CEO´nuz Ne Kadar Akıllı Olmalı?


CEO’nun kendine duyduğu güven genellikle büyük bir ekip ruhuyla destekleniyordu. Tüm yönetim ekibi herşeyi aynı yönde görüyordu ya da öylesi bir takım ruhuna sahiplerdi ki, endişelerini dile getirmek yerine susmayı tercih ediyordu.

Söz konusu olan, bu CEO’ların akıllı olmamaları da değildi. Hatta onlar dünyadaki en akıllı yöneticiler arasında yer alıyordu. Örneğin Long Term Capital Management’ın iki yöneticisi Nobel Ödülü sahibi idi. Sorun, sadece yeterince akıllı olmamalarıydı.

Peki dünyanın en akıllı insanları nasıl olur da yeterince akıllı davranamaz? Çünkü dünya son derece karmaşık ve anlaşılması zor bir yerdir. Bir yerde işe yarayan bir şey, başka bir yerde işe yaramaz. Geçen yıl işe yarayan, bu yıl işe yaramaz. Bir zamanlar size rehber olan ölçütler, bir süre sonra tehlikeli olabilir. Bir CEO herşeyi çözdüğünü düşünmeye başladığında tehlike çanları çalıyor demektir.

Michigan Üniversitesi’nden Dr. Karl Weick, nükleer güç santralleri gibi yüksek emniyete sahip organizasyonleri inceler. Bu organizasyonların son derece emniyetli olması gerekir; çünkü bir kaza riski ve bunun sonuçları çok yüksektir. Yüksek emniyete sahip organizasyonlarda ilginç olan, bunların sürekli emniyete dayanan bir ürkeklikle faaliyet göstermeleridir. Yanlış giden herhangi bir şeyin belirtisi, bu organizasyonları araştırma ve zihinde tartmaya yöneltir. (Ki bu da Finkelstein’ın tespit ettiği ‘herşeyi bilme’ hissinin taban tabana tersidir.) Bu organizasyonlar sürekli kendilerini sorgulayarak ve her an bir şeylerin kötü gidebileceği ihtimaline karşı alarm durumunda kalarak emniyeti korur.

Peki CEO’ların büyük felaketlerden korunmak için ne yapması gerekir? Öncelikle, tek bir kişinin tüm yanıtları bilemeyeceğini kabul etmeleri gerekir. Sürekli olarak dış danışmanlardan girdi istemeleri şarttır. Bu danışmanlar, farklı görüş açılarını yansıtmalıdır. 20 yaşında bir patencinin, kimi zaman yönetim ekibinin asla göremeyeceği şeyleri bilebileceğini unutmayın.

Güçlü bir danışmanlık ağı sadece ilk adımı oluşturur. Bu, CEO’ların daha akıllı olmasını sağlar. Yine de, en akıllı bireylerden oluşan bir grup bile hayatın karmaşıklığı ile başa çıkamaz. CEO’ların her bir günü büyük bir ciddiyetle yaşaması şarttır. Kazandıran formüller, kesin bilgiler ve başarılı kayıtlar konusunda şüpheci olmaları gerekir.

Finkelstein ve Weick’in çalışmaları, eski moda bir değerin hala önemli olduğunu kanıtlıyor: Yöneticilerde, biraz tevazu olmalı. Ne yazık ki, herkes kendine güvenen CEO’ları seviyor. Finansal analistler başarılı kayıtlara bayılıyor, medya yanılmaz stratejiler geliştiren “parlak” liderleri ödüllendiriyor. Bir kere keşfedildiğinde, bizi iş dünyasının belirsizliğinden kurtaracak kazandıran bir formül bulunduğuna hepimiz inanmak istiyoruz. Oysa gerçekten akıllı olan CEO’lar bu zorlukların üstesinden gelerek, “Ben akıllıyım. Ama yeterince akıllı olmadığımı bilecek kadar…” diyenlerdir.

Bu makale ilk olarak HR.com sitesinde yayınlanmıştır.

David Creelman

David Creelman, insan sermayesi yönetimi konusuna odaklanan bağımsız bir uzmandır. HR. com sitesinde yayınlanan “Thought Leader” ve “Reality HR” köşeleriyle tanınan Creelman, Japonya’nın lider İK think – thank kuruluşu The Work Institute için de yazılar yazıyor. Danışman Barbara Annis’e, yeni kitabı “Same Words, Different Language” konusunda yardım eden Creelman, Yönetim Kurulları’nın insan sermayesinin yönetimi konusundaki sorumluluklarını daha iyi anlaması için de çalışmalar yapıyor.


Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)