Sözleşmeler Hukuku / 2007 Altıncı Bölüm
Türkiye’de Lojistik kavramı diğer ülkelere nazaran daha yeni bir kavramdır. Lojistik kavramının ülkemiz açısından tanımını yapacak olursak; üretim için kullanılacak olan hammadde niteliğinde malların tedariki ve eğer hammaddeler yurt dışından getirtilecekse bunların malların gümrüklenmesiyle birlikte taşıması olarak tanımlanabilir.
Şirketler lojistik hizmetlerini günümüzde outsource ederek bu işi profesyonelce yapmak üzere eğitimli eleman istihdam eden ve gerekli donanıma sahip şirketlere yaptırmaktadırlar.
Şirketler gerek üretimde kullanmak gerekse satmak üzere satın aldıkları malların şirkete ulaşması veya şirketin ürettiği ve piyasaya sürdüğü malların alıcıya ulaşması hizmetini bir sözleşme çerçevesinde sağlarlar. Şirketler arasında yapılan söz konusu işi kapsayan bu sözleşmelere ise “taşıma sözleşmeleri” denilmektedir.
Hukuki açıdan bakıldığında ise kanunlarımızda bu anlamdaki hizmetlerin tamamını kavrayacak bir lojistik sözleşmesi yoktur. Ancak yukarıda açıklandığı üzere lojistik sözleşmeleri bir işin görülmesini amaçladığı için Borçlar Kanunu’nda yer alan “iş görme sözleşmeleri” olarak karşımıza çıkmaktadır.
Lojistik hizmetleri çerçevesinde hazırlanan sözleşmeler sadece şirketlerin gerek üretimde kullanmak gerekse satmak üzere satın aldıkları malların veya şirketin ürettiği ve piyasaya sürdüğü malların taşımasını değil, aynı zamanda bu malların depolanması ve gerektiğinde perakendeci veya tüketicinin siparişi üzerinde bu malların hızlı bir biçimde sevkine ilişkin hizmeti de kapsamaktadır. Bu çerçevede bakıldığında lojistikte yer alan sözleşmeleri “vedia-ardiye, taşıma ve sigorta sözleşmeleri” olarak sınıflandırmamız mümkündür. Bu yazımızda lojistikte önemli yere sahip taşıma sözleşmelerine değineceğiz.
Lojistik açıdan taşıma sözleşmeleri:
Türk Ticaret Kanunu madde 762 uyarınca taşıma sözleşmesi; “Taşıyıcının, ücret mukabilinde yolcu veya eşyayı bir yerden başka bir yere taşımayı taahhüt ettiği” bir sözleşmedir. Lojistik açıdan taşıma sözleşmesi ise, taşıyıcının, bir ücret mukabilinde, işletmenin sattığı malların alıcıya kadar veya satın aldığı malların işletmeye kadar taşınmasını, işletmeye, taahhüt ettiği bir sözleşmedir. Şirketlerin faaliyet konusuna göre taşıma sözleşmesinin konusu da değişkenlik gösterir.
Bir sözleşmenin taşıma sözleşmesi olabilmesi için kanunda yer alan unsurları ihtiva etmesi gerekmektedir. Bu unsurlar ise taşıma taahhüdü ve ücrettir. Örneğin ücretsiz olarak yapılan taşıma söz konusu ise burada taşıma sözleşmesinden bahsedemeyiz, çünkü ücret unsuru eksiktir.
Taşıma sözleşmelerinin kurulduğu an her sözleşmede olduğu gibi önemli bir noktadır. Türk Ticaret Kanunu madde 768 uyarınca ‘Gönderen taşıyıcıya talebi halinde iki nüsha olarak bir taşıma senedi vermeye mecburdur. Fakat taşıma senedi tanzim edilmemiş olsa bile muvafakatleri ve eşyanın taşıyıcıya teslimi ile sözleşme taraflar arasında tamam olur.’ Kısaca önceden taraflar arasında bir sözleşme yapılmadan, eşyanın taşıyıcıya götürülmesi ve taşıyıcının eşyayı teslim alması halinde taşıma sözleşmesi kurulmuş olur.
Türk Ticaret Kanunu’nda taşıma sözleşmesi özel bir şekle bağlanmamıştır. Ancak daha önceki makalelerimizde de belirttiğimiz gibi uygulamada doğacak sorunları ve ispat güçlüğünü ortadan kaldırmak için, taşımanın konusunu ve şartlarının belirleyen yazılı bir sözleşmenin yapılması zorunlu olmaktadır.
Taşıma sözleşmesinin tarafları taşıtan ve taşıyıcıdır. Taşıma sözleşmesiyle taşınan eşyanın, yolculuk sonunda teslim edileceği kişiye ise gönderilen denir. Gönderilenin kim olduğu, taşıma sözleşmesinde gösterilir. Eğer gösterilmemişse, taşıtan aynı zamanda gönderilen sayılır. Ancak gönderen, sonradan bir başka kişiyi gönderilen olarak tayin edebilir.
Taşıtan veya gönderilen, taşınan eşyanın maliki değilse, bu takdirde, eşyanın sahibi, taşıma sözleşmesine taraf olamaz ve bu sözleşmeye göre üçüncü kişi konumundadır. Dolayısıyla eşya sahibi, taşıma sırasında maliki olduğu eşyanın uğrayacağı ziya ve hasardan dolayı taşıyıcıya karşı, taşıma sözleşmesine dayanarak değil, ancak Borçlar Kanunu madde 41’de düzenlenmiş olan haksız fiil sorumluluğuna dayanarak tazminat davası açabilir.
Taşıyıcı, taşıma sözleşmesi uyarınca, asıl borcu olan eşyayı bir yerden diğer bir yere götürürken, aynı zamanda yan borç olarak taşıma işinin devamı süresince, kendi fiili hâkimiyeti alanında bulunan eşyayı gözetmek ve korumakla da yükümlüdür.
Türk Ticaret Kanunu madde 781 zıya ve hasarlardan dolayı sorumluluğu düzenlemektedir.
Bu madde uyarınca ‘taşıyıcı, eşyanın kendisine teslim edildiği tarihten gönderilene teslim olunduğu tarihe kadar geçen süre içinde uğradığı ziyaa ve hasardan sorumludur.’ Yükleme taşıyıcı tarafından yerine getirilecekse, eşyanın taşıta yüklenmek üzere taşıyıcıya teslimi ile sorumluluk başlar. Bu takdirde yükleme sırasındaki zarardan taşıyıcıyı sorumlu tutmak mümkün olur. Bu sebeple, bu hususta taşıma sözleşmesine açık bir hüküm koymak yerinde olacaktır. Aksi takdirde yükleme sırasında meydana gelen zarardan taşıyıcıyı sorumlu tutmak mümkün olamayacaktır.
Taşıyıcının ziyaa ve hasardan doğan sorumluluğu, taşınan eşyanın gönderilen tarafından teslim alınması ile sona erer.
Eğer taşıma sözleşmesinde belli bir süre kararlaştırılmışsa taşıyıcı taşıma işini bu süre içerisinde gerçekleştiremezse bundan doğacak zararı tazminle yükümlüdür. Türk Ticaret Kanunu madde 779 uyarınca ‘eşyanın sözleşme veya ticari teamül ile belli olan ve bunların yokluğu halinde halin icabına göre münasip görülen bir müddet içinde taşınması lazımdır.’
Taşıyıcı, taahhüt ettiği taşıma hizmetini yerine getirirken, çeşitli kişilerin hizmetlerinden faydalanır. Bu durum Türk Ticaret Kanunu madde 782’de belirtilmiştir. Bu madde uyarınca ‘taşıyıcının kullandığı kimselerin veya maiyetinde çalışanların kusuru kendi kusuru hükmündedir.’
Lojistik Hizmetine ilişkin sözleşmelerde
dikkat edilmesi gereken noktalar:
Öncelikle daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi sözleşmelerde dikkat edilmesi gereken en önemli husus; sözleşmenin konusunun tam anlaşılır ve açık bir biçimde düzenlenmesidir. Bu durumun lojistik hizmetine ilişkin sözleşmelerde önemi çok daha fazladır. Zira bir depolama hizmetinin verilip verilmeyeceği, verilecekse bunun hangi kapsamda olacağı fevkalade önemlidir.
Tarafların hak ve yükümlülükleri açık ve tam olarak sözleşmede belirtilmelidir. Bu tür sözleşmelerde hizmeti alan, aldığı hizmetin çeşidine ve niteliğine göre bir para ödeme yükümü altında olacaktır. Sözleşmenin diğer tarafı ise bu aldığı ücretin karşılığında sözleşmede kararlaştırılan hizmeti verecektir.
Sözleşmede kararlaştırılan ücretin hangi vadelerde, hangi koşullarda yapılacağı sözleşmede yer alması gereken önemli hükümlerden biridir.
Sözleşmelerde en ayrıntılı düzenleme gerektiren iki hüküm ise sözleşmelerin ne şekilde ve hangi hallerde sona erdirileceği hükmü ve sigorta hükmüdür.
Sözleşmenin düzeltilmesi ve ortadan kaldırılması ile ilgili ihtar ve ihbarların yapılması bakımından tarafların sözleşmede bir tebligat adresini zikretmeleri de yararlı ve gereklidir. Hukuki sorunlarda çoğu kez tebligata ilişkin problemler sebebiyle sonuç alma süresi uzayabilmektedir. Bu adreslere yapılacak tebligatın geçerli olacağına dair bir hüküm bu anlamda faydalıdır.
Sözleşmenin devamı veya sona ermesini müteakip süre içerisinde bir gizlilik şartının getirilmesi de yararlıdır.
Bitirirken…
Bu ayki makalemizde hızla gelişen ve giderek büyüyen bir konu olan lojistik hizmetlere ve buna ilişkin yapılan taşıma sözleşmelerine değindik. Gün geçtikçe şartları ağırlaşan, daha fazla özveri ve kişisel beceri isteyen ticari hayatta bu yazımızda kısaca değindiğimiz lojistik hizmetlerine ilişkin sözleşmelerde sorun yaşamamanız dileği ile iyi çalışmalar.
Seda Akar
Hancı&Ortakları Hukuk Bürosu
a-h.lawfirm@sim.net.tr