Eğitimlere en sıkı eleştiri: Kalıcı değişimi neden getiremiyor?


İnsan Kaynakları departmanları tarafından düzenlenen eğitimlere yönelik olarak getirilen
eleştirilerin arasında belki de en sık rastlananı “kalıcı değişimi” beraberinde getirememesidir.
Çalışanları bir “ekip çalışması” eğitimine gönderdiğinizi düşünün.
Genellikle eğitim sırasında beraber harika zaman geçiren çalışanlar ertesi gün ofise geldiklerinde
bireysel ve ekip ruhundan uzak davranışlar sergilemeye kaldıkları yerden devam ederler.

Benzer şekilde bir bilgisayar eğitimine (Örn, Microsoft Excel ile ilgili) katılan çalışanlar eğitimden geldikten sonra her şeyi anladıklarını söyleseler de aradan bir ay geçtikten sonra size gelip “Bilgilerin nasıl sınıflandırıldığını unuttum!” diye yakınabilirler.

Tüm bunlar eğitimlere getirilen eleştirilerin birçoğunda doğruluk payı olduğunu gösteriyor. Oysa eğitimlerin etkinliği konusunda yaşanan sorunların temelinde sıklıkla yapısal tasarımlardaki yetersizlikler yatıyor.

Eğitimlerden beklenen verimin alınamamasının bir diğer nedeni de sorunların eğitimle çözülmesinin mümkün olmadığı durumlarda bile kullanılmaya çalışılıyor olması… Örneğin iyi bir ekip çalışması; başarılı bir ekip çalışması eğitimine sahip olmaktan öte, iyi yöneticilere ve ödüllendirme sistemlerine sahip olmakla ilgili bir konudur.

Aynı şeyleri iş dünyasına yönelik hazırlanan kitaplar ile ilgili de söylemek mümkün… Yöneticiler bir kitap okur; onu sahiden ilginç de bulabilir. Fakat iş kitapta yazılanları görev başında uygulamaya gelince hiç kimse davranışlarda bir değişiklik göremez. Peki, bu durum söz konusu bu kitabın “kötü” ya da “yararsız” olduğu anlamına mı geliyor?

Bu soru üzerinde etraflıca düşünmek için kendinize biraz zaman ayırın. Kabul edelim ki sadece okunan bir kitap ile gözle görülür bir davranış değişikliği elde etmek çok da mümkün değildir. Gözle görülür bir değişiklik olmaması hiç bir şey olmadığı anlamına mı geliyor?

Belki bazılarınız Kenny Moore’un adını duymuştur. Eski bir rahip olan Kenny bugünlerde Keyspan Energy’de İnsan Kaynakları üzerine çalışıyor. Bunun yanı sıra organizasyon için hayata geçirdiği alışılmışın dışında aktiviteleri kaleme alıyor. Bu yazılarından bir tanesinde Kenny çalışanlarının başarılarını takdir etmek için “Dinozor Barney” kartlarından faydalandığını anlatıyor.

Bir diğerinde ise aralarındaki anlaşmazlığa bir türlü son veremediği iki yöneticiyi bir araya getirerek, horoskop haritalarını çıkardığını ve aralarındaki uyuşmazlığın temel nedeninin yıldızlarından kaynaklandığını anlattığını söylüyor.

Kenny’nin organizasyonunda bu tarz “ilginç” uygulamalar tebessüm –hatta belki kahkaha- ile karşılansa da kuşkusuz bir Fortune 500 şirketi için hayata geçirilmesi imkânsız uygulamalar olarak kalmaya devam edecekler. Peki, bu gerçek, Kenny’nin yazdıklarını yararsız mı kılıyor? Bence bu sorunun yanıtı: “Kesinlikle hayır!”

Kenny’nin kaleme aldığı yazılarda asıl yapmayı amaçladığı, okuyucularına (iş hayatında bile olsa) yaşamın insani ve ruhsal taraflarını göz ardı edilmemesi gerektiğini anımsatmaktı. Kenny’nin fikirlerini gerçekten özümseyen insanlar kuşkusuz hayatı “çözülmesi gereken bir problem” olarak algılamaktan vazgeçecek, karşı tarafı biraz daha fazla dinlemeye, sabırlı olmaya, kimi zaman hayatın trajik tarafları da olabileceğini olgunlukla kabul etmeye başlayacaklardır.

İyi bir kitap, size sadece spesifik bir beceri öğretmek ya da spesifik bir davranışı değiştirmek zorunda değildir. Belli bir konu hakkındaki bakış açınızı değiştiren bir kitap da başarılı bir kitaptır.

Aldığımız birçok önemli karar bilinçaltımızda yer alan bir takım doğru ve yanlışlar tarafından yönetiliyor. Bir sorunun nasıl çözüleceğine karar vermeden önce bilinç seviyesinin altında bir mekanizma neyin bir problem olduğuna neyin olmadığına karar vermemizi sağlıyor. Bu sorunun alternatif çözümleri ve alınabilecek aksiyonlar arasından bir tanesini seçmeden önce ise yine bilinçaltımız etkili oluyor. İşte kitaplar bu bilinç düzeyinin işleyişini değiştiriyor. Eğitimler de aynı şekilde…

Geçmiş dönemde Shell’de üst düzey yöneticilik görevinde bulunmuş olan Arie de Geus,
kaleme aldığı The Living Company (Yaşayan Şirket) adlı kitabında bundan kırk yıl önce
Alman psikolog William Stern’in bir kitabını okuduğundan bahsediyor:
“Bu kitap sayesinde aldığım herhangi bir spesifik kararı gösteremem belki ama,
o kitap aldığım her kararın hatta yaptığım her hareketin rengini değiştirdi” diyor Arie de Geus.

Öğrenme her zaman açık ve ölçülebilir olmak zorunda değildir. Eğer çalışanların eğitim deneyimleri ile çalışma hayatları boyunca aldıkları kararların her aşamasına renk kattıklarını sağlayabiliyorsak işte o zaman İK olarak faydalı bir iş yapmış sayılırız. Bir gün biri gelir de, eğitimlerin işe yaramadığını söylerse onu ciddiye alın. Fakat gözlemlenebilir davranışlardaki değişikliklerin sadece eğitimlerin etkililiğine bağlı olmadığını da asla unutmayın.

David Creelman 

David Creelman, insan sermayesi yönetimi konusunda makale, yorum ve araştırmalar sunan Creelman Research şirketinin CEO’sudur. Zamanının büyük bölümünü; organizasyonların insan sermayesini raporlayabilmesine yardımcı olmaya ayıran Creelman; ABD, Japonya, Kanada ve Çin’de çok sayıda akademisyen, danışman ve İK hizmet sağlayıcı ile çalışmaktadır. Yazara dcreelman@creelmanresearch.com adresinden ulaşılabilir.

 

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)