Çalışana itibar etmeyen lider ‘itibar’ göremez!
Bir ürün satmak ya da yaratmaktan sorumlu olduğunuz bir projeye de liderlik etseniz, bu proje ya da ürünün de insanların emekleri sonucunda ortaya çıktığını unutmayın. İnsan odaklı bir kişi olmanız, ne dışa dönük bir kişiliğiniz olması gerektiği ne de hayatınızı diğerlerine adamanız gerektiği anlamına gelir. İnsan odaklı bir kişi olmak, insanlarla etkileşim kurmaktan bir şekilde hoşlanıyorsunuz ya da bunun için gereken becerilere sahipsiniz demektir. Kararlarınızı, organizasyonun ya da grubun iyiliğini baz alarak aldığınız, liderlik rolünde kendi ihtiyaçlarınızın üstüne “diğerlerini” de düşündüğünüz anlamına gelir.
Kendinin lideri olmak inisiyatifi ele almaktır, birden fazla kişiye liderlik etmek ise kişilerin lideri olmaktır…
Liderlik etmek için harekete geçtiğinizde kişileri, organizasyonu, sonuçları ve durumları temsil edersiniz. Bu da sonuçların sorumluluğunu aldığınız (ve yapabiliyorsanız suçlayabildiğiniz) anlamına gelir. “İnsanlarınıza” itibar ediyor ve katkıları nedeniyle onları takdir ediyorsunuz demektir.
Bir girdi ya da geri bildirim sunmanız istendiğinde öneriler sunun ya da basit bir biçimde iletişime yanıt verin. Yanıtlar aldıkça devam edin. Kendi bakış açınızı ve algılama şeklinizi paylaşın. Sorulara zamanında yanıt verin. Telefon ve notla ulaşan mesajlara geri dönün. Girdiye ihtiyaç duyduklarında kişilerin size güvenebileceklerini gösterin. En iyi ne zaman ve nasıl yanıt verebileceğiniz konusunda dürüst olun.
Birden fazla işi bir arada yapabilme becerimle övünürüm. Detayları görmeyi sever ve kontrol listemin “tamamlanmış” olmasından hoşlanırım. İnsanlar benim düzenli ve organize olduğumu söyler; taahhütlerimi yerine getirir ve işleri iyi yaparım. Tahmin edin bakalım. Bu liderlik değil, yönetimdir! Sizi takip etmeleri için kişilerin güvenini kazanmanın yollarından biri de sizin başkalarından yapmasını istediklerinizi kendinizin yaptığını göstermenizdir. Söylediklerinize ilişkin diğer kişilerin inancının bir bölümü, “yapma” başarınız konusundaki sicilinizdir.
Etkili bir lider, diğer kişileri bir şeyler yapmak konusunda teşvik ve motive eden koşulları yaratır.
Etkili liderler yapma işini delege eder, böylece diğerleri yaratma sürecinin bir parçası haline gelir. Delege etmek, gitmesine izin vermektir. Olumlu sonuçlar almak için, yapılması gereken her şeyi sizin yapamayacağınızı anlayın. Size yardım etmeleri konusunda başkalarına güvenin. Liderliğin bir bölümü, başkalarının kendi kendine öğrenmesine ve gelişmesine izin vermektir. Bunu da sorumluluk alıp yaparak, sizin istediklerinizi ya da ele almaları gerektiğini kendilerinin hissettikleri şeylere yönelerek gerçekleştirebilirler.
Başkalarını başarıya hazırlamak için bu süreçte uygun araçları sağladığınızdan (bilgi ve beceri geliştirme de dahil) emin olun. Delege etmek, tek bir kişinin üzerindeki aşırı yükü ortadan kaldırır; özellikle sizin üzerinizdeki… Gitmesine izin vermek; liderlik damganızı geleceğe taşıyacak bir yedekleme planı için ihtiyaç duyduğunuz yapıyı oluşturmanıza da olanak tanır.
İş dünyası düşünürleri, bir süredir yeni liderlik modellerinin çıktığını müjdeleyip duruyor. Biz, "komuta ve kontrol"ün yerini dağıtılmış liderliğin, yetkilendirmenin, bilgi ağlarının ve insanların çalışmalarını dikkate alan prim sisteminin almasını savunan görüşleri büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz.
Ancak uygulamada bu liderlik yöntemleri, halen sanki birer hoşgörüden ibaretmiş gibi algılanıyor; performans baskıları rahatsız edecek seviyeye geldiğinde, pek çok yönetici eski dik kafalı tarzlarına geri dönerek bu yeni yaklaşımları aslında rekabet için bir zorunluluk olarak değil, ama "olsa da olur olmasa da" şeyler olarak gördüğünü açığa çıkarıyor. Bu durum, özellikle de net rol modellerinin, onaylanmış ölçümlerin ve nasıl başarılı olunacağını belirten eylem rehberlerinin olmadığı koşullarda geçerli oluyor. O zaman ortaya şu zor soru çıkıyor: Esnek liderliğin kazançlarını ispatlayacak sert kanıtlar sunabilir miyiz?
Bizler bir liderlik varlığı yayar ve liderlik davranışları sergileriz, hatta kimi zaman öyle yaptığımızı bilmeden…
Değiştirmek istediğimiz koşullara rastlar, ardından eğer çözüm bulmak için aktif olarak çalışmıyorsak şikâyet etme hakkımızın olup olmadığını sorgularız. İhtiyacımız olduğunda yardım alırız ve bunu geri vererek diğerlerine yardım etmek konusunda bir çağrı hissederiz. Diğer kişiler biz liderlik yapmaya niyetlenmeden bizi “bizi lider olarak görmeye başlar”.
Evet, kendi kişiliklerimizi, öğrence becerilerimizi geliştiren ve bizi biz yapan gen yapıları ile doğmuş olabiliriz. Yaşamımız boyunca karşı karşıya kaldığımız ortamlar, deneyimler ve kişiler bizi bilinçli ve bilinçsiz olarak etkileyerek diğerleri ile nasıl etkileşim kurduğumuzu ve kendimizi nasıl gördüğümüzü etkiler. Benim sicilimde sosyal psikoloji ya da biyologluk sertifikaları yer almadığı için, doğuştan ve doğal varsayımlar üzerinden hareket ediyorum.
Demek istediğim şu ki; bizler liderlik becerilerini öğreniyor, onlar bizim bir parçamız haline gelene kadar uyguluyor, bir lider olmanın içsel tatminini hissediyor ve dışarıdan gelen takdirin tadını çıkarıyoruz. Tüm bunlar olurken kişilerin saygısını biriktirmek ve bizi takip etmelerini sağlamak için yetki kazanmalıyız. Bizler, tıpkı zeytinyağının su yüzüne çıkması gibi, katıldığımız grupların tepesine doğru ulaşıyoruz. Görünen o ki kimimiz, liderler olduğumuz için “sadece liderlik yapmak zorundayız”. Biraz klişe ve egoistçe gelebilir ama benim deneyimim bu liderlik gözlemlerini beraberinde getiriyor.
Bu kadar gözlem yeter. Şimdi biraz da gerçekten yararlı konular üzerinde duralım. Eğer bir liderseniz (öyle olduğunuzu söyleyen resmi bir unvan taşısanız da taşımasanız da) sizi bu hale getiren nedir? Eğer bir lider olmak istiyorsanız (kendinizi şu an nasıl görürseniz görün) “öyle olmak için” ne yapmanız gerekiyor? Yazılı, işitsel ve görsel medya, liderlik önerileri, rehberleri ve dersleri ile dolu. Seminerler, kurslar ve akademik dereceler pek çok liderlik sertifikası sunuyor.