İKY ve İnsani Değerler
Yukarıdaki örnek olay İnsan Kaynakları Yönetimi ve İnsani Değerler konulu bir konferansta katılan bir yönetici tarafından aktarıldı. Konferansı ilgi ile izleyen katılımcı 38 yaşında ve bir mağazalar zincirinin merkezinde muhasebe müdürü olarak görev yapıyordu. Bu örnek olaydaki insan kaynakları müdürünün insani değerlere duyarlı oluşunun sonuçları açık biçimde görülmektedir. İnsani değerlere duyarlı olmak için insan kaynakları yöneticisi olmak şart değildir.
Günümüzde kurumların en önemli işlevlerinden birisi ve hiç kuşkusuz insani değerlerdeki aşınmayı azaltacak, iyileştirecek politikalar üretmektir. Çünkü günümüz şartlarının neredeyse otomatikleştirdiği hayatın farklı bakış açıları ve özellikle insani değerler yönüyle ele alınması gerekmektedir. İş ortamlarında çalışanların sadece iş çıktıları değil insani yönlerinin de mutlaka göz önünde bulundurulması gereklidir.
Her geçen gün büyük bir hızla artan bilgi birikimi, bir yandan daha rahat bir hayat olanağı getirirken diğer yandan kişilerin, hızlı bilgi artışı ve hızlı değişmelere uyum sorunları ile karşı karşıya kalmalarına yol açmıştır. Bunun bir sonucu olarak toplumsal aşınma, değersizlik, yabancılaşma, duyarsızlık, insani duyguların, etkileşim ve iletişimin azalması ve benzeri durumlar, günümüz gelişmekte olan toplumlarının en önemli sorunlarını oluşturmaya başlamıştır.
Sözü edilen gelişmelerin en çarpıcı örnekleri ülkemizde de yaşanmaktadır. Toplumumuzun "doğruluk", "dürüstlük", "karşılıklı saygı", "iyi niyet", "hoşgörü" gibi temel erdemleri, ne yazık ki tartışılır hale gelmiştir. İnsani duygulardaki aşınma, anne-baba-çocuk arasında yaşanan etkileşimden, aynı otobüste yer alan yolculara, aynı amaç etrafında çabalarını birleştiren insanlardan oluşan kurumlara, işletmelere kadar hayatın her alanında etkili olabilmektedir. Bütün bu gelişmeler, insanı temel alan eğitici ve bilgilendirici çalışmalara, yaklaşımlara olan ihtiyacı da çoğaltmaktadır.
Yöneticiler aynı zamanda insani değerlerin de en iyi temsilcileri olmalıdırlar. Bu başarıldığı oranda kişiler kurum kültürünü benimseyecek ve bu kültürün bir parçası olacaklardır.
Bir kurumda çalışanların mutlu olması, bir çok etkenin ortak bileşiminin sonucudur. Ancak bu etkenlerin içinde iş yerinde gelecek görmek, kendisini ifade etmek, işini severek yapmak ve daha da önemlisi kurum tarafından sevildiği ve değer verildiğini bilmek büyük önem taşır. Mutlu olan insanın verimli ve uyumlu olacağı açıktır. Kişinin kurumla tam olarak uyum içinde olması salt maddi kazanımları değil özellikle duygusal bağlılığın sağlanması gerekli hatta zorunludur. Kurumun insana değer ve önem vermesi göstermelik uygulamalarla sınırlı kalmamalı. Kimi kurumlar, gerçekleştirdikleri sosyal etkinlikler, yemekler ve benzeri ile kişileri kurum kültürüne alıştırmaya ve işbirliği ve iletişim ortamları oluşturmaya çalışırlar. Bu tür etkinliklerin mutlaka yararları vardır. Ancak kişilerin kişisel sıkıntılarının zaman yitirilmeden paylaşılması, gereken yardımın ve desteğin sağlanması çok ama çok yararlar sağlar. Kurumların zorunlu hamle olarak yapacaklarının dışında bireylerin kendileri ve özellikle yakın aile üyelerine yapılan katkılar kişiler için çok büyük anlam taşır. Çalışanın çocuğunun veya eşinin sağlık sorunu, çocuğunun okul sorunu, evde yaşanan ciddi sorunlar, ayrılıklar, evlenmeler ve benzeri durumlarda kişinin yanında olmak kişiyi kuruma bağlayacaktır. Bu zor zamanlarda kişilerin yanında olmak sözden ziyade özde ve uygulamada gerçekleştirilmelidir.
Sonuç olarak kurumun kişinin yanında yer alması insan kaynakları yöneticilerinin eliyle olmalı ve kurumsallaşmalıdır. Kurumun insan kaynakları merkezi, kişileri yakından izlemeli ve özellikle sosyal ve duygusal sıkıntılarını paylaşmalı ve olanaklar ölçüsünde giderilmelidir. Tüm sıkıntılara rağmen kurumdaki insani değerlerin yıpranmasına, aşınmasına izin verilmemelidir.
Dr. İlhami Fındıkçı
Davranış Bilimleri Uzmanı
Eroğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi