Mentörlük: “Bir takım yapabiliyorsa, her takım yapabilir…”
* Öncelikle spor psikolojisi kavramından söz edelim…
Antreman bilimi; sporcuyu teknik, fizik ve zihinsel yönden hazırlamak bilimi demektir. Bugün dünyada sporcular yarışmalara, teknik ve kondisyon yönünden olduğu kadar son 20 yıldır zihinsel ve duygusal olarak da hazırlanıyor.
Artık tüm dünyada sporcular, teknik açıdan ve kondisyon standartları yönünden bakıldığında hemen hemen aynı düzeyde. Bu nedenle spor psikolojisinin alanı olan; zihinsel gelişim, özgüven artırma, konsantrasyon becerilerinin geliştirilmesi, doğru hedef koyabilmek, zor şartlarda sakinliği koruyabilmek, aynı zamanda kişinin kendi değerini bilmesi, olaylar ne olursa olsun sakinliğini koruyabilmesi özellikle zor maçlar söz konusu olduğunda çok önemli. Bu tür maçlarda; işler kötü giderken sakinliğini koruyan sporcu çok daha ön planda. Dolayısıyla sporda başarılı olabilmek için; fiziksel olduğu kadar zihinsel, duygusal ve psikolojik açıdan da savaşmaya hazır, sorumluluklarını almış, özgüveni yüksek ve son derece yüksek konsantrasyona sahip olmak gerekiyor.
Peki bunlar neden önemli? Bir futbolcunun, maçın ilk dakikasında gol yediğini düşünün. Çöküp, geri kalan 89 dakikayı kayıp olarak görmemesi gerekiyor. Bunun için de zihinsel sürecin denetlenmesi, başka bir şeyin düşünülmesini sağlamak gerekiyor. Sporcunun yaptığı işten keyif alması, yaptığı işe bir misyon ve vizyon kazandırılması lazım. Bunu yapmak için de özel eğitimler gerekiyor. Bizler gibi mental trainer´ların ya da mentörlerin devreye girmesi gerekiyor.
* Bu anlamda batıda hayata geçirilen uygulamalardan bahseder misiniz?
Sporda bu tür çalışmaların yapılması, Ruslar´ın olimpiyat için takımlar hazırlamasına dayanıyor. Bu dönemde antrenörlerin en büyük sorunu; sporcuların zor anlarda çabuk pes etmesiydi… Bunun ortadan kaldırılması için tüm bilimsel idmanlar deneniyor, beslenmelere dikkat ediliyordu. Ama yine de sporcular istenen düzeyde değildi. Bilim adamları bunun üzerine Uzakdoğu´ya giderek keşişleri incelemeye başladı. Burada çok zor koşullar altında huzurlu kalabilen keşişlerin tekniklerini inceleyen bilim adamları ülkelerine döndüğünde ekipleri 4 ayrı takıma ayırdı. Takımlardan bazılarına daha fazla zihinsel antrenman, bazılarına da daha fazla fiziksel antrenman yaptırıldı. Bir yıl sonra bu takımlar aralarında yarıştırıldığında; kazanan yüzde 75 psikolojik idman, yüzde 25 fiziksel idman yapan oldu. Bu çalışmalar daha sonra bir program haline getirildi ve bir anlamda spor psikologluğunun, mentörlüğün temelleri atılmış oldu.
Bugün bu anlamda en önemli çalışmalar olimpiyat takımları için yapılıyor. Özellikle ABD´de son 25 - 30 senedir çok yaygın, İngiltere´de ise her branşın yanı sıra son günlerde futbolcular için kullanılıyor. Bireysel sporlar için de kullanılıyor. Dünyada artık şuna inanılıyor: "Bir takım şampiyon oluyorsa, hepsi olabilir." Bir takım kupayı alacaksa, o neden biz olmayalım? diye soruluyor artık.
* Milli Takımı için Dünya Kupası öncesinde ve sırasında ne tür çalışmalar yaptınız?
Ben önce eksikleri tanımladım. Benim Milli Takım ile ilk kez tanışmam Şili maçı ile oldu. Hazırlık maçları genelde zordur ve kazanılmaz ama biz 2 - 0 kazandık. Aslında önümde kısa bir süre vardı, en az iki sene önce devreye girmiş olsaydım daha verimli olabilirdi. İdeali en azından 6 ay ya da bir sene öncesinden sporcularla birebir ve grup çalışmaları yapmak gerekir.
Kafileye o maçta katıldım ama çok ayrıntılı bir çalışma yapamadım. Daha sonra biraz gecikmeyle Antalya kampına katıldım. Sporcuların psikolojik açıdan nerede olduklarını, neye karşı duyarlı oldukları belirlemek için testler, performans belirlemeleri yapmam gerekiyordu.
Ardından kimler nasıl bir oyuncu tipi olduğunu, kişilik yapıları ortaya çıktı. Risk taşıyan oyuncuları; yani kart görmeye meyilli oyuncuların kimler olduğu ve bunlara neler yapılması gerektiği üzerinde çalıştım. Kimlerin motivasyonunun düşük, kimlerin daha fazla motivasyon uyarısına ihtiyacı olduğunu da belirledim. Ve bunları Sayın Güneş´e sundum.
Kamptan itibaren, özellikle Hong Kong´a gittikten sonra çalışmaları yoğunlaştırdık. Her şeyi a´dan z´ye planladık. Önce eğitimlere ağırlık verdik, standart bir eğitim oluşturduk. Bu eğitimlerin içinde; her gece futbolculara belli konularla ilgili bir bir buçuk sayfalık eğitim notları veriyorduk. Ondan sonra atmosferi ayarladık. Özel yemek salonuna girdiklerinde görebilecekleri, güzel atasözlerini içeren yazılar yazdık, müzikler dinlettik. Futbolcu bu sırada., gevşeme çalışması yapıldığının ya da konsantre edildiğinin farkında değildi.
Kore´den sonra açık eğitimlere başladık ve dileyenin gelmesini istedik. Uzun bir zamandı ve zorlama yapmak istemedim. Ve hepsi hemen hemen katılmaya başladı. Ardından konuları kendilerinin tayin etmesini istedim. Onların ihtiyaçları, benim onlarda gördüğüm noktalar ve olmasını istediklerim… Bunların dışında özel ihtiyaçları olanlarla da birebir çalışmalar da yaptık. Elbette bazı maçların ardından; örneğin Brezilya yenilgisinden sonra özel çalışmalar yapıyorduk.
Şunu da söylemeliyim: Oradaki takımlardan bazıları, uzun süreli çalışmalar nedeniyle çok kavga etmeye başladılar birbirleriyle. Uyum düzeyleri azaldı, antrenörleri ile çatışan oyuncular vardı. Bizde o olmadı. Zaman zaman sorunlar yaşansa da birçok konuda çıkan çatışmaları eğitim aracı olarak kullanmayı bildik.
* Bazı maçların ardından ekip psikolojisi çok olumlu olmasına karşın, bazı futbolcuların bireysel başarısızlıkları nedeniyle olumsuz etkilendiği olmuştur. Bu durumda bireysel çalışmalar mı yaptınız?
Bazı futbolcularla bireysel çalışmalar yaptım. Ama bir maçta başarısız performans gösteren oyuncuyu önce izlerim, gözlemlerim. Hemen üzerine gidip eğitime almam, çünkü aldığınız zaman bireysel başarısızlığını kabul etmiş olursunuz. Oysa onun üzerine gitmem. Böyle olunca da tekniğin bir parçası olarak, onlar size gelir. Zaman zaman her oyuncunun da kötü oynamaya hakkı olduğunu bilmek gerekir. Performansın zaman zaman düşüp, yeniden artacağını bilmek gerekir. Bir maçta, bir oyuncu kötü oynasa bile, ekip onu taşır. İş dünyasında da bu böyle. "Benim işim" değil, "ekibin işi" söz konusu…
* Mentörlük çalışmaları olmasaydı bazı maçlarda alınan yenilgiler ya da beraberlikler oyuncuların psikolojisini daha olumsuz etkiler miydi?
Bunu anlamak için bir deney yapmak gerekir: Aynı oyunculara mentörlük desteği vermeden ve vererek nasıl oynadıklarını görmek için… Ama dünyada şu bilinen bir gerçek: Bu tür çalışmalar sporcuların performansında çok olumlu etki yaratıyor. Sporcunun zihinsel olarak gelişmesi bu çalışmalar sayesinde kesinlikle artıyor.
Kazanmanın yüzde 70´i hatta yüzde 90´ı psikolojidir deniyor. Mükemmel tekniğiniz var, kondüsyonunuz mükemmel ama korkuyorsunuz… Endişeleriniz var. Özgüveninizi yitirdiniz. O zaman ne yapacaksınız? Sporcuda başka organlar önemli gibi görünse de asıl yönlendiren beyindir… Kazanma arzusu, direnme gibi… Sporculara yetenek dehası gözüyle bakmak ve onları böyle bir eğitim sürecinden geçirmek gerekir.
* Geçmişle kıyasladığımızda, son yıllarda özellikle futbol alanında çok büyük başarılara imza attığımızı görüyoruz. Mentorlük sisteminin futbolda kullanılmasının bu başarılarda etkisi nedir sizce?
Eskiden takımlar sahaya kaybetmemek için çıkıyordu. Şimdi ise kazanmak için çıkıyorlar. Bu zihinsel bir devrimdir. Ben kendi yönetimimde sporcuları kazanmak ya da kaybetmek için hazırlamıyorum. Kendini gerçekleştirmek için hazırlıyorum. Çünkü bir sporcu, kaybetmemek için oynarsa performansının ancak yüzde 60´ını ortaya koyabilir. Kazanmak için oynarsa yüzde 80´ini kullanır. Ama kendini gerçekleştirmek, keyif almak ve kendini var etmek isterse yüzde 100´ü ortaya koyabilir. Maçı kaybetseniz de keyif alırsınız ve yenilmediğinizi düşünürsünüz. Sporcu profesyonel hayatında bunu ne kadar çok yapabiliyorsa o kadar başarılı oluyor. Bizim her maçtan sonra yaptığımız performans değerlendirme formumuzdaki sorulardan biri de; "Bugün en iyisini, yapman gerekeni yaptın mı, keyif aldın mı?" dır.
* Tüm bu çalışmalar iş dünyasına nasıl uyarlanabilir?
Aynı şekilde! Yapılan işin sevilmesi, keyif alınması gerekiyor. İş dünyasından insanlarla konuştuğum zaman kullandıkları bir kavram var: "Yapmak zorundayım…" Diyorum ki, "Yapmasan ne olur?" Bu soru karşısında şok yaşıyorlar. O halde bu işten zevk almak gerekir, kilit soru bu. Bu nedenle zihinsel değişikliklere, mentörlere ihtiyaç var. "Bu işle bütünleşeceğim" demek gerekiyor.
İş dünyasında yapılan bir hata da; "Ben daha bunu yapmadım ki, Hele bir yapayım, ondan sonra inanmaya başlarım." Anlayışı. Oysa daha baştan başarılı olabileceğine inanmak gerekir.
Ayrıca başarıya gidecek değerler belirlenmeli, hangi değerlerin değişmesi gerektiğine karar verilmeli. Tüm bunların ardından başarı kendinden gelir.
* Hem iş dünyasına yönelik eğitimleriniz var, hem de sporcular ile çalışıyorsunuz. Benzerlik ve farklara ilişkin bir kıyaslama yapar mısınız?
Ben tek bir dünya görüyorum; o da insanın kendi dünyası… Görev tanımları ne olursa olsun insanlar ortak şeyler yapıyor. Ben uzun yıllar basketbol oynadım, sonra tenis dünyasına geçtim ve o alanda çalışmaya başladım. Baktım ki; hangi sporu yaparsanız yapın temel kurallar, yaşamın dinamikleri aynı… Futbola, yelkene geçtim, kuralların aynı olduğunu gördüm. Sporu bilmesem bile, sporun dinamiğini biliyorum. İnsanların ulaşmak istediği bir hedef var, insanlar engelleniyor; bunlar arasındaki savaşım söz konusu. Ben, bu engelleri nasıl rüzgara dönüştürürüz, insanların bunlardan nasıl keyif alacağını öğretmeye çalışıyorum.
İş dünyası ile spor arasında sadece şöyle bir fark var: Sporcular adeta bir fanusta yaşıyor, iş dünyasının profesyonelleri ise gerçek yaşamın tam içinde… Sporcular günde toplam 4 -5 saat çalışıyor, kontratları var, kovulma dertleri yok… İşadamları ise fanusta yaşamıyor. Riskleri fazla. Sporcuların riskleri oyun içinde… Sporcular sanal dünyayı yaşıyor. İş dünyası ise daha acımasız.
BİÇER´İN MENTÖRLÜK VE DANIŞMANLIK YAPTIĞI TAKIMLAR VE ETKİNLİKLER
A Milli Futbol Takımı Dünya 3´üncülüğü
UEFA Kupası Şampiyonluğu - Galatasaray
Tenis Milli Takımı Davis Kupası 2´nciliği
Ümit Milli Futbol Takımı Avrupa Şampiyonası
Bayan Milli Takımı Avrupa Şampiyonası ve Bahar Kupası Şampiyonluğu
Ülkerspor: Cumhurbaşkanlığı Türkiye Şampiyonası
Yelken Milli Takımı Dünya Şampiyonluğu
Küreç Milli Takımı
Yüzme Milli Takımı
Efes Pilsen Koraç Kupası Şampiyonluğu
Trabzonspor
Kocaelispor Türkiye Kupası Şampiyonluğu