Değer Bilen Liderlerin sırrı: Rastgele bir iyilik, sıradan bir gülümseme
Liderlikle ilgili yayınları okur musunuz? Bu sorunun yanıtı genelde “Okuyorum ama hepsinde bilindik ve klişe bilgiler var”dır. Hatta bu sözü en çok da liderler söyler. Peki, liderlik ile ilgili bu kadar bilgiye sahip isek neden hala liderlik konusunda örnek göstereceğimiz isimlerin sayısı elimizin parmaklarını geçmiyor? Bu bilgileri tamamen hatmettiğini söyleyen liderler neden burun kıvırdıkları tüm bunları uygulamalarla hayata geçirmiyor? Evet, sorun aslında bilmemekte değil, uygulamamakta…
Aslında bu kitaplar neyi yapmaya devam etmeniz (ya da yapmamanız) gerektiği ve kişisel gelişim için fırsatların nerede olduğu konusunda hatırlatıcı not gibiler... Hepsi birbirinden farklı bakış açılarıyla kaleme alınsalar da bu kitaplar genellikle iyi liderlerden haklı olarak beklediğimiz ortak nitelik veya yetkinlikleri kapsıyor. Kısacası, bu kitaplar öğretmek için değil, hatırlatmak için vardır!
Örneğin, dinlemek… Bir yetişkin olarak ne sıklıkla ve nasıl dinlememiz gerektiğini öğrenmek… Çok basit geliyor değil mi? Eğer birisi konuşurken siz o sırada cevabınızı hazırlıyorsanız, pek de dinliyor sayılmazsınız. Demek ki, yetişkin olarak dinlemeyi bilmiyoruz!
Ve tabii ki, takdirimizi nasıl ifade etmemiz gerektiğini de hatırlatıyor bu kitaplar... Evet somut başarıları takdir etmeye çok fazla dikkat edilir ama bu ‘varoluşsal tanıma’ için yeterli değildir: Birisine merhaba diyerek veya varlığını sözlü olmayan bir şekilde tanıyarak var olduğunu kabul etmek… İşyerine girerken çalışanlarınıza gülümseyerek merhaba demek takdir ve tanımanın en güzelidir.
Kesin bilgi; çalışanlarınıza değer vermezseniz, onlar da sizi umursamaz. Dürüst olursak, çalışana değer verme işi aslında kendi kendine hizmet etmektir. Liderliğin en büyük tuğlasını kendi ellerinizle yerine koymaktır.
Ama liderlik konusunda eksik olan, değeri bilinmeyen, acımasız dünyamızda nesli tükenmekte olan bir özellik: Değer Bilmek. Değer bilmek derken, yatırımın geri dönüşü beklentisi olmayan minnetle sarmalanmış sıcak ve nazik düşünceleri kastediyorum.
Örneğin sıradan bir gülümseme, nazik bir teşekkür ve rastgele bir iyilik… Üzgün bir çalışanı gördüğünde kendini iyi hissedip hissetmediğini sormak… Gözlerine güçle değil, merhametle bakmak… Konuşmaya ihtiyacı olduğunu hissettiğinde onu dinlemek…
Çalışanların değerini bilmek, endişelerini önemsemek veya katkılarını takdir etmekten daha fazlasıdır. Yaptığınız şeyin size nasıl fayda sağlayabileceğini düşünmeden çalışanınızın varlığını gerçekten tanımak anlamına gelir.
Liderler rastgele iyilik yapmaktan daha fazlasını yapmalı! İyilik ve değer bilmek DNA'mızda olmalı. Bu zayıf olmak anlamına gelmez. Ve zor kararlardan kaçınmak anlamına da gelmez. Geçtiğimiz günlerde bir İK lideri SHRM’ın web sitesinde kaleme aldığı bloğunda birini işten çıkardıktan sonra o kişiden teşekkür aldığını yazmıştı. İşine son verilen çalışan, kendisine verdiği değer ve gösterdiği şefkatten dolayı ona teşekkür etmişti.
İyiliğin ve değer bilmenin antitezi zorbalıktır. Zorbalar başkalarını daha güçsüz ve değersiz gördüklerinde kendilerini daha iyi hissedenlerdir. İyilik ve değer en büyük güçtür! Bu da nihai soruyu getiriyor: Değer bilmek ve iyi olmak için yeterince güçlü müsünüz?
Editör Notu: HRdergi olarak Türkçe yayına hazırladığımız ‘Değer Bilen Liderlik’ kitabı da en önemli liderlik değerlerinden biri olan ‘değer bilmek’ üzerine müthiş bir içerikle yakında sizlerle olacak… Chester Elton ve Adrian Gostick’in kaleme aldığı bu kitapta ‘Olağanüstü İş Sonuçları için Sekiz Liderlik Uygulaması’ ile sadece iş hayatımızda değil, özel hayatımızda da değer bilmenin hayatımıza ne büyük anlam katabileceğini görüyoruz.
Gülcan Çağlar Çalışkan
Genel Yayın Yönetmeni