Gözetim Kapitalizminin Dijital Dönemeci
Türker Tuncer
Luc Boltanski ve Eve Chiapello’nun “Kapitalizm’in Yeni Ruhu (2007)” kitabında betimlediği üzere “Kapitalizm, çöküşünü sürekli müjdeleyen öngörülerin aksine ayakta kalıp imparatorluğunu sürekli genişlettiyse bunun nedeni, makul, hatta arzu edilir bir düzen -sadece olanaklı bir düzen değil, olanaklı düzenlerin en iyisi- olarak görünmesine izin veren, eylemi yönlendirebilen bir dizi temsile ve gerekçelendirmeye sırtını dayamasıdır.” Bu kapsamda dönemler içinde kapitalizmin kendini yenilemesi ve “ruhunu” tazelemesini de esasında sağlayan “Para-Meta-Para” (P-M-P) döngüsünün gerçekleştirebilmiş olmasında saklıdır.
Sosyolog Daniel Bell, 20. Yüzyılın ikinci yarısında Fordizmden esnek birikim rejimine geçişle birlikte kapitalist ekonomik düzenin zorunlulukları ile kültürel alan da teşvik edilen değerler arasında temel bir çelişkinin ortaya çıktığını belirtmişti. Post-Fordist kapitalizm hala rasyonel hesaplamalar, kişinin işine sıkı sıkıya sarılması ve para hırsıyla yönlendirilen çileci disipline sahip özneler gerektirse de Bell kültürel alandaki hazcılığı, tüketimi ve sınırsız bir benliği teşvik ettiğini gözlemliyordu. Öte yandan, Fisher, çağdaş kapitalizmin bireyin kendini gerçekleştirme, ifade etme, hatta haz arayışını etkili şekilde kendi işleyiş tarzı lehine denetim altına alır yorumunu yaparak bugünkü dijital kapitalizmin şifrelerini ortaya koymaktadır.
Dijital kapitalizm bir yandan özgürlüğümüze değer vermemizi vurgularken, diğer yandan mahremiyetimizi feda etmemizi talep ediyor. Toplumsal rıza üretimini, gözetim kapitalizmi olarak da ifade edilen bu süreçte kişisel veriyi ücretsiz teşvik platformlarıyla metalaştırarak sahip olmakta ve her bireyi potansiyel müşteri ve meta olarak yönlendirerek kullanabilmektedir.
“Gözetim Kapitalizmi” adlı eserinde Shoshana Zuboff, karın sırrının sanayi kapitalizmi döneminde artık emeğe el koymaya bağlı olduğunu bugün ise “davranışsal artık değere” el koymaya bağlı olduğunu öne sürmekte. Google ve Amazon gibi şirketler, davranışlarımızı ve verilerimizi toplayıp reklam verenlere satarak benzeri görülmemiş karlar elde ediyorlar. Gözetim kapitalizminin amacı güvenilir, eksiksiz ve kesinlikle arzulanan ticari sonuçlara götüren davranışlar üretmektir ve bunu yapmak için bir dizi dijital “gütme” ve “dürtme” uygulamasına başvurmaktadır. Birçok uzman, veri toplama ve gözetleme teknolojilerinin yeni “tekno” ve “dijital sömürgecilik” biçimlerini ürettiğini öner sürüyorlar ve bunu “yeni petrol” olarak da adlandırmaktalar. “Siber-proleterya”, “prekarya”, “algoritma kimlik” gibi kavramların bugünkü platform kapitalizmi sürecinde esnek, güvencesiz ve geçici statüdeki metalaşan emekçi sınıfın tanımlanmasında kullanılması bu süreçte ortaya çıkıyor.
İşgücünün taşeronlaştırılması, daha yalın ve esnek üretim modellerinin kullanılması, güvenli ve istikrarlı kariyer yollarının kaybedilmesi, sermayenin küreselleşmesinin ortaya çıkardığı artan rekabet; post-modern kapitalizmin şekillenmesindeki önemli karakteristik nitelikleri olarak değerlendirilebilir. Dijital dönemeçte ise tekno-hayırseverlik, gezegeni kurtarmanın yoksulluğu ortadan kaldırmaktan daha öncelikli bir ajanda olması, “çözümcülük” yaklaşımının sorunun kök nedenlerini ıskalayacak biçimde kısa vadeli projeleri yanı sıra inovasyonun demokratikleştirilmesi gibi kavramlar ön plana çıkmaktadır. Google’ın eski tasarım danışmanlarından Joe Toscano, teknoloji sektörünün sahte vaatleri ve yeni bir özgürlük dünyası kurma vaatlerinin suya düşmesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradıktan sonra işinden ayrılmıştı. Sonrasında yayınladığı “İnsanlığı
Otomatikleştirmek” adlı kitabında şöyle yazıyor: “Büyük teknolojinin (GAFAM: Google, Amazon, Facebook, Alphabet, Meta) düşünmenizi istemediği her şeye -bağımlılıkların küresel ölçekte nasıl yerleştirildiğinden başlayıp karların sahte haberlerle nasıl yönlendirildiğine ve dezenformasyona, yapay zekanın nasıl ve neden işleri hayal edilemeyecek bir hızda elinizden alacağına dek uzanan her şeye içeriden birinin bakış açısını yansıtmaktadır. “Geleceğe Hoş geldiniz” ama çok geç kaldınız. Benzer şekilde, Facebook’un kullanıcı artışından sorumlu eski başkan yardımcısı Chamath Palihapitiya, Facebook’un dopamin geri bildirim döngülerini etkinleştiren teknolojiler yaratarak kullanıcı etkinliğini teşvik etme ve böylece sosyal medya teknolojilerini daha bağımlılık yapıcı hale getirme yollarını da açıkça tartışmıştı.
Soğuk Savaş’ın sona ermesini izleyen 1990’lı yıllarda “endişe” kelimesi gençler arasında çokça kullanılan/tartışılan bir kelime değildi. Tam tersi Francis Fukuyama’nın “tarihin sonu teziyle” öngördüğü iyimser bir barışçıl ve istikrarlı geleceğin insanlığı beklediği müjdesini genel hegemonya fikri olarak sunulmaktaydı. Bugün ise hangi ilaçların endişe, kaygı ve gerginliği azaltmaya yardımcı olduğuna dair yoğun tartışma ve yorumlar gençler arasında oldukça yüksek bir noktada.
Gençler, endişeyi kendi nesillerinin tanımlayıcı deneyimsel gerçeklerinden birisi olarak kabul ediyorlar zira artık endişe toplumu içinde yaşamamız normalleşti ve VUCA dünyasının “yeni normali” olarak algılanıyor. Esnek ekonomimizin yarattığı belirsizlik, Richard Sennett’in gözlemlediği üzere, kendilerini “yeni kapitalizmin kültürü” içinde debelenen birçok kişi için kişisel bir kriz yaratmaktadır. “İdeal olmak” adına alışılmadık bir insan türünün tercih edildiği bir dünyada benliğimizi nasıl sürdüreceğimiz ve hayatımızı nasıl şekillendireceğimiz konusunda mücadele etmeye devam ediyoruz.
Yeni kapitalizmin kültürü “kısa vadeye odaklanan”, önceki başarıların yerine gelecekti potansiyeli vurgulayan ve şimdiki zamanda rekabetçi bir dayanak sağlamak için geçmiş deneyimleri terk etmeye istekli bir kişi veya tip arayışındadır. Esnek ekonomide hayatta kalabilmek için kendimizi sürekli olarak yeniden keşfetmeye davet ediliyoruz fakat yine de toplumsal yaşamlarımızda dijital ayak izlerimizi takip eden ve unutmayı reddeden bir iletişimsel altyapıya zincirlenmiş durumdayız ve dijital ayak izlerimizi geçmişin gerçekten de bize her an musallat olabileceği korkusunu aşılıyor. Bize bir yandan teknolojinin bizi özgür kılabileceği söyleniyor ama aynı zamanda mahremiyetimizi ve verilerimizi akıllı telefonlarımıza teslim ediyoruz. Yaratıcılığımızı serbest bırakmaya hatta başkalarına armağan vermeye teşvik ediliyoruz ama cep telefonlarımızın her titreşiminde bizden çok daha fazla güce sahip insanların sonuçta davranışlarımızdan kar etmek üzere bizi denetlemeye çalıştıklarından da şüpheleniyoruz.
Bir ana süreç olarak bakıldığında, gözetim kapitalizmi çağında, dijitalleşmenin tekno-kapitalizm evresine ilerlerken, finans-kapitalizm aşamasından sonraki bir noktada medeniyete ne vadettiği ciddi bir soru işareti. “Anı yaşamanın” geleceksizleştirilen insanlık için bir çarpıcı motto olarak öne sürülmesi genel olarak “anti-depresanlarla olumsuzlukları unutmak” ve “kısa vadeli kazançlar peşinde koşmak” için bir gerekçe gibi sunulması da dramatik bir hal. Dijital kapitalizm, Jathan Sadowski’nin ortaya koyduğu üzere “hayatlarımızı denetlemek” ve “dünyayı ele geçirmek” noktasında tam anlamıyla başarılı olmuş değildir. Dolayısıyla şu anki haliyle, dijital kapitalizm yaşamlarımız üzerinde tam bir hakimiyet sağlayamamıştır.
Burada futbol (VAR uygulaması) ile kitlelere empoze edilen hata yapmayan/adil yapay zekanın “admin” olduğu nakitsiz denetim toplumu ve şirketokrasi hegemonyasında distopik bir yaşam sürmekle; geçmişini hatırlayarak tarihin öznesi olduğundan hareketle kollektif bir bilinç sergileme potansiyeli olan “insan” medeniyetinin arasındaki mücadelenin kazananı, esasında insanlığın geleceğini ve dijital kapitalizmin de ömrünü belirleyecektir.