Çin Mutfağı...


Gerçekten her şeyin kendi mantığı var. Bu mutfağın mantığında da bence “nüfus” yatıyor. Bu kadar çok insanın doyması bir mesele. Buna yetişmek için çabuk ve ucuz olmak gerekir. Onun için “wok” (büyük tava) doğmuş, çabuk yetişen soya bol kullanılıyor, pişme süreleri çok kısa. Aynı zorunluluk, Batı’nın koşullarında başka bir mantıkla avantaja dönüşüyor: ilginç, farklı, sağlıklı, hızlı ve ucuz. Bu nedenle, Çin Lokantaları Amerika’da “fast food”un rakibidir. Bilim kurgu filmlerinin o hep birbirine benzeyen iç karartıcı sahnelerini hatırlayın. 2025’in sahipsiz Amerika sokaklarında insanlar Çin yemeği yerler. Israrla bu sahnelerin kullanılması sebepsiz olamaz. Demek ki bu lezzet, hem bir ihtiyacı karşılıyor, hem de insanların onda bulduğu bir şey var. O zaman bu mantığın Türkiye’de ne hale geldiğine bakalım. 15 20 yıl önce İstanbul’da ve Ankara’da bir iki tane Çin Lokantası herhalde uzaylı gibi algılanıyordu. O günlerde aslında yaşamımızda yoktular. Sonra kapalılığımızı biraz zorladığımız 1990 başlarında onlara yeni bir işlev yükledik; “bilen bilir, giden gider”. Bu kadar özel kulüp havasına sokunca, işlevini saptırmış olduk. Sınırlı bir çevrenin tekelinde olunca, o “bilen”lerin de zevk sahibi ve açık fikirli olması gerekince, kaçınılmaz olarak üst gelir grubunun bir fantezisi haline geldi. Bugün var olan Çin lokantalarımızın pahalı fiyatlarının açıklaması budur. Gelelim son bir iki yılın trendine. Yaşam tarzları olarak çok hızlı bir evrimin içindeyiz. Bundan Çin lokantaları da payını aldı. Sayıları çoğalıyor ve işin ilginci ucuzluyorlar! Yaşamımıza yeni yeni bu kadar girmeye başlamaları ve sıradanlaşmaları, bence globalleşmemizin küçük bir ipucudur. Uzak olmayan bir gelecekte sokakta (alışveriş merkezlerinde değil) Çin yemeği büfeleri görmeye başlarsanız, en azından biçimsel olarak bir Dünya standardını daha yakaladığımızı düşünebilirsiniz.

Çin mutfağına yeni başlayanlar için önerimiz var. Önce acemilik döneminizi atlatmanız gerekir. Bu aşamada kendinize yapabileceğiniz iki iyilik var: birkaç deneme yapacağınız bir geçiş süreci öngörmek ve bu dönemde türünün kötü örnekleriyle karşılaşmamayı garanti altına almak. Bu tanıma uyan bir yer var: Akmerkez ve Carousel’deki Fan Fang. Burası, iyi bir müteşebbislik örneği, bir tür Çin yemekleri okulu ve bize yeni bir anlayışın ilk örneği. Fan Fang, gerekli üç şeyi biraraya getirmiş: kalite standardı, tatların aslına uygunluğu ve elde etme kolaylığı.

Müteşebbis diyorum, çünkü Türkiye gibi Dünya’yı şaşırtan sürpriz sonuçlarla karşılaşılan bir ülkede beklenenin dışında bir şey yapıyorlar. Herkesin ulaşabileceği biçimde, alışmadığımız bir tarzı yaşamımıza sokmaya çalışıyorlar. Okul diyorum, zira herşeyiyle yabancı olan bir mutfağı anlaşılabilir kılıyorlar. Keşfetmenizi kolaylaştıracak bir ortam yaratmışlar, size sadece cesaret etmek ve anlamayı istemek kalıyor. Yeni anlayış diyorum, çünkü ne geçmişteki gibi ulaşılmaz, ne de tehlikeli derecede ayağa düşmüş. Kaliteli ve temel olan bir lezzeti ayak üstü yeme şansı veriyor.

İlk gidişinizde, yemeğinizin hazırlanmasını beklerken masalardaki Amerikan servisin üzerindeki açıklamayı okuyun. Boş reklam sözcükleri değil. Çin yemeğinin, coğrafi şartlarla bölgelere göre nasıl değişiklik gösterdiğini anlatıyor. Baharatın kuzeyde güneyden daha çok kullanıldığını, doğuda Shanghai bölgesinde deniz ürünlerinin bulunduğunu, batıda kırmızı biber, sarımsak ve zencefilin sevildiğini, malzemeyi tavaya atmanın bile yiyeceğe saygı gösteren bir usulü olduğunu bilmek ilginç değil mi? Çok sevimli bir mönüsü var. İçinden özellikle yemek tavsiye etmeyeceğim. Keşfetmenin tadını çıkarın. Bir şey daha; çubukla yemeyi başarmalısınız. Bir şeyi yaptınız mı tam olmalı. Kim bilir, severseniz, bilinçli bir müşteri olarak, ileride lüks bir Çin lokantasında güzel bir akşam yemeğinin tadını daha çok çıkarırsınız.

İyi denemeler.

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)