Yeniçağın iş kadını:Levi Strauss Türkiye ve Ortadoğu Bölgesi Genel Müdürü Sibel Üney

Siz de iş dünyasının çehresinin son yıllarda nasıl değiştiğinin farkında mısınız? Bir zamanların siyahlar içinde takım elbiseli, ciddi yüz ifadeli, orta yaş üzeri üst düzey (birçoğu da erkek olan) yöneticileri; koltuklarını genç, dinamik, güler yüzlü yöneticilere bırakıyor. Bununla beraber son dönemde liderlikte bayanların topuk seslerini daha fazla duymaya başladığımız da diğer bir gerçek…

Bu ay Portre sayfalarımıza konuk ederek kariyer öyküsünü dinlemek üzere bir araya geldiğimiz Sibel Üney de son dönemin dikkat çeken genç iş kadınlarından biri. Üney ile söyleşimizi gerçekleştirmek üzere ziyaret ettiğimiz Levi Strauss Türkiye Merkez Ofisi (sizin de az çok tahmin edebileceğiniz gibi) bugüne kadar alışmış olduklarımızdan bir hayli farklı. Burası neredeyse bütün çalışanların özlemini duyduğu spor giyimin (özellikle de doğal olarak blue jean’in) serbest olduğu bir ofis… Zaten çok geçmeden Sibel Üney de bizi blue jean’iyle karşılıyor.

“Satış – pazarlama alanında kariyer yapmak istedim”

Sohbete Üney’in Levi’s ile tanışmasından önceki dönemi konuşarak başlıyoruz: Üney’in Levi’s Türkiye ile olan öyküsü bundan altı yıl öncesine dayanıyor. Ancak buraya gelene kadar birçok uluslararası şirkette satış ve pazarlama ekiplerinde yer almış ve yöneticilik görevi üstlenmiş Üney. 1986 yılında mezun olduğu Bursa Anadolu Lisesi’nin ardından Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümüne girmiş.

Üniversiteden mezun olur olmaz PepsiCo’da satış süpervizörü ve ertesinde Satış Takım Lideri olarak görev alan Üney, 1994 yılında yine bir PepsiCo iştiraki olan Frito Lay’a transfer olmuş ve burada 1995 yılına kadar Zincir Mağazalar Müdürlüğü görevini sürdürmüş. Frito Lay’in ardından ise yine Zincir Mağazalar Müdürü olarak Johnson&Johnson şirketinde göreve başlamış Üney. Bir süre sonra Johnson&Johnson Ticari Pazarlama Birimi de Üney’in sorumluluğuna eklenmiş.
Levi’s Türkiye’den önce son durağı olan Nestlé’ye transfer olan Üney, burada Ulusal Mağazalar Müdürlüğü ve ardından 1999 yılı ile, Levi Strauss Türkiye’ye transfer olduğu 2001 yılına kadar Satış Direktörlüğü görevlerinde yer almış.

Üney, özgeçmişinde sadece satış ve pazarlama ile ilgili görevlerin bulunmasının bir tesadüf olmadığını, üniversiteden sonra satış ve pazarlama alanında uzmanlaşmanın bilinçli bir tercihin sonucu olduğunu sözlerine ekliyor.

32’sinde Genel Müdür oldu;
iki yıl sonra 19 ülkenin sorumluluğunu aldı


Levi’s ile yollarının buluşma öyküsünü ise şöyle anlatıyor Üney: “2001 yılında Nestlé’de satış direktörü olarak görev yaparken, Levi’s Türkiye’nin çalıştığı headhunter firmadan Genel Müdürlük pozisyonu için teklif aldım. Tabii duyar duymaz inanılmaz heyecanlandırdı bu teklif beni. Düşünsenize Levi’s gibi 150 yıllık, tüm dünyada tanınan ve gençlere hitap eden bir marka ve onun Türkiye’deki tüm sorumluluğunu üstlenmek… Pozisyon için satış ve zincir mağazalar tecrübesi olan birini arıyorlardı ve akla gelen isimlerden biri olmak beni çok gururlandırdı. O sırada danışmanlık şirketi tarafında Levi’s projesini şimdiki İK Direktörümüz Banu Başol yönetiyordu. Önce o beni transfer etti, sonra da ben kendisini İK Direktörü olarak ekibime dâhil ettim.”

2001 yılında Genel Müdür olarak göreve başlayan Üney, aradan iki yıl geçtikten sonra on dokuz ülkenin içinde yer aldığı Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinin de Genel Müdürü olmuş. Kuşkusuz Üney’in içinde bulunduğu durum çok da sık karşılaşılanlardan değil. Yöneticiler özellikle bu tarz uluslararası sorumlulukları üstlenmek için bir hayli beklemek ve çabalamak durumundalar.

Fakat Sibel Üney kariyer basamaklarını ikişer üçer atlarken içinde olduğu bu durumu büyük bir olgunlukla karşılıyor ve aslında çok da şaşırtıcı olmadığını düşünüyor. “Evet, Levi’s Türkiye’nin Genel Müdürlük görevini üstlendiğimde henüz 32 yaşındaydım. Ama bundan önceki görevimde de, çoğu erkeklerden oluşan altı yüz kişilik bir Satış Ekibinin direktörlüğü görevini yürütüyordum. Bu yüzden hiç ürkütmedi bu görev beni başından beri. İlk görüşmede bana ‘Neden seni seçelim?’ diye sordular. Yanıtım çok netti: ‘Beni seçin çünkü bugüne kadar neyi hedeflediysem başardım!’ Bu yanıtım etkili oldu mu bilmiyorum ama hedeflerimi gerçekleştirme konusunda bugüne kadar hiç hayal kırıklığı yaşamadım.”

“Ekibimi çok özenli seçiyorum”


“Peki, ama nasıl?” diye sormadan edemiyor tabii ki insan! Öyle ya iş hayatı bu; bir de üzerine Türkiye’nin kendine özgü bir takım koşulları eklendiğinde, evdeki hesabın her zaman çarşıya uyması nasıl mümkün oluyor? “Krizlerle başa çıkma konusunda nasıl bir yöntem belirliyorsunuz?” diye soruyoruz Üney’e. “Karşıma çıkan aksaklıkların altından kolay kalkıyorum. Çünkü ekiplerimi çok özenli seçiyorum” yanıtını veren Üney şöyle devam ediyor: “Eğer yanınızda iyi bir ekip ve elinizde iyi bir planınız varsa korkacak bir şey yok demektir. Belki böyle bir coğrafyada olduğumuz için biraz da şans gerek. Çünkü bir ya da iki felaketi bütçeleyebiliyorsunuz ancak üçüncü felaketin olmaması için şansa ihtiyacınız var.”

Üney, “Nasıl seçiyorsunuz ekibinizdeki üyeleri? Hangi kriterler ilk sıralarda yer alıyor?” dediğimizde ise şöyle yanıt veriyor bizlere: “Ekipte kimin olacağı gerçekten çok önemli. Ben mümkün olduğunca kendi zayıf noktalarımı kapatacağım insanları işe almaya çalışıyorum. Levi’s bünyesinde göreve başlamadan önce bütün tecrübem gıda ve hızlı tüketim ürünlerine ait şirketlerden oluşuyordu. Moda, tekstil konusunda en ufak bir tecrübem yoktu. Fakat Marka Direktörümüz Türkiye’de bu işi en iyi yapan kişilerden biri. Bu konuda özellikle ürün gamımızın altı sene içinde ne kadar geliştiği ortada… 19–25 yaşta bizi pazar liderliğine taşıdı. Kısacası söylemek istediğim; kişinin zayıf noktalarını bilmesi ve bu noktaları kapatacak kişileri işe alması...

Aynı zamanda sizinle çalışabilecek kişileri seçmeniz gerekiyor. Uzmanlık, zekâ ve akademik alt yapı bir özgeçmişte gözlerini kamaştırmamalı. Üniversite yıllarında kişi ‘ekip üyesi’ yönünü çok fazla geliştirebilme fırsatı bulamıyor. Akademik başarı çok bireysel bir konu... Fakat birey çalışma hayatına geldiği zaman bir anda afallıyor. Çünkü ondan bir takım içerisinde başarılı olması bekleniyor. Ekip arkadaşları ve yönetici ile uyum, sorumluluk alabilme, bağımsız düşünebilme gibi kavramlar da günümüzün iş dünyasında bence oldukça önemli kavramlar haline geldi.”

“Tüm işe alımlara ben de katılırım”

Üney yöneticilik kavramına bakışını ise şu ifadeler ile aktarıyor: “Bir yönetici başka birinin yerine düşünen kişi değildir; asla da düşünmemeli zaten... Ben ekibime tanıyabileceğim maksimum özgürlüğü tanımaya çalışıyorum. Ancak kendini disipline eden çalışanları seçmeye özen gösteriyorum. Böylece onları kontrol ederek zaman geçirmiyorum.

Bunun yanı sıra kendi hedeflerini paylaşan insanları seçiyorum. Sorumluluk taşıyabilen çalışanlardan oluşan bir kurum kültürümüz olduğunu düşünüyorum; kişiler kendi ekiplerine aynı şekilde davranıyorlar ve bu kültür organizasyonun en altına kadar bu şekilde yansıyor.

Ayrıca insanlara saygılı ve onları seven çalışanları işe almayı hedefliyoruz. En alt seviyedeki çalışanların işe alımlarına kadar ben mülakatlara katılırım. İşe alınacak kişiyi mutlaka görmek; o kişinin insanlara saygı duyduğundan ve sevdiğinden emin olmak isterim. Çünkü insanlara saygı duymayan bir kişinin markasına ve müşterilerine saygı duyacağına inanmıyorum.”

Sibel Üney, liderlik konusunda ise şunları söylüyor: “Ekip iş birliği yapar ancak kararı yine lider vermelidir. İyi bir lider olmak giderek daha da zor hale gelmeye başlıyor. Gençler artık çok daha eğitimli ve otoriteye güven daha az. Üniversiteyi bitiren herkes asker değil komutan olmak isteyerek çıkıyor. Hepsi çalışma arkadaşları arasından sıyrılmak ve öne çıkmak istiyor. Bu ekip nasıl bir arada karar verecek peki?

Bu yüzden karar mekanizması lidere bırakılmalı. Demokratik olmamak ile son kararı lidere bırakıyor olmak çok farklı şeyler. Ben ekibimle bir araya geldiğimde mümkün olan en özgür tartışma ortamı yaratırım ancak sonunda kararı ben veririm. Çünkü grupların karar verme mekanizmaları farklı olur. İnsanlar bireysel ve ekip üyesi olarak farklı kararlar verir.”

Avrupa’da giyilen her dört Levi’s jean’den biri
Türkiye’de üretiliyor

Üney ile sohbetimiz elbette bir noktada Levi’s Türkiye faaliyetlerine de uzanıyor… Levi Strauss şu anda Türkiye’de iki ayrı şirketle faaliyet gösteriyor. Bu şirketlerden biri serbest bölgede hizmet veren bir ithalat ihracat şirketi ve diğeri Levi Strauss İstanbul Konfeksiyon Sanayi… On dokuz ülkeye yapılan ithalat ihracat bu şirket üzerinden yapılıyor. Aynı zamanda Levi Strauss üretim tesisinin Avrupa’ya yapılan tüm ihracatı da buradan yapılıyor.

Bunun yanı sıra sadece söz konusu on dokuz ülkeye değil tüm Avrupa’ya yapılan ihracat burada gerçekleştirildiği için Avrupa’da giyilen dört Levi’s jean’den biri Türkiye’de üretiliyor. Şirketin Sibel Üney’e bağlı olan Ortadoğu ülkelerinin bazılarında faaliyetler lisanslı olarak, bazılarında ise distribütörlük şeklinde yürütülüyor.

İçlerinde İsrail, Suudi Arabistan, Mısır, Kazakistan ve Arap Emirlikleri gibi ülkelerin bulunduğu böyle karmaşık bir yapıyı yönetmek için ise Üney esnek bir yönetim modeli geliştirdiklerini ifade ediyor: “Elbette her mağazanın nasıl yönetileceğine dair bir takım spesifikasyonlarımız ve know-how’ımız var. Bu bölgelerle irtibata geçip bu bilgileri temin ediyoruz ancak kimi zaman bölgenin yapısına göre bir takım esneklikler söz konusu olabiliyor.

Örneğin Arabistan’da kısa kollu modellere rötuş yapmamız gerekiyor. Bununla birlikte İsrail’de de düşük belli ve daha kısa tişörtler talep görüyor. Üretim kapasitemiz de uygun olduğu için bu bölgelerin yapılarına göre bir takım değişiklikler yapmamız söz konusu olabiliyor. Şüphesiz marka değerlerimizi ve marka kimliğimizi zedelemeden yapıyoruz bu değişiklikleri.”

“Daha geniş bir bölgeyi yönetecek ekibe sahibim”

Sibel Üney; Levi’s Türkiye ve Ortadoğu olarak gelecek dönemde yatay ve dikey büyüme hedeflediklerini dile getiriyor: “Gelecek dönemde Pakistan, Hindistan gibi bölgelerde; yani doğuya doğru büyüme planlıyoruz. Türkiye’de çok büyük bir yetenek var. Kendi adıma konuşmam gerekirse ekibim gerçekten çok yetenekli insanlardan oluşuyor. Şu an tüm Asya Pasifik’i kapsayan bir şirketin yönetimini yapabilecek kapasitede bir ekip olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Bunun yanı sıra tedarikçilerimizi de bu hedeflerimiz doğrultusunda en iyi şekilde seçiyoruz. Böyle bir network kapasitemiz varken daha büyük coğrafyaları yönetebileceğimizi düşünüyorum.”



Levi’s Türkiye’den perakende sektöründe fark yaratacak bir çalışma:
“Perakendede Hizmet Mükemmelliği Programı”

Levi’s Türkiye ve Ortadoğu Bölgesi Genel Müdürü Sibel Üney ile yaptığımız söyleşinin ardından şirketin İnsan Kaynakları Direktörü Banu Beste Başol katıldı aramıza. Başol’un bizlerle ayrıntılarını paylaştığı ve gelecek dönemde şirketin insan kaynağını geliştirmeye yönelik olan çalışmaları “Perakendede Hizmet Mükemmelliği Programı”nın sizlerin de oldukça ilgisini çekeceğini düşünüyoruz.

Eleman sirkülasyonu hiç kuşkusuz perakende sektörünün kanayan yaralarından biri… Bunun yanı sıra mağazacılığın ve marka yönetiminin en önemli sorunlarından biri mağaza çalışanlarının tutumları ve marka imajı arasında sıkı bir bağ olması. Yani herhangi bir mağazada bir çalışan/mağazadan aldığımız iyi hizmet gibi yaşadığımız bir sorunu çoğu kez markanın bütününe atfediyoruz. Levi’s, bu konuda yaşanan sıkıntılara bir çözüm bulmak amacı ile çok yakın bir gelecekte hayata geçireceği program ile mağaza yöneticilerini birer İK’cı gibi yetiştirmeyi ve böylelikle Türkiye’nin her yerindeki Levi’s müşterilerinin aldığı hizmet kalitesini standardize etmeyi hedefliyor. İşte şirketin İK Direktörünün cümlelerinden program ile ilgili bazı ayrıntılar:

“Perakendede Hizmet Mükemmelliği Programı’nın aslında birkaç ayağı var: Mağaza operasyonları, görsel sunum teknikleri, İnsan Kaynakları süreçlerine ilişkin temel eğitimler ve son olarak bu iş süreçlerinin bir mağazada en hızlı, en doğru ve en etkin nasıl işletileceğine dair bir takım prosedürlerden oluşuyor.

İnsan Kaynakları bacağında mağaza çalışanlarının işe alımı, ücretlendirilmesi, performans yönetimi, kariyer yönetimi ve kişisel gelişimlerinin sağlanması yer alıyor. Bir de tüm bunların tamamlayıcı unsuru olan eğitimlerimiz olacak.

Bu eğitimlerde müşteri hizmetleri, kişisel bakım, marka bilgisi, satış teknikleri gibi; bir mağaza çalışanının ihtiyaç duyabileceği her eğitimi veriyor olacağız. Tabii önemli olan öncelikle mağazalarınızda doğru insanların çalıştığından emin olmak.

Biliyorsunuz perakendeciliğin en büyük sıkıntısı kişilerin bu işi geçici bir iş olarak görmeleri… Askere gidene kadar, evlenene kadar, tatili değerlendirmek için çalışanlar o kadar çok ki... Ancak biz bu işi meslek olarak gören, kendisine yatırım yapılmasını arzu eden kişilerle çalışmak istiyoruz. Çünkü birey bu mesleği ne kadar kariyer hedefi olarak görürse, kişisel gelişimlerine de o kadar özen gösteriyor.

Levi’s olarak çalışanların geleceklerine de yatırım yapmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Bizim bayilerimizin çoğu perakendecilikte oldukça deneyimli olan kişiler. Franchise anlaşmalarını yaparken oldukça seçici davranıyor ve perakendecilik deneyimi olan kişiler ile çalışmaya özen gösteriyoruz.

Mağazaların kendi içlerinde belirlemiş oldukları bir takım ücret yelpazeleri var. Fakat biz onlara bundan sonra belli bir mağaza çalışanının ücretinin ne kadarının baz ücretten, ne kadarının prim üzerinden verilmesi gerektiğini ve bu primin belirlenmesinde hangi kriterlerin etkili olması gerektiğini söylüyor olacağız.

Kısacası sistemi kişisel olmaktan çıkarmak istiyoruz. Mağazacılıkta çok genç bir insan kaynağından bahsediyoruz. Bu yüzden mağazalarımızda çalışan tüm satış danışmanlarını farklı kademeler için farklı modüllerde eğitiyor olacağız.

Bu yöntemle aynı zamanda Türkiye’nin her yerinde en yüksek standartta hizmet sunmayı hedefliyoruz. ‘Perakendede Hizmet Mükemmelliği’ programı, toplam 16 modülden oluşacak. Eğitimi bir kere verip aradan çekilmek yerine, onu sürdürülebilir kılarak, işgücü devir oranını da önemli ölçüde düşürmeyi hedefliyoruz.

Şimdiye kadar birkaç pilot uygulama gerçekleştirdik ve işe alım, ücretlendirme gibi eğitimleri alan bayilerimizden aldığımız geri bildirimler son derece olumlu oldu. Bunun yanı sıra mağaza çalışanları da şimdiye kadar hiçbir yerde bu tarz uygulamalarla karşılaşmadığı için program onların da ilgisini çekiyor ve bir bakıma ‘Hayatım boyunca mağazada eleman olarak mı çalışacağım?’ endişesinden kurtulmuş oluyorlar.”

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)