Dönme ve Öğrenme
Melih Arat’a göre; insanın bir şey öğrenmesi, başladığı noktaya yeni bir insan olarak dönmesiyle mümkünmüş. Örneğin; akşamleyin eve gittiniz, yorgun bir şekilde koltuğa oturup kitap okumaya başladınız; sonra da kitabı bıraktınız. İşte öğrenme, bu iki aralıkta saklı. Kitabı elinize almadan önceki anla, kitabı bıraktığınız an arasında. Sadece kitap değil, her şey için geçerli bu. Öğrenme sadece başa döndüğünüz anda gerçekleşmiş oluyor. Örneğin; dünyanın her yıllık öğrenmesi kendi yörüngesinde bir yılı tamamlayıp, başa döndüğü noktada oluyor. Her türlü gelişmenin temelinde, bulunduğumuz noktanın dışına çıkmak ve sonra geri dönüp nereye gittiğimizi bilmek var.
Bilmiyorum genetik mi, yoksa çevresel nedenlerden mi, erkek doğmama rağmen erkeklerden hoşlandım. Erkeklerin bana bakmasını, onların bana dokunmasını istedim. Ama toplum bunu yasaklıyor. Bense bunu denedim; bedenim değilse bile ruhum bir kadın gibi geliyordu bana. Uzun ve sancılı bir sürecin sonunda, transseksüel oldum; teknik olarak Melih Arat’ın dediğini yeni bir şeyi denemek ve yaşamak için bulunduğum noktadan dışarı çıktım; ama geri dönemiyorum. Toplum transseksüelleri sadece cinsellik peşinde koşan insanlar olarak tanıyor; ama yanılıyor. Toplum bize cinsel yaşamdan başka bir alan bırakmıyor ki, yani bir transseksüelin profesyonel olarak başka bir mesleği icra etmesine izin verilmiyor. Beş yıldır transseksüelim; yani artık bu kavramı tanıyorum; ilk zamanlar bir kadın olmak, göğüslere sahip olmak ve bacak arasındaki fazlalıktan kurtulmak heyecan vericiydi. Bugünse cinsel yaşam benim için önemini kaybetti; duyarsızlaştım. Başka konularla uğraşmak istiyorum; ama bulunduğum noktadan geriye dönemiyorum. Transseksüelliğin ne demek olduğunu herkesten daha iyi biliyorum; ama geri dönemiyorum. İşte Melih Arat burada çok haklı, eğer alışılageldik bir şeyin dışına çıkıp yeni bir öğrenme elde ettiyseniz, başladığınız noktaya geri dönebilirseniz yeni bir şey öğrenmiş sayılabilirsiniz.
Doğru Olmak Evrene Aykırı
Melih Arat, Mert Akcanbaş’tan aktarıyor: “Dünya üstünde sürekli doğru çizen birisi sonunda, başladığı noktaya gelir.” Dünya yuvarlak ya, ondan. İnsanoğlunda gerçekten bir doğruluk hastalığı var ve bu şimdi anlıyorum ki çok komik. Doğru insan olmak, doğru konuşmak, doğru gitmek... Evrende her şey bir dönüş içindeyken doğru gitmek evrenin ilkesine, kuralına aykırı hareket etmek demek; ama kim dinler ki... Ben de yıllarca bu yanılsamanın içindeydim. Örneğin; benim sıradan bir erkek çocuğundan transseksüelliğe geçişim doğrusaldır. Eğer tekrar erkek olabilseydim; evrenin dönüş ilkesine uygun bir hareket yapmış olacaktım.
Evrende her şey bir dönüş içinde. Melih Arat’ın dediğine göre, insan eko sistem çevrimini görmeden doğrusal mantıkla hareket edip, kendini yok ediyor. Örneğin; doğrusal mantık diyor ki, “tarla yılanını yok et”; eko sistemin döngüsünü, dönüşünü anlamıyor ve tarla yılanlarını yok ediyor. Ardından tarlayı, tarla fareleri basıyor. Haşereleri ilaçlayıp tamamen yok ediyor; o bölgede kuş nesli tükeniyor. Melih Arat diyor ki; “doğrusal mantığa” uygun bir şekilde kesit görüntüye uygun “doğru” davranış uygulanır, insana zararlı görünen her hangi bir varlık yok edilir yada uzaklaştırılırsa eko sistem bozulur. Tıpkı bir arabanın tek bir parçasını söktüğünüzde arabanın çalışmaz hale geleceği gibi. İster soğutma pervanesini çıkartın, isterseniz bir bujiyi, direksiyon simidini, vites kolunu yada bir aküyü. Belki de çalışır; ama aksak çalışır. Döngüsünü mükemmel bir şekilde tamamlayamaz.
Şimdi hatırlıyorum da, ortaokulda basit elektrikli lamba deneyi yapardık. Ancak elektrik ampule ulaşacak şekilde devreyi tamamladığında, yani bir dönüş kurabildiğinde lamba yanıyor. Devreden bir elemanı çıkarttığımızda döngü tamamlanamıyor ve ışık yanmıyor.
Hayatın her yanı bu döngülerle yada dönüşlerle kaplanmış; ama görmüyoruz. Örneğin; insanoğlu gündüzleri uyanık geziyor, gece olunca uyuyor, sonra da uyanıyor. Sürekli başladığı noktaya dönüyor ama iyi yada kötü yeni deneyimler ekleyerek. Halk arasında sıklıkla yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar sorusu tartışılır. Aslında, bu da basit bir döngü işte. Melih Arat diyor ki; ikisi de yani yumurta da, tavuk da tavuğun DNA’sından çıkar. Hayatın döngü ve dönüşleri evrensel kodlara yazılmış. Biz bunları bozduğumuzda evrenin dinamik dengesini, yani sürekli değişen dengesini bozuyoruz. Tıpkı “doğru” arar gibi bir sabit nokta dengesi arıyoruz yaşamda. Yani bizim doğrusal mantığımıza kalsa dünyayı ne kendi çevresinde ne de güneşin çevresinde döndürürdük. İş yaşamındaki pozisyonlarımız gibi açık ve net olsun. Ne o sürekli hareket halinde olmak? İstemeyiz!
Bölücüler ve Dönüşümcüler
Her fabrika sürekli bir dönüş yada dönüştürme içindedir. Giren bilgi yada ürünleri, mal ve hizmet olarak dönüştürür. Çıktı denilen şey, belirli girdiyi dönüştürme sürecinde ortaya çıkar. Herhangi bir tesis yada süreç belirli bir döngü ile bir şey ortaya koymuyorsa, çalışmıyordur. şimdilerde anlıyorum insanlar iki türlü; bölücüler ve dönüşümcüler. Bölücüler; hiçbir şey üretmeden var olanı bölmeye çalışan ve bulundukları noktaya hapis olanlar. Dönüşümcüler ise; girdileri çıktıya dönüştürüp, tekrar başa dönerek girdiyi çıktıya dönüştürüp üretim yapıyorlar. Yani değer üretiminin de temelinde dönüş fikri bulunuyor.
Başa Dönmek İlerlemektir
Şimdi anlıyorum, istikrar değişmemek yada aynı yönde gitmek değil; yeni bir şeyler öğrenerek, başlangıç noktasına dönebilecek şekilde hareket etmek. Bir noktadan başka bir noktaya gitmek önemli değil. Önemli olan, her gün yenilenerek, gelişerek başa dönebilmek. Başa dönmek hiç yol almamak gibi geliyor; ama değil. Dünya her yüzyıl gelişiyor, ilerliyor; ama hep aynı yörüngede. Ben şimdi transseksüel oldum da ilerleme mi kaydettim? Ancak başa dönebilirsem ilerleme kaydetmiş olacağım, dünyada gerçekten transseksüelliğin anlamını öğrenebilmiş tek erkek olarak.
Başa dönmek, evrenle uyum içinde olmaktır. İnsan; doğmadan önce yoktur, doğduktan sonra ölür ve yok olur; başa döner yani. Evrenin döngülerine uyum sağlar. Öğrenme, gidiş ve dönüş arasında olur. Eğer ölümün dışında, önce ve sonrasında yaşam varsa, yaşamda öğrendiğimizi oraya götürürüz. Eğer geri dönemiyorsanız, gittiğiniz yere hapis olmuşsunuzdur.
Mevlevi Semazenler, sahneye çıktıklarında iki tür dönüş içindedirler: Semazenler, elleri omuzlarına çapraz kapalı olarak sahneye çıkarlar. Sağ elleri sol, sol elleri de sol omuzlarında. Sonra o eller açılır sağ el yukarı bakar, sol el aşağı ve dönerler, dönerler, dönerler. Gerçek dönüş ise sema bittiğinde yaşanır. Artık o semazenler aynı semazen değildir. Başa dönerler; elleri yine omuzlarına çapraz bağlı şekilde, sahneye girdikleri şekilde çıkarlar.
Bakın, siz bile başa döndünüz şimdi. Bu yazıyı okumaya başlayıncaya kadar, bu yazıyı okumuyordunuz ve sanırım siz aynı insan değilsiniz artık.
Melih ARAT