Finans İK'yı neden önemsiyor?

Avrupa Muhasebe Modernizasyon Talimatı, ABD Menkul Değerler Mübadele Komisyonu ya da İskoçya Sertifikalı Muhasebeciler Enstitüsü… Herhalde pek az İK profesyoneli bu kuruluşların yayınladığı genelge ve önerileri takip ediyordur. Oysa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) de belirttiği gibi tüm dünyadaki finans ve muhasebe profesyonelleri aynı soruya odaklanıyor: Muhasebe iflas mı etti?

Gözler İK’da…

Peki, muhasebenin iflasından kim sorumlu? Herhalde bu konudaki en büyük suçluların başında İK geliyor. Bir şirketin sahip olduğu değerlerin büyük bölümü bilançolarda bulunamıyor; bunlara makine maliyetlerinde ya da bina fiyatlarında da rastlanmıyor: Bir şirketin yarattığı asıl değer insan sermayesinden kaynaklanıyor. Muhasebeciler, finans profesyonelleri ve hatta ABD Merkez Bankası’ndaki ekonomistler bile insan sermayesi gibi somut olmayan varlıkların yatırımcılar nezdinde görünmez olduğundan endişe ediyor.

Tekrar OECD’nin ifadelerine dönersek, muhasebe aslında iflas etmedi. Sadece tamamlanmadı. Muhasebe (usandırıcı olmakla birlikte) gerçekten de muhteşem bir icattır. Organizasyonların etkinliklerinin birçok yönüne ilişkin raporlama konusunda da etkileyici bir iş yapar. Bununla birlikte, insan sermayesi konusunda yaşananları tam olarak kavrayamaz. Yatırımcıların ve Yönetim Kurulu’nun istediği ise; finansın da ötesine geçerek şirketi başarılı kılan insan yönetimi uygulamalarıyla da ilgilenen tamamlayıcı bir rapordur.

Bu, İK için ne anlama geliyor? Günümüzde Finans Direktörleri ve yatırımcı ilişkileri departmanı yıllık faaliyet raporlarında insan sermayesi konusunda zekice bilgiler verebilmeleri için yoğun bir baskı altında. Pek çok İK profesyoneli de bunun yaşandığının henüz farkında değil. Baskı var, ama henüz köprüleri yıkacak kadar değil…

Endişelenme zamanı geldi

ABD’deki Fortune 100 şirketlerini incelediğimde, İK ile ilgili raporların geçen yıla kıyasla çok da gelişme göstermediğini fark ediyorum. İnsan sermayesiyle adamakıllı ilgileniyor gibi görünen birkaç şirket var (en iyi ikisi GE ve IBM), ama onlar da istisna. Oysa İK’dan sorumlu Başkan Yardımcılarının endişelenme zamanı geldi: Finans Direktörü yarın öbür gün bir karar verip, “Bununla ilgili rapor hazırlamamız gerekiyor, ama bugüne kadar kendi İK departmanımdan anlamlı hiçbir şey alamadım. Bu konunun farkında değilmiş gibi görünüyorlar. Bir danışman çağıralım” diyebilir. Finans Direktörü ve CEO insan sermayesini nasıl yönetmeleri gerektiğine karar verirken, İK bir anda kendisini konunun dışarıda kalmış durumda bulabilir.

İK profesyonellerinin Alman Muhasebe Standartları 15 gibi bunaltıcı dokümanları okumalarını beklemiyorum elbette. Buna gerek de yok. Farklı muhasebe organları tarafından yayınlanan birbirine benzemeyen onlarca yorum, öneri ve genelge bulunsa da hepsinin hemfikir olduğu tek bir temel fikir var: Muhasebe organlarının, finansal düzenleyicilerin ve yatırımcıların istediği; insan sermayesinin şirkete etkisini anlamalarına yardımcı olacak kullanabilir bilgilerin kendilerine sunulması…

Örneğin şirket, stratejik bir değişiklik nedeniyle eğitime büyük yatırımlar yapıyorsa lütfen bunu onlara söyleyin, yoksa bu onlara sadece ani bir maliyet artışı gibi görünüyor ve şirketin geleceğinin tehlikede olduğundan endişe etmeye başlıyorlar. Üstelik muhasebeciler ve finans profesyonelleri insan sermayesi hakkında ne soracaklarını da bilmediği için, onların “rehberi” belirsizlik oluyor. İK’dan sorumlu Başkan Yardımcısı, biraz da bu nedenle insan sermayesinin raporlanmasına liderlik etme sorumluluğunu Finans Direktörü’ne bırakmamalı. Sözün kısası, finans dünyası İK’ya şunu soruyor: “Bize bilmemiz gerekenleri anlatın…”

İK işin başında, Yönetim Kurulu ve yatırımcılar için uygun bilgilerle dolu küçük raporlar sunmalı. CEO bunları yayınlamaya hazır olmayabilir, ama onun da somut bir şeyler görmeye ihtiyacı olduğunu unutmamak gerekir. Eğer İK’dan sorumlu Başkan Yardımcıları yaşamlarını, muhasebe aydın sınıfının literatürünü gözden geçirmeye harcarsa bunun üzerinde çalışmaya başlamış da olur.

Bununla birlikte somut olmayan varlıklarla ilgili bilgilerin daha fazla paylaşılmasına yönelik baskı, genel olarak hala radarın altında gerçekleşiyor. İK departmanının proaktif bir yaklaşım sergilemesinin zamanı artık geldi.

Peki bundan ne kazanılacak? Her şeyden önce, İK hiçbir girişimde bulunmadığı için Finans Direktörü’nün ipleri ele almaya karar vereceğine yönelik senaryo geçerliliğini yitirecek. Daha olumlu bir açıdan bakarsak, İK organizasyonda yepyeni bir seviyeye ulaşacak. Küresel ekonomide servet yaratmak için insan sermayesinin oynadığı baskın rolü yansıtan bir seviyeye…

David Creelman

David Creelman, insan sermayesi yönetimi konusunda makale, yorum ve araştırmalar sunan Creelman Research şirketinin CEO’sudur. Zamanının büyük bölümünü; organizasyonların insan sermayesini raporlayabilmesine yardımcı olmaya ayıran Creelman; ABD, Japonya, Kanada ve Çin’de çok sayıda akademisyen, danışman ve İK hizmet sağlayıcı ile çalışmaktadır.

Yazara dcreelman@creelmanresearch.com adresinden ulaşılabilir
.

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)