Ellerindeki yeteneğin 2 yaşında keşfedildiği bir müzisyen: Fatih Erkoç

Fatih Erkoç, müzisyenliğinin temel taşının; babası udi Hasan Erkoç olduğunu söylüyor. Kesinlikle haksız değil. Öykü şöyle: Hasan Bey, Fatih bebek henüz 2 yaşındayken eşine “Hanım, bu çocuğun ellerine bak! Bu çocuk müzisyen olacak” der. Anne inanmaz: “Hadi oradan bey, 2 yaşındaki çocuğun ellerine bakıp da böyle bir şeyin olabileceğini bilmek olmaz…” Ama yetenekleri keşfetmek konusunda üstat olduğu anlaşılan Hasan Bey kararlıdır: “Yok hanım vallahi müzisyen olacak, hem de çok iyi bir müzisyen olacak” diye tutturur.

Fatih, 3–4 yaşlarındayken babasının kendisine armağan ettiği kemanı çalarak büyür. Evlerinde yer alan Türk Sanat Müziği türündeki taş plaklar sayesinde keman çalışını geliştirme imkanı bulur.

Kara tahtanın arkasında çalınan keman

“4–13 yaş arasında, babamdan aldığım eğitimle müziğe olan ilgi ve yeteneğin gelişti” diyen Erkoç, tam da o dönemlere dair bir anısını şöyle aktarıyor: “İlkokulun ikinci sınıfında, öğretmenimiz benim keman çaldığımı duymuş ve sınıfta biraz çalmamı istedi. Ben de utangaç bir çocuk olduğum için, mobil olan kara tahtanın arkasında, kimseye görünmeden çalarım dedim. Çok komikti”.

Fatih Erkoç, ilköğrenimden sonra İstanbul Belediye Konservatuvarı’na girer. Burada yedi yıl boyunca trombon, piyano ve kontrbas eğitimi alır. Sonrası bir çok enstrüman çalan bir müzisyen olarak gelişen Erkoç, 11 yıl Norveç’te müzik yaptıktan sonra 1986’da Türkiye’ye dönüşünün kendi ifadesiyle “kendisine büyük bir şans getirdiğini” söylüyor. Kuşadası 1. Altın Güvercin Yarışması’ndaki birinciliği, Fatih Erkoç’un Türkiye’deki yolunu açar.

“Farklılıklar bir arada yönetilirse, yeni renklere ulaşılır”

Erkoç şimdilerde hayranlarıyla “Kör Randevu Collection” albümü aracılığıyla buluşuyor. Albümde sanatçının eski şarkılarının ve yepyeni çalışması “Canevimden”in yanı sıra bir sürpriz de var: İspanyolca, İngilizce ve Arapça sözlerden oluşan Mi Amor-Habibi-My Love… Daha önce,Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak yorumlayarak, dinleyenleri hayrete düşürdüğü bu parça, Ferdi Tayfur’un “Emmoğlu” şarkısının yeni versiyonu: “Ben, bir müzisyenin, dünyaya hitap edebilen bir müzik için, yani dünya çapında bir müzisyen olmak için, çalışmalarını sürdürmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunu gerçekleştirmek için de bilinçli ve çok çalışmak gerekiyor tabii ki. Bizim müziğimiz çok zengin, bizim müziğimizdeki öğeleri kullanarak, bilinçli ve tabii ki samimi bir çalışma sergilersek, dünyadaki yerimizi alacağımıza olan inancım çok kuvvetli”.

Erkoç, bu noktada İnsan Kaynakları yöneticilerini de çok yakından ilgilendiren bir kavramdan söz ediyor: “Farklılıkların yönetimi”: “Farklılıkların bir arada yönetilerek yeni renklere ulaşılması bence doğru bir yaklaşım. Ancak az önce söylediğim gibi, bunu çok çalışarak ve samimi bir şekilde ürettiklerimizi ortaya koyarak yapabiliriz”.

“Ekip çalışması için kendine güvenen, komplekslerinden arınmış,
ne yapması gerektiğini çok iyi bilen ve çalışkan insanlar gerekir”


Peki, tüm bu üretim süreci içinde ekip çalışmasının nasıl bir yeri var? Bir müzisyenin penceresinden bakıldığında başarılı bir ekip çalışması ne ifade ediyor?: “Ben şarkıların beste aşamasında yalnızım. Albüm kısmında genellikle yapımcı arkadaşlarla birlikte hareket ediyorum. Daha sonra bazı değişiklikler, birlikte alınan kararlarla oluşuyor. Bana göre tüm bu konularda başarılı ekip çalışması için, kendine güvenen, komplekslerinden arınmış, işini ve ne yapması gerektiğini çok iyi bilen ve çalışkan insanlar gerekir. Bu insanları bulup, bir araya getirirseniz başarı kaçınılmaz olur. Tabii ki o insanlara hak ettiklerini aldıklarına da inanmaları koşuluyla...”

Her gün 8–10 saat çalışıyor

Albüm dönemleri dışında tatil yapmayı sevdiğini söyleyen Erkoç, ancak konserler, kulüp ve basın çalışmaları ya da TV programları için yaptığı çalışmalar ve ön hazırlıkların oldukça fazla zaman aldığını belirtiyor. Yazın Bodrum’da olmaya çalışan, ama kışın her gün 4–5 saat enstrüman ve beste çalışmalarıyla geçiren Erkoç, bunun bazen 8–10 saati bulduğunu söylüyor.

Erkoç, bunun dışında kendini beslemek için kitap okuduğunu dile getiriyor: “Bu, yazın daha çok mümkün oluyor. Bodrum’da kendime zaman ayırdıkça kitap okuyorum. Ayrıca her gün 30–40 dakika yürüyüş ve 15–20 dakika yüzme sporları yapıyorum”.

Onno Tunç yaşıyor olsaydı…”

Karşımızdaki çok değerli bir müzisyen olunca; konu pek tabii ki dünyada hayranlık duyduğu müzisyen ve sanatçılara da geliyor. Bunların en başında Stevie Wonder’ın geldiğini söyleyen Erkoç’a bırakıyoruz sözü: “Hala dünyadaki en iyi şarkıcının o olduğunu düşünüyorum. Ayrıca caz Tromboncularından en çok beğendiğim isim, toprağı bol olsun Frank Rossolino’dur. Arada şarkı da söylemiştir Frank Rossolino... Ama maalesef çok kötü bir son bulmuştur yaşamı. Önce çocuklarını ve karısını vurup sonra intihar etmiştir. Ne feci bir durum... Tony Bennett ismi de caz şarkıcıları arasında çok sevdiklerimdendir. Tabii ki Frank Sinatra’yı da eklemem lazım. Pop olarak birçok isim mümkün ama caz müziği daha önemli bir müzik olduğu için ondan söz etmek daha hoş...”

Peki, ya Türkiye’deki müzisyenler söz konusu olduğunda aklına kimler geliyor? Erkoç, bu noktada hiç tereddüt etmeden Onno Tunç ismini telaffuz ediyor: “Onno sağ olsaydı, bugün Türkiye’deki pop müziği de caz da farklı bir konumda olabilirdi. Ama maalesef hayatın gidişatını bizler tasarlayamıyoruz...

Caz piyanistlerimizden sevgili Aşkın Arsunan, Tuna Ötenel ve Kerem Görsev bence dünya çapındalar. Sibel Köse caz şarkıcısı olarak yine dünya çapında... Neşet Ruacan bence dünyanın en iyi caz gitarcılarından biri. Davulda Volkan Öktem ve Cengiz Baysal gibi dünya çapında dev isimler var. Bunların dünyaca tanınması an meselesi diye düşünüyorum.

Tabii herkesin ismini hatırlamak olası değil ama daha birçok değerli Türk müzisyeni ve şarkıcısı mevcut ülkemizde.”

MİRAS PROJESİ YOLDA

“Bu kış Kerem Görsev Trio’su ile bir caz albümü projemiz var. Ayrıca adını ‘MİRAS’ olarak düşündüğüm ve içeriği 7–8 albüm olan bir proje de var. Her albüm farklı müzik tarzlarını içerecek olan bu proje, Fatih Erkoç’un bu güne kadar yaptığı bütün müzik türlerini bir arşiv olarak ortaya koyacak bir proje olacak. Bir albüm Türk Sanat Müziği, bir albüm Türk Halk Müziği, bir albüm Senfonik Orkestrayla benim şarkılarım, bir albüm eski Türkçe pop şarkıları, bir albüm eski yabancı pop şarkıları, bir albüm Tangolar, bir albüm caz ve bir albüm, çaldığım enstrümanları ortaya koyacak olan enstrümantal albüm...”

FATİH ERKOÇ VE “KÖR RANDEVU”

• Fatih Erkoç, İstanbul Belediye Konservatuarı'nda 7 yıl boyunca trombon, piyano ve kontrbas eğitimi aldı, mezun olmadan o dönemin en gözde orkestralarından İstanbul Gelişim Orkestrası ile çalışmaya başladı. Yarım bıraktığı eğitimini, 2005 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Nefesli Çalgılar Bölümü’nden mezun olarak tamamladı.

• Askerlik döneminde Ankara' da artık aramızda olmayan değerli caz davulcusu Erol Pekcan'nın orkestrası ile konserler verdi, birçok radyo ve televizyon programına konuk oldu.

• Daha sonraki 11 yılını Norveç'de geçiren Erkoç, İskandinavya'daki çeşitli orkestralarda; trombon, flüt, gitar, basgitar, keman, saksofon, trompet ve ud gibi enstrümanlarıyla yer aldı.

• 1986 yılında Türkiye'ye döndükten sonra Kuşadası'nda, 1. Altın Güvercin Şarkı Yarışması'nda söz, müzik, düzenleme ve yorumu kendisine ait olan "Yol Verin A Dostlar" şarkısıyla birinci oldu.

• 6 yıl tromboncu ve solist olarak TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası ile birçok caz konseri gerçekleştiren, radyo ve televizyon programlarına katılan müzisyen, ayrıca İtalya, Fransa, Finlandiya, Hollanda ve Amerika'da caz festivallerine de katıldı.

• Bu yoğun tempo içinde müzik yarışmalarını da ihmal etmedi. Hem kendi, hem de başka bestecilerin eserleriyle birçok kez Eurovision Şarkı Yarışması Türkiye Finalleri'nde yarıştı.

• Malezya'da 1989'da yapılan bir pop müziği şarkı yarışmasında yine sözü, müziği, düzenlemesi ve yorumu kendine ait olan; "Korku" adlı şarkıyla Türkiye'yi temsil etti.

• Stüdyo çalışmalarına uzun bir süre ara veren Fatih Erkoç, 1999 yılı sonunda kendi adını taşıyan ve şarkılardan prodüksiyonuna kadar kendi imzasını taşıyan albümüyle geri döndü.

• Fatih Erkoç, rec by Saatchi’den çıkan ve 1987 yılından bugüne kadar dillerden düşmeyen, sevilen şarkılarını ilki “Kör Randevu” isimli Collection albümü ile yine sevenleriyle buluşturuyor.

• Albümde toplam 18 şarkı var. Sanatçının “Ellerim Bomboş, Anı, Yol Verin A Dostlar, Kör Kuyular, Avuç içi Kadar, Elveda Tatlım, Korkmazdım, Hani Sevenler Nerde, Penceremden Gökyüzüne, Sensiz Olamam, Cefalar, (söz ve bestesi babası Hasan Erkoç’a ait olan) Elveda Ey Gençlik” gibi şarkılarının da yer aldığı albümde en büyük sürpriz İspanyolca, İngilizce ve Arapça sözlerden oluşan Mi Amor-Habibi-My Love…

• Kayıtları rec by saatchi ve Mefa stüdyolarında yapılan albümde canlı enstrümanların çoğunu Fatih Erkoç çaldı, ayrıca Erdinç Şenyaylar, Özcan Şenyaylar, Serkan Çağrı, Ege Köprek, Neva Özgen, Didem Derman ve Reha Falay gibi birbirinden değerli müzisyenler eşlik etti.

• İlk kez Fatih Erkoç için albüm kapağı çeken Okan Bayülgen, fotoğraf çekimi sırasında albüm isminin de “Kör Randevu” olmasını önerdi.
 

DERGİ

HRdergi Nisan sayısı çıktı! İyi okumalar

SATIN AL Nisan 2024