İK uygulamalarında trendleri belirleyen P&G’nin İK Direktörü Bilen: “İşe alımda, kuyumcu hassasiyeti ile cevherleri arıyor, sonra onları mücevhere dönüştürüyoruz”

 Uluslararası ilişkiler eğitimi alıyordu ama gönlünde yatan aslan psikolojiydi.
Mezun olacağı alanda çalışmak istemediği için üniversite yılları boyunca farklı alanlarda staj yaptı; son durağı İK oldu. Kampüste gördüğü, dünyaca ünlü hızlı tüketim ürünleri şirketinin farklı departmanlarda ekip arkadaşı aradığına dair duyuruların hayatını değiştireceğini bilmiyordu. Verimli geçen bir staj döneminin ardından, eller sıkışıldı.
Şimdi bile, daha mezun olmadan işe başladığı ilk günü net olarak hatırlıyor:
15 Haziran 1998...
Üniversite mezuniyet balosuna, şirketten izin alarak hazırlandığını da...

Tüm bu anlattıklarımızın üzerinden 16 yıl geçti; P&G ile yolları stajyer olarak kesişen Bilgehan Ergenekon Bilen, bugün kurumun Türkiye ve Kafkasya İK Direktörü olarak görev yapıyor. O, tıpkı pek çok başarılı isim gibi, şirketin içeriden yetiştirdiği liderlerden biri... “Burası iyi bir okul” diyor Bilen: “Aramıza katılan genç arkadaşlara da bunu söylüyoruz: Erken ayrılmayın; burada kariyer konusunda adeta master derecesi yapabilir, deyim yerindeyse profesörlüğe kadar yükselebilirsiniz. Pek çok farklı şirketin genel müdürünü, CEO’sunu P&G içinden yetiştirdik. Biz sizi de liderlik için hazırlıyoruz”.

İK uygulamalarında trendleri belirleyen, “Türkiye’nin en beğenilen şirketleri” araştırmasında bu yıl Çalışan Memnuniyeti, Çalışanlara Sunduğu Sosyal İmkânlar, Çalışanların Nitelikleri ve Yeni Ürün Geliştirme ile Yenilikçilik kategorilerinde birinci sırada yer alan “yetenek ve lider fabrikası” P&G’nin performans ve yetenek odaklı yaklaşımlarını, esnek çalışmaya bakışını ve çalışan bağlılığına yönelik uygulamalarını, Bilen anlatıyor.

Sizin kariyer yolculuğunuz, P&G’nin yetenek yönetimi ve liderlik gelişimi anlayışını net olarak yansıtıyor: 16 yıl önce stajyer olarak başlayan kariyeriniz, bugün Türkiye ve Kafkasya İK Direktörlüğü ile devam ediyor. Öykünün diğer kilometre taşlarını sizden dinleyelim.

P&G’nin insan gelişim stratejisi, üniversiteden yeni mezunları işe almak üzerine kurulu... Yeni mezunlara çok farklı deneyimler kazandırarak içeriden kendi direktörlerimizi, genel müdürlerimizi, CEO’larımızı yetiştiriyoruz. Bu nedenle P&G, faaliyet gösterdiği tüm ülkelerde kampüs ilişkilerine çok önem veriyor; en yetenekli öğrencileri çekip, onlara içeride farklı görevler vererek şirket içinde geliştirmeye odaklanıyor.

Ben de bunun örneklerinden biriyim... Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde okurken, her sene farklı alanlarda staj yapmıştım. Son yılımda, 1997’de, tam da İK alanında staj yapmaya karar vermişken; P&G’nin kampüsteki duyurularından, farklı departmanlarda çalışacak ekip arkadaşları aradığını gördüm. Ve ne mutlu ki, İK alanındaki stajımı P&G gibi köklü ve kurumsal bir kurumda yapma fırsatı buldum.

P&G’de stajlar gerçekten çok verimli kullanılır. Stajyerlerimize önemli görevler veririz, bu nedenle sadece üçüncü ve dördüncü sınıf ya da master ana sınıf öğrencilerine staj imkanı sunarız. Çünkü bu büyük projeleri, öğrencilik yıllarının başlarındaki gençlere vermenin çok da gerçekçi olmadığını biliriz. Staj dönemimde benim de bir projem vardı ve çok başarılı oldu. Bunun üzerine, daha okuldan mezun bile olmadan; 1998’de işe başladım, hatta mezuniyet baloma bile şirketten izin alarak hazırlandım.

İlk görevim, bugün İK’ya yeni başlayanlara çok tavsiye edeceğim bir görevdi: İK Sistemleri ve Ortak Hizmetler bölümünde; yurtdışı tayinleri, bunların yasal prosedürleri, sosyal sigorta anlaşmaları, maaş hesaplamaları gibi İK’nın temel konularını öğrendim. Bu sayede şirkette işlerin nasıl yürüdüğünü, tam da mutfağında öğrenme fırsatı buldum.

Ardından yine çok kritik bir görev olan İşe Alım Müdürlüğü’ne geçtim. Bu, içeriği daha farklı olan, daha dışa dönük bir görevdi; kampüslere gidiyor, şirketi tanıtıyor, şirketin posterlerini, tanıtımlarını hazırlıyorduk. Kısacası her iki görev de birbirinden çok farklı ama bir o kadar da değerli katkılar sundu kariyerim için.

Öte yandan kariyerimin bir noktasında iki yıl boyunca Kazakistan’da yaşayarak, Orta Asya ve Kafkaslar İK Müdürlüğü yaptım. Bu, sadece profesyonel değil kişisel olarak da müthiş bir deneyimdi. Sonrasında Gebze Fabrikası İK Müdürlüğü görevini üstlendim; burada da sendika, toplu sözleşme, mavi yakalı çalışanlara yönelik uygulamalarla tanışma fırsatım oldu.

Kısacası 16 yıl içinde, İK’nın pek çok farklı yönünü deneyimleme şansı buldum.

Şu anda kaptanlığını yürüttüğünüz İK’da nasıl bir yapılanma var?

İnsan Kaynakları olarak 15 kişilik bir ekibimiz var. Ekibimizin yarısı merkez ofisimizde... Bütün merkez ofis ve bölge operasyonlarımız ile Kafkasya’yı buradan yönetiyoruz. Ekibimizin bir bölümü ise Gebze fabrikamızda. Fabrikamız çoklu ürün gamını üreten, içinde iki farklı sendikası olan bir yapıya sahip. Orada merkez ofise bağlı, fabrika dinamiklerini yöneten bir İK ekibimiz var.

Bu ekiple, toplamda 750 çalışanımıza hizmet üretiyoruz.

İK uygulamalarınız hangi temel prensipler üzerine kurulu?

Pek çok İK uygulamasında trendleri belirlediğimizi söyleyebilirim. Bunun temel sebeplerinden biri know-how’ın Amerika’dan çıkması... Ancak bunun artık Asya’ya da kaydığını görüyoruz. Bizim iş birimlerimizin yarısı da Asya’da. Durum böyle olunca, gerçekten sektörde öncü işlere imza atıyoruz. Burada da aslında bir sorumluluğumuz olduğunu düşünüyor; toplum olarak daha ileri gidelim, birlikte gelişelim istiyoruz.

Temel prensiplerimize bakacak olursak; çeşitliliğin bizim için çok önemli olduğunu söyleyebilirim. P&G hali hazırda en çok kadın lidere sahip olan kurumlardan biri... Öte yandan saha kadromuzun da yüzde 50’si kadın. Ayrıca bu çeşitlilik ürünlere de yansıyor; örneğin Orkid’in ürün müdürü erkek, Gilette’inki ise kadın... Çünkü yarın iyi bir genel müdür olmak istiyorsanız, her tür ürün grubunu anlamanız gerekiyor.

Bunun yanı sıra tutarlılık da bizim için çok önemli. Örneğin, az önce sözünü ettiğim “Çeşitlilik ve dahil etme, ABD’de yapılabilir ama Türkiye’de uygulanamaz” deme şansımız yok. İş dünyasında insanları yüksek performansa götürecek dinamikler eğer bunlarsa, bu Türkiye’de de, Dubai’de de, Çin’de de aynıdır.

Bugün baktığımızda, yurtdışında 90’a yakın geçici görevli yöneticimiz var. Güney Afrika’da, Vietnam’da, Panama’da, Polonya’da başarılı olmuş arkadaşlarımız mevcut. Bunun sebebi, Türkiye’de global kalitede çalışan yetiştirmemizdir.

Şu anda gündeminizin sıcak konuları neler?

Esnek çalışma, gerçekten normumuz olmayan başlayan bir konu... P&G olarak çok performans odaklı ve yüksek performans kültürüne sahip bir şirketiz. Herkesin bir iş sonuçları scorecard’ı var; yılın sonunda onu ne kadar başardığına bakılarak kişinin performansı değerlendirilir. Bu, çok objektif bir değerlendirmedir. Dolayısıyla çalışanımız bu performansı sergilediği sürece, onların saat kaçta işe girip çıktığının, o gün nereden çalıştığının, ne giydiğinin bir önemi kalmıyor.

Bu kültürü daha da artırmak için elimizden geleni yapıyoruz. Bazen sembolik adımlar atmak gerekebiliyor. Örneğin Cuma günleri öğleden sonra tamamen toplantısız günümüz... Büyük toplantı organize edilmediği için çalışanlarımız kendi özel işlerini yapabilir ya da trafik nedeniyle erken çıkabilir. Liderlik ekibi olarak bu uygulamaları çok gönülden destekliyor ve bizler de ayak uyduruyoruz. Çünkü biz bunu yapmadığımız zaman diğer çalışanların adım atamadığını fark ettik. Bu kültürel bariyeri ortadan kaldırmak gerekiyordu. Bu nedenle genel müdür seviyemizden başlayarak çok görünür bir şekilde esnekliğin destekçisiyiz. Bunu aşıladığınızda uygulamanın dalga dalga yayıldığını görüyorsunuz.

Öte yandan, birçok işyerinde artık masaların dünyanın en pahalı askılıklarına dönüştüğünü görüyoruz. Sabah gelip palto ve çantanızı masaya koyuyor, ardından farklı toplantılara giriyor ya da müşteri ziyareti yapıyorsunuz. Dolayısıyla buradan hareketle, çalışanlarımızın işlerini daha çok konuşarak, iletişim kurarak yaptıklarını gördük. Daha çok ortak alan yaratmak istedik ve şirketimizin bir katında, çalışanların rahat rahat oturup konuşabildiği, bariyer olmayan, bilgisayarlarını bağlayıp toplantı yapabileceği bir alan yarattık. Burası her türlü teknolojik bağlantı olanağının sunulduğu ama aynı zamanda oyun alanlarımızın, meditasyon yapabileceğiniz ve kısa bir süre kestirebileceğiniz bölümlerin de olduğu bir alan... Bunların çalışanlarımıza nefes alma fırsatı sunduğunu düşünüyoruz.

“Lider fabrikası” olarak biliniyorsunuz. Geleceğin liderleri olacak yetenekleri çekmek ve tutmak konusunda neler söylemek istersiniz?

P&G gerçekten de çok yetenek odaklı bir kurum. Çünkü şuna inanıyoruz: Aynı işi bir kişiye verir istediğiniz çıktıyı alamazsınız ancak bambaşka biri aynı konuda müthiş sonuçlar üretebilir. Dolayısıyla biz P&G’de işe alımda bir kuyumcu hassasiyeti ile cevheri bulmaya çalışıyor, sonra onu mücevhere dönüştürmek üzere yolumuza devam ediyoruz. Bu nedenle işe alıma müthiş enerji harcıyor; 3 kişi de 130 kişi de alacak olsak aynı çabayı gösteriyoruz.

Tabii yeteneği bulduktan sonra o yeteneği tutabilmek de ayrı bir öneme sahip. Maddi ve manevi çok güzel imkanlar sunmak için elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz. Bu konuda da, “Bir kere yaptım oldu” denemiyor. Çünkü insanlar hep daha iyisini istiyor; bunu kabullenmek gerek. Öte yandan, en değerli çalışanlarımızın daha iyisini istemesi de doğal... Ayrıca siz onlara çok iyi şeyler verebilirsiniz ama etrafınızdaki rekabet de hep bu sınırları zorluyor olabilir. Dolayısıyla bir gün yeteneğinizin aklı, başka bir rekabetçi kurum tarafından çelinebilir. Onu önlemek için sürekli akıntının önünde yüzmeniz, geriye düşmemeniz lazım.

Öte yandan, insanları sadece para ve mevki ile beslemeye çalışmamanız çok önemli. Biz P&G’de maddi manevi çok iyi şartlar sunarız ama hiçbir zaman iddiamız mevkileri bol keseden dağıtmak değildir. Biz çalışanlarımıza verdiğimiz sorumlulukla, o işten alacakları başarma hazzıyla çalışanlarımızı motive ediyoruz. Nitekim elde tutma oranlarımız da son derece sağlıklı...

Elbette bu süre içinde yollarımızın ayrıldığı arkadaşlarımız oluyor ama burada da önemli olan bu arkadaşlarımızın P&G’yi nasıl hatırladığı, anlattığı ve nasıl temsil ettiği... Bugün Türkiye’de pek çok şirketin genel müdürünün eski P&G’li olması bizim için gurur meselesidir.

Öte yandan bizim çok geniş bir P&G mezunları grubumuz var. Bu kişiler her yıl bir araya gelirler ve onları bağlayan ortak şey P&G’li olmak ve bu ortak kimlikle bir araya gelerek bu ruhu devam ettirmeleridir.

Son olarak bir değerlendirme yapmanızı isteyelim: Türkiye’de, kariyerinizin ilk dönemi ile kıyasladığınızda İK nereden geldi, nereye doğru gidiyor? Önümüzdeki dönemde neler daha çok ön plana çıkacak?

Bence İK’nın yaptığı işi en çok etkileyen, çalıştığınız kurum ve oradaki yönetim kadrosunun İK’ya bakış açısı... İK öyle bir departman ki, sadece idari işleri yapsın, maaşları düzgün ödesin, yasal kurallara uysun, işe alım yapsın derseniz bu beklenti karşılanır. Ama derseniz ki İK, çalışanların nabzını yoklasın, bize bu doğrultuda yeni stratejiler oluşturmak konusunda yardım etsin, dışarıdaki trendleri söylesin, yöneticilerin koçluğunu yapsın; İK o zaman enerjisini ona doğru kanalize eder. Dolayısıyla biz İK’cılar normal şartlarda “görülmeyen” ama biraz aksadığında şirketi sekteye uğratacak işler yapıyoruz.

P&G özelinde konuşacak olursam; İK’nın çok ön planda olduğunu söyleyebilirim. Çünkü bütün strateji toplantılarını İK ve finans departmanı birlikte organize ediyor; proses liderliğini bu iki departman yapıyor. P&G’de bu görev İK’ya verilmiş durumda. Genelde başka şirketlerde strateji dönemlerinde danışmanların devreye girdiğini görüyoruz; oysa P&G’de strateji belirleme, 4 – 5’inci yılından itibaren İK’ya eğitimlerle verilen bir yetkinlik... Biz zaten böyle yetiştiriyoruz çalışanlarımızı...

Dolayısıyla İK çok dinamik ama işi de bir o kadar zor. Ama doğru şirketlerde yapılırsa ve oksijen alanı verilirse işe katkısı kuşkusuz çok büyük oluyor.

Bence Türkiye, İK açısından gözle görülür ilerleme kaydediyor. İK’ya hizmet üreten bu kadar yan dal olması da çok sevindirici. Türkiye’nin İK yapmak açısından çok da bereketli olduğunu düşünüyorum.

“KARİYER, ÇOK ŞERİTLİ BİR OTOBAN GİBİDİR. 
SADECE TEK ŞERİTTE İLERLERSENİZ, BİRİLERİ SİZİ RAHATLIKLA SOLLAYABİLİR”

“P&G’de kariyere bakışımız şöyle: Eğer bir departmanın en başına gelmek istiyorsanız, o iş kolu ile ilgili herşeyi çok iyi bilmeniz gerekir. Elbette her şeyi bire bir yapmanız mümkün olmayabilir ama o görevlere dokunmuş olmak, yakın çalışmak çok önemli. Fabrika görevleri de öyle... Toplu sözleşme görmek, sendika ile tanışmak gerekiyor. 

Bu deneyimleri kazanmak, kişinin kariyeri için son derece değerli. Çünkü kariyer, beş altı şeritli bir otoban gibidir. Siz sadece iki üç şeritte ilerlerseniz, birileri sizi sağdan ya da soldan geçebilir. Sizden farklı olarak, aracını her viteste rahatlıkla kullanmayı öğrenmiş olabilir. 

P&G’de bu açıdan biz çok şanslıyız. Hem farklı birimlerde deneyim kazanabilmemiz hem de çok farklı ürün kollarımızın olması kariyer açısından büyük avantaj. Bu kadar farklı ürün gamı olunca, siz de çok farklı profesyonel kariyer imkanlarına kavuşabiliyorsunuz. Dolayısıyla siz daha işinizden sıkılmadan, işiniz, departmanınız değişiyor. 

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)