Kariyerinizin kaderi için bu üç kelimeye dikkat edin: Bolluk, Asya ve otomasyon…

Avukat, muhasebeci ya da yazılım mühendisi… Bunlar ebeveynlerimizin, bizler büyürken sahip olmamızı hayal ettikleri ve belki de bunun için yüreklendirdikleri mesleklerdi. Ama anne ve babalarımız yanılıyordu. Çünkü gelecek, çok farklı bir zihinsel özelliğe sahip, farklı bir kişiliğin olacak. “Sol beynin” baskın olduğu Bilgi Çağı sona ererken yenilikçi, empatiye dayalı, sanatsal yetenekler artık daha fazla gündeme gelir oldu. Ve bu yeni dönemde kendimize sürekli tekrar etmemiz gereken üç kelime var: “Bolluk, Asya ve otomasyon…” Bunları ciddiye alsanız çok iyi olur, çünkü er ya da geç bu üç sosyal ve ekonomik öğe nedeniyle kariyeriniz zarar görebilir.

“Free Agent Nation” kitabıyla en çok satanlar listesinde yerini alan, eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore’un nutuk yazarı Dan Pink’e göre günümüzde hem kişisel hem de profesyonel başarının sırrı “sağ beyin”de yatıyor. “A Whole New Mind” adlı yeni kitabında bu konuyla ilgili olmazsa olmaz gördüğü altı temel kişisel özelliğe değinen Pink’e göre, herkesin kendine sorması gereken üç temel soru var: “Ülke dışında birileri benim yaptığım bu işi daha ucuza yapabilir mi? Bir bilgisayar bu işi daha hızlı mı yapar? Yaptığım iş, bolluk çağının maddi olmayan beklentilerine yanıt veriyor mu?” Pink’e göre bu sorulara hızla yanıt veren ve özellikleri yeterli olan kişiler geleceğin tartışmasız “kazanları” olacak. Daha fazlası için gelin Pink’e kulak verelim…

HRDERGİ: Öncelikle kitabınızın temel dayanak noktaları konusunda bize bilgi verir misiniz?

DAN PINK:
Günümüzde, “Bilgi Çağı”ndan, benim “Kavramsal Çağ” adını verdiğim bir döneme doğru ilerliyoruz. Bilgi Çağı ekonomiye dayanan, bilgisayarvari yeteneklerin ön planda olduğu bir dönemdi. Kavramsal Çağ’da ise yenilikçi, empatiye dayalı, sanatsal yetenekler gündeme geliyor. Benim kitabım da bu yeni dönemde ayakta kalmak ve gelişmek isteyen herkese yönelik olarak hazırlandı.

Kitabımda, günümüzde hem kişisel hem de profesyonel gelişim için olmazsa olmaz olan altı temel kişisel özelliğe değiniyorum: “Tasarım, Öykü, Senfoni, Empati, Oyun ve Anlam…” Kitapta bu yeterliliklerin neler olduğunu ve daha da önemlisi bunları nasıl geliştirebileceğimizi açıklıyorum.

HRDERGİ: “Gelecek, çok farklı bir beyin türüne sahip, çok farklı bir kişiliğin olacaktır” diyorsunuz. Bunu biraz daha açıklayabilir misiniz?

D.P.:
Becerileri dışarıda bulunamayan ve otomatikleştirilemeyenler, günümüzde hem kişisel hem de profesyonel olarak gelişmesi en muhtemel kişilerdir. Bu bolluk çağında, büyüyen ihtiyaçlarımıza yanıt veren herhangi bir şey önerenler de öyle… Temel sağ beyin ve ihtiyaç duyduğumuz mantıksal becerilere sahip olmanın yanı sıra, beyinlerinin yaratıcı ve empatik yönlerini geliştirmiş olabilen kişilerden; öğretmenlerden, mucitlerden ya da tasarımcılardan söz ediyorum.

HRDERGİ: Peki sözünü ettiğiniz şekilde “bilgi çağı”ndan “kavramsal çağ”a yönelirken bizi başka neler bekliyor olacak?

D.P.:
Bilgi Çağı’ndan Kavramsal Çağ’a ilerlerken bizi yönlendiren üç büyük sosyal ve ekonomik güç var: Bolluk, Asya ve otomasyon… Bolluk, gelişmiş ülkeler tarafından tadı çıkarılan maddi servetin şaşırtıcı seviyesini ifade ediyor. Bu durum aslında büyük oranda, Bilgi Çağı’nın başarısının bir sonucu…

Ama ironiye bakın ki, ulaştığımız bu inanılmaz refah seviyesi daha az rasyonel olan bazı değerlerimize prim kazandırdı: Güzellik, duygular ya da maneviyat gibi… Öte yandan, küresel iletişimin maliyeti neredeyse sıfır seviyelerine ulaşırken, beyaz yakalı, Bilgi Çağı’na ait sağ beyinle yapılan birçok işin kaydığı yer Asya olacak. Asya gibi gelişmekte olan ülkeler milyonlarca bilgi çalışanını kendilerine çekecek. Bilgi Çağı’na ait bu işler Asya’ya kaymazsa pek çoğu otomasyon tarafından gerçekleştirilecek. Daha rutin, kural bazlı, hesaba dayalı çalışmalar bilgisayarlar tarafından hızlı, iyi ve ucuz bir biçimde yapılacak.

HRDERGİ: Kitabınızda tüm bunlarla ilgili bazı öneri ve gerçek hayattan örnekler de yer alıyor. Bunlardan da söz eder misiniz?

D.P.:
Kitabımda, bu zorlu ortamda hepimizin geliştirmesi gereken altı önemli özelliği açıklamanın yanı sıra okurların bu özelliklerini keskinleştirmesini sağlayabilecek bir dizi araç, egzersiz ve öneriye de yer veriyorum.

Örneğin “Tasarım” bölümünde sunduğum önerilerden biri bir tasarım günlüğü tutmaya yönelik… Bunu pek çok profesyonel tasarımcı yapıyor zaten. Gittiğiniz her yere küçük bir defteri götürerek, gördüğünüz mükemmel tasarımlı ürünleri kaydetmek çok yararlı bir yöntemdir. Bu sayede kısa bir süre sonra, tasarım kararlarının günlük yaşamımızı nasıl şekillendirdiği konusunda çok daha derin bir bakış açısına sahip olabilirsiniz.

Kitapta empati konusunda, psikologlar tarafından geliştirilen ve ne kadar empatik olduğunuzu ölçebileceğiniz testlere ilişkin öneriler de yer alıyor. (Bunların çoğuna online olarak ulaşılabiliyor.) Ayrıca, YAPMAMAMIZ öğretilen bir şeyi de öneriyorum: kulak misafirliği… Yazarlar (ben de dahil) adı çıkmış gizli dinleyicilerdir.

Oyun kısmında, kahkaha kulüplerini öneriyorum. Bu, Hintli Doktor Madan Kataria’nın muhteşem bir keşfidir. Okurlara böyle bir kulüp bulmalarını ve günlük yaşamlarına kahkaha katabilmelerinin bir yolunu aramalarını öneriyorum. Bunun yanı sıra video oyunlarını neden anlamamız gerektiğini de açıklıyorum. Ayrıca kitapta bu alanda eksik olanlar için başlangıç noktası olabilecek bir dizi web sitesi önerisi de bulunuyor.

HRDERGİ: İK yöneticilerine tüm bunlarla ilgili önerileriniz var mı?

D.P.:
Önerilerim profesyonel yaşamdaki herkes için geçerli. Bilgisayarların daha hızlı, ülke dışındaki kişilerin daha ucuza yapamayacakları bir şeyler bulmalısınız. Bu da İK profesyonellerinin daha az rutin ve idari iş yapması; resmin bütününe, empatik ve stratejik görevlere daha çok odaklanması gerektiği anlamına geliyor. Bordrolama ve benzeri işleri otomatikleştirmek ya da outsource etmek göreceli olarak daha kolaydır. Tüm İK profesyonellerinin geliştirmesi gereken ve beynin sağ tarafıyla ilgili olan özellikler ise mükemmel yetenekleri bulmak, bunları şirkete çekebilmek ve şirket içinde yeteneklerin öneminin savunuculuğunu yapmaktır.

HRDERGİ: Son olarak bize biraz kendi profesyonel geçmişinizden söz eder misiniz?

D.P.:
Ben ağırlıklı olarak beynin sol yanına dayalı işler yapmış, ama aslında beyninin sağını kullanan bir kişiyim. Bu benim neden bu kitabı yazdığımı açıklıyor aslında. Hukuk eğitimi aldıktan sonra uzun süre politik nutuk yazarlığı yaptım. 1995-1997 yıllarında Başkan Yardımcısı Al Gore ile birlikte çalıştım. O zamandan beri iş dünyası ve teknoloji konusunda kitap ve makale yazıyorum. Yazılarım New York Times ve Harvard Business Review gibi yayın organlarında yayınlandı.

İlk kitabım “Free Agent Nation”, (benim gibi) kendileri için çalışmayı tercih eden ve sayıları giderek artan Amerikalılar ile ilgili. Ayrıca zamanımın bir bölümünü şirketler, dernekler ve üniversitelerde konuşmacılık yapmaya ayırıyorum.

Başarı öyküleriyle lider girişimcilik

Afyon Kocatepe Üniversitesi Bolvodin Yüksekokulu’nda öğretim görevlisi olan Mehmet Akif Çakırer tarafından kaleme alınan “Lider Girişimcinin Yol Haritası”, girişimciliğe ilgi duyan hemen her kesime bu konuda bir yol haritası olmak üzere hazırlanmış bir çalışma… Teoriden çok yaşanmış başarı öykülerine yer verilen kitapta, bulunduğu yerde fark yaratmak isteyen, gelişmeye, öğrenmeye ve paylaşmaya açık insanlar için gerçek bir yol haritası sunuluyor.

“İş dünyası her geçen gün daha da acımasız hale gelen bir savaş meydanı… Ülkelerin bu savaştan galip olarak ayrılması ise, sahip oldukları Lider Girişimciler’e bağlıdır” diyen Çakırer, “Bu sebeple kendime önemli bir misyon edindim” diye devak ediyor: “Misyonum Lider Girişimciler için katkıda bulunmak ve Lider Girişimciler yetiştirebilmektir. Bu kitap, bu önemli misyon doğrultusunda oluşturuldu…” (Lider Girişimcinin Yol Haritası, Mehmet Akif Çakırer, Beyaz Yayınları, 277 sayfa)

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)