“Bireysel emeklilik sistemi herkesi memnun edecek”
* Öncelikle sosyal güvenlik sistemlerinin genel olarak özelliklerine değinir misiniz?
Sosyal güvenlik sistemlerinin gelişimine baktığımızda; biraz eskilere uzanmak gerekiyor. Çekirdek ailenin ortaya çıkması, büyük aile kavramının ortadan kalkmaya başlamasıyla insanlar yavaş yavaş yalnız kalmaya başladı. İş yaşamı da daha profesyonel hale geldikçe, insanlar çalışma güçlerini yitirdikleri zaman gerek sağlık giderlerini karşılayabilecek, gerekse hayatlarını güvence altına alacak bir asgari gelir düzeyini araştırmaya başladı. Bunun için, batılı ülkelerden başlayarak çeşitli sistemler oluşturuldu.
Bu anlamda ilk kurulan sistemlerin esası, bugün hala geçerliliğini sürdüren ve “birinci basamak sistemleri” diye tanımlayabileceğimiz uygulamalara dayanıyor. Bunun esası şu: Şu anda aktif olarak çalışanlar ödedikleri primlerle, kendilerinden önce çalışmış, bugün emekli konuma gelen kişilerin bu tür giderlerini finanse ediyorlar.
Zaman geçtikçe; tıptaki gelişmeler, yaşam koşullarındaki iyileşmeler gibi etkenler insan ömrünü uzamasına neden oldu. Ortalama ömrün artmasına paralel olarak, doğum oranları düştü. Bununla bağlantılı olarak özellikle gelişmiş ülkelerde bazı istihdam problemleri yaşandı ve belli sayıda çalışanın, belli sayıda emekliyi finanse etmesi üzerine kurulan dengeler, emeklilerin daha uzun süre yaşaması, genç ve çalışan nüfusun azalmasıyla, bozuldu. Bu yüzden kamunun sosyal güvenlik sistemleri ciddi sorunlar yaşamaya başladı. Elbette bu sürecin hızlanmasında; kaynakların verimsiz kullanımı, etkin olmayan uygulamalar gibi noktaların da etkisi oldu. Bunlara ülkemizden de geçmişe yönelik pek çok örnek vermek mümkün.
Bunun üzerine yeni arayışlar gündeme geldi ve “ikinci basamak sistemler” ortaya çıktı. Bunlar kamu değil, işyeri bazlı, yine belli bir asgari gelir düzeyini hedefleyen ve yine zorunlu katılım esasına dayalı uygulamalardır. İlk gruba örnek olarak SSK, Emekli Sandığı’nı vermek mümkün. İkinci basamak içine ise; bazı bankaların ya da sigorta şirketlerinin kurduğu sandıklar giriyor. Tabii bunlarda da giderek zaman içinde benzer sorunlar yaşanmaya başlandı.
Yaşanan bu deneyimlerin sonucunda gelişmiş ülkelerde; tamamen gönüllü katılıma dayalı, çalışırken sahip olunan gelir düzeyi ve buna bağlı olarak sürdürülen yaşamın çok fazla kayba uğramadan devam etmesini amaçlayan, fon esaslı, özel kesim tarafından düzenlenen planlar ortaya çıktı. Türkiye’de ilk iki basamağa ilişkin örnekler vardı. Üçüncü basamağa örnek şu ana kadar sadece birikimli hayat sigortalarıdır. Şimdi ise, kamunun sağladığı sosyal güvenlik sistemlerine destek, ek ya da tamamlayıcı mahiyette, insanların emekli olduklarında da alıştıkları yaşam tarzlarını devam ettirmelerine imkan sağlayacak nitelikte bir uygulama gündeme geliyor. Bireysel emeklilik sistemini kısaca böyle tanımlayabiliriz.
* Bireysel emeklilik sistemini diğer sosyal güvenlik sistemlerinden ayıran temel noktalar nelerdir?
Başta da söylediğim gibi, en önemlisi insanların aktif çalışma hayatları sürdürürken harcanabilir, tasarruf edilebilir gelirlerinin bir kısmını bu sistemlere ayırması ve hakikaten de bir gün herkesin emekli olacağı bilinciyle hazırlıklı olabilmek… Sistem insanlara bir seçme özgürlüğü de veriyor. Belki benzer sistemlerden en önemli farkı da bu: Sistemde, emeklilik şirketleri muhtelif fonlar oluşturacak. Bunların risk kategorileri de farklı. Yani yüksek getiri ihtimali olan ancak buna karşın yüksek riski olan ürünler de, daha muhafazakar ürünler de bulunuyor. Böylece insanlara, risk anlayışı ve hayata bakışı dikkate alındığında seçebileceği alternatifler sunuluyor.
Sistemde, vergisel yönden teşvikler var. Bunun dışında gerçekten şeffaf, katılımcıya hergün düzenli bilgi aktarılmasını öngören, denetimi çok sıkı, muhtelif kademelerde denetimler sağlayan bir sistem olduğunu unutmamak gerekiyor. Fonları emeklilik şirketi topluyor, değerlenmesi için bu konuda uzmanlaşmış olan portföy yönetim şirketlerine aktarılıyor. Fon varlıklarının saklanması ise Takasbank tarafından yapılıyor. Dolayısıyla birkaç aşamadan meydana gelmiş bir denetim ve saklama düzeniyle katılımcıya güven verilmesi amaçlanıyor. Bu da, Türkiye’deki eski tecrübeler göz önüne alındığında katılımcı açısından önemli bir faktör.
* Bireysel emeklilik sistemi, işveren ve çalışanlara ne gibi avantajlar sağlayacak?
Ben bireysel emeklilik sisteminin maaş ve ücret sistemini farklılaştırabileceğine inanıyorum. Bu zaten belki bir süre sonra değişecekti ama sistem bunu körükleyecek unsurlardan biri olacak. Ücret yönetiminde gelecekte özendiriciler daha çok ön planda olacak ve emeklilik sistemi bence böyle bir özendirici olarak çok önemli. Örneğin; sendikalar artık sadece üyelerinin mevcut refahlarını düşünmek yerine emekliliklerine de müdahale edecekler. Ki bunu da yapmaları gerekiyor. Sendika – işveren pazarlıklarında muhtemelen sadece maaş artış oranı üzerinde müzakere edilmeyecek. Belki sendikalar karşılıklı mutabakatla daha düşük maaş artış oranına razı olup, buradan sağlanan farkın emeklilik planlarına yatırılmasını talep edecekler.
Gelelim işveren açısından getireceklerine… Bu tür planlara yatırım yapmak, sağladığı vergi avantajlarının yanı sıra, mensuplarına ileriye yönelik güvence sağlanması açısından, çalışan bağlılığını temin ediyor. Bireysel emeklilik sistemleri gibi uzun dönemli özendiricilerin, çalışanların bağlılığını büyük oranda artırdığını biliyoruz. Evet; Türkiye bir kriz döneminden geçti, pek çok çalışan işsiz kaldı, insanların gelir düzeyinde düşüş oldu ancak elbette ekonomide bir iyileşme dönemi yaşanacak. İşte bu dönemde iyi eleman istihdam etmek yine şirketler açısından önemli bir hedef olacak. Bireysel emeklilik sistemi; , iyi eleman bulmak ve bünyede tutmak yönünden çok önemli bir silah…
Kısaca; uygulanan ülkelerde de görüldüğü gibi sistem herkese avantaj sağlıyor. Çalışanlar memnun; aktif çağdayken geleceklerine yatırım yapabiliyor. İşverenler memnun; hem eleman bağlılığı artıyor, hem de vergi avantajı kazanıyorlar. Ekonomi yönetimi bence bir hayli memnun olmalı. Çünkü sistem, ekonominin ihtiyacı olan uzun dönemli fon yaratma özelliğine sahip. Sistemin kamusal yararlarının en önemlisi de bu… Zaten ülkemizde uzun vadeli fon yaratacak çok da fazla enstrüman yok. Bu nedenle belli mekanizmalar, güvenilir sistemler yaratıldığında insanlar teşvik edilecektir. Bu da; sermaye piyasalarında kurumsal yatırımcıların olması anlamına geliyor. Çünkü ellerinde uzun vadeli fon biriken şirketler bunu sermaye piyasalarında değerlendirecek. Bu da piyasalara derinlik kazandırılması anlamına geliyor. Bir anlamda; kısa vadeli, spekülatif amaçlarla oynayan oyuncular yavaş yavaş elimine olacak. Bu da, sermaye piyasalarının daha sağlam bir yapı kazanması sonucunu doğuracaktır.
Belirtmek istediğim bir nokta daha var: Emeklilik döneminde insanlar daha fazla kazanırsa, daha fazla tüketir. Emeklilik dönemlerinde emekli maaşını zar zor yetiştiren bir emekli figürü yerine, Japonlar gibi emeklilik döneminde bol bol seyahat eden, rahat yaşayan bir toplum yaratılabilir. Mutlu, emekli Japon turist örneği bir tesadüf değildir: Japonlarda özel emeklilik fonları çok yüksektir. Kısaca; tüketmeye devam eden bir emekli grubu ülke içi tüketimi de artırır. Bu da tüketim, üretim ve istihdam demek..
Bu arada Türkiye’nin sistem konusunda bir şansı da olduğunu belirtmek isterim. Ülkemiz, başta söz ettiğim demografik baskıları çok da fazla hissetmeden bu sisteme geçecek. Batı, yaşlanan nüfus nedeniyle bir anlamda bu sisteme geçmeye mecbur kalmıştı. Türkiye’de hala nüfusun yüzde 50’si 25 yaşın altında. Türkiye’nin bu sisteme şimdiden geçmesi, eğer başarılı uygulanırsa çok uzun yıllar sosyal güvenlik anlamında başımızın ağrımayacağını gösteriyor. Bu arada batılı ülkelere göre, Türkiye’de sisteme geç geçilmesinin bir avantajı daha var. Sistem hazırlanırken, diğer ülkelerde ne tür sorunlar yaşandığını inceleme ve bu deneyimlerden yararlanma imkanı; daha bilinçli, daha gelişmiş bir uygulama yaratılmasıyla sonuçlandı.
* Son olarak Türkiye’de sigortacılık sektörüne ilişkin söylemek istediklerinizi, öngörülerinizi öğrenmek isteriz.
Gelişmiş ülkelere bakıldığında; son dönemde iki önemli lokomotif var: Sigorta ve özel emeklilik planları… Bizde birisi –yani özel emeklilik- şimdi getirilmeye çalışılıyor. Ama ikinci ayak olan hayat sigortacılığı yıllardır var. Ancak maalesef, olması gereken, layık olduğu yere çıktığı söylenemez. Dünya ile kıyaslandığında ülkemizde hala prim üretimi çok düşük. Özellikle hayat branşında bu rakamlar iyice düşük. Yani insanlar arabalarını, evlerini canlarından daha çok sigortalıyor. Bu konuda büyük bir ihmal var. Sigortayı lüks olarak gören insanlar var. Burada sorumluluk aslında herkesin. Bu bilincin geliştirilmesi önemli. Türkiye’de fert başına hayat sigortası üretimi 6 – 7 dolar. Bu Afrika ülkelerinde 20 doların üzerinde, dünya ortalaması 250 dolar civarında. En azından dünya ortalamasını yakalamak gerekiyor. Biz bunun yapılabileceğine inanıyoruz. İlgiyi artırmak, insanların gelecekleri ile ilgili düşünmelerini sağlamak bizlerin görevi. Toplumun da biraz kaderciliği bırakması gerekiyor. Umarım bireysel emeklilik sistemi Türkiye’de gerçekten başarılı olur. Çünkü bunun ekonominin lokomotifi de olacağına, ülkenin kaderinde önemli bir rol oynayabileceğine inanıyorum.