Cemal Oğuzberk


Cemal Oğuzberk’i tanıyabilir miyiz?

1941 yılında Tarsus’da doğdum. Tarsus Amerikan Koleji’ni bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne başladım. Sosyoloji, Psikoloji, Pedagoji sertifikaları alarak, Sosyal Antropoloji Bölümü’nden 1968 yılında mezun oldum. Üniversite tahsilim süresince her yıl yaz aylarında Adana İn cirlik Hava Üssü’nde Personel ve Muhasebe şubelerinde çalıştım. şu an evliyim ve üç tane kızım var.

Cemal Oğuzberk’in geçmişinden bugüne kariyer gelişimi...

Üniversite yıllarımdan beri personel işlerine ilgi duydum. Üniversite tahsilimde seçimim de bu yönde oldu. Okulu bitirdikten sonra askerliğimi yaptım ve 1 Temmuz 1970 yılında Ünilever şirketler Gru bu’nun merkez bürosunda “Personel Yönetici Adayı” olarak göreve başladım. O tarihten bugüne kadar hep personel işlerinde çalıştım. Önce merkez büro “Personel Müdür Yardımcılığı”, sırasıyla “Fabrika Personel Müdürlüğü” ve “şirketler Personel Müdürlüğü” görevlerinde bulundum. 1980 yılından iti baren “Ülke Personel Direktörlüğü” görevine atanarak Yönetim Kurulu’na girdim. 1999 yılında şirketten emekli oluncaya kadar Yönetim Kurulu’ndaki görevim devam etti.

Haziran 1999’da da Yaşar Holding A.ş. “İnsan Kaynakları Grup Başkanlığı” görevini üstlendim.

Sizce dolu bir yaşam sürmek ne anlama geliyor? Bu dolu yaşamın içinde işin ve özel yaşamın yeri nedir?

Bana göre dolu bir hayat sürmek, kişinin gerek özel ge rekse iş hayatında amacının olması ve bu amacı gerçekleştirmek için mücadele etmek anlamına geliyor. Ya şam içinde işin önemli bir yeri var. Her zaman “ailem ve özel hayatım, işimden önce gelir” dememe rağmen, bunu hayatım boyunca kanıtlayamadım. Bu yüzden de işim her zaman birinci öncelikte yer aldı.

İnsan Kaynaklarına yönelik olarak geliştirdiğiniz projeler var mı? Yönetim anlayışınız içinde İnsan Kaynaklarının fonksiyonu nedir?

40 yıldır İnsan Kaynakları sorumluluğunun her bölü münde görev yaptım. İşe alma, işe yerleştirme, eğitim ve geliştirme, ücretlendirme içerisinde iş tanımı, iş değerlen dirmesi, organizasyonun etkin hale getirilmesinde ve endüst riyel ilişkilerde uzun yıllar çalıştım. Bu süre içerisinde işyerle rinin açılması, fabrikaların kapanması, şirket satınalma veya şirket satma gibi İnsan Kaynakları sorumluluğunu yakından ilgilendi ren faaliyetler içinde bulundum.

Yönetim anlayışı olarak, şirketi şirket yapan unsurun makinalar, fabrikalar veya işyerleri değil, onu meydana getiren insanlar olduğuna inanıyorum. şirketi büyük ve saygın yapan da onu meydana geti ren insanların davranış biçimidir.

Her şirketin bir tek amacı vardır. Bu da hiç tartışmasız kar elde etmektir. Bunu elde edebilmek ancak “insan” ile olur. şirketin amaçlarını gerçekleştirirken kendisini meydana getiren çalışanları ihmal et memesi, onlara insanca davranması gerekir. şirket çalışanların kişisel ihtiyaçlarını ve beklentilerini tatmin etmelidir. Daha fazla sorumluluk alabilecek olanlara, gelişmeleri için fırsatların verilmesi hat ta onların yüreklendirilmeleri temin edilmelidir. şirketlerinin ve kendilerinin başarılı olmaları için mükemmel performans göstermeleri sağlanma lıdır.

İnsan Kaynakları Yönetiminde “iletişim” önemli bir unsurdur. Yaşar Holding’de uyguladığınız iç ve dış iletişim politikasını anlatabilir misiniz ?

İletişimde, motivasyonun da temel unsurlarından birisi olan geri bildirimin olağanüstü önemi var. Yaşar Holding’de, bilgilendirmeler ile ilgili olarak performans değerlen dirmesi, potansiyelin tesbiti, yönetici yedekleme ve kariyer planlaması sistemlerini uygulamaya koyduk. Performans değerlen dirmesinde amaç, şirketin çalışanı hakkında doğru ve kapsamlı bilgiyi elde ederken çalışanın işini nasıl yaptığı, güçlü ve geliştirmeye açık yanları, geleceği hakkında bilgi vermektir.

Yaşar Holding’de bunun yanı sıra iletişimin her çe şidi eksiksiz uygulanıyor. Aksi takdirde 40’tan fazla grup şirketin etkili ve başarılı olması mümkün olamazdı.

Çalışanlarınızın motivasyonunu ve performansını arttıracak bir ödüllendirme mekanizmanız mevcut mu?

Yaşar Holding olarak performansa dayalı, değişken ve ayrıcalıklı prim ödeme sistemini yürürlüğe koyma çalışmalarımız devam ediyor.

“Küresel Yönetici” kavramı size neyi çağrıştı rıyor?

Bana göre “küresel yönetici”, dünyanın her yerinde, her ülkesinde görev alabilecek bilgi, beceri ve yetkinliklere sahip olmak anlamına geliyor. şirketi amacına ulaştırmak için emrine verilecek insan, para ve makina gibi tüm kaynakları en etkin biçim de kullanabilecek güçte olmayı ifade ediyor. Bunun da heyecan verici bir durum olduğunu düşünüyorum.

Verimlilik, kalite ve insan ilişkileri arasında ki bağı nasıl açıklıyorsunuz? Birbirlerini ne ölçüde tamamlıyorlar?

İnandığım bir nokta; her çalışanın yaptığı işten, meydana getirdiği üründen gurur duyması gerekti ğidir. Üretilen ister hizmet isterse ürün olsun, bunlar tüketicilerin hizmetine sunulmaktadır ve ku sursuz olmaları şarttır. Tüketiciye en iyiyi sunmak, rekabetin birinci şartını oluşturuyor. Tüketiciye en iyiyi vererek memnun etmek başarının temelini meydana getiriyor. Bunların her ikisi birbirinin ta mamlayıcılarıdır.

Verimliliğe gelince; gerek şirket gerekse çalışan ve rimli ve etkin olmak zorundadır ki rekabet edebilsin ve varlığını devam etti rebilsin. Verimli olmak için performansın mükemmel olması gerekiyor. Bu mükemmelliğe ula şabilmek için ise, performansın devamlı ola rak geliştirilmesi ve öl çülebilmesi şarttır.

Geldiğiniz noktada geleceğinizi nasıl görüyorsunuz? Özel ve iş hayatınızdaki hedefleriniz nelerdir?

Geldiğim noktada geleceğime baktığımda, bilgi ve tecrübemi İnsan Kaynakları’na gönül vermiş kimselere aktarmak istiyorum. Dolayı sıyla bunu gerçekleştirmek ancak, tecrübe mi benimle paylaşmak isteyen kişileri bulduğum takdirde mümkün olabilecek.

Özel hayatımdaki hedeflerime gelince; iyi bir eş ve iyi bir baba olmayı her zaman olduğu gibi sürdür meye çalışacağım.

İş yaşamında başarıya ulaşabilmek için bağlı kaldığınız ilkeleriniz nelerdir?

İş yaşamıma ilk başladığım yıllarda başarıyı yakalamak için bir deha olmak gerekmediğini çok kısa sürede anladım. Otoritenin temelinde bilginin oldu ğunu, tutarlı ve dengeli davranışın başarıya götür düğünü öğrendim.

Saygı duyulan birisi olmak için önce kendi kendini ze saygı duymalısınız. Bu da ancak tutarlı ve dürüst davranmakla oluyor. Özü ile sözünün bir olması ile gerçekleşiyor. Ahlaki hüküm ve ahlaki değerlerin temelinde, kişinin kendisini başkasının yerine ko yarak vicdanı ile karar vermesi yatıyor. Ben de, bir çalışanımızın problemi varsa, onun yerine kendimi koyup, probleme onun açısından bakarak çözüm bulmaya, problemlere çözüm ararken tutarlı ve adil davranmaya çalışıyorum. Tüm çalışma hayatım bo yunca hiç kimseye ayrıcalıklı davranmadım, hiç kimseye yalan söylemedim, şirin görünmek için ya pay davranmadım. Bunları, kendi iş yaşamım için “olmazsa olmaz” ilkeler olarak kabul ediyorum.

Yeni yöneticilere önerileriniz neler olabilir?

Her babanın kendi tecrübelerini çocuklarına geçirebilecek şansı olsaydı, hiç kimsenin hata yapmayaca ğını düşünüyorum. Tecrübeler gösteriyor ki her genç, tecrübeyi kendisi edinmek istiyor. Yoksa birilerinin “şunu yap, bunu yapma” öğüdü ile hareket etmeyi sevmiyor. Fakat unutulmaması gereken bir kaç basit temel unsur var: Başdöndürücü bir hız ile değişen dünya koşullarına ayak uydurmak için ça buk öğrenmek şart. Bunun için süper zekalı birisi olmak gerekmiyor. Sadece kişisel iç disiplin, dengeli ve tutarlı davranış yeterli olacaktır diye düşünüyorum. Öyle olduğu taktirde herkesin şirketini ve kendisini arzu edilen amaca başarı ile ulaştıracağına inanıyorum.

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)