Ekonomi nihayet yola girdi
Günümüzde iş dünyası sık sık ekonomik teorilere gönderme yaptığı için İK profesyonellerinin de ekonomiden az da olsa anlaması gerekiyor. İş adamları her zaman arz, talep ve etkili piyasalardan söz ediyor. Üniversitede işletme programlarına katılan kişiler ekonomi dersleri de almıştır. Buradaki sorun, hepimizin öğrendiği neoklasik ekonominin hiçbir işe yaramamasıdır.
Eğer bilim alanında eğitim gördüyseniz, ekonomistlerin nasıl bu kadar kendinden emin göründüğü karşısında (uzun süredir) şaşkınlık duyuyor olmalısınız. Burada deneyler yoktur, ampirik veriler seyrektir ve tahminlere sık sık rastlanır. (İnsanlar sadece kendi çıkarları için motive olur, gibi…) Neoklasik ekonomi, ağırlıklı olarak teorilere dayanır ve üst kademelerde karmaşık matematiğe de rastlanır. Gerçek dünyayla bağlantısını kurmak zordur. Hatta durum o kadar berbattır ki, Sorbonne’daki ekonomi öğrencileri kendilerine “anlamlı” bir şeyler öğretilmesi konusunda bir dönem protestolar yapmıştır.
Bununla birlikte, neoklasik ekonomi konusunda bu saydıklarımızın işin kolay kısmı, asıl zorlu kısmın ise bir değişim süreciyle birlikte gelmek üzere olduğunu anımsatalım. Neyse ki McKinsey danışmanlarından Eric Beinhocker, ekonominin yeni temellerine ilişkin kalın, zekice yazılmış ve kolay okunabilir bir kitap yazdı: “The Origin of Wealth: Evolution, Complexity and the Radical Remaking of Economics” (Servetin Kaynağı: Evrim, Karmaşa ve Ekonominin Radikal Yeniden Yapımı)
Okulda bizlere öğretilen ekonomi ile yeni ekonomi arasında temel bir fark var: Okulda her şeyin bir denge içinde hareket ettiği öğretilirdi. Talep ve arz olası en etkili biçimde dengeleniyordu. Yeni ekonomi teorisi ile ekonomiyi “karmaşık uyarlanabilir bir sistem” olarak görüyor. İş dünyası yeni stratejiler dener, yeni teknolojiler icat ederken ekonomi de sonsuz bir evrimden geçiyor.
Ekosistem örneği
“Karmaşık uyarlanabilir sistem” kulağa biraz garip gelse de, aslında çok spesifik bir konuya gönderme yapıyor. En önemli karmaşık uyarlanabilir sistem ekosistem… Ekosistemde, birbiriyle karmaşık yollardan etkileşime giren pek çok bileşen bulunuyor: Canlılar birbirine uyum sağlayarak zamanla evrim geçiriyor.
Ekonomi de böyle… Bilim adamları karmaşık uyarlanabilir sistemi araştırmak için bilgisayar modelleri geliştirdi ve bu sistemlerin işleyişine ilişkin bazı ilginç verilere ulaştı. Bu sayede ekonominin işleyişi konusunda da fikir sahibi oldular.
Bildikleri şeylerden biri; bu sistemlerinin her birinin kendi dinamiği olduğuydu. Üstelik belli bir dış etken olmadan istikrardan dramatik sıçramalara ya da inişlere yönelebiliyorlardı. Örneğin 1997’deki Asya mali krizinin belli bir nedeni yoktu; ekonomiler karmaşık dinamik sistemler olduğu için istikrarsızlık yaşanmıştı. Kriz (ki neoklasik ekonomi ile açıklamak mümkün değildi) yeni ekonomi tarafından beklenen normal bir davranıştı.
Bir kere işe yarayan,
bir sonraki seferde işe yaramayabilir
Araştırmalar ayrıca, bu konuda işe yarayabilen tek bir strateji hatta sürdürülebilir bir rekabet avantajı bile bulunmadığını ortaya koyuyor. Teknoloji ve stratejiler değiştikçe, bir zamanlar kazandıran bir strateji, anında kaybetmenize neden olabiliyor. Tersi şekilde, yıllarca başarısız olan bir strateji aniden büyük bir kazanım haline gelebiliyor.
Beinhocker teknolojiyi bölümlere ayırıyor; daha iyi bir motor üretmek fiziksel teknolojiye girerken, bir departman ya da toplantı yönetmek sosyal teknoloji sınıfı içinde yer alıyor. Fiziksel teknolojiler daha sık dikkat çekerken, sosyal teknolojiler iş dünyasında daha önemli hale geliyor. Bir şirketteki binlerce çalışanı adanmış ve yenilikçi hale getiren fiziksel değil sosyal teknolojiler…
İK’ya etkisi…
Ve bu bizi İK dünyasına getiriyor. İK’nın günlük işi, temel olarak şirketin işler kalmasını sağlamaktır. İşe alınacak, ücret alacak çalışanlar, verilecek eğitimler vardır. Bununla birlikte, İK’nın rolünün sadece bu hizmetleri vermekle ilgili olduğuna inanmıyorum. İK, sosyal teknolojiyi iş ortamına taşıyan bir fonksiyondur. Tıpkı BT’nin bilgi teknolojisini taşıdığı gibi…
Sosyal teknolojiler, etkili çalışmak için kişileri bir araya getirmenin en iyi yollarını bulmakla ilgilidir. Burada işe alım ve ücretlendirme gibi klasik unsurların yanı sıra; iş ortamının tasarımı, stres azatlımı ve bilgi paylaşımı gibi konular da yer alır. BT’nin geleneksel teknolojilere bağlı kalmaması gerektiği gibi, İK’nın da geleneksel hizmetlere takılıp kalması yanlıştır. İK, organizasyona yardım eden tüm sosyal teknolojileri anlamaya zaman ayırmalıdır.
Beinhocker’ın 500 sayfalık kitabını bu kısa makalede özetlemeye çalışmıyorum elbette ama kitabı şunları söylemek için referans alıyorum: Artık 19’uncu yüzyılın neoklasik ekonomisini bir yana bırakarak, 21’inci yüzyılın yeni ekonomisini öğrenmenin zamanı geldi.
David Creelman
David Creelman, insan sermayesi yönetimi konusunda makale, yorum ve araştırmalar sunan Creelman Research şirketinin CEO’sudur. Creelman; ABD, Japonya, Kanada ve Çin’de çok sayıda akademisyen, danışman ve İK hizmet sağlayıcı ile çalışmaktadır.
Yazara creelmanresearch@canada.com adresinden ulaşılabilir.