Nestlé Türkiye’de Yeni Çalışma Dönemi: İnsana Değer, Hayata Değer



Nestlé Türkiye, İstanbul’un iki yakasında açtığı yeni ofisleriyle yalnızca yol süresini kısaltmadı; çalışanlarının hayatla kurduğu ilişkiyi yeniden tasarladı...
Günümüz iş dünyasında çalışan deneyimini dönüştüren en önemli faktörlerden biri, mekânın kendisi. Nestlé Türkiye, “İnsana Değer” yaklaşımını yalnızca söylemde bırakmayarak, İstanbul’un iki yakasında konumlandırdığı yeni ofislerle somut bir adım attı. Maslak Orjin Plaza’daki Nest Avrupa ve Küçükyalı Hilltown’daki Nest Anadolu, yalnızca birer çalışma alanı değil; iş ve yaşam dengesinin yeniden kurulduğu, çalışanların yolculuk sürelerinden sosyal hayatlarına kadar her detayın düşünüldüğü bir dönüşümün sembolü oldu. HRdergi olarak, Nestlé Türkiye CHRO Oktay Cömert ile bu yeni yapılanmanın ardındaki stratejik vizyonu, hibrit çalışmanın kültürel etkilerini ve çalışan deneyiminde yarattığı dönüşümü konuştuk.

İstanbul’un hem Avrupa hem de Anadolu yakasında konumlanan iki yeni ofisle birlikte nasıl bir dönüşüm hedeflediniz? Bu kararın ardındaki stratejik ihtiyaçlar ve çalışan geri bildirimleri nelerdi?

Günümüzde iş temposunun giderek artması, bireylerin aileleriyle geçirdiği zamanı önemli ölçüde azaltıyor. Bu durum, hem zihinsel yükün artmasına hem de iş ve sosyal yaşam dengesinin bozulmasına yol açıyor. Randstad’ın 22 yıldır sürdürdüğü Workmonitor araştırmasının 2025 raporuna göre, küresel iş gücü için iş-yaşam dengesi artık maaştan daha önemli bir öncelik haline geldi(1). Türkiye’de bu dengeye verilen önem, yüzde 90 ile global ortalama olan yüzde 88’in de üzerine çıktı(2).

Çalışanlar değerleriyle örtüşen bir kurum kültürü ve esnek çalışma koşulları talep ediyor. Bu da iş tercihlerinde duygusal ve sosyal uyumun da belirleyici olduğunu gösteriyor. Nestlé’de önceliğimiz daima “İnsana Değer” oldu. Tüm faaliyetlerimizi “Ortak Değer Yaratma” yaklaşımıyla şekillendiriyor, bu anlayışı öncelikle ekiplerimiz ve çalışma ortamlarımızda hayata geçiriyoruz. Bu vizyon doğrultusunda, yeni merkez ofisimiz Nest Avrupa’yı Maslak Orjin Plaza’da, uydu ofisimiz Nest Anadolu’yu ise Küçükyalı Hilltown’da açtık. Ofisleri stratejik olarak iki yakaya konumlandırmak, sadece yol süresini kısaltmak değil çalışanların hayatla kurduğu ilişkiyi yeniden tasarlamak anlamına geliyor. Bunu, Nestlé’nin ‘insana değer’ felsefesini davranışa dönüştürmenin somut bir adımı olarak görüyoruz. Stratejik konumları sayesinde ekip arkadaşlarımızın günlük ofis yolculuk süresi ortalama üç saat kısaldı. Her iki ofis de farklı toplu taşıma seçeneklerine yürüme mesafesinde yer alıyor.

Ayrıca restoran, spor salonu gibi sosyal alanların hemen yanı başında konumlanmaları, çalışanlarımızın sosyal yaşamını da destekliyor. Yeni ofislerimize entegre ettiğimiz deneyim alanları, masaüstü şarj sistemleri, dijital rezervasyon uygulamaları ve özgür çalışma alanı tercihleri; farklı ekiplerin bir arada, daha etkileşimli bir şekilde çalışmasına olanak tanıyor. Zaman tasarrufu, esnek çalışma alanları ve zengin sosyal olanaklarla, ekiplerimizin iş ve özel yaşam dengesini en iyi şekilde kurmalarını destekliyoruz.

Hibrit ve esnek çalışma modeli Nestlé kültüründe nasıl bir yer edindi? Ofisten ve uzaktan çalışanlar arasında dengeyi kurmak, eşitlik hissini ve bağlılığı korumak adına ne tür uygulamalar hayata geçirildi?

Türkiye’de çalışan devir hızı artış göstermeye devam ediyor. Dr. Bertan Kaya’nın Çalışan Devir Hızına Dikkat makalesinde belirttiği gibi 2022 yılında yüzde 18 olan oran, 2023’te yüzde 22’ye, 2025’te ise yüzde 25’e yükseldi. Bu tablo, çalışan bağlılığını artırmak için kurumların ekiplerini daha yakından dinlemesi gerektiğine işaret ediyor.

Nestlé Türkiye olarak biz de her bir çalışanımızın yaşamına anlamlı bir katkı sunmayı hedefliyoruz. Bu doğrultuda, iş süreçlerini daha verimli hale getiri- yor, özgür ve esnek bir çalışma ortamı oluşturuyoruz. Bir Nestlé Türkiye geleneği haline gelen esnek çalışma modelimizi yeni ofis yapılanmamıza da entegre ettik. Hem ofisten hem de evden çalışmaya olanak tanıyan hibrit yapımız sayesinde ekiplerimiz iş ve sosyal yaşam dengesini kolaylıkla kurabiliyor. Ayrıca, temmuz ve ağustos aylarında çalışanlarımıza tamamen uzaktan çalışma imkânı sunuyoruz.

Yıl boyunca cuma günleri uzaktan çalışıyor, haziran, temmuz ve ağustos aylarında ise bilgisayarları 14.00’te kapatıyor, hafta sonuna erken başlıyoruz.

Tüm bu olanaklar sayesinde, ekip arkadaşlarımız hem uzaktan hem de ofisten çalışmayı kendi ihtiyaçlarına göre dengeleyebiliyor. Esneklik, herkesin aynı hakka sahip olmasından çok, kendisine en verimli koşulu yaratabilmesi demek.Bu da kurumsal adaletin önemli bir boyutudur.
Ekip arkadaşlarımızın nasıl çalışacaklarına dair söz sahibi olmaları, motivasyon ve verimliliği yükseltirken “Ortak Değer Yaratma” anlayışımız doğrultusundaki hedeflerimize çok daha güçlü bir şekilde odaklanmamızı sağlıyor.


Yeni ofislerin sürdürülebilir yapıları çevreye duyarlılık kadar çalışan deneyimini de nasıl dönüştürüyor? Elektrikli araç şarj istasyonları, masaüstü şarj teknolojileri gibi yeniliklerin günlük yaşama katkısını nasıl gözlemliyorsunuz?


Aldığımız tüm kararların merkezinde çalışanlarımızın potansiyelini ortaya çıkaran; iyi olma hallerini ve verimliliklerini destekleyen bir çalışma düzeni oluşturma hedefi yer alıyor. Yeni ofislerimizi, ekip arkadaşlarımızın günlük iş akışındaki ihtiyaç ve beklentilerine göre tasarladık.

Masaüstü şarj teknolojileri sayesinde “şarjım bitiyor” endişesini ortadan kaldırıyor, yoğun ve bol toplantılı günlerde kesintisiz bir çalışma deneyimi sunuyoruz. Nestlé Türkiye’ye özel elektrikli araç şarj istasyonlarımız ise sürdürülebilir ulaşımı desteklerken, özellikle elektrikli araç kullanan ekip arkadaşlarımız için ofisten çalışmayı çok daha cazip hale getiriyor. Teknolojiye yaptığımız bu yatırımlarla akıcı, yenilikçi ve çalışan odaklı bir iş ortamı inşa ediyoruz.

Ofis tasarımında “ev gibi hissettiren” modern ve esnek alanlar oluşturmak nasıl bir mimari ve kültürel yaklaşımın ürünüydü? Bu mekânların verimlilik, motivasyon ve yaratıcılık üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

“Ev gibi hissettiren” demek bizim için estetik ya da dekor meselesinin ötesinde davranışsal güvenlik meselesi. İnsanların kendilerini rahat hissettiği, fikirlerini saklamadan paylaşabildiği bir ortam, kurum kültürünün en güçlü altyapısıdır. Yeni ofislerimizle, çalışanlarımızın kendilerini daha rahat ve iyi hissedecekleri bir çalışma ortamı yaratmayı hedefledik. Yüzü geleceğe dönük, ekip ruhunu güçlendiren ve verimliliği destekleyen bir ofis düzenine odaklandık.

Tasarladığımız çalışma alanları; birbirimizden ilham aldığımız, birlikte üretmenin değerini artıran, iyi olma halini önceleyen bir kültürün temelini oluşturuyor. Yan masadan fikir alan, kahve sırasında yeni bir proje başlatan bir kültür istiyorsak, bu ev hali bizim en önemli müttefikimiz. Ofislerimize dahil ettiğimiz deneyim alanları sayesinde ekip arkadaşlarımız günün temposunda kısa molalar vererek sosyal bağlarını güçlendirebiliyor.

Dijital rezervasyon sistemlerimizle çalışma saatlerinin ve alanlarının kişiselleştirilebilmesi, esneklik sağlarken; farklı ekiplerin aynı ortamda bir araya gelebilmesi, ekip çalışması kültürünü daha da zenginleştiriyor. Bu etkileşim, fikirlerin özgürce paylaşılmasını ve iş birimleri arası sinerjinin artmasını sağlıyor. Bu dönüşümün olumlu etkilerini ise çok kısa sürede görmeye başladık. Ofislerimizde “yuva” hissini de koruyoruz. Her perşembe günü patili dostlarımızı misafir ettiğimiz uygulamamız, çalışan mutluluğunu ve motivasyonunu gözle görülür biçimde artırıyor.

Yeni ofislerde yöneticilerle aynı fiziksel ortamda çalışmanın iletişim ve liderlik kültürüne etkisi nasıl oldu? Hiyerarşik sınırları aşan, daha yatay ve etkileşimli bir yapı mı oluştu?

Yeni ofislerimizde, tüm kademeleri kapsayan açık ofis düzenini sürdürü- yoruz. Böylece ekip arkadaşlarımız ve yöneticiler aynı çalışma alanını paylaşarak, daha şeffaf ve etkileşimli bir iş ortamı oluşturuyor. Aynı ortamda çalışmak, ekiplerin yöneticilerin karar alma süreçlerine doğrudan tanıklık etmesini sağlarken, uçtan uca bir gelişim alanı yaratıyor. Paylaşılan çalışma alanı saye- sinde karar alma süreçleri hız kazanırken; güven, iletişim ve karşılıklı anlayış daha da derinleşiyor.

Bu yapının en önemli çıktılarından biri ise operasyonel verimliliğin gözle görülür şekilde artması. Ortak alanlar, geleneksel çalışma ortamının ötesinde, liderlik davranışlarının güçlendiği bir kültürü besliyor. Yöneticiler, daha çok birer düşünce koçu gibi hareket ediyor; çalışanlar ise fikirlerini özgürce ifade edebildikleri, desteklendiklerini hissettikleri bir ortamda karar alma sorumluluğunu üstlenebiliyor. Bu düzen, kültürel şeffaflığı standart haline getirdi. Bu dönüşümle birlikte uygulamalı koçluk süreçleri doğal akış içinde ilerler hale geldi. Geribildirim, artık randevu alınarak yapılan kapalı görüşmelerden çıkıp, günlük işleyişin bir parçası oldu.

Ofiste iş arkadaşıyla yapılan kısa bir sohbet, çoğu zaman planlı bir toplantıdan çok daha etkili sonuçlar doğurabiliyor. Kısacası yeni çalışma düzenimizin kurumsal ilişkileri ve liderlik anlayışını dönüştürdüğünü söyleyebilirim.

Teras, sosyal alanlar, spor salonları ve kiralanabilir etkinlik salonları gibi olanakların çalışan bağlılığı ve kurum içi etkileşim üzerindeki katkılarını nasıl gözlemliyorsunuz? Bu fiziksel olanaklar iş-yaşam dengesine nasıl hizmet ediyor?

Teraslar, mola alanları, deneyim noktaları, ofislerin restoran, spor salonu gibi sosyal alanlara yakınlığı çalışanların iş ve yaşam dengelerini daha kolay kurmalarına yardımcı oluyor. Teras ve sosyal alanlar, kısa bir molaya ihtiyaç duyan ekipler için doğal bir vakit geçirme noktası sunuyor. Burada yapılan sohbetler, fikir alışverişleri ve konuşmalar çalışanlar arasındaki bağların güçlenmesini sağlayarak şirket içi aidiyetin de artmasını mümkün kılıyor. Böylelikle stres yönetimi çok daha kolay hale geliyor; koridorlar veya kahve makinelerinin önünde yapılan kısa sohbetler yerine, paylaşılan deneyimler çalışan bağlılığını olumlu yönde etkiliyor.

Çalışanlar bu sayede öğle aralarında veya mesai sonrasında yolda fazla zaman kaybetmeden ihtiyaç duydukları rahatlama ve sosyalleşme fırsatını deneyimleyebiliyor. Ofislerin stratejik konumları dolayısıyla sunulan bu imkanlar yalnızca çalışan motivasyonunu artırmıyor, iş ve yaşam dengesinin çok daha sağlam şekilde kurulmasına olanak tanıyor.

Yeni ofis düzeninin ardından çalışan memnuniyeti ve bağlılığı gibi alanlarda ölçümleme yaptınız mı? İlk izlenimler, öne çıkan geri bildirimler ve sonraki adımlarınız neler olacak?

Açık ofis düzeninde çalışanlarımızla bir arada olduğumuz için geribildirim süreçlerimiz çok daha doğal bir akışta gerçekleşiyor. Her iki yakada açtığımız yeni ofislerimizle birlikte tüm çalışanlarımızdan olumlu dönüşler alıyoruz. Bu da “İnsana Değer” anlayışıyla hareket eden bir organizasyon olarak hem gururlandırıyor hem de çalışmalarımızın üstüne koymamız konusunda bizlere ilham oluyor. Yalnızca bir çalışma alanından ibaret olmayan yeni ofislerimiz birlikte geliştiğimiz, birbirimize destek olduğumuz, hedeflerimize ulaşmak için öğren- meye devam ettiğimiz “yuvalarımız”.

Bizim için en değerli metrik, yeni ofis düzeninin yalnızca memnuniyet değil, kültürel davranış setlerini ne kadar hızla yaygınlaştırdığıdır. Kültürel dönüşüm yolculuğumuzda attığımız bu adımlarla birlikte çalışanlarımızın ofiste çalışma tercihlerinde büyük bir artış gözlemledik.

Yeni ofislerimize geçtiğimiz andan itibaren ofise gelmek isteyenlerin sayısında üç kat artış yaşandı. Eski ofisimizde de uyguladığımız temmuz ve ağustos aylarında tamamen uzaktan çalışma dönemine kıyasla yeni ofislerimizde yaz aylarında ofisten çalışmayı tercih eden ekiplerin oranındaki belirgin yükseliş çalışan deneyimi alanında yarattığımız olumlu etkinin güçlü bir göstergesi. “İyi Beslen, İyi Yaşa” felsefemiz kapsamında kurulduğumuz günden bu yana iyilik için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Önümüzdeki dönemde de “Burası Yuvamız” dediğimiz ülkemize değer katmaya, çalışan dostu uygulamalarımız ile ekiplerimizin bağlarını güçlendirmeye devam edeceğiz.

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)