Beklenmeyen trajedi: İnsanlar işlerinde, evlerinden daha mutlu...

Bu başlık size şaşırtıcı mı geliyor? Ama araştırmalar durumun böyle olduğunu gösteriyor. En azından, Avusturalya İlişkiler Forumu’nda yayınlanan “An Unexpected Tragedy: Evidence for the connection between working hours and family breakdown in Australia” (Beklenmeyen Trajedy: Çalışma saatleri ve Avustralya’daki aile ilişkilerinin bozukluğu arasındaki bağlantının kanıtı) adlı raporun yazarlarından birine göre…

Paul Shepanski, geçenlerde Australian Financial Review’da yayınlanan makalesinde; raporun bulgularına göre çalışanlardan yüzde 20’den fazlasının haftada 50 saatten çok çalıştığını ve yüzde 30’dan fazlasının da düzenli olarak hafta sonları görevinin başında olduğunu söylüyordu.

Bu istatistiklere baktığımızda, bir başka kişinin söylediği şu sözler çok da şaşırtıcı olmuyor: “Yaşamın karşısında uyuşmuş gibi hissettiğim bir noktaya geliyorum… Ailem ile kendi aramda bir mesafe yarattım. İşimin yarattığı adrenaline bağımlı hale geldim ve bunun dışına çıkamıyorum”.

Eğer siz işinize bağımlı değil ve çalışmak dışındaki şeyleri yapmayı tercih ediyorsanız bile, uzun çalışma saatleri yine de ilişkilerde kendini gösteriyor. Bekâr bir çalışan anne olmaktan zaten suçluluk duyan bir arkadaşım, geçtiğimiz günlerde 2 yaşındaki kişinin nasihat veren bir yetişkin tonuyla kendisine: “Anne çok çalışıyorsun” dediğini anlatmıştı.

Yine Almond Etkisi®

“Leaving the Rat Race to Get a Life”ın yazarı Philomena Tan de aynı şekilde hissediyor.

Tan şunları söylüyor: “İnsanlar genellikle sınırlarda dolaştıklarının farkına varmıyor… Günümüzde beyinle ilgili yapılan pek çok araştırma; iş stresi ve deadline’lar nedeniyle bedenimizde dolaşan kortizon ve adrenalinden söz ediyor. Bu da pek çoğumuzu uzun süren ‘savaşma-kaçma tepkisi’ ile baş başa bırakıyor. Bu her zaman, karşımızdakiler için zarar verici olacak”.

Almond Etkisi®; yanlış nedenlerle savaşma-kaçma tepkisine girdiğimizde yaşanır. Beyinlerimiz, her koşul altında ayakta kalmamız için bize talimat verir ve bizi öldürebilecek şeyler karşısında savaşma-kaçma tepkisi vermemiz doğaldır.

Buradaki temel sorun şudur: Eğer onu eğitmezsek, amigdala’mızın (duyguları ve saldırganlıktan cinselliğe çok çeşitli dürtüleri, duyguları kontrol eden başlıca subkortikal beyin merkezlerinden birisi ve limbik sisteminin bir parçası) kafası karışır; hangi olayların gerçek hayat ya da ölümcül bir durum olduğunu, hangilerinin olmadığını ayırt edemez.

Almond Etkisi®’ni yönetmeyi öğrenin

İş stresli olabilir; bunu hepimiz biliyoruz. Ancak onun ne kadar stresli olmasına izin vereceğimiz ve bizi ne kadar etkilediği, gerçekten de tamamen bize bağlıdır.

Buradaki kilit nokta kişisel farkındalıktır. İşin temeli; kendimizi stres yaşarken yakalamak ve bununla ilgili bir şey yapmaktır. Almond Etkisi® için hem fiziksel hem de zihinsel etkinliklere ihtiyaç duyarız. Bu konuda, şu soruları sorarak işe başlayabilirsiniz:

1. Stresinizi tetikleyen unsurlar neler?
2. Tükenmek üzere olduğunuzu işaret eden fiziksel ipuçları neler?
3. Genel olarak neler stres düzeyinizi artırır? (gürültü, televizyonun yüksek sesi, gibi…)
4. Almond Etkisi®’ni yaşadığınız bir anı düşünün. Bu tepkinizin öncesinde olan olayları ve verdiğiniz tepkiyi listeleyin.
5. Bir önceki soruya verdiğiniz yanıtları da dikkate alarak; kendinizi savunmasız ve aşırı stres altında hissettiğiniz o anda neler yapabilirdiniz diye düşünün.

Şimdi bir sonraki adımları atın

Amigdala’nız ister savaşmaya ister kaçmaya hazırlanmak için bedeninize yoğun hormonal ve kimyasal tepkileri tetiklemiş olsa bile; yine de sağlıklı adımlar atabilmek için kendinizi eğitebilirsiniz. Bu beceri tesadüfen, şans eseri ya da sadece istediğiniz için gelişmez. Kendi adınıza kasıtlı ve kimi zaman son derece talepkar olabilen çabalar harcamanız gerekir.

Kendinize sürekli şunu söyleyin: “Başkalarının düşündüklerini ya da yaptıklarını değiştirmektense, kendi tepkilerimi değiştirmek daha kolaydır”. Bu gerçekten de doğrudur.

20 yılı aşkın zamandır tanıdığın, kendisini sanatçı olarak niteleyen bir adamla evli olan bir arkadaşım var. Bu adam için sanat dışındaki her tür iş angarya anlamına geliyor. Ne yazık ki, bir sanatçı olarak da iş bulamıyor. Profesyonel bir sanatçı olarak çalışmadığı için sürekli stres altında ve sık sık hasta oluyor. Tüm gün zamanını kitap okuyup televizyon izleyerek geçiriyor.

Arkadaşım 35 yıl önce evlendiğinde, bu “artist” adamın kişiliği ve hayata yönelik yaklaşımı kendisine son derece cazip gelmişti. Aslında yaşama farklı bakışı ve paraya, sorumluluklara ve işe yaklaşımı nedeniyle seviyordu onu… Ancak son 20 yıldır, onun “artistliği” arkadaşımı sadece geriyor ve kızdırıyor. Arkadaşım bana şunları söylüyor: “Onu sürekli itelemek ve itelemek zorundayım”. Sonuç mu? Arkadaşım da sürekli stresli, sürekli endişeli ve sürekli hasta.

Kendimi sürekli arkadaşımın yerine koyuyorum ama gerçekçi olmak gerekirse bu adam şimdi değişecek mi? Bu ilişkide değişebilecek tek şey nedir? Arkadaşımın kontrol edebileceği tek şey nedir?

Ne görürsen onu alırsın

Eğer “The Secret” filmini gördüyseniz, “Çekim Yasası” ile ilgili pek çok konuşma olduğunu biliyorsunuzdur.

Bu “yasalar” hakkında ikna olmuş da olsanız, kuşku da duysanız sinir bilimciler arasında giderek güçlenen bir görüş var: Durumlara verdiğiniz yanıtları ve sinirsel kalıplarınızı değiştirmek için gerçekten dikkat kesilmeli, bölünmeden odaklanmalı, davranmak istediğiniz yeni şekiller üzerinde düşünmelisiniz.

Beyninizin yeni sinirsel bağlantılar kurabilmesini sağlamak zaman ve çaba gerektirir. Mevcut davranış kalıplarınız, uzun vadeli anılarınızda yatmaktadır ve beyin; yenileri yaratmak yerine bunlara güvenmeyi çok daha kolay bulur. Ancak yeni kalıplar yaratılabilir; bunu her zaman yapıyoruz zaten. Dikkat ve odaklanma sayesinde beynimiz istediğimiz yeni davranışlara yönlenebiliyor. Bu sayede yeni otomatik davranışlara kavuşabiliyoruz.

Nereden başlamalısınız?

Aşağıda, yapabileceklerinize ilişkin kısa bir özet bulabilirsiniz: (Where Did That Come From? How to Stay in Control in Any Situation Proven to Manage The Almond Effect®’den alınmıştır.)

“Ne olmak ve yapmak istediğinizi zihninizde ne kadar ‘görürseniz’, onu başarma oranınız o kadar artar. Spor kahramanlarını zafere ulaştıran güç nedir? Elit atletlerin fiziksel kapasitelerini diğerlerinden ayıran pek az nokta var gibi görünüyor. Buradaki kilit faktör kafa yapısıdır; kazanmayı ne kadar istedikleri…

Rakipler tarafından kullanılan önemli bir strateji; hedeflerini gerçekleştirmenin ne hissettireceği ve nasıl görüneceğini gözlerinde canlandırmaktır: O altın madalyaya sahip olmak, o sarı ceketi giymek, isimlerinin yanında ‘dünya rekoru’ yazını görmek…

Aynı şey kendimiz için belirlediğimiz herhangi bir hedef konusunda da geçerlidir: Hayatımızı nasıl yaşamak istiyoruz; partnerlerimizle, çocuklarımızla, arkadaşlarımızla, çalışma arkadaşlarımızla, müşterilerimizle, patronumuzla ve banka müdürümüzle (etkileşim içinde olduğumuz herkesle) ilişkilerimizin kalitesi, gibi…

Başarı sizin için ne anlam ifade ediyor? Mutluluk size nasıl görünüyor? ‘Stressizlik’ size nasıl görünüyor? Resmi hayal edin. Başlangıç olarak şu noktaları kullanabilirsiniz:

Zihninizde canlandırma yaparak kendinizi bilinçli olarak şunlara hazırlayın:

• İşe her sabah mutlu ve pozitif bir zihinsel durumla gelmek,
• Tüm iş gününü sakin ve incinmeden sonlandırmak,
• İşten eve, önemsediğiniz insanlarla anlamlı zaman geçirmeye hazır olarak gelmek,
• Zorlu bir günden sonra arkadaşlarınızı ve ailenizi görmek.

Eğer hala sizi rahatsız eden bir şeyler varsa, şunu deneyin: Bir parça kağıda, sizi neyin rahatsız ettiğini yazın. Ardından aşağıdaki sorulara verdiğiniz yanıtları yazın:

Beni rahatsız eden şeyle ilgili olarak şimdi bir şeyler yapabilir miyim?

1. Eğer yanıtınız evet ise, mükemmel: Yapın, tabii mantıklı olduğu sürece ve aynı zamanda Almond Etkisi®’ni yaşamıyorsanız… Bununla birlikte, eğer hala duygusal olarak rahatsız hissediyorsanız, adım 2’ye geçin.
2. Eğer yanıtınız “Hayır, bununla ilgili olarak bugün bir şey yapamıyorum (yapamam), daha sonra yapacağım” ise, kağıdı katlayın ve ‘daha sonra’nın olduğu bir yere koyun: Ertesi gün işe götüreceğiniz çantanın içine, örneğin…
3. Eğer yanıtınız “Hayır, bununla ilgili hiçbir şey yapamam. Ve asla da yapamayacağım ama beni hala rahatsız ediyor” ise, bir makas alarak kağıdı olabilecek kadar çok parçaya bölün. Artık kesemeyecek kadar küçülene kadar kesmeye devam edin ardından parçaları bir yere atın.

Beklenmeyen trajedi

Lütfen kendinizi bunun bir parçası haline getirmeyin. Bedeli çok ağır olacaktır.

Anne Riches

Anne Riches; planlama stratejisi ve liderlik yetkinliklerini geliştirmek konusunda 25 yılı aşkın uluslararası deneyime sahiptir. Anne, organizasyonlara ve ekiplere yön değişimleri sırasında planlama ve uygulama önerileri vermekte, beceri kazandırmaktadır. Aynı zamanda organizasyonel değişim ve liderlik konularında konuşmacı ve eğitimci de olan Anne’e anne@anneriches.com.au ya da www.anneriches.com.au aracılığıyla ulaşabilirsiniz.

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)