Bugünün ve Geleceğin İş Yaşamında Başarının Sırrı


Bilgi ekonomisi çağında şirketlerin entellektüel sermayeleri artık ön plana çıkmaktadır. Buradaki insan sermayesi, müşteri sermayesi ve bilgi yönetimi sermayesi şirketlerin görünmeyen bilanço değerlerini oluşturmaktadır. Bilgi ile beslenen organizasyon yapıları giderek artmakta ve bilginin getirdiği kazanç avantajları ile katma değeri daha yüksek olan servisler ve ürünler pazarlamaktadırlar.

Bu süratli değişime paralel olarak organizasyonların yapıları da değişmektedir. Klasik bir yapı olan pramit organizasyonlar, yerlerini daha yatay, düz ve esnek olan matrix organizasyonlara bırakmaktadır. Tabi ki bu değişim süreci içinde olan profesyonel yöneticilerin de konumları, ve dolayısı ile kariyerleri etkilenmektedir. Eski şirket yapıları parçalanıp, yerini bireysel gruplar ile ekonomik faaliyetin temelini oluşturan bilgi birimlerine bırakmaktadır. Eski ekonominin, temel ekonomik birimi kurumsal şirketti. Katı bir şekilde belirlenmiş bir çerçeve ve sistematik yapı, geçmişin ve sınırlı dahi olsa bugünün pazar ortamında işliyordu. şirketin üzerindeki merkeziyetçi yönetim, belirgin ve parçalanamaz bir niteliğe sahipti. Halbuki bugün internet, bilgi çalışanlarının tek başlarına birer işletme ünitesi gibi faaliyet göstermesine olanak tanımaktadır. Motive olmuş, kendi kendilerine öğrenebilen, girişimci çalışanlar yeni araçlar aracılığı ile bilgilerini ve yaratıcılıklarını uygulamaya geçirerek, yeni değerlerin oluşabilmesini sağlayabilmektedirler.

Yeni ekonomiyi bir iletişim ve bilgi ağı ekonomisi olarak değerlendirirsek, yeni ağ ile bağlanmış organizasyonel yapılar artık daha şeffaflaşmakta, bürokratik ve idari engelleri asgariye indirebilmekte, yataylaştırılmış yapıları ile çok daha esnek olup, daha fazla verim alınabilecek iş ortamları yaratabilmekte ve en önemlisi süratle karar alabilmektedir.

Değişen sektör dinamikleri ve küreselleşme sürecinden Türkiye’nin etkilenmesi ile bugün tüm sektörlerde hem konsolidasyon hem de dekonsolidasyona gidilmektedir. Bunun asıl amacı ise değer yaratımını arttırmaktır. şirketlerin odaklanmış bulundukları değer yaratımının birkaç ayağı bulunmaktadır. Orta veya uzun vade bir strateji oluşturulduktan sonra gerek süreçler, gerek sistemler ve gerekse yapılar detaylı bir şekilde yeniden gözden geçirilmeli ve temel stratejiye uygun bir şekilde, analiz edilip, yeniden yapılandırılmalıdırlar. Bunun temel amacı, iş ve bilgi akışlarının verimliliğini arttırmak ve iş verimliliği ile performansı ölçülebilir bir hale getirebilmektir. Artık her sektörde, her firma performansını ve verimliliğini günlük bazda ölçebilecek bir konuma gelmek zorundadır. Bu bağlamda değişim yönetimi (transformation management) kısa dönemde etkisini derhal gösterecek; organizasyonu en optimal şekline getirecek, süreçleri ve sistemlerin verimliliğini çoğaltacak ve bunları ölçülebilir bir hale getirecek ve belki de en önemlisi olan değer yaratımına organizasyonu odaklayacaktır. Dolayısı ile dünyada kullanılan “best practice” uygulamaları bu şekilde organizasyonlara aktarılmış olacaktır.

SEMCO Başkanı Ricardo Semler’ın da İstanbul’daki konferansında yaptığı konuşmasında altını çizdiği gibi; “sonsuz değişimin” olduğu bir ortamda profesyonel yöneticileride çok farklı bir gelecek beklemektedir. Artık uyum yeteneği olan, öğrenen ve yaratıcı olan organizasyonlardan bahsediyoruz. Cirolar veya bilanço büyüklüğü yerine karlılık ve müşteri memnuniyetinin ön planda olduğu bir organizasyon yapısında; kontrol etmeden yönetmek, üst yönetimi unutmak, başlatan olmak, dadılık yapmamak, yetenekleri teşvik etmek, karar almada hız ve açıklık, ayrım yapmadan iş ortaklıkları oluşturmak, özgür düşünmek ve kazancın paylaşımında esnek yaklaşımlara sahip olmak gibi yeni değerlerden bahsediyoruz.

Hiyerarşik, büyük piramit yapıların değişmek zorunda olduğu bir ortamda başarılı olabilmek, yöneticilerin kendilerini eğitmelerinin dışında, duygusal zekalarının da gelişmiş olması ile orantılı olacaktır. Katılımcı yönetimin esasında olan motivasyon, tepe ile taban arasındaki paylaşım, güven ortamı yaratma, insanlara güven aşılama ve verim sağlama, şeffaflık, başarının paylaşımı gibi yaklaşımlar duygusal zekanın yeni yönetim metodolojilerindeki önemini göstermektedir. Tüm bunlara ek olarak yöneticilerde mutlaka fonksiyonel ve sosyal beceriler, stratejik katma değer yaratma becerisi, operasyonel bilgi ve bu bilgiyi yönetebilme becerisi, takip etme sistematiği ve delegasyon / motivasyon geliştirme gibi yetenekler de olmalıdır. Ancak bunlarla birlikte kullanılacak duygusal zeka özellikleri, o yöneticinin gelecekteki büyüme ve başarılı olma potansiyelini belirleyecektir.

Tüm bu hassas dengeleri muhafaza ederken, yeni ekonomi ortamında rekabet etmek ve başarılı olmak için beceriler, tecrübeler ve liderlik gibi görünmeyen değerlerin yanısıra, geleceği algılayabilmek ve “sonsuz değişim” içinde bulunan bir iş dünyasında kişilerin kendilerini doğru yere, doğru zamanda konumlama yetenekleri de çok önemlidir. Böyle bir konumlama yeteneği ise, tecrübe ve kişisel gelişim ile edinilen bilgileri süratle yorumlama becerisi ile yine kişilerin risk alabilme eğilimleri ile belirlenecektir. Kendine güveni olan yöneticiler doğru zamanda, doğru sektörde, doğru firmada ve doğru görevde kendilerini bulacaklardır. Diğerleri ise kariyerlerini şansa ve şansın tayin edeceği konuma bırakmak zorunda kalacaklardır.

Ali MİDİLLİLİ

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)