“Türkiye ve iş dünyasındaki değişim Mercedes Benz Türk’ün ‘yıldız’ kızlarıyla yaşanacak”


Mercedes - Benz Türk (MBT) tarafından yürütülen, Türkiye ve iş dünyasının yüzünü değiştirecek “Her Kızımız Bir Yıldız” adlı sosyal sorumluluk projesi; şirketin yan sanayi / imalatçı ve bayileri, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) işbirliği ile Kasım 2004’ten bu yana sürüyor. İlköğretim okulu mezunu kız öğrencilerin mesleki eğitime teşvik edilmesini hedefleyen bu proje kapsamında; son olarak, Hakkari ve Şanlıurfa’da teknik meslek liselerinde eğitim alan kız öğrenciler 3 – 10 Temmuz tarihleri arasında İstanbul’da konuk edildi.

İstanbul’u ve şirketin tesislerini gezme fırsatı bulan kız öğrenciler; “Etkili İletişim” ve “Sınav Kaygısıyla Başa Çıkma” gibi konularda seminerlere katıldılar. Öğrenciler; MBT Yöneticileri, yan sanayi ve bayilerin temsilcileriyle ve ÇYDD Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan ile şirketin Hoşdere’deki Konferans Salonunda gerçekleşen toplantıda bir araya geldiler.

Otomotiv üretiminde yer alacaklar

Toplantıda duygu ve düşüncülerini, “Okumaktan vazgeçmişken, hayata döndük… Bizim için okumak var olmaktır…” diyerek aktaran kız öğrenciler, MBT’nin gerçekleştirmiş olduğu bu projenin diğer sosyal sorumluluk projelerinden ayrılan çok önemli bir özelliğini de ortaya koymuş oldular. Proje ile “erkek alanı” olarak görülen mesleklerde eğitilecek olan kız öğrenciler, son 3 yıl içersinde yetiştirilerek MBT’nin üretim birimlerinde yer alan ve sayıları yaklaşık 50’ye ulaşan bayan çalışanlara eklenecekler.

Eğitimde kadın – erkek eşitliği sağlamanın yanında, iş dünyasında yaşanan mesleki ayrımların azaltılmasının amaçlandığı proje kapsamında gerçekleşen toplantıda söz alan MBT CEO’su Dr. Till Becker ise görüşlerini; “Kız öğrencilerin, erkeklerin hâlâ hükümranlık sürdüğü bir alanda eğitilmeleri ve erkekler arasında teknisyenler olarak yer almaları, tüm toplumun sağduyusunu etkileyecek ve bu bakış açısı yerleşmeden Türkiye’nin gelişmesi mümkün olmayacaktır.” şeklinde ifade ederek sözlerine şöyle devam etti: “Destek verdiğimiz kız öğrenciler, Türkiye’de kadınların ve erkeklerin birbirlerinin önüne geçmeden yan yana yürüyebildikleri bir ortamı yaratacak…”

Toplantıda söz alan Türkan Saylan ise; Türkiye’deki kadın profilini değiştirmek ve çağdaş Türkiye’ye ulaşmak konusunda ÇYDD olarak verdikleri çabalara, MBT’nin tercüman olduğunu ifade etti ve şöyle devam etti: “Dört yılda 800 kızımıza mesleki - teknik eğitim verilecek ve onlar geleceğin eğitimli, meslek sahibi kızları olacaklar. Türkiye’nin yüzündeki değişim bu kızlarla paylaşılacak. Yakın bir gelecekte kızlarımız Türkiye’yi aydınlatacak.”

KISA… KISA…

• Proje ile öncelikle teknik meslek lisesi öğrencilerine burs verilecek, staj olanakları sağlanacak ve mezuniyet sonrasında da başarılı olanların öncelikle otomotiv sanayinin ihtiyaçları doğrultusunda istihdam edilmesi ve genç kızların teknik mesleklerde söz sahibi olmaları sağlanacak.

• 2004 – 2005 öğretim yılı başında başlayan proje kapsamında, önümüzdeki ders yılında Türkiye’nin çeşitli illerinde 200 kız öğrenci burs almaya hak kazandı. Bu rakama her ders yılında 200 genç kız daha eklenecek.

• Adana, Aksaray, Ankara, Antalya, Çorum, Diyarbakır, Gaziantep, Hakkâri, İstanbul, Kars, Konya, Mardin, Samsun, Şanlıurfa, Tarsus, Trabzon ve Van’dan öğrencilerle başlanan eğitim projesinde öncelik verilen mesleki branşlar ise; motor, elektrik / elektronik, torna / tesviye, makine ressamlığı, bilgisayar, muhasebe…

Evet… MBT’nin yürüttüğü “Her Kızımız Bir Yıldız” Projesi Kurumsal Sosyal Sorumluluk projeleri arasında neredeyse bir ‘ilk’ olma özelliğini taşıyor. Ama bu projenin çok daha ilginç bir yönü var: Şirketin çalışanları ve üst düzey yöneticileri öyle büyük destek veriyor ki bu projeye; kızlarla bir araya gelen yöneticilerin gözleri doluyor, “Bu benim kızım işte” deniyor, şirketin diğer bayan çalışanları kız öğrencilere telefon numaralarını veriyor.

Böylesi sevgi ve duygu yüklü bir ortamın nasıl yaratıldığını, şirketin Kurumsal Sosyal Sorumluluk anlayışını ve projenin İnsan Kaynakları açısından ne gibi sorumluluklar getirdiğini öğrenmek üzere teybimizi MBT İnsan Kaynakları Müdürü Salih Ertör’e uzatıyoruz.

MBT olarak sosyal sorumluluk faaliyetleriniz nasıl başladı?

1999 depremi sırasında hepimiz büyük bir şok yaşadık ve şirket olarak “ne yapabiliriz?” diye düşünmeye ve eşzamanlı olarak da faaliyetlerimize başladık. Çalışanlarımız balyozları, keskileri, kaynak aletlerini aldılar; işyeri hekimimiz tüm donanımı, ambulans ve hemşire ile deprem bölgesine gitti. Çalışanlarımız otobüs üretiminin yanında, çadır üretmeye de başladı. Malzeme ve lojistik bölümü, fabrikamızda bulunan paletleri çadırların altına konulmak üzere kamyonlarla deprem yöresine taşımaya başladı. Orada geçen süre içinde gördük ki; o acıyı, o duyguyu hisseden herkes bir şeyler yapmak istiyor. Fakat bu isteğin koordineli, sistematik ve hedefli olmadığını gördük ve bunun nasıl daha iyi olabileceği üzerine kafa yormaya başladık.

Deprem yöresine otobüs ve ambulans yardımında bulunduk. Yalova’da bütün çöpleri almaya başladık ve gördük ki orada bir grup var ve o grup bu işlerde tecrübeli. İşte Türkan Hoca ve ekibiyle o dönemde tanıştık. Daha sonra Türkan Hanım’ın önerisiyle Avcılar’da yüksek okul öğrencileri için bir öğrenci yurdu yaptık ve oraya deprem bölgesinden gelen öğrencileri yerleştirdik. ÇYDD ile birlikte sürekli bir fikir üretimimiz vardı. Çünkü sosyal sorumluluğun bilincine ve tadına, şirketin stratejik hedeflerinden bir tanesi olduğunun da farkına varmıştık.

Sanıyoruz ki tüm bunların sonucunda “Her Kızımız Bir Yıldız” projesi doğdu…

Evet, proje fikrimizi CEO’muz Dr. Becker’e ilettik. Dr. Becker projeyi duyduğunda o kadar heyecanlanmıştı ki, tereddütsüz ‘evet’ dedi. Ve iş bizlere düştü. Halkla ilişkiler ve özellikle İnsan Kaynakları bölümümüz işin koordinasyonunu üstlendi. Otobüs Üretim Direktörümüz Çetin Atsür Bey ve Satın Alma Müdürümüz Atilla Şengün Bey projeye gönülden inandılar ve tedarikçilerimizi, imalatçılarımızı devreye soktular. Pazarlama Direktörümüz Eşref Biryıldız Bey de bayilerimizi harekete geçirdi. Bu projeyi Mercedes Ailesi’nin bir projesi haline getirmeye uğraştık. O yolda da devam ediyoruz.

Peki, neden böyle bir proje seçtiniz?

Kadına ve kadının eğitimine yatırım yapan toplumlar, bu yatırımın çok verimli ve etkin bir şekilde geriye alındığını; verilenlerin, çok daha fazlasının hizmet şeklinde çok kısa bir süre içerisinde geriye döndüğünü biliyor. Dolayısıyla bu proje Mercedes’in ilk adımı değildir. İlk olarak AÇEV ile birlikte BADEP (Baba Destek Programı) adını verdiğimiz bir projeyi yürüttük. Bu programlarla hem anneleri hem babaları eğiterek topluma katkı sağlamayı amaçladık.

Fark ettik ki, çalışanlarınız ve yöneticileriniz bu projeye gönülden destek oluyor. Kızlarla birlikteyken birçok yöneticinizin gözleri doluyor, bayan çalışanlarınız kızların telefon numaralarını alıyordu. Bu duygu ortamını nasıl yarattınız ve çalışanlarınızı projenize adapte etmeyi nasıl başardınız?

‘Ne yaparsak bu projeye çalışanlarımızı dâhil edebiliriz?’ diye düşünüyoruz. Ancak bu konunun uzmanı olmadığımız için uzman şirketlerden de bu konuda yardım almaya çalışıyoruz. Sonuçta bu bir iletişim... İletişimde ilk önce projeyi, ne yaptığımızı, neden yaptığımızı duyuruyoruz. “Eğer siz de bu projeye inanarak katkıda bulunmak istiyorsanız, doğrudan şuraya, şu şekilde aylık olarak bir defa katkıda bulunabilirsiniz” diyor, gönüllü katılımı ve bilinci teşvik ediyoruz.

Diğer yandan bir grup çalışanımız, ÇYDD yöneticileriyle beraber kızlarımızı; evlerinde ve okullarında ziyaret ettiler. Oraya giderken tüm çalışanlarımız evlerinden kazaklarını getirdiler; kitap, battaniye, giyecek, mutfak aletleri, bilgisayar götürdük. 10 bilgisayardan oluşan bir laboratuar kurduk, bilgisayar uzmanlarımız da oraya bizimle beraber gittiler. Dolayısıyla çalışanlarımızla, projede yer alan kızlarımızı bir araya getirdiğimizde doğal iletişim ortamı yaratılıyor, bugün birçok bayan çalışanımızın kızlarla karşılıklı adres ve telefon alışverişinde bulunduklarını gözlemliyoruz.

Peki, bu projeyi nasıl bir ekiple yürütüyorsunuz?

Disiplinler arası ortak bir çalışma bu… Halkla İlişkiler bölümümüz tabii ki işin içerisinde ama bütün koordinasyon İnsan Kaynakları bölümü üzerinde. Böyle olması da gerekiyor. Çünkü; öğrencilerin seçiminden tutun, bireysel olarak desteklenmelerine kadar çok büyük kapsamlı bu projede, hepimiz tüm enerjimizi katmazsak ve bir sinerji yakalamazsak, o zaman yeterli başarıyı sağlayamaz ve memnun olamayız. Dr. Till Becker’in de dediği gibi “Başarısızlığa alışkın bir ekip değiliz.” Bu nedenle İK öncülüğünde şirketteki tüm birimlerin yer aldığı ve katkıda bulunduğu bu projenin başarısı için çok büyük bir inanç, çaba ve hazırlık ortamı yaratmaya çalışıyoruz.

İK demişken, sosyal sorumluluk konusu İK Biriminiz için ne anlam ifade ediyor?

İnsan Kaynakları birimi olarak işe alımda yetkinlikler tanımlıyoruz. Bugün o yetkinlikler arasında sosyal sorumluluğu hissedebilme ve buna göre davranabilme, etik kurallara sahip çıkma ve toplum için düşünmeye de yer veriyoruz. Adayın sosyal olarak ne yaptığını, zamanını nasıl geçirdiğini, kime yardım ettiğini, hangi problemi çözdüğünü değerlendirmeye çalışıyoruz. Sosyal sorumluluk bilincine sahip olan çalışanı sonuna kadar desteklediğimiz için, şirket faaliyetlerimizde bu bilinci öncelikle ortaya koymamız gerekiyor. Bu açıdan mevcut 4000 çalışanımıza güzel örnek ve hedefler vererek, onları da bu faaliyetlerin içersine katmaya çalışıyoruz.

Böylesi bir konuda yönetimi ikna etmek, çalışanları kazanmak, bayi ve tedarikçilerimizi organize ederek işin içersine sokmak, devletin yöneticileriyle ve sivil toplum kuruluşları ile birlikte çalışmak ve sonuçta da bir katkı yaratmak… Tüm bunlar bize yaptığımız işin doğru olduğunu gösteriyor ve stratejik partner olduğumuzu hissettiriyor.

Kurumsal Sosyal Sorumluk konusunda sizce İK ne gibi roller üstlenmeli?

İK birimi öncelikle şirketin ana hedefleri, vizyon ve misyonunu tanımlanırken burada sosyal sorumluluğun da yer almasını sağlamalı. Bu bilinç içerisinde düşünüp, aksiyon planları hazırlamalı. Ve bu planlara inanmalı, inandığını da davranışlarında gösterebilmeli. Bundan sonra da, bu değerleri çalışanlara aktarmak, onları kazanmak ve onları da bu tür sosyal düşünür yurttaşlar ve paydaşlar haline getirmeye uğraşması gerekiyor. Ayrıca üst yönetime de bu konuda üretilmiş etkin projeler sunmak ve herkesi sürekli olarak bu konuda etkilemeye ve bilinçlendirmeye çalışmak çok önemli… Bunların da ötesinde belki de sosyal sorumluluk bilincini işe alımda dikkat edilen yetkinlikler arasında saymak gerekiyor..

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)