Yöneticilik Eğitimleri
Bugün hemen hemen tüm şirketlerde ciddi sorunlar yaşanmakta, küçülen dünyanın herhangi bir noktasındaki sorun, bir başka noktayı inanılmaz derecede etkilemektedir. Doğal afetler, terör, sağlık sorunları, ekonomik dalgalanmalar iş dünyasını sarsmaktadır. Değişerek sıklıkla ortaya çıkan krizlere hazır olmak giderek iş yaşamının parçası haline gelmektedir. Anılan çerçevede, şirketlerin başarısındaki yönetim işlevi ile yöneticilerin bilgi ve becerileri farklı bir durum arz etmektedir.
Yöneticilik nasıl algılanmaktadır?
Yöneticilik de tıpkı mimarlık gibi bilim ve sanat yanı eşit ağırlıkta olan benzer iki daldır. Her insanda büyük / küçük, alçak / yüksek, geniş / dar gibi boyut algıları vardır. Her insanda renklerle ilgili bir görüş ve uyum ile biçimsel beğeniler oluşmuştur. Kişiler, zevkleri çerçevesinde boyut, renk ve biçimsel tercihlerini kullanarak çevrelerini düzenlerler. Ülkemizde daha da ileri giderek, yaşadıkları yerlerin tasarımına da kalkışırlar. İlginçtir, eğitimli eğitimsiz, meslek ayrımı gözetmeksizin herkes mekanları hatta yapıları tasarlamaya kalkışır. Yani herkes mimardır… Yöneticilik de öyle. Doğuşundan başlayarak karar verme sürecine giren her birey kendisinde yöneticilik yetenekleri olduğunu düşünür. Yine, eğitimli eğitimsiz çoğu kişi yönetici olmaya isteklidir. Zaman zaman bu isteğin arkasında kendi yapması gereken işleri başkalarına yaptırma isteği de yatar. Kimi zaman bireyler hayallerini gerçekleştirebilmek için yönetim sürecinin içinde olmayı tercih ederler. Bugün gerek mimarlık ve gerekse yöneticilik eğitimleri ayrı platformlarda tartışılmaktadır. Her iki eğitim de disiplinler arası yaklaşım gerektiren, tasarım süreçleri ile proje üreten ana dallardır.
Yöneticiler de mimarlar gibi “değer yaratma” kavramı ile içiçedir. Varolan veya olmayan ihtiyacı karşılama, mevcut yapılarda/sistemlerde değişiklik yapma, olmayan bir şeyi var olan parçalar yardımıyla var etme olguları temel unsurlardır. Dayandıkları disiplin ise parçaların uyumu, koordinasyonu ve orkestrasyonudur.
Yöneticilikte formel ve informel eğitimler
Yöneticilik eğitiminin en önemli öğesi tüm kuramsal ve uygulama bilgilerinin “sektöre” dönüşümüdür. Fakültelerde okutulan, belli bir müfredata dayalı “formel” yada örgün eğitimlerin yanı sıra müfredat dışı, kişinin isteğine bağlı olarak katıldığı, not alma kaygısının ve değerlendirmenin bulunmadığı “informel” özel eğitim ve danışmanlık şirketlerince verilen eğitimler giderek ivme kazanmaktadır. Mimarlık eğitimi formel çerçevede bir eğitim sürecidir. Henüz informel eğitim kalıplarına girmemiştir. Her mesleki eğitimi olan kişinin yönetim fonksiyonunu da üslenmesi söz konusu olabildiğinden; pek çok üniversite de yöneticilere bütünsel bakış kazandırma anlamında “tezli” veya “tezsiz” e-mba programları başlatılmıştır. Aslında “yönetim” eğitimleri dünyada ve ülkemizde uzun süredir uygulanmakta. Yeni olan, eğitimleri yaşamın bir parçası haline dönüştürmek için “çalıştay”larla üst bakış açısı kazandırmak. Mimarlık eğitiminin kurgusunda olan atelye çalışması/çalıştay yönetim alanında da önem kazanmaktadır.
Esasen yönetim biliminin kullandığı dil (jargon) fiziki yapı sistemleri ile paralellik taşımaktadır (structure, construction, component, workshop, gibi).
Kısa süreli ve yoğun bir şekilde uygulanan yeni yönetim anlayışlarını beraberinde taşıyan ve büyük bir çoğunluğu öğretim üyelerince verilen informel yöneticilik eğitimlerinin yararı tartışılmaz. Çünkü, katılımcılar oluşturulan platformlarda, formel eğitimdekinden daha fazla paylaşım ve etkileşim ortamında olurlar. Kısıtlayıcılardan arınmış bu ortamlarda duygu ve düşüncelerini daha bağımsızca dile getirebilirler. Kişisel inisiyatiflerini deneyebilirler. Yeni kavramlarla buluşabilirler.
Bir başka vurgulanması gereken konu da katılımcıların “erişkin” kişiler olmasıdır.
Bugün artık informel eğitimler tamamlayıcı bir işlev üslenmiştir. Çünkü kimi becerilerin formel eğitim ortamında kazandırılması kolay olamamaktadır. Bu kapsamda çalıştaylarda grup çalışması deneyimleri, düşünsel alışveriş, bilgi alışverişine olanak tanımaktadır. Pek çok tasarım problemi grup halinde daha iyi çözülebiliyor ve savunulabiliyor. Böylece yoğunlaşma ve motivasyon becerileri gelişmektedir. Öğrenenler ve öğretenler arasında diyaloglar gelişmekte, farklı kişilerin farklı olaylara farklı bakışları mesleki özgüvenleri etkilemektedir.
Çalıştaylarda katılımcılar ütopyalarını (1) tartışma olanağını bulurlar. Eğitimi yapan firmalar ortamı ne kadar ateşleyip kışkırtabilirse o kadar etkili sonuçlara doğru yönelirler.
Öte yandan, gelenekselleşmiş yöntemlerin dışına çıkılmasıyla, şirket ve birey yapılarındaki benzerlik ve farklılıklar daha kolay ortaya çıkmaktadır. Formel eğitim ortamlarında öğrenilenlerin tekrar gözden geçirilmesine olanak verecek bu ortamlar hocaları aynı olsa da formel eğitim ortamlarına yansımamaktadır. Eğitimin geleceğinin sorgulandığı bu günlerde “yönetici” yetiştirme ve geliştirme programlarınafarklı açılardan bakmak gerekmektedir.
Çok boyutluluğun bütün parçalarıyla kavranması, farklı disiplinlerle sorgulanması, yönetim sürecininin doğru ve yanlışlarının görülmesine yardımcı olmaktadır.
Neden bütünsel bakışa ihtiyaç var?
Belli sorumlulukları üstlenenler, süreci iyileştirmeye ve istikrarı sağlamaya doğru yönelmektedir. Müşteri beklentilerini karşılamak ve ötesine geçmek gibi hedefler koyup, bu hedeflere gidecek, geleceğin yol haritalarını oluşturmakta güçlük çekmektedir. Müşteri ilişkilerinin çeşitliliği ve değişkenliği dikkatten kaçabilmekte, böylece yarının müşterisi için hazırlık yapılamamaktadır. İşin bilinen bir şekilde yapılmasında ısrarcı olunmakta, değişim, dönüşüm gibi atılımlardan istikrarı bozmamak adına çekinilmektedir. Bazen “kalite” kalıpları içinde sıkışılmaktadır. Bazen de çalışmalar departman düzeyinde kalmakta, gün ışığına çıkamamaktadır. Kurumsal engeller şirketleri ağırlaştırmaktadır. İyileştirmelerin uygulamaya dönüşmesi çok uzun zaman almaktadır. İlgili eğitimlerin sağladığı fayda ve niteliği, niceliklerin, sayısal değerlerin kurbanı olmaktadır. Genellikle eğitimlerle yapılan iş arasında bağlantı kurulamamaktadır. Ürün ve üretim süreçleri ön plana çıkmakta, hizmet, lojistik, satış, pazarlama, sipariş teslim süreleri gibi yaşamsal önemi olan konular yeterince değerlendirilememektedir. Çünkü, operasyonel mükemmelliğe yoğunlaşılmaktadır.
Organizasyonların hizmet süreçlerinin gözle görülmesi, ölçülmesi zordur. Proje tasarımları, bilgilerin aktarılması, talepler, sunuşlar, teklifler, toplantılar, fikirler, insan kaynağının motivasyonu da aynı şekilde doğaları gereği güç değerlendirilen iş parçalarıdır.
Tekrar yapılan işler, departmanların birbirinden habersiz aynı problemlere çözüm araması, gereksiz zaman, çaba ve kaynak israfına neden olmaktadır.
Öte yandan, gelir ve büyüme hedeflerinin; yürütülen iş, müşteriler, hissedarlar, yatırımcılar için beklenen değeri yaratmak üzere nakit akımı ve sermaye açısından yeterliliği de gözardı edilebilmektedir.
Yukarıda bir kısmı özetlenen nedenlerden ötürü yöneticilere bütünsel bakış kazandırmak gerekmektedir.
Şirketin yaptığı işin gelecek ve mevcut durum perspektifinden ve organizasyonla ilgili etkenleri göz önüne alarak değerlendirilmesi bütünsel bakış gerektirir.
Yeni ürünler, büyüme, yeni kazançlar sağlayacak entelektüel sermayeden yararlanılması, dışarıda olup bitenlere ayak uydurulması; pazar yaratma, marjı büyütme, niş oluşturma, değişik segmentlere hitap etme, satış hacmini büyütme, stok devir hızını artırma, ürün çeşitliliği konusuna yönelme, tedarik zincirlerini yönetmek, yaratıcılığı geliştirmek gibi alanlara odaklanmak mümkün olacaktır.
Şirketin kâr ediyor olması sürekli kâr edeceğini göstermez. Kâr etme modelleri geliştirirken başka bir şirketi kopyalamak ya da uyarlamak başarı getirmeyebilir. Tüm ihtimallerin analizi yapılmadan böyle bir uyarlama tehlikeli olabilir. Uyarlanmak istenen modelden, belki de o şirket vazgeçmek üzeredir. Ayrıca modelin hangi şirket kültüründe uygulandığını, iç ve dış çevre koşullarını, sistemini analiz etmek işin bir parçasıdır.
Kuşkusuz her şirketin sistem ve yöntemleri başarılı ve rekabet gücü yüksek bir kuruluş olarak yaşamını sürdürmesi önemlidir. Çünkü, iyi niyetle çalışmasına rağmen başarısız olan ve değer yaratamayan şirketler topluma külfet olmaktadır. Böyle durumlarda sadece şirketlerin sahipleri, hissedarları, ortakları, çalışanları değil, çok sayıda kişi ve kuruluş etkilenmektedir. Doğrudan ve dolaylı olarak etki tüm topluma yayılmaktadır. Bu nedenle, şirketleri yönetenlerin finansal, ticari, idari, insan kaynakları, ekonomi, teknoloji, organizasyon, risk yönetimi vb ile yetkinlikler açısından bütünsel bakışa sahip olmaları gerekmektedir.
Bütünsel bakış uzmanlık değil bilgi edinmek ve yetkinlik kazanmak açısından olmak üzere iki boyutla ele alınmaktadır. Bilgi boyutu, seminerler ve kurslarla, yetkinlik boyutu da çalıştaylarla kazandırılmaktadır.
Hız kazanmak için “web” ortamından yararlanma
Kurs ve seminerler aracılığıyla bilgi kazandırılması, bütünsel bakışın oluşturulması, sınıf ortamında gerçekleştirilmesi uzun zaman almaktadır. Üstelik şirketin tüm yöneticilerinin iş ortamından alınıp belli sürelerde eğitime alınması yer, zaman ve verimlilik açısından son derece güçtür. Ve şirketlere külfet getirir. Bu bağlamda şirketlerin imdadına yeni teknolojiler yetişmektedir. “Web” üzerinden düzenlenen programların yöneticiler tarafından kendi zamanlamalarına uygun olarak alınması, etkileşimin sanal ortamlarda ve çalıştay ortamlarında pekiştirilmesi bugün için en uygun çözüm olarak görülmektedir.
(1) ou-topos:olmayan yer
Dr.Oya Torum - Eğitim Danışmanı
Kavrakoğlu Consulting