulamalara katıldığını ve destek verdiğini gözlemliyorum. İnsan kaynakları fonksiyonu “yönetim” kavramının bir parçası. Dolayısıyla bu fonksiyonun olmadığı bir yönetim anlayışı düşünemiyorum. İnsan kaynaklarını yönetimin beyni olarak tanımlayabilirim. Diğer kaynakları çok iyi yönetebilirsiniz ama insan kaynağına gerekli önem verilmediğinde yönetimin beyni zarar görür.
Farklı sektörlerde yönetici kademelerinde bulundunuz. Sizce günümüzde ve gelecekte yönetici olmak neleri gerektiriyor?
Herşeyden önce iyi bir liderin vizyon sahibi olması gereklidir. Uzak geleceği görebilmeli ve stratejilerini bu doğrultuda geliştirmelidir. Liderde olması gereken diğer tüm yapıtaşları, bu temel taş üzerine inşa edilmelidir. Eğer bu kişi günlük kararlarla yönetiyorsa diğer bütün liderlik özellikleri zaman içinde yok olacaktır. İçinde bulunduğumuz dönem çok hızlı gelişmeler ve değişimlerle dolu. Bu yeniliklere ayak uydurmak, ekibinizi bu değişimlere taşımak ve onların gelişmelere kolay adapte olmalarını sağlamak vizyon geliştirebilme ile ilgilidir. Bunun yanında risk alabilme, inisiyatif kullanma, karar verme yeteneği, problem çözme, ekip çalışmasına yatkınlık, insan yönetebilme, iletişim yeteneği, delegasyon yeteneği gibi birçok özellik günümüz ve gelecekteki yöneticilerin taşıması gereken özelliklerdendir.
1992 ve 1999 yıllarında Malcolm Bridge Kalite Ödülü alan The Ritz Carlton oteller zincirinin İstanbul halkasının faa liyetleri hakkında bilgi alabilir miyiz?
Bizim için en önemli unsur insan kaynağıdır. Bu nedenle bizimle birlikte çalışacak kişileri seçerken çok titiz ve dikkatli davranıyoruz. Son derece etraflı mülakatlardan geçirip, yoğun eğitimler veriyoruz. Ayrıca her sabah tüm çalışanlarımızla yapılan toplantılarda şirketin misyonunu, hedeflerini, felsefesini ve kalite anlayışını tartışıyoruz. Bu konuda farklı bir formülümüz var. Diyoruz ki; (yetenek + uyum) x yatırım = büyüme. Dünyanın her yerinde uygulanan ve başarılı olan bir sistemimiz var. Felsefemizin temeli şu slogana dayanıyor: “Bizler hanımefendi ve beyefendilere hizmet sunan hanımefendi ve beyefendileriz”.
Öncelikle hizmet sektöründe faaliyet gösterdiğimiz için çalışanlarımızın nitelikleri bizler için çok önemli. İşimiz insanları en iyi şekilde misafir edip, onlara en yüksek kalite standartlarında bir konaklama tecrübesi yaşatmaktır. Artık bir otel işletirken havuzunuzun büyüklüğü ya da binanızın güzelliği ile misafir çekemiyorsunuz. Bu nedenle bizim için en önemli nokta insan kaynağıdır. Çalışanlarımızda misafirperverlik, empati, dikkat, yapmacık değil, içten olmak, kibarlık, işi severek yapmak, yüksek ikna yeteneği ve iyi derecede İngilizce bilgisi aradığımız “olmazsa olmaz” özelliklerdir.
Toplam 244 odamız olacak ve stratejimiz ise her oda için ortalama 2 kişidir. Bu durumda turizm sektörüne sağlayacağımız istihdam ve işe alacağımız kişi sayısı 500 kişi kadar olacak. Yönetici pozisyonları ve çeşitli pozisyonlar için görüşmelerimiz başladı ve bunlardan bazıları tamamlandı. Geri kalan pozisyonlar için görüşmelerimiz devam ediyor.
Seçme ve yerleştirme konusuna çok önem veriyoruz. Çalıştığımız kişilere verdiğimiz yoğun eğitimlerle yatırım yapıyoruz. Yeni işe alınanlar için yoğun oryantasyon programımız var. Çalışanlarımızın mutlu bir iş ortamını paylaşmaları bizim için çok önemli. Çünkü ancak işinden mutlu ve memnun olanlar misafirlerimizi memnun edebilir. Çalışan memnuniyeti anketi de insan kaynakları uygulamalarımızın arasında yer alıyor.
Dünyanın 1 numaralı oteli olarak ifade edilen The Ritz Carlton Hotel Company’nin İstanbul halkasında İnsan Kaynakları Direktörlüğünü yapıyorsunuz. Bu duygudan ve bu görevin size yaşattıklarından bahsedebilir misiniz?
Dünyanın bir numaralı otelinin İstanbul ekibinde yeralmak çok gurur verici bir duygu. şirketimden ve buradaki pozisyonumdan çok mutluyum. Birlikte çalıştığım ekip çok deneyimli, iyi eğitimli ve enternasyonel kişilerden oluşuyor. Ekibimizde yerel yöneticilerin yanında Amerikalı, Fransız, Avusturyalı, İngiliz ve Avustralyalı birçok yönetici bulunuyor. Değişik kültürlerin hizmet anlayışını tanıma, bilgi alışverişi, enternasyonel enformasyon paylaşımı gibi imkanlara sahipsiniz. Hizmet anlayışına çok yönlü yaklaşımlar katılıyor. Çok doğal olarak kendinizi güncel ve enternasyonel halde tutabiliyorsunuz.
Sizce dolu bir yaşam sürmek ne anlama geliyor? Bu dolu yaşamın içinde işin ve özel yaşamın yeri nedir?
Hayat çok kısa. Çocukluk ve öğrencilik dönemini çıkartırsanız, sağlıklı ve aktif geçirdiğiniz zaman daha da az. Profesyonel iş yaşamı ve özel yaşam hayatın vazgeçilmez parçalarıdır. Bu kısa zamanı her iki yaşam dilimine pay edebilmek ise ancak zamanı çok iyi kullanabilmekle mümkün. Her iki konuda da başarılı yol çizmiş kişilerin ortak özellikleri zamanı çok iyi yönetebilmeleridir. Ben insanlarla iç içe yaşamayı ve mutlulukları hep birileriyle paylaşmayı seven bir yapıya sahibim. Çok mutlu bir çocukluk dönemim, bana sağlanmış imkanları çok iyi değerlendirdiğim bir öğrencilik hayatım ve çok sevdiğim bir ailem var. Bana her zaman her konuda destek veren bir eşim, hatta eşten öte çoğu konuda aynı dili konuştuğum bir hayat arkadaşım var. Dünyanın kendi alanında bir numaralı Amerikan şirketinde istediğim pozisyonda bir işim bulunuyor. Dolayısıyla kendimi mutlu azınlıklardan sayıyor ve hayata hep iyimser bir pencereden bakıyorum. İş ve özel yaşamı birlikte ve dengeli götürmekten yanayım.
Çalışma ekibiniz sizi nasıl tanımlıyor?
Ritz Carlton; kişilerin yetkinliklerine, bilgi ve deneyimlerine sonsuz değer veren bir şirket. İnsan kaynakları strateji ve politikaları da bu doğrultuda düzenlenmiş. İşe alımlarda öncelikle kişilerin yetkinlikleri ölçülüyor ve kişilerde var olan potansiyeller desteklenerek mükemmelliğe ulaşılması için her türlü eğitim faaliyetleri, performans yönetimi, yönetici çalışan iletişimi yürütülüyor. Durum böyle olduğundan benim endüstri sektöründen geliyor olmam, birçok insan kaynakları uygulamalarının içinde yer almam ve teorik altyapıya hakim olmam ekibim tarafından büyük bir saygınlıkla karşılanıyor.
Bilginin, yetkinliklerin ve farklı sektörlerden farklı bakış açısını The Ritz Carlton kültürüne taşımanın ve şirketin filozofisi ile bunları birleştirmenin şirket açısından katma değeri büyük. Aynı zamanda bu anlayışta olan ekip de konuya çok fazla değer veriyor ve bilgiye saygı duyuyor.
Kariyerini insan kaynakları alanında yapmak isteyen gençlere önerileriniz...
Ülkemizde çok yetenekli, iyi eğitimli gençler var. Kariyerlerini insan kaynakları alanında yapmak isteyenlerin önce bu konuda eğitimlerini tamamlamalarını, bu alandaki gelişmeleri, literatürleri, farklı sektör ve farklı ülkelerdeki uygulamaları izlemelerini, tüm bunları yapabilmek için özellikle İngilizce’ye hakim olmalarını öneririm. Daha sonra sıra iş deneyimi kazanmaya ve her konuda olduğu gibi bu konuya emek ve zaman vermeye gelir.
Geldiğiniz noktada geleceğinizi nasıl görüyorsunuz? Özel ve iş hayatınızdaki hedefleriniz nelerdir?
şu ana kadar gerek üniversite gerekse iş hayatımda önüme çıkan fırsatları iyi değerlendirdiğime inanıyorum. Ancak başarıya ulaşmak çok kolay olmuyor. İki kelime ile anlattığınız başarıların altında yılların emeği, çalışmaları, sınavları, değerlendirmeleri yatıyor. şu an bulunduğum pozisyonda hedefim çok başarılı bir açılış yapabilmek, seçkin çalışanlarımızla birlikte şirketin lider konumunu İstanbul’da korumaktır. Tabii en temel hedefimi ise mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir yaşam sürmek oluşturuyor.