Liderlik nedir, ne değildir?


Önce ikinci hususu ele alalım. Hangi gazeteyi açsak, ya da hangi kanalı tuşlasak ‘lider’den geçilmiyor. Artık ülkemizde ‘Parti Başkanlığı’ –ya da Genel Başkanlığı- ünvanı terkedilmiş durumda. 28 tane partimiz ve 28 tane de ‘liderimiz’ var.

Spor dünyası dersek, durum orada da aynı. Bir klübün başına geçen hemen ‘lider’ oluyor. Örnekleri iş dünyasında, medyada ya da herhangi bir alanda bolca görebiliyoruz. Bir koltuğa oturan herkes hemen ‘lider’ oluyor.

Liderlik kavramı binlerce yıldır var ve bu kavram üzerine yazılmış pek çok eser mevcut. Ama liderliğin ne olup olmadığını çok kısa bir tanımla da yapabiliriz.

Lider, toplumun çıkarları için bir önemli değişime önderlik yapan kişidir.

Dikkat edilecek olursa, burada çok temel iki husus var. Bunlardan birincisi bir önemli değişime önderlik yapılması, diğeri ise bu değişimin toplumun çıkarları yönünde olmasıdır. Bu tanımlamaya göre Mustafa Kemal’e neden “büyük önder” sıfatı verildiği çok açık: Atatürk Türk toplumunun çıkarları için bir değil, pek çok önemli değişime önderlik etmiştir. Öte yandan Hitler de çok önemli değişimlere önderlik etmiştir, ama bunların çoğu toplumun çıkarına değil, felaketine neden olmuştur.

İşgal ettiği mevki ne kadar yüce olursa olsun, toplumun çıkarlarına hizmet etmeyen ya da herhangi bir değişime önderlik etmeyen bir kişiye ‘lider’ sıfatı verilemez. Mesela Türkiye pek çok parti başkanı, başbakan ve cumhurbaşkanı görmüş, ama pek az siyasi lidere sahip olmuştur. Bu kriteri uyguladığımızda neden son dönemde koltuk sahibi olan siyasilere lider denemeyeceği açıktır. Özellikle son 10 yılı kısa bir değerlendirmeye tabi tuttuğumuzda toplumun yararına olan pek az değişim görüyoruz, fakat toplumu zor duruma düşüren bir sürü gelişmeden söz edebiliriz.

Ekonomimizin performansı ortada: İç ve dış borçluluk oranları; kronik –ve zaman zaman akut- enflasyonu; giderek bozulan gelir dağılımı; sürekli düşen uluslararası rekabet gücü ve bıçak sırtındaki kamu maliyesi ile tablo ortada. Eğitim, sağlık, adalet ve sosyal güvenlik gibi temel göstergelerde de Türkiye sürekli küme düşüyor. Denebilir ki siyasileri, bürokratları ve kamu yöneticileri ile iş başındaki yöneticiler ülkeyi değil ileriye götürmek, mevcut durumunu korumakta bile ciddi bir başarısızlık örneği vermişlerdir. Kimi istisnalar dışında, bu yöneticilerin hiç birine ‘lider’ denemez.

Bu bağlamda belirtmeliyiz ki, liderlik sadece siyasetle sınırlı bir kavram değildir. Toplumsal yaşamın her alanında önderlik söz konusu olabilir. Bilimde, sanatta, eğitimde, sporda, toplumlar arası ilişkilerde ve sayılabilecek pek çok alanda liderlik yapılabilir. Mesela Sn. Hayrettin Karaca ve Sn. Nihat Gökyiğit çevre bilincini geliştirmekte örnek liderlik göstermişlerdir.

Burada sözünü ettiğimiz ‘toplum’ kavramı ülke içindeki insanlarla da sınırlı değil. Örneğin Noam Chomsky’nin ABD devletinin ahlak dışı davranışlarını protesto ederek başlattığı hareket dünya genelinde yankılanmıştır. Chomsky’nin davranışını örnek alan pek çok kişi kendi devletinin politikalarını sorgular olmuş, böylece “devlet ahlakı”nı irdelemek ve yanlış politikalara karşı çıkmak, tüm dünyanın gündemine girmiştir.

Üzerinde durulması gereken bir başka husus da belli bir alanda bireysel başarı elde etmekle, o konuda liderlik yapmanın eşanlamlı olmadığıdır. Mesela, Peter Drucker’ın “yöneticilik” alanında birey olarak belli bir başarısı yoktur. Ama, “yönetim” olgusuna dikkat çekmesi ile yönetim biliminde milyonlarca kişiye liderlik yapmıştır.

Elbette “ünlü” olmak bireye liderlik yolunu açmakta bir hayli yardımcı olur. Geçen yüzyılın en önemli matematikçilerinden biri olan Bertrand Russell aynı zamanda geniş kitleleri etkileyen bir “toplumsal bilinçlenme” lideridir de. Nitekim Russell matematiğe katkılarından çok felsefe alanındaki çalışmaları ile tanınır. (Politika üzerine verdiği bir konferansı izleme şansına sahip olmuş bir kişi olarak, son derece etkileyici bir hatip olduğunu söyleyebilirim.)

Liderlikle ilgili pek çok yanılsamalardan biri de liderin mutlaka “en tepedeki kişi” olduğu inancıdır. Yukarıda izah etmeye çalıştığım gibi, o kişi gerçekten lider olabilir ya da olmayabilir. Ama bir kuruluşta görev yapan herhangi bir kişi – ünvanı veya pozisyonu ne olursa olsun- belli bir konuda kuruluşa liderlik yapabilir. Mesela, satış departmanında görevli bir eleman, geliştirdiği yararlı bir öneriyi kuruluşa kabul ettirebilir; örneğin yeni bir pazara şirketin açılmasına, hatta o pazarda önemli bir yer almasına öncülük yapabilir.

Aslında yeterli bilgi ve vizyona, cesarete ve ikna kabiliyetine sahip her birey lider olabilir.

Bir liderin sahip olması gereken vasıfları da böylece özetlemiş oluyorum. Bunlar:

o Bilgi: Doğru olanı bilmek ve başkalarını da yanıltmamak için;
o Vizyon: Uzağı görebilmek için;
o Cesaret: Muhalefetten ve engellerden yılmamak için;
o Sebat: Fikirden başlayıp, sonuç alana kadar caymamak için!

Prof. Dr. İbrahim Kavrakoğlu
Kavrakoğlu Consulting


Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)