Benim Gözlüğümden Bakınca “Kriz ve John Steinbeck”
Geleneksel yönetimler, genellikle tahminler üzerine kurulur. Tahminler çoğunlukla yanlış değildir; işte bu onları çok tehlikeli yapar. Yarın bugüne benzeyecek düşüncesi egemendir ve bir süre işe yararlar. Tahminler, onlara en çok ihtiyaç duyulduğunda çuvallar. Tıpkı kumarbazın, Tanrı’yla yaptığı pazarlıkta olduğu gibi... Varını yoğunu kaybeden kumarbaz, gökdelenin en üst katından kendisini aşağıya atmak üzereyken gaipten bir ses duyar: “Yaşadığın müddetçe her zaman bir ümit vardır. Git saatini rehin bırak ve bütün paranı kırmızıya koy”. Karşı konulmaz bir kuvvetle rulet masasına yönelir, söyleneni yapar ve kazanır. Aynı ses birkaç kere daha yardımcı olur kendisine: “Siyaha koy, 12’ye koy, 21’e koy...” Kumarbaz birkaç dakika içinde inanılmaz bir servetin sahibi olmuştur. Son bir tavsiye daha duyar gaipten ve kendisine söylendiği gibi kazandığı bütün parayı 5 numaraya koyar. Ama ilahi tahmin bu kez doğru çıkmamıştır; başka bir numara gelir ve kaybeder. Gaipten şöyle bir ses duyulur: “Tüh be...”
Aslında pek çok kuvvet, doğru tahmin yapabilme ihtimalinin karşısındadır. Belirsizliği veri kabul ederek anlamaya ve yorumlamaya çalışmadığımız sürece, çıkış noktası bulmak giderek zorlaşacaktır. İyi bir tahmin bile, onun tahmin niteliğini değiştirmez. Fark birinci kuşak senaryoların ötesinde, krizi, planlama sürecinin doğal bir parçası olarak görebilmektir. Kriz tahminleri ile kriz senaryoları arasındaki fark, aslında mekanik ve organik arasındaki zıt ilişkiyi tartışmak gibidir. Tahminler doğurgan oldukları için önemini korur. Senaryolar aktivite planlarıdır. Ama uygulanmadıktan sonra, en iyi senaryolar bile işe yaramayacaktır. Senaryo yaşayan bir kavramdır. Canlıdır; bütün kurumu, çalışanları ve bileşenleri kucaklamalıdır. Kuruluşa malolmuş çözümlerden bahsetmelidir. Bu fikre yakın düşmek, kriz yönetimine ilişkin önyargılarımızda değişime ve değiştirmeye göreceli olarak açık olmak demektir. “Değişim soru sormakla başlar...” Tıpkı insanlar gibi, kurumlar da sağlığını periyodik dilimler halinde gözden geçirmeli ve kendine sorular sormalıdır. Bunun için zaman ve mekan, “bütün yollar krize çıkarken” değil, aksine herşey yolundayken en uygun konumdadır. Kısaca “Check up” (*) yaptırmaktan bahsediyorum. Metodik şüpheyi bir yaşama biçimi olarak algılamak ayrıcalığından söz ediyorum. Krizi aşmak, sadece “fark yaratmak”la mümkün olacaktır. Kriz önce “sıradan” olanları yiyip bitirecek. Sonra tereddüt geçirenleri, soru sormaktan kaçınanları, cevapları duyduğu halde burnunun dikine gidenleri ve nihayet “metodik şüphe” kültürünü özümseyemeyenleri. Steinbeck’ten neredeyse yarım asır sonra, “yalnız paranoidler ayakta kalır” derken Andrew GROVE, biraz da buna işaret etmek istiyordu sanırım. Bu kriz de nasıl olsa atlatılacak. Ama yaşadıklarımızı ertesi gün unutacağız. Rüzgar yön değiştirdiğinde, “neden herşey bu kadar yolunda gidiyor...” sorusunu aramızdan kaç kişi sormak basiretini gösterecek?
(*) Copyright Prometheusturkey
Nihat Demirkol
nihatdemirkol@prometheus.com.tr