Avrupa’nın kültür ve sanat şehri; Köln
Nilay Karagülmez Abamor
Almanya'nın en büyük gotik Katedral’ine, en iyi Roma eserleri koleksiyonuna, en güzel sanat müzelerine ve eğlenceli festivallerine ev sahipliği yapan kültür dolu şehir Köln!
Avrupa gezmekle asla bitmeyecek muhteşem bir kıta ve her ülke her şehir birbirinden güzel tarihi eserlere, nefis lezzetlere, büyülü sokaklara ve güler yüzlü insanlara sahip… Kış mevsiminde nereye gitsem, nereleri gezsem diye düşünürken birden aklıma Almanya’nın kendi küçük ama kalbi çok büyük, tarihi sokaklarıyla beni içine çeken, şehrin her yerinden görünen heybetli Katedrali, tüm aşıkların sevgisini kilitlediği muhteşem köprüsü, kocaman parkları, devasa botanik bahçesi ve gezmelere doyamadığım birbirinden güzel müzeleriyle kalbimde kocaman bir yeri çoktan sahiplendi bile bu güzeller güzeli şehir Köln. Ben Şubat ayında Köln’de 5 gün kaldım ve şehrin her yerini uçtan uca dolaşma ve gezme şansına sahip oldum. Sizlere bu yazımda biraz kendi deneyimlerimi aktarmaya çalışacağım.
Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin en büyük ve Almanya'nın dördüncü büyük şehri olan Köln, ziyaret edilmesi gereken oldukça popüler bir şehir. Almanya'daki çoğu şehir gibi, Köln'e de dünyanın her yerinden kalkan pek çok uçak var ve bu da şehri kolay erişilebilir bir şehir haline getiriyor. Köln – Bonn Havaalanından şehre ulaşım çok kolay, bir tren biletiyle 15 dakikada geliyorsunuz. Şehir içinde gezinmek çok kolay çünkü şehir düz ve her yere yürüyerek gidip – gelebiliyorsunuz, yollar tertemiz, gece bile olsa her yer güvenli. Yürümek istemezseniz, şehrin dört bir yanına gidebileceğiniz otobüs – tren – tramvay ve metro hatları o kadar yaygın ki, asla yorulmadan bu şehri baştan başa dolaşabilirsiniz. Araba kiralamanızı hiç tavsiye etmem çünkü Köln kesinlikle yürüyerek keşfedilmesi gereken çok tatlı bir şehir.
Bu güzel şehre geldiğinizde almanızı tavsiye edeceğim şeylerden ilki Köln Kartı olacaktır.
Kart, satın aldığınız karta göre şehir içinde 24 veya 48 saat toplu taşıma araçlarını ücretsiz kullanmanızı sağlıyor. Ayrıca, çeşitli seçkin cazibe merkezlerinde, müzelerde, kafelerde ve restoranlarda indirimli fiyatlar alacaksınız. Kart, Köln'de geçirdiğiniz zamanı biraz daha ucuza ve daha kolay hale getireceğinden emin olabilirsiniz.
Köln’ün en güzel yerlerini eski şehir bölgesinde bulabilirsiniz. Şehirdeki tarihi yapıların büyük bir bölümüne ev sahipliği yapan bu bölge, şehirde görülmesi gereken en önemli bölgelerden. Bu bölge, II. Dünya Savaşı sırasında neredeyse yok olma durumuna gelmiş olmasına rağmen, savaştan sonra çabuk toparlanmış ve sürekli yapılan restorasyon çalışmaları sayesinde bugünkü eşsiz görünümüne kavuşmuş. Geleneksel eski evlerin sıralandığı çok sayıda arnavut kaldırımlı sokaklarıyla, Köln’de en güzel fotoğraf karelerini çekebileceğiniz eski şehir, Köln’de konaklama için de en çok tercih edilen bölgelerden.
Bu bölgenin çok büyük bir çoğunluğu İkinci Dünya Savaşı’nda yıkıldığından dolayı, günümüzdeki yapıların büyük bir bölümünün savaştan sonra inşa edildiğini de hatırlatmakta fayda var. Bu bölgede gezip görülecek birçok tarihi yeri bulabilirsiniz. Fakat eski şehir bölgesi gezisi için bir başlangıç noktası arıyorsanız, Belediye Binası‘nı düşünebilirsiniz. Bu bölgede ayrıca, şehirdeki en iyi restoranlardan, kafelerden ve barlardan bazılarını da bulabiliyorsunuz.
Almanya'nın daha tarihi ve geleneksel bir yanını görmek isteyen gezginler için Köln, tüm Romanesk katedralleriyle, özellikle de ikonik ve en tanınmış simgesel yapı olan Kölner Dom ile size kesinlikle tatmin edecek bir şehir. Köln Katedrali hayatımda gördüğüm en etkileyici yapılardan biri oldu. Katedral, ona doğru yürürken üzerinizde yükselen heybetiyle her saniye büyüsünü daha da arttırıyor. Ne kadar büyük olduğunu kelimelerle ifade edemiyorum ve resimler de bu büyüklüğü anlatmaya asla yetmiyor.
Katedralin inşaatına 1248 yılında başlanmış ama 1880'e kadar tamamlanamamış ve hala belirli yerlerinde inşaat devam ediyor. Yakından bakıldığında neden bu kadar uzun sürdüğünü anlamak biraz zor ancak binanın ölçeği ve karmaşıklığı gerçekten etkileyici. Katedral, Almanya'daki en popüler turistik yerlerden biri. 500'den fazla merdiveni olan Köln Katedrali, yalnızca yüksekliği veya güzelliği ile değil, aynı zamanda zaman içinde bu kadar dik durma direnciyle de muhteşem. İçeri girmek ücretsiz, buna kesinlikle değer çünkü içerisi de dışarısı kadar etkileyici. İçeri girdiğinizde katedralin ne kadar büyük olduğunu çok daha fazla hissediyorsunuz! Köln, St. Kunibert, St. Apostein, St. Gereon ve St. Ursula gibi şehrin her yerine dağılmış pek çok tarihi ve mimarisiyle de insanı büyüleyen çeşitli katedrallere sahip.
Aşkın Köprüsü: Hohenzollernbrücke
Kölner Dom'dan sadece kısa bir yürüyüş mesafesinde, Köln'de başka bir ünlü noktaya rastlayacaksınız. Paris'teki kilit köprülere benzer şekilde, kilitleme köprüsünü ziyaret eden çiftlerin sayısız kilit ve aşk vaatlerini barındıran Hohenzollernbrücke'yi bulacaksınız. Hohenzollern Köprüsü, Köln'ün en tanınmış ziyaret merkezlerinden biri. İster yürüyerek ister bisikletinizle geçerek, isterseniz de bineceğiniz bir trenle üstünden geçerek bu muhteşem köprüyü görme şansınız var. Köprü Ren nehrinin üzerinde tüm asaletiyle duruyor.
Bu üç kemerli köprü, Köln tarihi boyunca kendisinin birçok versiyonunu görmüş. Orijinal köprü bir demiryolu ve aynı zamanda sadece araçların geçtiği bir karayoluymuş ancak 1945 yılında yıkılmış. Yeniden inşa edildiğinde ise sadece yaya trafiği ve trenler için tasarlanmış. Şehirdeki iki büyük tren istasyonunu birbirine bağlayan her gün 1.200'den fazla tren geçiyor. Estetik açıdan hoş olmasının yanı sıra köprü, Ren nehrinin karşısındaki şehrin mükemmel manzaralarını da sunuyor. Nehri'nin boyutuna uygun bir ölçek elde etmek için de köprüden geçmeye değer ve çünkü harika fotoğraf fırsatları da sunuyor.
Köprünün üzerine asılan binlerce renkli kilidin hikayesine gelince, köprü üzerindeki yaya korkulukları ‘aşk kilitleri duvarı’ olarak biliniyor. Birbirlerine olan aşklarını halka açık bir şekilde ilan etmek için her yıl çok sayıda sevgili burayı ziyaret eder. Her kilit üzerinde, çiftlerin eklediği çizimler veya süslemelerin yanı sıra farklı yazılar da bulunuyor. Kilidi köprünün korkuluklarına taktıktan sonra anahtarı da nehre atmanız gerekiyor. Böylece aşkınız ölümsüzleşiyormuş. Köprüye bağlı, ağırlığı 15 tondan fazla olan yaklaşık 500.000 kilit olduğu tahmin ediliyor.
Museum Ludwig'i keşfederek Köln’ü keşfetmeye devam edebilirsiniz. Picasso eserlerinin dünyadaki en büyük koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapan Museum Ludwig, Köln'ü gezmek isteyenler için gidilebilecek en iyi sanat müzesi… Kalıcı sergi olarak, Avrupa'nın en büyük Pop Art koleksiyonunu, dünyanın üçüncü en büyük Picasso koleksiyonunu ve Alman Dışavurumculuğunun doruk sergilerine ev sahipliği yapıyor. Müze 1976 yılında Peter ve Irene Ludwig çiftinin yaklaşık 350 eser bağışlamasıyla kurulmuş. Müzede her zaman devam eden özel bir sergi bulunuyor, bu nedenle ziyaretiniz sırasında müzenin her yerini gezdiğinizden emin olun. Biletinizi müzeden veya internetten satın alınabilir ve hem kalıcı hem de özel koleksiyonlara erişim sağlayabilirsiniz.
Köln'ü farklı bir şekilde keşfetmek için, onu Ren Nehri'nden görmenizi de tavsiye ederim.
Manzaranın tadını çıkarmak için bir tekne turuna çıkabilir veya nehir kıyısındaki asfalt yol boyunca yürüyüş yapabilirsiniz. Köln, Almanya'nın en uzun nehri olan Ren Nehri üzerindeki en büyük şehir ve dünyanın en çok seyahat edilen su yollarından biridir. Burada gün batımının keyfini çıkarabilir veya öğleden sonra pikniği için mola verebilirsiniz. Nehir yolu, Old Town’ın yanından geçer ve Hohenzollern Köprüsü ile birleşerek Köln'ün birkaç önemli noktasını kısa bir mesafede görmeyi kolaylaştırır. Nehirde bir tekne gezisi için, bir akşam yemeği gezisini veya katedral manzarası da dahil olmak üzere suyun üzerinden şehrin simge yapılarını izlerken, Köln’ün eşsiz tarihini ayrıntılarıyla anlatan bir tur seçebilir ve tarihi detayları rehberlerden öğrenebilirsiniz.
Köln’ün her yerinde ayrı güzellikle oldukça büyük parklar var.
Bu parkların içinde en popüler olanı da şehrin içinden geçen nehirle aynı adı taşıyan RheinPark. Rheinpark, Ren Nehri'nin sağ kıyısında yer alıyor. Rahatlamak ve çevrenizin tadını çıkarmak istiyorsanız, Köln'de ziyaret etmek için güzel bir yer. Açık hava tiyatrosu ve hamamları var. Aktif bir şeyler yapmak istiyorsanız da gitmek için harika bir yer. Köln'de geçireceğiniz günler boyunca formunuzu korumak istiyorsanız parkta futbol oynayabilir, paten kayabilir veya hafif koşu yapabilirsiniz. Park aynı zamanda size nehrin ve şehrin panoramik manzarasını sunan Köln Ren Nehri Teleferiğine de ev sahipliği yapıyor. Teleferiğe binerek nehrin iki yanını görme, gezme, keşfetme şansına sahipsiniz.
Köln kokusunun adını nasıl aldığını merak ediyorsanız, Koku Müzesi'ni ziyaret etmenizi tavsiye ederim.
Bu, 18. yüzyılda ilk Eau de Cologne'un yaratıldığı bina ve aynı zamanda dünyanın en eski bozulmamış parfüm fabrikası! Köln Parfüm Müzesi, dünyanın en eski parfüm fabrikası olan Farina'nın tarihi evinde yer almaktadır. Köln, dünyanın en eski parfüm markasıdır. 1709'dan beri dönemin kralları, prensleri ve ünlüleri parfümcü Johann Maria Farina'nın sağladığı özel kolonyaları kullanırlarmış. Köln Parfüm Müzesi 3 kattan meydana gelir ve parfüm kültürünün 300 yılı aşkın gelişimini tanıtır. Buraya istediğiniz gibi girip çıkmanız biraz zor. Bina çok tarihi olduğundan mutlaka 45 dakikalık bir rehberli tura dahil olmanız gerekiyor. Ancak buna kesinlikle değeceğini söyleyebilirim. 300 yıl boyunca kullanılan ekipmanların kasaları ve pek çok farklı şeyi görme ve gezme şansına sahip oluyorsunuz. Bir de içeri girerken size minik bir parfüm şişesi hediye ediyorlar, eğer isterseniz kendi parfümünüzü kendiniz yaratabiliyorsunuz.
Eğer bir çikolata aşığıysanız, Köln Çikolata Müzesi'ni ziyaret etmeniz mutlaka şart…
Müze, Altstadt-Süd'ün Köln semtinde yer alıyor ve Olmecs, Maya ve Aztekler ile başlangıcından çağdaş ürünlere kadar çikolatanın tarihini ayrıntılarıyla anlatıyor. Müzede 3 metre yüksekliğinde bir çikolata çeşmesi bulunuyor. Müzede çikolata yapımında kullanılan makinelerin minyatürleri de yer alıyor. Bu makineler size çikolatanın nasıl yapıldığını küçük ölçekte de olsa gösterecek! Çikolata sevmiyorsanız müzeyi atlamanızı tavsiye ederim ancak hem kafesi hem de içindeki bin bir farklı çikolata satan mağazasını da görmenizi tavsiye ederim.
Köln Botanik Bahçesi'nde yürüyüş yapmadan dönmemenizi tavsiye ederim. Zengin florası ve hayranlık uyandıran bahçesiyle Köln Botanik Bahçesi, 11,5 hektarlık bir alanı kaplar ve 10.000'den fazla bitki türüne ev sahipliği yapar. Doğayla iç içe, ancak hareketli bir şehrin içine sıkışmış sakin bir öğleden sonra geçirmek için göletler, çiçekler, çeşmeler ve yürüyüş parkurları vardır. Bahçe yıl boyunca sabah 8'den gün batımına kadar açıktır, ancak ziyaret için en iyi zaman tüm bahçenin tamamen çiçek açtığı ilkbahar ve yaz aylarıdır. Burada bence bir tam gün geçirebilirsiniz ancak vaktim kısıtlı diyorsanız bir öğleden sonranızı ayırmanızı tavsiye ederim.
Köln, Brauhaus kültürüyle ünlüdür. Bu geleneksel birahaneler veya bira fabrikaları aynı zamanda yemek servisi de yapar ve Köln Old Town bunların en iyilerinden bazılarına ev sahipliği yapar. Halve Hahn (çiğ soğan, tereyağı ve ekmekle servis edilen kalın Gouda peyniri dilimleri), Mettbrütche (soğan ve ekmekle servis edilen çiğ kıyma domuz eti) ve Himmel un Ääd (kızarmış siyah puding, iri elma püresi ve patates püresi) gibi yerel lezzetlerin tadını buralarda muhteşem bir şekilde çıkartabilirsiniz, tabii ki yanında muhteşem bir bardak bira ile…
Kölsch markasının anavatanı Köln’dür. Bu özel soğuk bira sadece Köln'de üretilir ve geleneksel 0,2 litrelik bardaklarda servis edilir. Otantik bir deneyim için Peters Brauhaus veya Früh am Dom gibi birahanelere gitmenizi tavsiye ederim. Brauhaus'ta bira içmek barda içmekten biraz daha farklıdır. Siz aksini söyleyene ya da dur diyene kadar size bira gelmeye devam eder ve bu biraz da eğlenceli bir ritüeldir. Köln, Kölsch'de üretilen bira hakkında daha fazla bilgi edinmek için bir Brauhaus turu yapabilirsiniz.
Köln’e gitmişken Ehrenfeld’e uğramadan dönmeyin!
Köln’e geldiğinizde mutlaka uğramanızı önereceğim bir başka bölgeden bahsetmek istiyorum. Grafitiler ya da yaratıcı sokak sanatı söz konusu olduğunda Köln, Berlin'in ciddi bir rakibi haline geldi. Ve özellikle Ehrenfeld, şehirdeki rengarenk, muhteşem ve göz alıcı grafitiler için mutlaka görülmesi gereken bir nokta. Uluslararası sanatçıların büyük duvar resimleri, enstalasyonları, posterleri ve çıkartmaları Veedel'in evinin cephelerini, elektrik direklerini ve tuğla duvarlarını kaplıyor. Öne çıkanlar için rehberli bir tura katılabilir veya bölgeyi kendi başınıza keşfedebilirsiniz.
Ehrenfeld'de çeşidi bol bir alışveriş imkânı bulabilirsiniz. Bölge, pazarlar ve düzenli dükkanların yanı sıra giysiden yerel gıdaya ve mobilyaya kadar her şeyi satan çok sayıda Türk mağazasına ev sahipliği yapıyor. Ayrıca popüler moda butikleri, el sanatları dükkanları ve günlük yiyecekleri toplu olarak satın alabileceğiniz sıfır atık mağazası Veedelskrämer gibi ilginç konsept mağazaları da bulmanız mümkün. Burası da tıpkı Kreuzberg gibi Türklerin, Türk restoran yoğunluğunun olduğu, kafe, bar, galeri, etkinlik alanlarının artmasıyla şehrin hipster bölgesine dönüşen bir yer. Ehrenfeld’i keşfetmeye başlamak için en mantıklı yerlerden biri Köln-Ehrenfeld durağı. Çünkü burası hem Ehrenfeld’in orta yeri hem de birçok farklı sokak sanatı görebileceğiniz bir nokta. Oradan da kaptırıp civardaki Venloer Strasse ve Körnerstrasse gibi sokakları dolaşarak lokallerin arasına karışabilir, sokak sanatı avına çıkabilirsiniz.
Ben Köln’ü gezmeye doyamadım. Umarım bir gün sizler de gider, gezer, keşfeder ve benim kadar mutlu bir şekilde geri dönersiniz. Bir sonraki ay bambaşka bir rotada buluşmak üzere, sevgiyle kalın!