“Kadın çalışanın başarısı erkeklerin sorumluluğundadır”
Kadın profesyoneller son yıllarda şirketlerde daha çok temsil edilmelerine karşın hala pek çok büyük kuruluşun tepe yönetiminde yer almıyor. Örneğin; İngiltere’de yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, en büyük 100 şirket sıralamasında yer alan kuruluşların 43’ünda hala kadın yönetici bulunmuyor. Bunun yanı sıra kadın profesyoneller hala kariyer – özel yaşam dengesini sağlamaya, gerekli yöneticilik özelliklerine sahip olduklarını kanıtlamaya ve iş yaşamlarında önlerine çıkan diğer engelleri aşmaya çalışıyorlar.
Kadın yöneticilerle ilgili tüm bu konuları masaya yatıracağımız “1. Kadın Yöneticiler Zirvesi”nin konuşmacılardan biri olan Nancy Ramsey’i bu ay sayfalarımıza konuk ederek kadınların geleceği ve iş yaşamındaki temsiliyetleri ile ilgili görüşlerini dinledik.
Kitabınızda; kadınlar için gelecek yüzyılda dört farklı, olası senaryodan söz ediyorsunuz. Bu senaryolardan kısaca bahseder misiniz?
Senaryolar; gelecekle ilgili farklı, uyumlu, tutarlı ve olası öykülerdir. Benzer gerçekler düzeninden ortaya çıkmış olmalarına karşın geleceğin şekillenmesinde hangi farklı güç / güçlerin hakim olacağına vurgu yaparlar, geleceğin beklediğimizden ne kadar farklı olabileceğini görmemizi sağlarlar. Eğer bu senaryo öykülerini kendi önceliklerimiz hakkında düşünmek ve her bir farklı öyküye uyum sağlayabilmek için strateji ve adımlarımızı planlamak amacıyla kullanırsak, geleceğin değişen koşullarına ilişkin gerçek bir araca sahip oluruz. Günümüzün hızla değişen dünyasında, geleceğe anlayışla bakabilmek bize gerçek ve benzersiz bir avantaj sağlayacaktır.
Kitapta; kadınların geleceğini etkileyen en önemli iki “İtici Güç” olarak; “Ekonomi” ve “Bireysel Hakları” seçtik. Ekonomi iyi ya da kötü durumda mı, büyüyor mu küçülüyor mu, istikrarlı mı çalkantılı mı? Kadınların Bireysel Hakları korunuyor mu yoksa sınırlandırılmış mı, kontrol altında mı, destekleniyor ya da önü kesiliyor mu? Bu soruların yanıtını arayıp, olası koşulları iki “İtici Güç” ve diğer faktörlerle birleştirerek kadınların geleceği konusunda dört farklı ve akla yatkın senaryo öyküsü oluşturduk:
Altın Çağ: Ekonomi güçlüdür, fırsatlar sunar. Bireysel haklar kadınların erkeklerle eşit oranda gelişmesini sağlar. Bu senaryoda kişiler cinsiyet ayrımı olmaksızın tepe noktaya ulaşabilirler. Bu; erkek ve kadınların gelişebileceği gerçekten farklı bir dünyadır.
Boşluk: Ekonomi zayıftır, pek az fırsat sunar. Bireysel haklarda bazı boşluklar ortaya çıkar. Kadınlar erkeklere oranla ikinci sırada görülür ve cinsiyet eşitliğine yönelik çabaların önü kesilir. Kadınlar ekonomik sıkıntılar yaşadığı ve ciddi cinsiyet ayrımına maruz kaldığı için geçmişe korkunç bir dönüş yaşanır.
İki Adım İleri, İki Adım Geri: Ekonomik bunalım yaşanmaktadır ancak kadınların bireysel hakları korunur. Bu senaryoya göre; sistem erkeklerin tercihine yönelik olduğu için kadınların ekonomik güvenlikleri ve fırsatları güçlendirilemez. Ancak (onlarca yıldır beraber çalışılarak yaratılan) ulusal ve uluslararası ağlar kullanılarak kadınlar temel hakları konusundaki gelişimlerini yitirmelerine ilişkin baskılarla savaşır. Bu senaryo, günümüzün mücadeleleri ile epey benzerlik gösterir: İlerlemeye yönelik bir adım öylesi bir çaba ile geri püskürtülür ki sona gelindiğinde hiç gelişim yaşanmamış fikri doğar.
Ayrılık – “Gayet İyiyiz, Teşekkür Ederiz”: Büyüyen ekonomi kadınlar için ekonomik fırsatlar sunar. Kadınlar, ekonomik istikrar ve gelişimi sağlamak için genellikle hemcinslerinin dünyasında çalışır. Bu noktada kadınlar okula ve işe hemcinsleri ile gider, kadın doktorlar, avukatlar ve muhasebecilerden hizmet alır. Birbirlerini ve çocuklarını desteklemek için kendi cemaatlerinde yaşarlar. Erkek egemen topluma paralel bir sistem kurarlar, kendi güçlerini ve becerilerini keşfederler.
Tüm dünyada konuyla ilgili yapılan araştırmalara baktığımızda; pek çok yetenekli, deneyimli ve hırslı kadın profesyonelin hala büyük şirketlerin yönetim kademelerinde yükselemediklerini görüyoruz. Sizce kadınların önündeki en önemli engel nedir?
Günümüzün küresel ekonomisi, şirketlerde kadınların neden daha çok yükselemediğinin ortaya çıkarılması için kuruluşlara büyük baskı yapıyor. Kümülatif kanıtlar neyin değişmesi gerektiği konusunda bize çok şey anlatıyor. Kadınların işe ve erkek egemen iş ortamlarına uyum sağlayamadığı, eski ve anlamsız önyargılar listesinin başında yer alıyor. Bu genellikle; kadınlara sorumluluk, rekabetçi ya da denizaşırı yönetim görevleri verilmemesi anlamına geliyor.
Genellikle, erkek egemen iş ortamı sosyolojisinin kadınlara şans ve fırsat tanıyan mentor ve arkadaşlık ilişkilerinden nasıl dışladığı anlatılır. Ve genellikle bu noktada asıl önyargılı davranılan kadınlar değil erkeklerdir. Erkek liderlerin kendileri gibi kişileri seçmesi kadınların ilerlemesi için tüm kapıları kapatır.
Bu trendlerin tam tersine denk gelen ve yıllardır konuşulan kurumsal konular; güçlü liderlik ve zorla kabul ettirilen politikaların eski adetleri bozduğunu ve kadınlara şans tanınarak şirketlerin bundan yararlanabileceğini gösteriyor.
Sizce kadın yöneticiler yönetim kurullarında daha çok temsil edilebilirse neler değişir?
Tamamen erkeklerden oluşan bir yönetim kurulu dünyayı erkeklerin gözünden görür. Ancak tüm dünyada yapılan pazar araştırmaları bir ailenin geliri içindeki tüketim kararlarının yaklaşık yüzde 80’ini kadınların aldığını gösteriyor. Dünyayı; ürünleri tüketen ve kullanan kişiler olan kadınların gözünden görmek olağanüstü bir avantaj olabilir. Kurullardaki kadın profesyoneller bu perspektifi getirebilir.
Kadınlar olayları farklı bir yönden görebildiği ve farklı yaşam deneyimleri olduğu için durum ve fırsatlar karşısında yeni ve çeşitli perspektifler getirebilir. Bunun yanı sıra, iş yaşamının en tepesine yükselmeyi başarabilen bir kadın kuşkusuz büyük bir beceriler dizisine sahiptir ve bunları Kurulun karar alma mekanizmasına taşımak için can atar. Ve elbette diğer başarılı kadınlardan oluşan network’ünü de buraya taşıyarak Kurul’a farklı bakış açıları ve yeni, zengin kaynaklar kazandırır.
Bazı erkekler, kadın meslektaşlarını liderlik rolünde görmekten neden rahatsız oluyor?
Kadın ya da erkek, hepimiz yeni ve farklı durumlar karşısında rahatsızlık duyarız. Kendinden en emin ve deneyimli olan kişiler bile, işlerini yaptığı ya da gördüğü yolları değiştirmek durumunda kaldığında biraz huzursuz olur. Bu, bir anlamda iş yaşamı için de geçerlidir.
İş gücüne eşit haklarla katılan kadınlar, erkeklerin sosyal ve psikolojik imajları ile mücadele ederler. Erkekler kadınlarla ya da kadın patronlarla çalışmanın avantaj ve başarıları konusunda deneyim kazanmaya başladıkça kadınların becerilerinin ayırdına daha kolay varırlar. Bunun sonucunda da değişime karşı direnç ve rahatsızlık ortadan kalkar.
Araştırmalar; erkek liderlerin kadınların liderlik rolünü kabul etmesinin kritik önem taşıdığını gösteriyor. Çünkü bu, beklentiler konusunda bir standart ve davranış modeli oluşturuyor. Ve pek çok şirket erkek yönetici ve çalışma arkadaşlarını kadınların başarısından sorumlu tutmanın davranışları değiştirdiğini keşfetti bile… Eğer kurumlarda terfi ve ödemelere etki eden çalışan değerlendirme sistemleri, bir elemanın kadınlarla çalışmaktaki başarısının ölçülmesini de içerirse çok daha büyük gelişmeler yaşanabilir.
Son bir ekleme: Erkekler genellikle bir kurumda liderlik ve gelişim konusunda sınırlı fırsatlar bulunduğunu ve bu şansın kadınlara verildiğini düşündüğünde kendi başarı oranlarının düşeceğine inanıyorlar. Ancak bu doğru değil. Günümüzde iyi, kalifiye ve dürüst liderlere duyulan ihtiyacın sınırsız olduğunu artık herkes biliyor. Hem kadın hem de erkek liderlere ihtiyacımız var.
Kadın profesyonellerin kuruluşlarda daha çok temsil edilebilmesi, daha yüksek yönetim kademelerine yükselmesi ve çemberlerini kırabilmeleri için neler değişmesi gerekiyor?
Buradaki en önemli nokta; çemberin içinde bulunan erkek liderlerin kadınları içeri davet ederek onları eşit olarak kabul etmesi… Kadınlara şans verildiğinde, başarılı olabiliyorlar. Atatürk, bu tavır ve beklentinin tarihteki en önemli modellerinden biri bence. Günümüzün rekabetçi ortamında hiçbir çember (ya da kurum) başarısını, işleri yapabilecek kişilerin sadece yarısına şans vererek riske atamaz.
Bazı uzmanlar kadın liderliğinin günümüzde, her zamankinden daha önemli olduğunu savunuyor. Buna katılıyor musunuz?
Günümüzün dünyasında şirketler ve ülkeler, karşılarındaki fırsatları ortaya çıkarıp zorluklarla mücadele edebilecek kişileri bulup kullanmak zorunda. Cinsiyet ayrımı tüm dünyada aslında hiçbir zaman gerçek bir değere sahip olmadı ancak günümüzde hiç olmadığı kadar üzerinde durulması gereken bir konu.
Hangi futbol takımı, Dünya Kupası’na en iyi golcüsü olmadığı halde kendisini sevdikleri ve takımdaki diğer kişilerle daha iyi anlaştığı için en iyi ikinci golcüsünü gönderirdi ki? Bu son derece güç ve hızlı değişen dünyada cinsiyeti dikkate almadan neden sahip olduğumuz en iyi insanlardan yararlanmayalım, en iyi liderlere sahip olmayalım ki? Tüm liderler kendisine şunu sormalı: Dünya Kupası maçlarında sahip oldukları tüm kaynakları kullanan kişiler yerine bir eli arkadan bağlı bir golcüyle mi oynamayı tercih ederim?
İstanbul’da düzenlenecek 1. Kadın Yöneticiler Zirvesi’nde konuşmacı olacaksınız. Zirvede hangi konu başlıklarına vurgu yapmayı planlıyorsunuz? Batı perspektifinden bakıldığında Türkiye’deki kadın profesyonel ve girişimcilere ilişkin neler söyleyeceksiniz?
Öncelikle, 1. Kadın Yöneticiler Zirvesi’ne davet edilmekten ne kadar mutlu olduğunu söylemek isterim. Türkiye’ye pek çok kez geldim, ülkenizin doğal güzelliği ve kültürel zenginliğinden olduğu kadar yetenekli, enerjik, sıcak insanlarından da çok etkilendim.
Kadınlar Türkiye’deki iş gücüne katılmaya devam ettikçe yeni yetenekler, bakış açıları ve sahip oldukları taze enerji ve zenginliği de kurumlara katıyorlar.
Sunumum ağırlıklı olarak, kendimiz için belirlediğimiz hedefleri gerçekleştirmek için geleceğe nasıl bakmamız gerektiği ve herkesin fayda sağlayabilmesi için cinsiyet eşitliğini başarmak amacıyla nasıl birlikte çalışmamız gerektiğine odaklanacak. Araştırmaların gösterdiklerine ben de inanıyorum: Tüm yetenek, beceri ve kaynaklar kullanıldığında şirketler ve toplumlar bundan büyük yarar sağlar. Bu; cinsiyet konusunda tarafsız, hem erkek hem de kadınların yarar sağlayabildiği bir çalışma ortamı anlamına geliyor.
Kimileri, kadınlar için eşitliğin er geç geleceğini, ancak “sabırlı” olmamız ve ekonomik büyümenin ikinci yarısı gelene kadar çok çalışmamız gerektiğini savunuyor. Ben bu argümanlar karşısında sabırsızım. Değişimin bu denli hızlı yaşandığı günümüzde hiçbir şirket ya da girişimcinin kaynaklarından daha azını kullanmak gibi bir lüksü yok. Türkiye’de kadınlar eğitimli ve yetenekli bir kaynak oluşturuyor. Onlar günümüzün zorlukları ile mücadele etmeye hazır ve fırsatları bekliyor.
NANCY RAMSEY KİMDİR?
Nancy Ramsey, “yazar”, “fütürist” ve “girişimci” sıfatlarına sahip. Pamela McCorduck ile “The Futures of Women: Scenarios for the 21st Century” (Kadınların Geleceği: 21’nci Yüzyıl Senaryoları) adlı kitaba imza atan Ramsey; aynı zamanda İnsan Kaynakları ve kadın araştırmaları konusunda dinamik bir konuşmacı olarak da tanınıyor. Ramsey’in konuşma yaptığı organizasyonlar arasında Dünya Bankası, Hewlett Packard, Monsanto, Fiat, Electrolux, Signa Bank, Lifetime TV, Microsoft, Colorado Üniversitesi ve Golden Gate Üniversitesi yer alıyor. Nancy Ramsey’in kadınlar ve İnsan Kaynakları ile ilgili makaleleri, Fast Company Magazine’in de aralarında bulunduğu pek çok yayında yayınlandı.
Ramsey aynı zamanda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan etnik takılar ithal etmek alanında faaliyet gösteren Morning Star Imports adlı kuruluşun da başkanı.