Her tarafımızı kaplayan bir iş yaşamı varken özel yaşam nerede?


Özel yaşantımız, ilişkilerimiz, isteklerimiz ve hobilerimiz, her şeyden önemlisi bizi biz yapan tüm özelliklerimiz iş yaşamının yoğunluğu altında ezilip gidiyor. Geriye kalansa; birçok şeyi bir arada yürütmeye çalışan, parçalara bölünmüş ve iş stresi altında ezilen, ‘carpe diem’ demeyi çoktan unutmuş bizler...

Çok kültürlü iş ortamlaru, çok kimlikli ünvanlar ve çok yüzlü hayatlar... Bütünleşme ve uyum sağlama ihtiyacı doğrultusunda ortaya çıkan iş/özel yaşam dengesine daha büyük bir perspektiften bakacak olursak artan rekabet baskılarının, para odaklı yönetim tarzlarının, kısacası küreselleşmenin getirdiği tüm ağır yüklerin, iş dünyasının ve dolayısıyla bu dünyada yaşamaya çalışan ‘iş’ insanlarının üzerine bindiği söylenebilir.

Çok karamsar bir tabloyla başlamayı hiç istemezdik ancak maalesef ki gerçekler bu söylediklerimize çok yakın. O halde ne yapmalıyız? Durumumuzu bu şekilde ortaya koyduktan sonra aynı yerde saymak mantıklı olabilir mi? Olamayacağı çok açık. O nedenle bir an önce harekete geçmek gerekiyor. Parçalarımızı toparlamanın vakti geldi.

Her kişinin kendi denge formülünü kendisinin kurması gerektiği gibi, şirketlerin de kendi denge formüllerini geliştirmesinin verimliliklerine olan katkılarını, bu konuda gerçekleştirilen uygulamalardan hareket ederek sizlere aktarmaya çalışacağız. Ve hem bireysel iş/özel yaşam dengesinin hem de şirket dengesinin kurulmasında en önemli birim olan İK’nın, bu konudaki sorumluluk alanlarına daha yakından bakacağız.

Öncelikle konumuz olan iş/özel yaşam dengesini tanımlamaya, bu konun çerçevesini çizmeye çalışalım. İş/özel yaşam dengesini; kişinin, iş koşullarını özel yaşamı ile uyumlandırma süreci olarak kısaca ifade edilebiliriz. Diğer bir deyişle, iş/özel yaşam dengesi; çalışılan işle, kişinin hayatında önem taşıyan diğer alanlarını birlikte uyum içerisinde yürütebilmesidir.

İş/özel yaşam dengesi bir anlamda; duygusal, zihinsel, düşsel, ruhsal, fiziksel ve işe ait alanlarımızda, sarf ettiğimiz enerji ve gösterdiğimiz çabanın eşit ya da dengeli olması durumudur. Bu alanları biraz açacak olursak, bunların içine aile ve arkadaş ilişkilerinin, hobi ve ilgilerin, işin, gelecek plan ve projelerin, kişisel bakım ve sporun, gönüllü aktivitelerin ve de dini ya da felsefi ilgilerin girdiğini görüyoruz.

Aslında tüm bunlar; bizi biz yapan temel düşüncelerimizi ve bu düşüncelerimiz doğrultusunda hareket ettiğimiz yaşam alanlarımızı işaret ediyor. İşte; iş/özel yaşam dengesi konusu da bu noktada devreye giriyor ve bu denge; bireyin tüm bu alanlarını, diğer bir deyişle kendini ve yaşam alanlarını, doğru ve dengeli bir şekilde yürütebilmesi anlamında, özellikle de yaşadığımız bu dönemde büyük önem taşıyor.

İş/özel yaşam dengesi uygulamalarının önem kazanmasında, bu uygulamaların hem çalışan için hem de işveren için yararlar sağlamasının etkisi büyük. Araştırmalar da, bu tür uygulamaları gerçekleştiren şirketlerin kâr ve tasarruflarında artış olduğunu ve aynı zamanda iş/özel yaşam dengesini kurabilmiş çalışanların iş kalitelerinin arttığını gösteriyor. Peki iş/özel yaşam dengesini kurmak şirketler için tam olarak hangi kazançları sağlıyor? İş/özel yaşam dengesini kurmak şirketlere daha motive, daha verimli ve daha az stresli işgücüne sahip olma fırsatını verdiği gibi, aşağıda yer olan konularda da büyük artıları getiriyor:

1. Maksimize edilmiş hazır işgücü
2. Çalışanlara değerli olduklarını hissettirme
3. Daha az stresli bir iş ortamında daha sadık ve motivasyonu yüksek işgücü
4. Daha fazla adayın dikkatini çekebilme
5. Artan verimlilik
6. Devamsızlıkları engelleme
7. Tercih edilen bir şirket olarak ün yapma
8. Değerli çalışanları elde tutma

Şimdi de çalışanlar tarafına bakalım. İş/özel yaşam dengesinin çalışanlara, işte ve özel yaşamlarında daha mutlu olma şansını vermesinin yanında getirdiği artılar şu şekilde sıralanabilir:

1. Daha fazla sorumluluk ve sahiplenme bilinci
2. Yönetimle daha iyi ilişkiler kurabilme
3. Gelişmiş özgüven, sağlık, konsantrasyon ve güven verme
4. Sadık olma ve sorumluluk alma
5. Evdeki problemleri işe getirmeme ve tersi
6. İş dışındaki yaşam için de zaman harcama
7. Çalışma hayatını daha iyi bir şekilde kontrol altına alma

İş/özel yaşam dengesinin şirket gündemlerine oturmasında, Amerika’da Spherion Corporation ve Louis Harris & Associates tarafından gerçekleştirilen Emerging Workforce çalışmasının sonuçlarının etkili olduğu söylenebilir. Bu araştırma; iş / özel yaşam dengesini yakalamış olduklarını düşünen çalışanların, diğerlerine göre çok daha fazla iş tatmini yaşadıklarını ortaya koyuyordu. Ayrıca bu kişilerin, iş / özel yaşam dengelerini kuramadıklarını belirten çalışanlara göre, işverenlerine daha çok güven ve bağlılık duyduklarını gösteriyordu. Ve bu araştırma, bugünün çalışan pazarı için çok önemli olan ‘çalışanları elde tutma’ konusunu doğrudan ilgilendiriyordu. İşte, o zamandan bu yana, en iyi yetenekleri çekmek ve elde tutmak isteyen şirketler, çalışanların iş ve özel yaşamlarını dengeleme konusundaki arayışlarına yardımcı olmayı, stratejik bir iş kararı olarak tanımlamaya başladı.

TrueCareers Inc. tarafından geçen sene gerçekleştirilen araştırma da; şirketlerin iş / özel yaşam denge politikalarındaki değişen yaklaşımlarının olumlu sonuçlarını açıkça ortaya koyuyor. İki sene önce gerçekleştirilen araştırmada, katılımcıların yüzde 70’i iş / özel yaşam dengelerinin zayıf olduğunu belirtirken, geçen seneki araştırmada yer alanların yüzde 59’u, şirket kültürlerinin iş dışındaki hayatlarına da destekte bulunduğunu, yüzde 74’ü ise işverenlerinin, kendilerini işten alı koyan mecburiyetler konusunda daha anlayışlı olduğunu belirtiyor.

Buraya kadar bahsettiklerimiz iş – özel yaşam dengesinin şirket gündemlerinde giderek artan oranlarda yer etmeye başladığını gösteriyor. Şirketler çalışanlarının verimlilik, motivasyon ve bağlılıklarını arttırarak rekabet üstünlüğü yakalamaya çalışıyor. Peki, çalışanları denge arayışına yönelten sebepler neler? Bunun en önemli nedeni, ağır ve yoğun çalışma koşullarının varlığı olarak kısaca özetlenebilir.

Bu koşulların çalışanlar üzerinde yarattığı olumsuz etkileri daha iyi anlayabilmek için son yıllarda gerçekleştirilmiş olan araştırma sonuçlarına bir göz atalım. Ceridian Performance Partners tarafından gerçekleştirilen “The Price of Success” adlı araştırmaya katılanların yüzde 30’u ‘işim sağlığımı olumsuz etkiliyor’ görüşünü ciddi olarak savunuyor. Yüzde 51’i ise ‘iş dışı ilişkiler kurabilmek için yeterli zamanım yok’ düşüncesi içerisinde. Demos tarafından gerçekleştirilen bir başka araştırmaya katılan çalışan kadınların yüzde 37’si, erkeklerin yüzde 46’sı ise; ‘hayatlarına anlam veren’ bir işte çalışmak istediklerini belirtiyor. Anne olanların yüzde 80’i, baba olanların da yüzde 88’i aileleri ile daha çok vakit geçirmek istiyor.

Flexecutive tarafından Chartered Institute of Marketing and People Management işbirliği ile gerçekleştirilen ve 250’ye yakın cevabın yer aldığı araştırmanın sonuçlarına göre de, çalışanlar artık iş ve özel yaşamlarını dengelemek istiyor. Araştırmanın sonuçlarını kısaca şöyle özetlenebilir: “Esnek çalışma kadınlar için olduğu kadar erkekler için de bir sorun. Ve her iki grubun da ortak amacı daha iyi ve esnek çalışma koşullarına, daha iyi bir iş / özel yaşam dengesine sahip olmak.”

Esnek çalışma koşulları iş yaşamının bu kadar gündemindeyken,
sizin çalışma ortamınız nasıl?

Yoksa hâlâ uzun saatler boyunca, işe gömülmüş bir halde çalışmaya devam mı ediyorsunuz? Cevabınız evetse, fazla üzülmenize gerek yok aslında... Çünkü dünyanın büyük bir çoğunluğu hâlâ geleneksel iş kalıpları içerisinde çalışmaya devam ediyor. Ancak ortada bulunan resim artık eskisi kadar net değil. Bir diğer deyişle geleneksel iş yapılarından esnek çalışma koşullarına doğru geçişin yaşandığı bir dönemdeyiz. Bu geçiş dönemini daha iyi anlayabilmek için şimdi UK Department for Education and Employment (DFEE) tarafından gerçekleştirilen ‘İş/özel Yaşam Dengesi Araştırması’nın ortaya koyduğu verilere bir göz atalım.

Bu araştırmanın ortaya koyduğu en büyük bulgu daha önce de bahsettiğimiz gibi, iş / özel yaşam dengesi sorunları konusunda gittikçe artan bir bilinç ile, esnek çalışma uygulamalarında az da olsa gelişmelerin yaşandığı, ama aynı zamanda uzun süreli ve yoğun çalışma kültürlerinin de hâlâ yaşamlarını sürdürdükleri… İngiltere Hükümetinin gerçekleştireceği iş araştırmaları ve iş / özel yaşam dengesi kampanyalarının temelini oluşturan bu araştırmanın ortaya koyduğu diğer sonuçlar da şu şekilde özetlenebilir: “İş / özel yaşam dengesi konusunda bazı alanlarda diğerlerine göre daha çok ilerleme var. Bunlar esneklik ve yarı zamanlı çalışma... Bu kavramlar giderek oturmaya başlasa da, evden çalışma konusunda işler aynı hızla ilerlemiyor çünkü evden çalışmayı sıklıkla uygulayan yöneticiler, personelinin aynı şeyi yapması konusuna pek sıcak bakmıyor. Bu da güven sorununu gündeme getiriyor. Diğer yandan, uzun süreli çalışma şartları devam etse de esnek çalışmanın, iş – özel yaşam dengesini kurmak amacıyla, iş yaşamına etkin bir şekilde girmeye başladığı konusunda ufak göstergeler görülüyor.”

Şimdi de, iş / özel yaşam dengesi ile yakından ilgili olan ve bu konudaki eğilimleri ortaya çıkartan; esnek çalışma ve fazla mesai gibi konularda bu araştırmanın ortaya koyduğu verilere daha yakından bakalım. Esnek çalışma konusunda araştırmaya katılanların cevaplarından oluşturulan raporda, aşağıdaki bilgilere ulaşılmış:

‘Esnek’ çalışma, genellikle yarı zamanlı çalışma ile eş tutuluyor.

Çalışanların yüzde 25’i esnek çalışma alternatifleri sunan yerlerde çalışıyor.

 Çalışanların yüzde 20’si ara sıra evden çalışıyor.

 Evde çalışanların yüzde 24’ünü erkekler, yüzde 16’sını ise kadınlar oluşturuyor.

 Yöneticilerin yüzde 35’i bazen evden çalışıyor.

 Evden çalışmayan çalışanların üçte birlik kısmı, evden çalışmayı istediklerini belirtiyor.

Fazla mesai yapanlar...

Esnek çalışma ile ilgili tüm bu gelişmeleri gördüğümüz halde, fazla mesai konusunda fazla bir gelişmenin olmadığını ve hatta aynı yerde sayıldığını gösteren rapor sonuçları ise şunlar:

Birçok işyeri, standart çalışma saatlerinin aşıldığı durumlar için çalıştırmak üzere personele sahip.

 Çalışanların neredeyse yarısı fazla mesai yapıyor.

 Fazla mesai yapanlar haftada ortalama 9.6 saat daha fazla çalışıyor.

 Özellikle yönetimsel alanlarda çalışanların ve iş yaşamı profesyonellerin yer aldığı araştırmada, çalışanların aşağı yukarı yüzde 11’lik kısmı haftada 60 ya da daha fazla saat çalışıyor. 

 Fazla mesai yapan bu çalışanların büyük bir çoğunluğu ise evli ve çocuk sahibi.


İş dünyasında tüm bu gelişmeler, eğilimler ortaya çıkarken acaba çalışanın yani bireyin iç dünyasında neler olup bitiyor da, iş/özel yaşam dengesini kurmak, hem birey hem de şirketler için bu kadar önem kazanmaya başlayan bir konu haline geliyor? Bunu yanıtlayabilmek için öncelikle çalışma ve birey ilişkisine göz atarak, ‘neden çalışıyoruz’ sorusunu sormamız gerekiyor.

 

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)