Sevgi İnsanı
Sevgi ile açılmayacak kilit, aşılmayacak dağ, anlatılmayacak söz var mıdır ki? Belki de en önemli hazinelerimizden daha değerli ve paylaşıldıkça çoğalan sevgi. Bireyin kendisini sevmesi ile başlayan, ailesi ile taçlanan, iş ortamında ilişkileri hızlandıran ve dünya ile barışı sağlayan sevgi. Sevgi eksenli bireysel davranışların hemen tamamı olumlu bir karşılık bulur. Bulur da başka olumlu davranışlara kaynaklık eder. Özünde sevgi tohumları olmayan hangi çiçek büyür, hangi iş başarıya ulaşır? Nereden bakarsanız sevgi özdür, esas içeriktir, konunun ana fikri, dertlerin dermanı, varlığın ve yokluğun nedeni ve tabii ki güzelliğin yol haritasıdır. Tüm inanç sistemlerine göre yaratıcıya giden yol sevgiden geçer. Bebeler sevgi ile büyür, dünya sevgi uğruna döner, aşık sevgi ile kavrulurken maşukun aradığı şey de sevgidir.
Kimi zaman sevgilinin saçının bir telidir ilk sevgi tohumu, kimi zaman bir tablodaki renklerin ahengi, bazen de notaların birbiriyle dansıdır.
İşine, aşına, eşine gönlünü kaptırmaktır sevgi. Bazen bilinç kurallarını alt – üst eder de garipleştirir, içmeden sarhoş eder kişiyi. Bazen Yunus gibi konuşturur, Mevlana gibi döndürür kendi etrafında, bazen de mecnun gibi yollara düşürür. Nihayet seven ile sevileni bağlayan köprüdür. Hem bedenin hem de ruhun vazgeçilmez gıdası ve geçim kaynağıdır.
Sevgi, şekerin suda erimesi gibi sevilenin benliğine bürünmektir ve o olmak, onda kendini bulmaktır. Bazen doğumun sancısına karışır başka bir anlam kazanır sevgi, bazen de ölenin arkasındaki gözyaşı ile yoğrulur. Sevgidir karanlığı aydınlatan, gönülleri ferahlatan ve kalabalıkları coşturan. Kimi zaman da dört nala koşturduğumuz hayatta geride bıraktığımız ayak izlerinde saklanır. Kini, öfkeyi, nefreti, kıskançlığı ve benzeri karanlıkları aydınlatan da sevgidir. Yıpranan insani değerleri canlandıran, “onları” da “bizim” kadar hak sahibi kılan, adalet terazisini sağlayan, karşıtlara bile kucak açtıran sevgidir. İçimizdeki canavarla savaş halinde olan ve bizi adam gibi bir adam olmaya zorlayan da sevginin sihirli gücüdür.
Saygının ev sahipliğinde daha da bir yüceleşen ve kalıcı olan sevginin ince ayar yapılmış ve en ileriye gitmiş hali ise aşktır. Saygı ile aşkı kopmaz bağlarla buluşturan sevgi, ikisinin de kaynağı ve temeli olur.
Sevgi her çirkinlikte bile bir güzellik bulma sevdası, inadına yaşama davası, canlı, heyecanlı iş aşkı, büyümek, gelişmek ve daha iyi olmak arayışı, kendinden bir şeyler vermek, bir taşın üzerine yeni bir taş koymak kaygısı ve belki de en önemlisi fayda beklemeden bir şeyler yapmak zahmetidir. Sevginin şaha kalkmış halidir sevmek, “seviyorum” diyebilmek, sevgilinin pozitifleri kadar negatiflerine de vurulmaktır. Her nefes alışta onu hissetmek, onun varlığında yok olmak. Hayatın zorluklarını yüzündeki çizgilerde saklayan 80’inde bir dedenin elinden tutmaktır sevgi ve hangi yaşta olursanız olun her şeyi ama her şeyi yapabilecek güç ve motivasyonu hissetmektir.
Sevgi bir an gelir vatan aşkına dönüşür ve uğruna canlar verilir, an gelir sevgilinin gözyaşlarında saklanır, an gelir göz açtırmayan iş yoğunluğunun sonunda başarıya dönüşür, yeri gelir tüm insanlığa açılan kucak olur. Bazen bir komedinin kahkahasında, yahut çok sesli müziğin notalarında, bazen bir doğa resminin gölgesinde sanata dönüşür sevgi. Yeri gelir dışımızdaki bütün nesneleri, çiçekleri, böcekleri, insanları içimizde hissedip onların dertleriyle dertlenmeyi sağlar ve nihayet yaratana açılan el olur bazen.
Sevgi ümitsizlikten umuda yelken açabilme savaşıdır, sevgi patates soyarken bile bir heyecan duymaktır, sevgi hayal kurabilmek ve onların peşinden koşabilmektir, her an her şeye hazır olabilmek, uçabilmektir. Sevginin gücüdür kişiyi sarp yamaçların doruklarına çıkaran, ölümcül hastalığın pençesinden kurtaran. Sevgi ile bakan bir çift gözün çözemeyeceği sorun, aşamayacağı engel olabilir mi?
Sevgi değişim rüzgarını içinde hissetmek, gereksiz bilgilerin emanetçisi olmamak, yeniliğin ve istikrarın özlemini çekmektir ve gelişmek için çaba göstermektir. Sevgi, hem sırdır, hem paylaşmaktır. Sevgi günlük heveslerin değil, insanlık ideallerinin bekçisidir. Konu ne olursa olsun bütün aşkların çimentosudur sevgi. Yeni ekilen tarlanın yağmura duyduğu özlemdir sevgi. Tüm haşarılıklarına rağmen annenin çocuğunu bağrına basmasıdır. Sevgi kişisel içgüdülere hapis edilmeyecek kadar büyük, kişiden hareketle tüm evreni kucaklayacak kadar derin, küçücük bir darbe ile kırılan bir cam kadar naziktir.
Günümüz insanının kendi ruhunda yaşadığı gel – gitler, ailelerde yaşanan ayrılıklar, çocuklardan bile esirgenen mutluluklar, kişileri işyerine bağlamanın zorluğu, dünyada dur durak bilmeyen savaş ve katliamlar, tabiata yönelik yıkımlar, hoşgörüsüzlüğün alıp yürümesi, kişisel ve toplumsal barışın bozulması, ahlakın yara alması ve en önemlisi insani değerlerin yıpranması, aşınması… bunların hepsi sevgi haznelerinin kapılarını yeterince açmadığımızın göstergeleri gibi. Bütün bu sorunların çözüm odağında yer alan güç de sevgidir, kesintisiz, tarafsız, çıkarsız, yalın bir sevgi. Bunun için çok mühim bir insan olmaya gerek yok. Sevgi insanı olmak yeter de artar bile. Aşkı, heyecanı olan bir sevgi insanı. Kavga yerine sevgi üreten, yayan ve engin hoşgörü deryasına sahip sevgi insanı.
Toprağa dönüştüğü günden itibaren güneşe yönelme aşkı ile büyüyen ve gelişen ayçiçeği tohumu gibi, insan da doğduğu günden itibaren güneşine kavuşma sevdasındadır. Hatta biz bu sevdanın doğumdan çok daha önceleri ruhlar aleminde başlayan bir serüven olduğuna inanırız.
Varlığın da yokluğun da özüdür sevgi. Ve nihayet yıllarca hasretiyle tutuştuğu toprakla buluşmanın ve kavuşmanın, yar ile hem dem olmanın kelimelere sığmaz heyecanıdır sevgi.
Dr. İlhami Fındıkçı
Davranış Bilimleri Uzmanı