Kampseverlerin Sığınma Mekânı: Yeşilin binbir tonuyla muhteşem Yedigöller ve Gölcük Milli Parkı

Sonbahar geldiğinde içim kıpır kıpır oluyor çünkü doğada bir kıpırdanış, her şeyin harekete geçişi, renklerin değişimi, yaprakların sararması, bir anda başlayan yağmurlar, doğanın tekrar uyanışı ve kabuğunu değiştirmesi, bana büyük bir heyecan ve merakla karışık derin bir zevk veriyor.Sonbaharda gitmeyi en sevdiğim yerlerden iki tanesini bugün sizler için rotama aldım. Güneşin doğduğu andan battığı ana kadar her dakika bambaşka bir kartpostala dönüşerek, gözlerinizi bir an bile kapatmak istemeyeceğiniz, öncelikle tüm kampseverlerin ancak kamp yapmasa da bu nefis manzarayı kaçırmak istemeyen doğaseverlerin radarındaki rota Bolü Yedigöller Milli Parkını kalemin döndüğünce anlatacağım sizlere...

Nilay Karagülmez Abamor

İkinci olarak da piknik, trekking, yürüyüş, kamp ve bol oksijen altında onlarca doğa aktivitesini yapabileceğiniz, seyir iskelesinde saatlerce hiç sıkılmadan oturup manzaranın an be an değişimine tanık olabileceğiniz, sessizliği ve huzuruyla size kendine hapsedecek güzeller güzeli Gölcük Milli Parkından bahsedeceğim kalemim döndüğünce.

O zaman haydi gelin her mevsim farklı görüntüsüyle size büyüleyecek olan Yedigöller Milli Parkına doğru yola çıkalım. 

Yedigöller Milli Parkı tam bir doğa harikası. Yılın hangi ayında hangi mevsiminde giderseniz gidin asla sıkılmazsınız ve her zaman yapacak bir şey bulursunuz. Adı üzerinde olduğu gibi, yedi gölün bir arada olduğu, eşsiz dokusu ve bol bol oksijen depolayabileceğiniz havasıyla özellikle sonbahar aylarında gidilecek yerlerin başında geliyor. 

Yedigöller aslında Bolu şehir merkezine sadece 42 kilometre uzaklıkta ancak yol bir yerden sonra hem tek şeride düşüyor hem de asfalt olmadığı için yavaş gitmek zorunda kalıyorsunuz ve gitmek biraz zaman alabiliyor, bir de Cumartesi ve Pazar günleri bir çok doğasever rotasını buraya çevirdiğinden trafikte sıkışabiliyor, bu nedenle biraz erken kalkıp yola çıkmanızda fayda var. Özellikle sabah saatlerinde renk geçişlerini çok daha güzel yakalayabiliyorsunuz ve tabii göllerdeki yansımalarda muhteşem bir şekilde kendini gösteriyor ve tabii hal böyle olunca da soluğunuz kesiliyor ve olduğunuz yerden ayrılmanız mümkün olmuyor. 

Yedigöller Milli Parkında adından da anlaşılacağı üzere irili ufaklı 7 heyelan gölü var. 1965 yılından beri Milli Park statüsünde olan bölge deki göller sırasıyla, Büyükgöl, Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, İncegöl ve Sazlıgöl olarak şeklinde, günlük yaşamınızın tüm stresini alacak huzurlu ve sessiz alanlardan meydana geliyor. Göllerin hemen hemen her birinde farklı bitki türleri ve farklı kuşları görmeniz mümkün. Size tavsiyem bu göllerin etrafında bol bol yürüyüş yapmanız olacak ve tabii bolca fotoğrafta çekin çünkü her karesi ayrı güzellikte çıkıyor. 

Yedigöller’e aynı gün gidip gelmek biraz yorucu olabilir, bu nedenle benim sizlere tavsiyem sabah erkenden oraya ulaşıp tüm günü Milli Parkın güzellikleriyle geçirdikten sonra 1 gece konaklama yaparak ertesi gün sabahın erken saatlerinde Bolu Gölcük Milli Parkına geçmeniz şeklinde olur. Bu bölgede birbirinden farklı konaklama alternatifi bulabilirsiniz ancak Sonbahar ve İlkbahar aylarında çok fazla turist bu bölgeye akın ettiğinden, gitmeden birkaç hafta önce konaklamanızı ayarlamanızda fayda var. İster bir pansiyonda ister kalabalık grup arkadaşlarınızla bungalov evlerinde kalabilirsiniz. Tabii doğayla iç içe olmak istiyorsanız kamp kurmanızı tavsiye ederim, zaten Yedigöller’e gittiğinizde Milli Park içinde onlarca çadır görebiliyorsunuz ve akşamları da oldukça eğlenceli geçiyor. Çadırlar arasında şarkılar söyleniyor, müzikler çalınıyor, nefis yemekler pişiriliyor ve elbette ormanın ve doğanın gece sesini dinleyerek huzur içinde uyuyup, sabahta muhteşem bir enerjiyle güne merhaba diyebiliyorsunuz. Karavan ve çadır kampı seçeneklerinin de sunulduğu bölgede göllerin kenarında eşsiz bir deneyim yaşayabilirsiniz.

Bu arada birkaç küçük tüyo vermek istiyorum. Eğer Yedigöller’de kamp yapacaksanız, ihtiyacınız olan her şeyi getirmenizde fayda var. Yedigöller’de market yok ya da ihtiyacınız olan bir şey alabileceğiniz bir yer de yok. En geç Bolu’dan çıkmadan ya da her nereden geliyorsanız geldiğiniz yerden almanız çok faydalı olacaktır. Eğer Kasım – Mart ayları arasında gelecekseniz, Yedigöller epeyce soğuk olacağından çadır içinde kalacaksanız, kıyafetlerinizi de ona göre getirmenizde ya da giymenizde fayda var. Ayrıca yine Milli Park içinde internet çok kısıtlı çekiyor, bu nedenle de internet ile ilgili bir ihtiyacınız olacaksa bunu da Milli Parka gelmeden halletmenizde fayda var. Kamp alanlarında duş yok. Tuvalet ve mescit var. Yüzde yüz temiz bir kamp alanı beklentisiyle gelmemenizi tavsiye ederim. 

1642 hektarlık alana yayılan Yedigöller Milli Parkı içerisinde birçok ağacın yanında çeşitli balık türleri de yaşıyor. Ayrıca, akçaağaç, karaağaç, kayın, meşe, gürgen, köknar, ıhlamur, dişbudak ve fındık gibi birçok ağaç türünü görmeniz mümkün. Bunların yanında porsuk gibi çok özel ve nesli tükenme riski ile karşı karşıya olan ağaç türleri ne de denk gelebilirsiniz. 

Yedigöller Milli Parkının adeta simgesi haline gelen Pisagor Ağacına da ormanın kuytu köşelerinde görebiliyorsunuz. Matematik özelinde bilimsel çevrelerce kabul edilen en özel teoremlerden bir tanesi olan Pisagor için Bolu’da bulunan Pisagor Ağacının önemi büyük. Yedigöller Milli Parkı içerisinde var olan ağacın bu teoremi ispatlayacak yapıda olması da ağacın bu isimle anılmasını beraberinde getirmiş. Sahip olduğu şekilsel özelliği de sonsuzluk kavramını açıklar niteliktedir. Dalları nokta üzerinde birleşen yapıda yükselmesi de Pisagor teoreminin sahip olduğu kavramları kanıtlar. Bir nokta üzerinde birleşimiyle fraktal gölgelik kavramı ortaya çıkar. Bunlar ağacın özelliğini matematiksel olarak açıklıyor aslında en basit haliyle tanımlamaya çalışırsam; Pisagor Ağacı bir ağacın diğer ağacın üzerine yatarak bir üçgen oluşturması şeklinde ortaya çıkıyor. 

Yedigöller Milli Parkında gezerken dikkat edin karşınıza bir anda şelale çıkabilir. Büyük ya da küçük fark etmeksizin şelalelerin sesini duyduğunuzda içiniz bir anda ferahlıyor ve sese doğru ilerleyerek huzuru bulabiliyorsunuz. Eğer 90 tane basamağı çıkmak sizin için sorun olmazsa, kuş sesleri eşliğinde 1298 metre rakımdan yemyeşil bir orman örtüsü manzarası seyretmek isterseniz, Kapankaya Seyir Terasına çıkmanızı öneririm. Seyir terasında kafe / restoran yok ancak oraya gidene kadar çay / kahve alabileceğiniz birçok mekân var. Size tavsiyem Yedigöller’e giderken mutlaka termosunuzu yanınıza alın ve seyir terasında sessizlik eşliğinde keyfinize bakın. Hazır bu kadar tepeye çıkmışken, Kapankaya’ya sadece birkaç dakika uzaklıkta olan Atmaca Seyir Terasına da gitmenizi öneririm. 

Atmaca Seyir Terasına yürüyerek 2 kilometre uzaklıkta bulunan, 30 metrelik yüksekliği ve 6 metre genişliğindeki gövdesiyle, 500 yılı devirmiş olan Anıtçam’ı da mutlaka görmenizi ve altında oturup biraz keyif yapmanızı tavsiye ederim. İnsan böylesine kıymetli ve yaşamı yüzyıllara dayanan ağacı gördüğünde, ister istemez ağaca sarılmak ve sahip olduğu sakinliği ve huzuru hissetmek istiyor. 

Biraz da göllerden bahsetmek istiyorum. 

Yedigöller Milli Parkı denizden 800 metre yüksekliğindedir ve içinde bulunan göllerden en büyük olanı Büyük göldür ve alanı 24895 m² dir. Büyükgöl’ün güneydoğusundaki Deringöl’ün alanı ise 15063 m²’ dir. Deringöl 20 m. uzunlukta Büyükgöl’e akar. Büyükgöl’ün kuzeyinde ise Seringöl bulunmaktadır ve alanı 1758 m²’dir. Havzanın en geniş gölü ise 15780 m²’lik alanı ile Nazlıgöl’dür. Dibinden sızan suyun bol miktarda olması, gölün kuzeydoğusunda yüzeye çıkarak bir şelalenin oluşmasına sebep olur. Bu şelale sebebiyle Nazlıgölün diğer bir adı da Şelale Gölü olarak bilinir. Aynı platoda 5950 m²’lik alanıyla Sazlıgöl, 1036 m²’lik alanıyla İncegöl ve 2170 m²’lik alanıyla Küçükgöl  bulunur. Tüm gölleri yalnızca yürüyerek görebilmek eğer yürümeyi çok çok seviyorsanız mümkün olsa da çoğu patikanın yokuşlu olması ve havanın çoğu zaman soğuk olması ve aradaki mesafeleri düşününce, arabayla gezmenizi şiddetle tavsiye ederim. 

Yedigöller Milli Parkı’nın çevresindeki diğer yerlere uzaklıkları; 

•    Gölcük Tabiat Parkı – Yedigöller’e 2 saat mesafede
•    Abant Gölü – Yedigöller’e 2 saat mesafede
•    Tarihi Safranbolu Evleri – Yedigöller’e 3 saat mesafede
•    Göynük – Yedigöller’e 3,5 saat mesafede

O zaman şimdi gelin biraz da Gölcük Milli Parkı’nı gezelim. 

Yedigöller Milli Parkında çok güzel bir gün geçirdiniz, sonra bir gece kaldınız ve Pazar günü İstanbul’a dönmeden nefis bir yer daha görelim dediniz; işte o zaman size önereceğim yer Gölcük Tabiat Parkı olacaktır. Abant gölünün çok benzeri olan bu tabiat parkı, her mevsim başka güzellikteki doğası ve manzarası ile Bolu gezilerimizin olmazsa olmazıdır. Gölcük Milli Parkı, İstanbul’dan yaklaşık 270 kilometre uzaklıkta bir doğa harikası. Yolu Bolu’daki diğer milli parklara kıyasla oldukça düzgün. Yolu asfalt olduğu için her türlü araç ile ulaşabilirsiniz. Parkın girişinde ücretsiz hizmet veren büyük bir otopark da yer alıyor.

Burası aslında suni olarak yapılmış bir set gölü. Yükseltisi 1217 metre olan gölün yüzeyi 4.5 hektar, çevresi de yaklaşık 1300 metre. Etrafı çam, köknar, kayın, gürgen ve karışık türde ağaç türleri ile kaplı gölün her mevsim görüntüsü muhteşem. Doğanın olağan üstü güzelliğiyle kaplı olan gölün hemen kenarında Tarım ve Orman Bakanlığı'nın "Devlet Konukevi" olan şirin bir yapı bulunuyor. Gölün etrafında bu tesisten başka kır gazinosu adıyla bir restoran, kır lokantası, kafeterya, büfe, mescit ve bungalov tipi konaklama tesisleri bulunuyor. 

Yıl boyunca gezmek, görmek, dinlenmek, fotoğraf çekmek, yılın belirli zamanlarında sportif olta balıkçılığı, bisiklet turu ve piknik yapmak amacıyla yoğun ziyaretçi akınına uğrayan Gölcük Tabiat Parkı, Bolu'nun en önemli turistik merkezlerinden biri.

Milli Parkta, kısa, orta ve uzun mesafelere sahip 3 farklı yürüyüş rotası var. Gölcük Tabiat Parkı’nda yürüyüş için parkın içindeki parkuru kullanabilirsiniz. Parkur, göl çevresince devam ediyor ve uzunluğu yaklaşık 1.300 metre. Restoran çevresi ve park girişine yakın alanlar gün içinde çok çok kalabalık olduğundan gölün diğer bölümü yürüyüş için daha uygun olabilir. 

Parktaki bir diğer alternatif de Üçgöl Yürüyüş Parkuru. Bu rotada zorluk dereceleri değişken 8,10 ve 14 km’lik yürüme parkurları bulunuyor. Trekking sevenler Üçgöl’ü de not edebilir. Gölün etrafında yürümek başlı başına bir trekking aktivitesi ve insan huzur verene bir rota, en azından bir kere gölün etrafında yürümenizi ve bu esnada kendinizi telefonunuzdan ve gürültü yapacak herhangi bir şeyden uzak tutmanızı tavsiye ederim. Milli parkta geçireceğiniz her dakika dolu dolu geçirmeye çalışın. 

Gölün hemen giriş tarafında sayılabilecek bir konumda, kafenin alt kısmında Seyir İskelesi var. Bu iskeleden gölü izlemenizi ve bol bol fotoğraf çekmenizi öneririm. En güzel Gölcük Göl Manzarası buradan görülebiliyor. Ayrıca gölün etrafında hemen her yerde bulunan çeşmelerden akan suyu gönül rahatlığıyla içebilirsiniz. Yazın buz gibi doğal orman suyu içmek gibisi yok… Bolu merkezinde bulunan ve adına “Kökez” denilen çeşmelerden akan suların kaynağı da aslında burasıdır.

Tabiat parkının içinde bir kafe var ve her türlü yiyecek ve içeceği burada bulmanız mümkün. Yemekleri oldukça lezzetli ve muhteşem bir göl manzarası da yanında cabası. Piknik hazırlığınız yoksa ya da gezmekten yorulduysanız bir mola vermek iyi fikir. Göl manzaralı yemek yemek ya da içeceğiniz yudumlamak ruhunuza iyi gelecektir.

Yedigöller ve Gölcük Milli Parkı rotanızı oluştururken eğer zamanınız varsa Bolu’da gezilecek yerler arasında yer alan, Sülüklü Göl (Sakarya), Pürenli Yaylası (Düzce) ve Yenice Ormanları’nı (Karabük) da rotanızda katabilirsiniz.  Türkiye’nin yavaş şehirleri olan Göynük ve Taraklı da keşfedilmesi gereken yerlerin başında geliyor, buraları da listenizde eklemenizi tavsiye ederim.

Herkese şimdiden çok güzel bir Kasım ayı diliyorum. Ülkemizin rengi güzel, havası güzel, doğası güzel, bitki örtüsü güzel yerlerini bol bol gezebileceğiniz muhteşem bir ay olsun.

Kalın sağlıcakla! 
 

DERGİ

HRdergi Ekim sayısı çıktı... İyi okumalar

SATIN AL Ekim 2024