“Şirketin strateji ve hedeflerinde aktif rol alan bir İK yönetim modelimiz var”
İçinde çalışanların taze sebze ve meyve yiyebilmesi amacıyla oluşturulmuş küçük bir bostanın da bulunduğu, plaza havasından çıkıp bir süre nefes alabildikleri, birbiriyle sosyalleştikleri güzel bir bahçede buluşuyoruz TeknoSA İK Direktörü Revna Besler ile...
Yılda 210 milyon müşteriye dokunan, müşteriye her kanalda aynı deneyimi yaşatmayı amaçlayan ve bu arada sürekli de büyüyen bir kurumun İK ekibinin kaptanlığını geçen yıl üstlenen Besler, bize uluslararası ödüllerle taçlanan uygulamalarını, hedef gruplarını oluşturan genç yetenekleri kazanmak için neler yaptıklarını ve “işin içinde yer almak” kavramının İK gündemine yansımasını anlatıyor.
Öncelikle biraz geçmişe; yollarınız TeknoSA ile kesişmeden öncesine dönelim... Bizimle kariyer öykünüzü paylaşır mısınız?
Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümü mezunuyum. Özellikle üniversitede aldığım Tüketici Davranışları ve İnsan Kaynakları ile ilgili derslerden çok etkilendim ve1993 yılında bugünkü kadar sıcak bir konu olmamasına rağmen bu alanda kariyer yapmaya karar verdim.
Çalışma hayatıma, Intercon eğitim firmasında başladım. Bu, benim için bir anlamda eğitim yolculuğumun devamı niteliğinde oldu. İK’nın tüm gelişim süreçlerini yaşadım, personel idaresini öğrendim. Ardından 1995 yılında Westdeutsche Landesbank’da personel memuru olarak çalıştım.
İK alanındaki deneyimimi, 1996 yılında başladığım Lafarge Türkiye’de zenginleştirdim. O dönem için çok yenilikçi sayılabilecek İK uygulamalarını hayata geçirdiğimiz bu kurumda yetenek yönetimi sıcak bir konuydu. Global bir şirket olduğundan yurtdışına da yetenek ihracı yapıyorduk. Orada 4 yıl boyunca çok önemli kazanımlar elde ettim.
Sabancı ailesi ile tanışmam ise, 2000’li yıllara rastlıyor. İlk önce DanoneSA’da İK Müdürü unvanıyla, satış ve lojistik ekiplerinden sorumlu olarak görev yaptım. Sahanın gücünü ve önemini burada öğrendim. O dönem kazandığım bu bakış açısı, bugünlere önemli katkı sağladı.
Orada 2 yıl çalıştıktan sonra ilaç sektörüne; Schering-Plough’a geçtim ve sektörde uzun bir yolculuğa çıktım. 11 yıl boyunca iki büyük şirket birleşmesi yönettim; Entegrasyon Proje Lideri olarak görev yaptım. 2011 yılında da Merck Sharp Dohme (MSD) globalde Schering - Plough’u satın aldığında İK süreçlerinin yönetimini üstlendim.
İlaç sektörünün küçülmesiyle birlikte; büyüyen, gelişen bir sektöre geçmek istediğime karar verdim. Böylece 2011 yılında Sabancı markası ile yeniden buluştum ve Holding’de İK Direktörü olarak göreve başladım. Bu müthiş bir deneyimdi; bir şirketin global merkezinde çalışmaya benziyordu. Tüm şirket ve sektörlerin dinamiklerini, üst yönetimin karar alışını görme fırsatım oldu.
Yapı olarak günlük operasyonu ve insana dokunmayı çok sevdiğim için; TeknoSA’da bir değişim dönemi yaşanırken İK alanında bir boşluk olduğunu gördüm ve bu fırsatı değerlendirmek istedim. TeknoSA’nın genç, dinamik yapısı, gelişime açık olması benim için çok cazipti. Böylece 2013 yılının Ağustos ayında göreve başladım.
Kariyeriniz süresince çok farklı sektörlerde görev yaptınız; değişim dönemlerine tanıklık ettiniz. Tüm bu deneyimler bugüne nasıl yansıyor?
Farklı sektörleri öğrenmek, beni gerçekten çok besledi. Bir sektörü öğrenirken, bir başka sektördeki uygulamanın o sektöre olan etkisini görüp daha proaktif davranabiliyorsunuz. Örneğin; şu anda perakende sektöründe yaşananların hepsini, geçmişte ilaç sektöründe deneyimledim. Bu sayede daha proaktif olma, insan kaynağının yönetiminin nereye doğru gideceğini daha rahat görebilme fırsatım oluyor.
Gelelim TeknoSA’ya... Buradaki İK yapılanmasından söz eder misiniz?
Şu anda; lojistik merkezimiz, akademimiz ve mağazalarımızda görev yapan 4 bine yakın çalışanımız var. TeknoSA İK ekibi olarak, Shared Services (Ortak Hizmetler) yaklaşımıyla, KlikSA markasına da destek veriyoruz.
İK ekibimiz şu anda 67 kişiden oluşuyor.
Bu ekip şu anda hangi gündem konuları üzerinden ilerliyor?
Şirketin strateji ve hedeflerinde aktif rol alan bir İK yönetim modelimiz var. Dinamik ve esnek çalışan bir ekibe sahibiz; yönetim ekibinin başlattığı yeni projelere hızla destek veriyor ve adapte oluyoruz.
Şu anda bizim için en önemli konulardan biri; müşterilerimizin deneyimlerini her kanalda kesintisiz olarak yaşamaları... Müşterilerimize online ve offline tüm satış ve hizmet kanallarında aynı TeknoSA deneyimini yaşatmaya odaklıyız. Bu da, arka planda işe alımdan eğitim ve gelişime kadar çok ciddi açılımları gerektiriyor.
Gündemimizde olan bir başka konu ise, satış sonrası hizmetler... Satış sonrası hizmetlerde hem ürün portfoyümüzü geliştirmeyi planlıyoruz, hem de ekibimizin teknik yetkinliklerini nasıl artırabileceğimiz konusunda çalışmalar yapıyoruz.
Hem genç bir ekiple çalışıyor hem de gençleri hedefliyorsunuz. Bu durum özellikle işveren markası konusundaki çalışmalarınıza nasıl yansıyor?
Bu konuda TeknoSA gerçekten çok ileri bir noktada. Universium’un yaptığı global araştırmada, Türkiye’de üniversite öğrencileri arasında çalışılmak istenen, beğenilen firmalar arasında yer aldık. Aslında bunun için yapılan pek çok projemiz var ama her şeyden önce çalışanlarımızın yöneticilerimizle birlikte yarattığı iklim ve kültürün, çalışanlarımızı bir marka elçisi haline getirdiğini söyleyebilirim. Bundan çok yararlanıyoruz.
Sosyal medya tarafında çok güzel uygulamalarımız var; şu an Facebook’ta 27 bine yakın, Linkedin’de ise 17 bin takipçimiz var.
Teknosa Kariyer facebook platformumuzda ‘live chat’ canlı sohbetler gerçekleştiriyoruz. Şu ana kadar, ben, e-ticaret yöneticimiz ve IT yöneticimiz bu sohbet saatlerine katıldık. Ben, yaklaşık 2 bin kişinin dahil olduğu sohbette, hem kendi çalışanlarımızdan hem de üniversite öğrencilerinden gelen soruları yanıtladım. Aslında olaya işveren markasının yanı sıra gençleri geliştirebilmek ve gençlerden öğrenmek çerçevesinden bakıyoruz. Kalıcı bir katkı yarattığımızı da düşünüyoruz. Bu çalışmayı tüm direktörlerimiz ve merak edilen görevlere sahip yöneticilerimiz için önümüzdeki dönemde de devam ettireceğiz.
TeknoSA’da çalışan yaş ortalamamız 29. Kıdemimizin 4 yıl olduğunu da düşünürsek, temel olarak 24 yaş grubu adayları çekmeye çalışıyoruz. Bunun için de stajyerlerimize yönelik çok güzel bir proje başlattık; TeknoSA Future Talent Staj Programı...
Bu yıl program doğrultusunda 5 bin kişi arasından seçilen 130 stajyerimize çok verimli bir TeknoSA deneyimi yaşattık. Yaklaşık 1 – 1,5 ay süren stajları kapsamında, depo ve mağaza ziyaretleri yaptılar, sahayı gördüler. TeknoSA orta ve üst düzey yöneticileri ile deneyim paylaşım toplantısına katıldılar. Böylece yöneticilerimizle tanışma ve TeknoSA kültürünü gözlemleme fırsatı yakaladılar. Biz de onlardan çok şey öğrendik. Yaşadıkları deneyim ile ilgili değerlendirme ve önerilerini aldık. Bu programı geliştirerek gençlerle çok daha güzel bir noktaya taşıyacağız.
Yetenek yönetimi ve gelişim tarafında neler yapıyorsunuz?
Y kuşağının en çok önem verdiği konuların başında, kendilerine benzer profillerle birlikte çalışmak ve sürekli gelişmek geliyor. Aynı zamanda yöneticilerinden geri bildirim almayı, doğru bir şekilde bilgilenmeyi, onların da fikirlerinin sorulmasını çok önemsiyorlar. Buna yönelik projelerimiz var.
TeknoSA Akademi’ye baktığımızda, bugüne kadar 10 bin kişiyi mezun ettiğimizi söyleyebiliriz. Akademimiz, perakende sektörünün kariyer merkezi haline geldi. Sahadan merkeze, merkezden mağazaya herkesin kariyer yolu açık. Akademimizin bu yıl pek çok uluslararası ödül almasının nedenlerinden biri de bu zaten. Üst yönetimde görev yapan 10 kişinin 4’ü TeknoSA içinden yetişmiş, farklı kademeleri görmüş kişiler... Mağaza yöneticilerimizin yüzde 99’u ise sahadan yetişiyor. Dolayısıyla burada bir kariyer olduğunu çok net gösterebiliyoruz.
Bunun yanı sıra, geçen sene bizim için farklı bir seneydi. Sabancı Holding Perakende ve Sigorta Grubu’ndaki yeniden yapılanma çerçevesinde, TeknoSA yönetim ekibi ve çalışanların bir kısmı CarrefourSA’ya geçtiler. Tüm üst yönetimimizde ve alt kadrolarda önemli değişiklikler yaşandı. Şirkette köklü bir yeniden yapılanma ve dolayısıyla ciddi bir hareketlilik oldu. Şu andaki orta düzey yöneticilerimizin yüzde 75’ini içeriden yetişmiş yöneticiler arasından seçtik. Hal böyle olunca şu anda bünyemizde yöneticiliğe yeni adım atmış kişiler de var. Onları desteklememiz gerekiyor. Bu amaçla bu sene, ULead TeknoSA Liderlik Gelişim Programı’nı lanse ettik. BimSA şirketimize de açtığımız ve 150 yöneticimizin katıldığı bu programla, içimizdeki liderliği nasıl geliştirebileceğimiz üzerinde duruyoruz. Bu liderlik akademi programında, 10 ayın sonunda arkadaşlarımız mezun olacak; Londra’daki Middlesex Üniversitesi’nden de sertifikasyon alacaklar. Bu programı özellikle klasik bir liderlik gelişim akademisi şeklinde kurgulamak istemedik ve e-öğrenme’ler, ev ödevleri, okumalar ve oyunlaştırmalar ile zenginleştirdik. Programın sonunda, aldıkları puanlara göre üstün performans gösteren üç çalışanımızı Middlesex Üniversitesi’ne göndereceğiz ve orada mezuniyet törenine katılacaklar.
Öte yandan, Harvard Business School ile bir işbirliğimiz var. Onlarla e-ticaret konusunda ortak bir proje gerçekleştireceğiz. Şu an online ortamda süren çalışmalar, Harvardlı öğrencilerin buraya gelmesi ile devam edecek. Ardından projeyi uygulamaya alacağız.
Akıllı telefonlarla yaşayan bir nesille çalışıyoruz, bu nedenle onlara “akıllı” hizmetler sunmamız gerekiyor. TeknoSA Akademi; elindeki kaynaklar, geliştirdiği araçlar açısından çok güçlü. Bu sayede eğitimlerimizi Cepte Akademi projemiz ile mobil ortama taşıyoruz.
Yine gençlerin öğrenme iştahını canlı tutabilmek için şirket içi video paylaşım platformu TeknoTube’u hayata geçirdik. TeknoSA’nın youtube’u diyebileceğimiz bu platformda, eğlenceli yarışmalar düzenliyoruz.
Şirket içi iletişim, paylaşım ve informal öğrenmeye destek veren SosyaLİG platformumuzda ise özellikle saha çalışanlarımız belli teknik konularda birbiriyle paylaşımda bulunuyorlar. Bu, hem öğrenmeyi artırıyor hem de sosyalleşmeyi sağlıyor.
Gelelim ödüllendirme konusuna... Bu alanda ne tür uygulamalarınız var?
Özellikle saha çalışanlarını ödüllendirmek ve takdir etmek, o takdirin üst yönetimce de fark edildiğini göstermek amacıyla çalışmalarımız var.
Bu yıl ayrıca, TeknoStar ve TeknoSmile adlı iki güzel projeyi hayata geçirdik.
Teşekkür etmeyi hem merkezde hem sahada bir kültür haline getirebilmek için başlattığımız bu online projeler, çalışanların teşekkür etmeye değer buldukları her konu için birbirlerine "anında" puan göndermelerini sağlıyor. Her kademeden çalışanlar birbirlerine puan gönderebiliyor ve her verilen puana, ödül puanlar da eklenerek ödüllendirme teşvik edilmiş oluyor. Yıl sonunda, en çok TeknoStar ve TeknoSmile alan çalışanlarımız bazı ödüllerin sahibi olacak.
“MUTLU ÇALIŞAN, MUTLU MÜŞTERİ DEMEKTİR;
BU NEDENLE ÇALIŞANLARIMIZIN İŞ – ÖZEL YAŞAM DENGESİNE ÖZELLİKLE ODAKLANIYORUZ”
TeknoSA, çalışanların kişisel gelişimleri için sayısız farklı uygulamanın da hayata geçirildiği bir kurum... Besler bu konuda: “Mutlu çalışan, işe mutlu gelen ve mutlu müşteri yaratan kişi demektir” diyor: “Bu nedenle onların iş – özel yaşam dengesini kurabilmesine yardımcı olmak bizim için çok önemli. Bu konuda yaptığımız pek çok farklı çalışma var; çalışanlarımızın sesine sürekli kulak veriyor ve onların beklentileri doğrultusunda hareket ediyoruz”.
Bu çalışmalardan bazıları şöyle:
• Merkez ofiste; özellikle ilkokul çağında çocukları olan çalışanların ihtiyaçları dikkate alınarak, çocukların okul çıkışında, 16.00 – 17.30 saatleri arasında ister müzik dinleyip oyun oynayabilecekleri, ister ödev yapabilecekleri Turuncu Oda bulunuyor.
• Yine TeknoSA merkez ofis binasında, içinde taze sebze meyvelerin yetiştirildiği ve bunların çalışanlara sunulduğu bir bostanın da bulunduğu, keyifli bir bahçe var. (Bahçede bostanın yer almasının TeknoSA Genel Müdürü Necil Oyman’ın fikri olduğunu belirtelim).
• Çalışanlar, iş hayatları dışında da destekleniyor. Şöyle ki; Revna Besler ve Necil Oyman’ın yaptığı saha ziyaretleri sırasında, bilek güreşinde önemli başarılara sahip olduğunu öğrendikleri Diyarbakır’daki bir mağaza çalışanının Litvanya’daki Dünya Şampiyonası’na katılmasına sponsor olmuşlar.
• Çalışanların kişisel, mesleki ve yönetsel gelişimleri üzerinde önemli etkisi olan ve 3 yıldır devam eden mentorlük programında, bu sene 50’ye yakın mentor, menteelerine yol göstermeye çalışacak.
1993 yılından beri İK alanında çalışan bir isimsiniz. Türkiye’de İK’nın hangi noktadan bugüne geldiğini düşünüyorsunuz? Önümüzdeki dönem hangi konu başlıkları öne çıkacak sizce?
Gerçekten de geçmişe dönüp bakınca; İK uygulaması ile ilgili bir duyuruyu 28 farklı alt şirkete faks çektiğimizi, KDV fişlerini kontrol etmek gibi işleri elle yaptığımızı hatırlıyorum.
O günlerden bugünlere gelirken her şeyden önce teknoloji çok gelişti. Bu son derece yararlı. Hem vakit kazandırıyor hem de yeni fikirleri hayata geçirmek için farklı seçenekler sunuyor. Öte yandan, popüler konulara yönelip derinliği kaybetmemek önem taşıyor. İK’nın temellerini hiçbir zaman göz ardı etmemek lazım.
Artık, Türkiye’deki İK profesyonelleri dünyayı çok yakından takip etmeye başladılar. Yenilikleri iş süreçlerimize hızla adapte edebiliyoruz. Elbette bunların en önemli nedeni, İK sistemlerine artık daha fazla yatırım yapılması... Bir başka nedeni ise artık İK’nın önemini kimseye anlatmak zorunda olmamamız. Bu, çok değerli...
Tüm bunların yanı sıra İK’cılar yaptıkları işe artık pazarlama bakış açısıyla da bakmaya başladı.