İş yaşamında engelleri kaldırın
Bir toplumda engellilerin varlığı ise doğal olarak onların toplumla bütünleşme sorununu beraberinde getiriyor. Bu ise gerçekten üzerinde bir hayli düşünülmesi gereken karmaşık bir süreç… Engellilerin toplumla bütünleşmesinin önündeki başlıca engelleri sıralamak gerekirse yoksulluk, eğitimsizlik, ulaşım ve fiziksel çevredeki yetersizlikler, rehabilitasyon araç-gereç ve gereksiniminin yeterince karşılanamaması, ailesel ve özel yaşamla ilgili sorunlar sayılabilir. Dolayısı ile daha tam olarak tanımlanmamış engellilik veya sakatlık kavramına üretilecek çözümlerin yolu da daha sürecin başında tıkanmış oluyor. Engellinin kim olduğu, engelliliğin ne anlama geldiği tam olarak belirlenmediği sürece onlara yönelik uygulanacak politikalar ve konulacak yasaların kapsamı da direkt olarak belirsizliğe sürüklenmiş oluyor.
Konuyla ilgili bir araya geldiğimiz Türkiye Sakatlar Derneği Genel Başkanı Şükrü Boyraz da ilk sorunun kavramsal açıdan ortaya çıktığını dile getiriyor. Boyraz, sakatlık kavramının sadece insanların vücudunda ortaya çıkan bir takım eksiklikler ya da bozukluklar olmadığına dikkat çekiyor ve sakatlığın toplumun eğitim düzeyi ve konuya bakış açısı ile doğrudan ilişkili bir kavram olduğunu söylüyor.
Boyraz’a göre engellilerin yaşadığı sıkıntılara çözüm yolu aramadan önce yapılması gereken toplumu bilinçlendirmek ve kişilerin sakatlara olan bakış açısını değiştirmek... Boyraz, Türkiye’de halen devletin sakatları bir sosyal devlet şemsiyesi altında toplamayı başaramaması nedeniyle, sakatların tüketici konumundan üretici konumuna geçemediğini de sözlerine ekliyor.
Eğitim-istihdam kısır döngüsü
Engellilerin toplumla bütünleşmesinin önündeki en büyük engellerden biri eğitim konusunda yaşanan güçlükler... Tüm ülkelerde eğitim sistemleri sağlam bireyler için tasarlandığı için, düzen daha başından engellileri dışlayan bir anlayışa sahip oluyor. Yani bir yandan engellileri toplum ile bütünleştirmeye çalışan uygulamalar, diğer taraftan onları toplumun dışına iten etmenler birbiriyle oldukça çelişen bir yapının ortaya çıkmasına neden oluyor.
Yine istatistikler ülkemizdeki engellilerin yüzde 97’sinin eğitim olanaklarından yoksun olduğunu gösteriyor. Bu da sorunun gerçek boyutu hakkında yeterince fikir veriyor. Böylesine bir eğitim oranıyla engellilerin sorunlarını çözmenin, onları topluma kazandırmanın, toplumla bütünleştirmenin mümkün olmadığı çok açık.
Şükrü Boyraz konuyla ilgili şunları söylüyor: “Bugün sakat bir öğrencinin okul hayatını düşünün... Okula gidip gelmesinde ve sınıfa giriş çıkışlarında sorunlar yaşayan bir öğrencinin, derslerine ve arkadaşlarına da uyum sağlaması oldukça güç. Bununla beraber çocuk okulda kendisine başka bir canlıymış gibi davranılmasından ötürü bedensel özrünün dışında psikolojik bir sakatlık daha yaşıyor. Üstelik sorunlar bunlarla da sınırlı kalmıyor. Belki size inanılmaz gibi gelecek ama bugün eğitimcilerin ‘Sen okuyup da ne yapacaksın?’ gibi tepkileri yüzünden eğitim görmemiş yüzlerce engelli vatandaşımız var.”
Boyraz ayrıca bu tarz yaklaşımların sakatların toplumdan uzaklaşmasına sebep olduğu gibi, toplum bilincini de geriye attığını söylüyor. Boyraz, sakatların artık toplumun “sızlayan vicdanı” olmaktan öteye gitmesi gerektiğini vurguluyor.
“Meslek analizleri ve görev tanımları oluşturulmalı”
İşsizlik ve çalışma yaşamından kaynaklanan sorunlar, engellileri kuşatan sorunlar arasında, doğrudan doğruya diğer sorunları doğuran ya da bu sorunların daha şiddetle yaşanmasına neden olacak etkilerde bulunan bir özelliğe sahip.
Bununla birlikte her insanın yapabileceği bir iş vardır ve engelliler de fiziksel ve ruhsal işlevlerinde bir bozulma ya da eksiklik olsa bile, onların bu niteliklerini dikkate alan uygun bir eğitim ve rehabilitasyondan geçirildikleri zaman çalışabilirler, üretime katılabilirler. Çalışmanın, kültürün önemli bir parçası sayıldığı toplumlarda, herkes gibi engelliler de çalışmaya/üretmeye isteklidirler.
Ülkemizde engellilerin istihdamı konusunda karşılaşılan en büyük sorun, henüz engellileri de gözeten sistemli bir iş analizi ve meslek tanımlaması çalışmasının yapılmamış olması. Yani engellilerin, sahip oldukları engellerden kaynaklanan özellikleri ve nitelikleri de dikkate alınarak, hangi işlerde çalışabilecekleri konusunda ciddi bir araştırma, bir çalışma bulunmuyor.
Oysa gelişmiş ülkelerde iş analizleri, meslek tanımları son derece önemli. “Engelliler hangi işleri yapabilir?”, “Bu iş, bu meslek hangi eğitim sürecinden geçildikten sonra yapılabilir?”, “Bu eğitim sürecinin özellikleri ve aşamaları neler olmalıdır?” gibi soruların net cevaplarının alınması gerekiyor. Bunun yanı sıra işverenlerin engellileri çalıştırmak konusundaki çekingenlikleri ve önyargıları da istihdamın önündeki engeller arasında yer alıyor.
Şükrü Boyraz sakat çalışanların doğru bir eğitim sürecinden geçirildikten sonra uygun bir pozisyonda çalışma fırsatı verildiğinde en az sağlam bir çalışan kadar verimli olabileceğini söylüyor: “Her sektörde her sakatın yapabileceği bir iş mutlaka vardır. Bu zihniyet ile devam edersek hiçbir şeye çözüm bulmamız mümkün olmaz. Yeter ki fırsat verilsin, yeter ki ulaşımı sağlansın. Mekanlar tasarlanırken biraz daha fazla özen gösterilsin. Oysa sakat çalışanlar doğru imkanlar sağlandığında sağlam çalışanlara göre çok daha verimli olabiliyor. Bugün iş verenler sakatları istihdam etmeyi hayır duası almak için yapıyorlar.”
İK, yasal yükümlülük psikolojisinden kurtulmalı
Engellilerin toplumla bütünleşmesi ve iş hayatına kazandırılması söz konusu olduğunda belki de en önemli görev İnsan Kaynakları departmanlarına düşüyor. Eleman seçimi ve eğitimler aracılığı ile kurum kültürüne yön veren İnsan Kaynakları departmanlarının ilk yapması gereken kendi kafasındaki ön yargıları yok etmek olmalı. Kısacası İnsan Kaynakları, engellileri istihdam ederken “yasal bir yükümlülüğü yerine getirme” psikolojisinden kurtulmalı.
Şükrü Boyraz, İnsan Kaynakları yöneticilerinin sakatların her sektörde ve her türlü işte görev alabileceğini unutmamaları gerektiğini ifade ediyor: “Tıpkı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi engelliler önce mesleki bir rehabilitasyon sürecinden geçirildikten sonra uygun bir pozisyonda göreve başlayabilir. Yaşanmış örnekler uygun bir görevde sakat çalışanların en az sağlam kişiler kadar verimli olabildiğini gösteriyor.”
Boyraz ayrıca İnsan Kaynakları departmanlarının sivil toplum kuruluşları ile beraber çalışmaları, ortak projeler yönetmeleri, iş alanlarında sakat insanların çalışıp çalışamayacağını göz önünde bulundurmaları gerektiğini de sözlerine ekliyor.
Gelişmiş ülkelerde tablo farklı
Bunun yanı sıra ne yazık ki hala “engellilik” ile nerede ve nasıl karşılaştığınız, nasıl bir hayat süreceğiniz konusunda belirleyici unsur oluyor. Çünkü gelişmiş ülkelere bakıldığında, Türkiye’dekinden oldukça farklı bir tablo çıkıyor karşımıza. Gerek eğitim hayatında gerekse iş dünyasında engellilere sağlanan olanaklar ve tanınan fırsatlar oldukça geniş.
Bunun yanı sıra halkın bilinç düzeyi daha yüksek olduğu için bakış açılarında da bir farklılaşma göze çarpıyor. Boyraz, “Gelişmiş ülkelerde sakat ya da sağlam diye bir ayrım söz konusu bile olmuyor. İnsan ‘insan’ olarak değerlendiriliyor. Sadece o kişiden ne ölçüde verim alabiliriz konusuna odaklanılıyor. Tüm bunlar bir zincir gibi birbirine bağlı. Eğitim görmemiş bir insanın istihdam edilmesi, modern iş dünyasında kullanılan cihazları kullanması beklenemez” diyor.
Sorunların kaynağında
yetersiz analizler yatıyor
Engellilerin yaşadığı en önemli sorunlardan biri de kendileri ile ilgili analizlerin oldukça yetersiz oluşu... İlk defa son iki nüfus sayımında engellilerin belirlenmesine yönelik bir soru soruldu, bunlardan da çok sağlıklı sonuçlar elde edilemedi. Oysa sağlıklı bir analiz ertesinde ortaya çıkacak sonuçlar ile pek çok hizmeti planlayıp gerçekleştirmek mümkün olabilecek.
Şükrü Boyraz da bu rakamların gerçekleri büyük ölçüde yansıtmadığına dikkat çekiyor ve şöyle ekliyor: “Bugün Avusturya’da nüfusun yüzde 19’unun sakat olduğunu görüyoruz, Almanya’da da nüfusun yüzde 16’sı sakat... Türkiye’de bu oranın yüzde 12 civarında olduğu biliniyor. Hiçbir şekilde akraba evliliği olmayan, trafik kazasının Türkiye’deki oranla oldukça az olduğu, terörün ve iş kazalarının olmadığı bu ülkelerde bile oranlar böyleyken Türkiye’de böyle bir oran çıkması rakamların çelişkili olduğunu gösteriyor.”
“Yanlış olan herşey bir gün mutlaka düzelecek;
yeter ki biz mücadeleden vazgeçmeyelim”
IBM Türkiye’de çözüm ortakları ile ilişkiler ve raporlamadan sorumlu olan Zeynal Boyraz Türkiye’de bir engelli olarak iş hayatında tutunmanın tüm güçlüklerini yaşamış bir kişi. Ama o hiçbir zaman önüne koyulanlarla yetinmemiş ve mücadeleyi hiçbir zaman bırakmamış.
Kaderi henüz bir yaşındayken geçirdiği çocuk felci nedeniyle yürüme yeteneğini kaybetmesi ile değişen Boyraz, hayatının dönüm noktasının ise ailesinin 1980 yılında Malatya’dan İstanbul’a göç etmesi olduğunu söylüyor. Annesinin onu sırtında okula taşıması ile geçen lise yıllarının ardından geçirdiği bir dizi ameliyat ertesinde yürümeye başlamış. Boyraz, 1995 yılında girdiği İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye bölümünden 1999 yılında mezun olmuş ve engelliler için iş hayatının gerçekleri ile o günlerde tanışmış:
“İş aramaya başladığımda iyi bir eğitim almış olmanın ya da mücadeleci bir yapıya sahip olmanın yaşamla dikleşmenin bir anlamı olmadığını gördüm. Çünkü iş başvurusu için gittiğim bütün kapılar sırayla yüzüme kapanıyordu. Onlara göre ben sakattım ve bir yerlerde oturup kimselere görünmeden sonunu beklemesi gereken biriydim. Çevremdekiler her ne kadar yapamazsın dediyse de ben bıkmadan usanmadan bir yerlere gidip derdimi anlatmaya çalıştım.”
Boyraz, 2001 yılında MNG Bank’ta işe başlamış. Orada geçirdiği bir yılın ardından bankacılığın kendine uygun bir iş olmadığına karar vermiş ve işten ayrılmış. Boyraz o günleri şöyle anlatıyor: “O günlerde herkes bana ‘çılgınsın sen’ dedi: ‘Ortalıkta bir sürü insan işsizken sen bir de sakat olmana rağmen nasıl işinden istifa edersin?’ Ben yine bildiğimi yaptım ve işten ayrıldım. Dört ay sonra AXA Oyak Sigorta’da menkul kıymetlerin muhasebeleştirilmesi ve raporlanması ile ilgili birimde işe başladım ve orada dört yıl çalıştım. Hazine enstrümanları konusunda uzmanlaştım. Her yıl tatillerimi yabancı bir ülkede geçirdim. En son Amerika’ya kadar gittim. Orada evsiz insanların kaldığı yeri gördüğümde çok etkilendim.
Türkiye ye döndüğümde Türkiye Sakatlar Derneği’nin de çocuk üyesi olduğum bu dernekte gönüllü olarak çalışmaya başladım. En son seçimde de genel merkez yönetimine girip Mali Sekreter olarak destek olmaya bir şeyler yaratma gayreti içerisinde devam ediyorum.”
Boyraz, 2005 yılın Şubat ayında AXA Oyak Sigorta’dan yine kendi isteğimle ayrılmış ve Bilgi Üniversitesi’nde MBA yüksek lisansına başlamış. Bunun ardından da yolları IBM ile kesişmiş ve oradaki görevine başlamış.
Şu bir gerçek ki Boyraz, Türkiye’deki engellilerin geneline bakıldığında gerçekten çok şanslı bir azınlığın içinde yer alıyor. Bununla beraber halen endişeleri yok değil: “İş yaşamında dün de, bugün de, hatta yarın da karşılaşacağımdan emin olduğum sıkıntı insanların benim yaptığım ya da yapacaklarımın ötesinde benim fiziki rahatsızlığımı ilk önce dikkate alacak olmasıdır. İnsanların öncelikle kendini ispat etmesi gerektiği gerçeği sakat ya da sağlam birey için yadsınamaz bir gerçekse de bu durum her sakat birey için yaşamı boyunca daha da yoğun olarak yaşanacağı yadsınamaz bir gerçektir.”
Boyraz, Türkiye’de gerek eğitim gerekse istihdam alanında engellilere karşı çok ciddi boyutlarda bir ayrımcılığın söz konusu olduğunu ifade ediyor: “Avrupa standartlarına baktığınızda engelli bir bireyin yaşamını kolaylaştıracak unsurlar devlet tarafından sağlanırken, Türkiye’de bu durum yıllardır göz ardı ediliyor. Şehir mobilyalarının düzenlenmesi yeni yasa ile yedi yıl ile sınırlandırılıyor, bu da sakatların yedi yıl daha dört duvar arasında beklemesi demek... Ama ben yine de umudumu kaybetmiş değilim. Çünkü yanlış olan herşey zaman içinde değişmeye mahkumdur; yeter ki biz kararlı tavırlar sergilemekten vazgeçmeyelim.”
Bizi yaptıklarımızla değerlendirin
Engelli çalışanların yöneticilerinden ve çalışma arkadaşlarından iş yaşamında neler beklediği ile ilgili sorumuza ise Boyraz şöyle yanıt veriyor: “Engelli bir çalışan, çalışma hayatında gerek yöneticisinden gerekse iş arkadaşlarından aynı şeyi bekliyor ‘yaptıkları iş ile değerlendirilmek’. Bunun ötesinde verilecek her türlü imtiyaz engelli bir çalışanı en az ayrımcılık kadar incitiyor.”
Boyraz’a göre engelli çalışanların toplumla bütünleşmelerini sağlamak adına yapılabilecek en iyi şey onlara “fırsat vermek”. Bununla beraber Boyraz yaklaşık üç yıldır İstanbul’da yer alan özel şirketleri arayarak 600’den fazla engellinin istihdam edilmesini sağlamış. Boyraz bu güne kadar bu firmalardan birisinden bile kendisine olumsuz geri dönüş gelmediğini de sözlerine ekliyor.
Amerika’dan uygulama örnekleri
Engelli çalışanlar için iş yaşamındaki en büyük sıkıntı onlara özel görev tanımlarının oluşturulmamış olması… Üstelik bu sorun sadece Türkiye’de değil birçok Avrupa ve Amerika ülkesinde de oldukça gündemde. Bununla beraber ümit verici uygulama örnekleri de yok değil… Özellikle bilgisayar/bilişim sektöründe faaliyet gösteren bazı firmalar bu konudaki uygulamaları ile dikkat çekiyor. Kaliforniya merkezli bilişim firması StudioFX de bu güzel örneklerden biri.
Tekerlekli sandalyedeki çalışanı için ofisini taşıdı
StudioFX bundan yaklaşık bir yıl önce ikinci katta yer alan ofisini değiştirerek zemin katta bir ofise taşındı. Bunu yapmalarının nedeni ise on yıl önce bir trafik kazası geçirerek tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kalan üç boyutlu grafik tasarımcıları Michiko Uramoto’nun işe çok daha kolay gidip gelmesini sağlamaktı. Şirketin CEO’su Sean Griffin böyle bir karar vermek için hiç düşünmediklerini belirtiyor ve “O da bu ekibin bir parçası olduğuna göre yaptığımız son derece doğal bir şeydi” diyor.
1990’ların Amerika’sında fiziksel sakatlıklar ile birlikte ruhsal ve zihinsel rahatsızlıkları da içinde alan Engelliler Hareketi, işverenlerin engelli çalışanları istihdam etme konusunda daha hassas davranmaya çağırıyordu. Zaman içinde bir çok Amerikan şirketi engellileri iş güçlerine dahil etmeye başladılar, buna BT departmanları da dahildi.
Denver Community Koleji bilişim sektörüne 200 çalışan kazandırdı
Aradan geçen 18 yıl içinde Denver’da yer alan Denver Community Koleji önemli sayıda fiziksel ve zihinsel engelli bireyi network yönetimi ya da programlama gibi alanlarda çalışmak üzere eğitti. Kendisi de görme engelli olan okul yöneticisi Kevin Kellerman bugüne kadar 200 çalışan mezun ettiklerini belirtiyor.
Toplam on üç aylık eğitim kimi zaman birebir yapılan araç gereç kullanımı, ses tanıma gibi kurslardan oluşuyor. Kellerman’a göre programın bu kadar iyi bir şekilde işlemesini sağlayan etkenlerden biri de okulun Denver’daki en iyi şirketlerin de içinde yer aldığı yerel işçi bulma kurumuna doğrudan bağlı olması. Bu şirketlerin temsilciler yılda dört kez okulun öğrencileri ile bir araya gelip onlardaki ilerlemeyi gözlemliyorlar.
Bunun yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri Çalışma Dairesi’nden sağlanan 500 bin Dolarlık yardım sayesinde ITAA (Information Technology Association of America- Amerika Bilgi Teknolojileri Birliği) programı Austin, Teksas, Princeton ve Kuzey Virginia’da gibi bölgelerde de uygulamaya başlayacak.
ITAA Eğitim Programları Yöneticisi Lauren Brownstein, hedeflerinin gelecekte şirketlerin BT kadrolarındaki ihtiyacın yüzde 80’ini kursun mezunlarından karşılamak olduğunu söylüyor.
Yasalar ne diyor?
4857 sayılı İş Kanunu’nun 30. maddesi engelli istihdamı konusunu düzenliyor:*
MADDE 30. - İşverenler elli veya daha fazla işçi çalıştırdıkları işyerlerinde her yılın Ocak ayı başından itibaren yürürlüğe girecek şekilde Bakanlar Kurulunca belirlenecek oranlarda özürlü ve eski hükümlü ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1’inci maddesinin (B) fıkrası uyarınca istihdamı zorunlu olan terör mağduru işçiyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde çalıştırmakla yükümlüdürler. Bu kapsamda çalıştırılacak işçilerin toplam oranı yüzde altıdır. Ancak özürlüler için belirlenecek oran, toplam oranın yarısından az olamaz. Aynı il sınırları içinde birden fazla işyeri bulunan işverenin bu kapsamda çalıştırmakla yükümlü olduğu işçi sayısı, toplam işçi sayısına göre hesaplanır.
Bu kapsamda çalıştırılacak işçi sayısının tespitinde belirsiz süreli iş sözleşmesine ve belirli süreli iş sözleşmesine göre çalıştırılan işçiler esas alınır. Kısmi süreli iş sözleşmesine göre çalışanlar, çalışma süreleri dikkate alınarak tam süreli çalışmaya dönüştürülür.
Oranların hesaplanmasında yarıma kadar kesirler dikkate alınmaz, yarım ve daha fazla olanlar tama dönüştürülür.
İşyerinin işçisi iken sakatlanan, eski hükümlü ya da terör mağduru olanlara öncelik tanınır.
İşverenler çalıştırmakla yükümlü oldukları işçileri Türkiye İş Kurumu aracılığı ile sağlarlar.
Bu kapsamda çalıştırılacak işçilerin nitelikleri, hangi işlerde çalıştırılabilecekleri, bunların işyerlerinde genel hükümler dışında bağlı olacakları özel çalışma ile mesleğe yöneltilmeleri, mesleki yönden işverence nasıl işe alınacakları, Adalet Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca birlikte çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Yer altı ve su altı işlerinde özürlü işçi çalıştırılamaz ve yukarıdaki hükümler uyarınca işyerlerindeki işçi sayısının tespitinde yer altı ve su altı işlerinde çalışanlar hesaba katılmaz.
Bir işyerinden malulen ayrılmak zorunda kalıp da sonradan maluliyeti ortadan kalkan işçiler eski işyerlerinde tekrar işe alınmalarını istedikleri takdirde, işveren bunları eski işleri veya benzeri işlerde boş yer varsa derhal, yoksa boşalacak ilk işe başka isteklilere tercih ederek, o andaki şartlarla işe almak zorundadır. Aranan şartlar bulunduğu halde işveren iş sözleşmesi yapma yükümlülüğünü yerine getirmezse, işe alınma isteğinde bulunan eski işçiye altı aylık ücret tutarında tazminat öder.
Eski hükümlü çalıştırılmasında kanunlardaki kamu güvenliği ile ilgili hizmetlere ilişkin özel hükümler saklıdır.
Bakanlar Kurulunca belirlenecek oranların üstünde özürlü ve eski hükümlü ve terör mağduru çalıştıran işverenlerin kontenjan fazlası işçiler için özürlü ve eski hükümlü çalıştırmakla yükümlü olmadıkları halde özürlü çalıştıran veya çalışma gücünü yüzde seksenden fazla kaybetmiş özürlüyü çalıştıran işverenlerin bu şekilde çalıştırdıkları her bir özürlü için 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre ödemeleri gereken işveren sigorta prim hisselerinin yüzde ellisini kendisi, yüzde ellisini Hazine öder.
Bu maddeye aykırılık hallerinde 101 inci madde uyarınca tahsil edilecek para cezaları Türkiye İş Kurumu bütçesinin Maliye Bakanlığı’nca açılacak özel tertibine gelir kaydedilir. Bu hesapta toplanan paralar özürlü ve eski hükümlülerin mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyonu, kendi işini kurma ve bu gibi projelerde kullanılmak üzere Türkiye İş Kurumuna aktarılır. Toplanan paraların nerelere ve ne kadar verileceği Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünün koordinatörlüğünde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü, Türkiye Sakatlar Konfederasyonu ve en çok işçi ve işvereni temsil eden üst kuruluşların birer temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından karara bağlanır. Komisyonun çalışma usul ve esasları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
*Referans: https://www.calisma.gov.tr/mevzuat/4857_is_kanunu.htm
Doğru iletişim için
doğru mesajları verin
Engelli çalışan, işveren/yönetici ve çalışma arkadaşları arasında doğru mesajları vermek etkili bir iletişim kurulması ve engellinin iş yeri ile bütünleşmesi açısından temel noktayı oluşturuyor. İşte bu konuda taraflar açısından uygulanabilecek bazı küçük ipuçları:
Engelli çalışanlar için:
• Kendinize güvenin fakat agresif olmayın.
• Kendinizi olduğunuz gibi kabul edin.
• Destek talep ederken kendinize güvenin.
• Sahip olduğunuz haklar konusunda bilgi sahibi olun.
• Açık görüşlü olun.
Engelli çalışanların çalışma arkadaşları için
• Engelli çalışanlar ile ilgili varsayımlar ve önyargılar üretmeyin.
• Her zaman destekleyici olun.
• Engelli bir çalışandan hiçbir zaman yapabileceğinden daha fazlasını talep etmeyin.
İşveren ve yöneticiler için
• Engelli çalışanları ele alınması gereken “ayrı bir vaka” olarak görmeyin.
• Engelli çalışanlarınızın ihtiyaçlarına karşılık verip veremediğinizi onlara sorun.
• Engelli çalışanlara esnek çalışma koşulları sağlanması konusunda çalışmalar yürütün.
• Çalışanlar arasında karşılıklı destek ortamı yaratmaya çalışın.
• Destek seçenekleri hakkında bilgi sahibi olun.