“Çeşitlilik, Sürdürülebilirlik ve Sahada Kazanmak: Barilla’nın öncelikleri...”
Bundan tam 138 yıl önce, 1877 yılında kurulan Barilla’nın yakaladığı sürdürülebilir başarı, tesadüf değil: Dünyanın dört bir yanındaki tüketicilerin, tüketim alışkanlıklarının ve elbette çalışanların yarattığı çeşitliliğin, önemli bir renk ve başarı kriteri olduğuna inanılıyor. Bu nedenle çeşitlilik ve katılıma büyük önem veriliyor. Ayrıca, çevre duyarlılığı da Barilla için oldukça kritik bir alan... Çok çeşitli araştırma ve projelerle, paydaşlarını bilinçlendirmeyi amaçlayan şirket; 2020 yılına kadar iş hacmini iki katına çıkarırken, gezegen üzerindeki ayak izini sürekli küçülterek çevreye olan etkisini hiçbir şekilde artırmamayı hedefliyor.
Stratejik hedef ise net: Sahada kazanmak! Bu nedenle global olarak, tüm çalışanların sahayı anlaması bekleniyor. Öyle ki, şirketin global üst düzey yöneticileri bile, ülke ziyaretleri sırasında zamanlarını ağırlıklı olarak sahada geçirmeyi tercih ediyorlar.
Peki, tüm bu yaklaşımlar İnsan Kaynakları uygulamalarına nasıl yansıyor?
Barilla Türkiye, Ortadoğu & Afrika İnsan Kaynakları Kıdemli Müdürü Hüseyin Coşkun ile, Barilla İK uygulamaları arasında bir yolculuğa çıkıyor, kendi kariyer öyküsünü ve Türkiye’de İK’nın bugün geldiği nokta ile geleceğine ilişkin fikirlerini de dinliyoruz.
Öncelikle sizi tanımak isteriz. Kariyerinizin dünden bugüne gelişimini paylaşır mısınız?
Boğaziçi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık Bölümü mezunuyum; ancak öğrencilik hayatım sona ermedi. Yaklaşık 35 yıldır öğrenciliğe devam ettiğimi söyleyebilirim.
Üniversite mezuniyetimin ardından İstanbul Teknik Üniversitesi’nde İşletme yüksek lisansı yaptım. Şimdi de Okan Üniversitesi’nde Organizasyon ve Yönetim doktorası yapıyorum. Üstelik bundan da büyük keyif alıyorum, çünkü öğrendiklerinizin doğrudan iş hayatına olan etkisini görmek son derece önemli.
Üniversite eğitiminiz sırasında, aklınızda İK alanında kariyer yapmak var mıydı?
Aslında vardı. Öğrenciyken, uzun yıllar boyunca turizmin farklı alanlarında çalıştım. Turizm; müşteri ilişkileri, iletişim, müzakere ve satış becerileri gerektiren; insanlarla sürekli birlikte olduğunuz bir alan... Farklı bölgelerden, ülkelerden insanlarla tanışır; bir anlamda diversity management’ı (çeşitlilik yönetimini) öğrenirsiniz. Bunlar, İK yönetimi konusunda da önemli alanlar. Bu deneyimlerim dolayısıyla, içinde “insan” olan bir alanda çalışmak istediğime o yıllarda karar vermiştim.
Kariyerime, eğitim danışmanlığı ile başladım. Ardından 2000 yılında Siemens’e Eğitim Uzmanı olarak katıldım; 2007’ye kadar Siemens’in farklı bölümlerinde İK sorumluluklarım oldu. Siemens, hem müşteri memnuniyetine hem de iç müşteri olarak görülen çalışanların mutluluğuna değer verilen bir şirket. Bu anlamda benim için bir “okul” oldu.
2007 yılında ise danışmanlık tarafına geri döndüm ve Mercer Danışmanlık’ta ağırlıklı olarak ücret ve performans yönetimi alanlarında Türkiye & Ortadoğu bölgesinde yaklaşık iki yıl danışmanlık yaptım. Sonrasında tekrar kurumsal tarafa geçme kararı aldım ve 2008’den beri Barilla’dayım.
Barilla’da nasıl bir İK yapılanması var?
İstanbul Ofis’te, İK süreçlerinden işe alım, eğitim, kariyer ve yetenek yönetimi ile performans yönetiminden sorumlu olan 2 arkadaşım var.
Bolu fabrikamızdaki 2 arkadaşımız ise endüstriyel ilişkiler, ücretlendirme ve aynı zamanda İş Kanunu ve SGK mevzuatı gibi diğer kanuni takip konularından sorumlular.
İç İletişim ve İdari işler tarafında ise matriks olarak benimle çalışan, fabrikada ve merkez ofiste birer arkadaşımız bulunuyor. İnsan Kaynakları olarak İç İletişim ve İdari İşlerin sorumluluğu bizde. Bu kapsamda bina yönetiminden çalışanlarla iletişim faaliyetlerine kadar ilgili tüm konuları takip etmekteyiz.
Toplamda, yaklaşık 360 kişilik bir ekibe hizmet üretiyoruz.
“HIZLI TÜKETİMDE ÇALIŞIYORSANIZ; ÖZELLİKLE GIDA SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA HAYATIN TAM İÇİNDESİNİZ. BU DURUM, İK UYGULAMALARINA DA YANSIYOR”
Faaliyet gösterdiğiniz sektörün, İK’ya yansıyan bir takım özel dinamikleri var mı?
Barilla, hızlı tüketim ürünleri alanında faaliyet gösteren bir şirket. Ancak hızlı tüketimi, “gıda” ve “gıda dışı” olarak kendi içinde ayırmanın da gerekli olduğunu düşünüyorum. Çünkü gıdada, bir şeyi yiyerek kendinize, bedeninize dahil ediyorsunuz. Bu nedenle son derece hassas olmanız, uygulamalarınızda hata yapmamanız gerekiyor.
Buna ek olarak, önceki deneyimlerimle karşılaştırdığımda, hızlı tüketim sektörünün çok daha dinamik ve değişken olduğunu söyleyebilirim. Hızlı tüketim tarafında, yaşamın tam içindesiniz. Makarna, hemen herkesin tükettiği, her 100 haneden yaklaşık 98’ine giren bir ürün.
Bu durum, ister istemez İnsan Kaynakları tarafına da yansıyor. İK uygulamalarımızın da son derece hızlı olması gerekiyor. Bu dinamiklere ayak uydurabilecek ekip arkadaşlarını bünyemize katmak, performans göstermelerini sağlamak ve onları elde tutmak, bu nedenle bizim için çok önemli.
İK ekibi olarak 2014 yılını hangi temel konular üzerinde çalışarak geçirdiniz?
Düzenli olarak takip ettiğimiz İK uygulamaları haricinde; odaklandığımız temel konuların başında çeşitlilik ve katılım (diversity and inclusion) geliyor. Barilla, 1877 yılında kurulmuş; 138 yıldan beri kurulduğu yer olan Parma’da faaliyetine devam eden, geleneklerine bağlı bir yapıya sahip ve aynı zamanda dünya geneline yayılmış satış organizasyonları ve fabrikaları olan bir gıda şirketi.
Dolayısıyla ürünlerimiz dünyanın dört bir yanındaki farklı yemek yeme alışkanlıklarına sahip insanlar tarafından tüketiliyor. Aynı zamanda dünyanın hemen her kıtasında görev yapan farklı din, dil ve ırktan çalışanlarımız var. Dolayısıyla hem tüketici hem de çalışanlarımızın çeşitliliği söz konusu... İşte bu çeşitliliğin bize renk kattığına ve bizi başarılı kıldığına inanıyoruz.
2014 yılında çeşitlilik ve katılım konusunda global olarak bir danışmanlık firması ile çalışarak, çalışanlarımızın şirketimiz uygulamalarını nasıl gördüğünü belirlemek ve bu konuda daha iyi neler yapabileceğimizi tespit etmek istedik. Bu amaçla İK liderliğinde farklı aktiviteler düzenledik; mavi yakalı çalışanlarımızın da dahil olduğu odak grup çalışmaları gerçekleştirdik, danışmanlık firmasının sistemi üzerinden çalışanlarımızın kendilerini rahatlıkla ifade edebileceği bir anket çalışması düzenledik. Böylece çeşitlilik ve katılım konusunda neleri daha iyi yapabileceğimizi tespit etmeye çalıştık. Artık hangi alanlarda global olarak kendimizi geliştirmemiz gerektiğini biliyoruz.
Ayrıca, çeşitlilik konusundaki çalışmaların stratejik olarak değerlendirilmesi ve iş yapış şekline daha iyi yansımasını sağlayabilmek amacı ile, Türkiye’den de kadın bir üst düzey yöneticimizin dahil olduğu ve doğrudan CEO’muza bağlı global bir kurul oluşturuldu. Bu kurula Türkiye’nin de dahil olması bizleri onurlandırdı.
2014 itibariyle uygulamaya aldığımız diğer bir projemiz ise “Smart Working”. Her geçen gün gelişen Bilgi Teknoloji uygulamalarımızı da kaldıraç olarak kullanarak, arkadaşlarımızın haftanın bir günü evden çalışmalarına olanak sağlayan bu projeyi 2014’de hayata geçirdik. Bir üretim ve satış şirketi için bu uygulamaya geçebilmenin zorlukları vadı. Çünkü 7/24 üretim hattınızın çalışıyor olması ve ayrıca müşterinin yanında, sahada olmamız bizim için oldukça önemli. Buna rağmen, 2014 yılı itibarı ile arzu eden merkez ofis çalışanlarımız haftanın bir günü evden çalışabilme olanaklarını kullanmaya başladılar. Bu uygulamayı ilk hayata geçiren ülkelerden birisi olarak, Barilla’nın diğer ülkelerindeki organizasyonlarına örnek olduk.
2014 yılının diğer bir yeni uygulaması ise; Barilla globalde ilk olarak Türkiye’de başlayan “Store Adoption” (Benim De Bir Mağazam Var) projesi oldu. Burada amacımız; özellikle müşteri tarafında aktif olarak yer almayan arkadaşlarımızın sahada neler olduğunu görmelerini sağlamak, onları sahaya yakınlaştırmaktı. CEO’muz dahil olmak üzere yurtdışından ülkemize yapılan ziyaretlerde zamanın önemli bir kısmı sahada geçirilir. Çünkü Barilla olarak stratejik önceliklerimizi gerçekleştirmenin en önemli araçlarından birisi “sahada kazanmak”... 2014 yılında genel merkez çalışanlarımız için başlattığımız projeyi bu yıl fabrika tarafında görevli beyaz yaka arkadaşlarımız için de uygulamaya almayı planlıyoruz.
Projenin ilk aşamasında arkadaşlarımıza yarım gün süren bir bilgilendirme semineri veriyoruz. Ardından, çalışanlarımız merchandising ekibi ile ürünlerimizin yer aldığı mağazalarda ürün dizilimi ve sergilenmesi konularında çalışıyorlar. Sonrasında ise yine aynı mağazalarda tüketicilerle görüşerek onların tüketim tercihlerini anlamaya çalışıyorlar. Teorik ve pratik olarak uygulanan bu aşamaları geçtikten sonra ise, kendilerini projeden mezun ediyoruz. Başarı ile mezun olan arkadaşlarımız kendi seçtikleri bir mağazayı sahiplenerek her hafta bir kaç kez ilgili mağazayı ziyaret ediyorlar ve belirlenen kritik performans göstergelerini takip ediyorlar.
İK özelinde bu proje nasıl bir bakış açısı sağladı sizce?
Her şeyden önce saha ekibini, işlerin müşteri ve tüketici tarafında ne kadar zor olduğunu çok daha iyi anladık! Satış ve iletişim becerilerinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Zaten aramıza her katılan arkadaşımıza ilk 1 yıl içinde mutlaka önce kendini tanıma, ardından da iletişimle ilgili becerilerini geliştirmelerine yönelik en az 2 program sunar, kişisel farkındalığı yükseltmeye çalışırız. ‘Benim De Bir Mağazam Var’ Projesi ile, bu programların ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış olduk...
Şimdilerde neler var gündeminizde?
2014’de aktif olarak çalıştığımız, 2015’te devam edecek projelerimizden birisi de “Good for You, Good for the Planet” (Sizin için iyi, Gezegen için iyi) sloganını taşıyor. Bu inisiyatif, Barilla’nın global olarak uyguladığı, bizim de Türkiye’de üzerinde aktif olarak çalışmalar yaptığımız bir proje...
Barilla, İtalya’nın en büyük şirketlerinden birisi ve Avrupa’nın en itibarlı firmaları arasında yer alıyor. Dünya İtibar Endeksi sıralamasında ise yine üst sıralarda. Barilla’nın bu konumunun ve sürdürülebilir başarısının ardında, çevre ve tüketici sağlığına gösterdiği duyarlılık önemli yer tutuyor. Tarladan itibaren başlattığımız değer zinciri içinde çiftçinin bilinçlendirilmesinden sofralarına ulaştığımız tüketicilerin daha bilgili hale gelmesine kadar uzanan süreç bizler için son derece önemli. Bu yaklaşım aynı zamanda küresel olarak benimsediğimiz iş modelimizi de şekillendiriyor. Çünkü bütün bu bilinçli seçimler, hem kişilerin kendilerini ve yakın çevresini hem de gezegeni etkiliyor. Bu konularla ilgili Barilla’nın özellikle İtalya’daki üniversiteler ile birlikte yürüttüğü ciddi araştırmaları ve çalışmaları var. Bu araştırma sonuçlarını incelediğimizde, kendimizle ilgili yaptığımız seçimlerin çevreye olan etkilerini rahatlıkla görebiliyoruz. Tüm bu çalışmalara paralel şekilde Barilla olarak Stratejik Hedefimiz; iş hacmimizi 2020 yılına kadar iki katına çıkarırken, gezegenimiz üzerindeki ayak izimizi sürekli küçültmeye, sağlıklı ve keyif veren yiyecek alışkanlıklarını teşvik etmeye devam etmek...
Bu hedef doğrultusunda ilgili tüm uygulamaları Dünyada ve Türkiye’de hayata geçiriyoruz. Örneğin, Türkiye’de dengeli beslenme adına çalışanlarımıza her öğleden sonra meyve, sebze ve süt ürünleri ağırlıklı menüler sunuyoruz. Her 3 aylık dönemde “si.mediterraneo” adı verilen konsept ile sağlıklı ve keyfili öğle yemeği partileri düzenliyoruz. Hedefimiz, bilinen en sağlıklı beslenme modellerinden birisi ve aynı zamanda çevresel etkisinin en düşük olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış olan Akdeniz Tipi Beslenmenin çalışanlarımızı da kapsayacak şekilde, tüm toplum tarafından benimsenmesine katkıda bulunmak. 2015 yılında da bu projeyle ilgili çalışmalarımız tüm hızıyla sürecek.
İK ekibi olarak 2015 için önceliklerimizden biri de Yönetici Koçluğu Uygulaması... Koçluk eğitimlerine 2014’de yoğun şekilde başladık; 2015’te ise mentorluk uygulamasını da kapsayacak şekilde şirketin tüm yönetim kademelerini bu programa dahil ediyor olacağız. Bu uygulamalar sonucunda hem yönetici hem çalışanlarımızdan şimdiden olumlu geri dönüşler almaya başladık.
Öte yandan, insanlardaki davranış değişikliğinin verilen bir-iki günlük eğitimle sağlanamayacağı artık hepimizin bildiği bir gerçek. İşte bu nedenle, 2015 yılında eğitim geliştirme konusunda farklı bir yaklaşım izlemeye hazırlanıyoruz: Tüm eğitimler öncesinde arkadaşlarımızın odaklanmasını sağlamak için programa özel hazırlanan envanter ve uygulamalarla, onları eğitime hazırlamak istiyoruz. Programlara katıldıktan sonra ise çalışanlarımızın eğitim konusu ile ilgili net bir aksiyon planı ile çalışmalarına devam etmesini amaçlıyoruz. Hizmet aldığımız eğitmenlerin desteği ile 2015’de düzenlediğimiz her eğitim programı için bu aksiyonları gerçekleştiriyor olacağız.
“ZENGİNLEŞMEK İÇİN FARKLI FONKSİYONLARIN SÜREÇLERİNE
DAHİL OLMAMIZ GEREKİYOR”
Hüseyin Coşkun ile yaptığımız sohbet sırasında konu, Türkiye’de İK’nın dünden bugüne gelişimine ve geleceğine ilişkin yorumlarına da geldi. “İK bence elbette rüştünü ispat etti, ancak daha fazlasını kesinlikle yapabilir. Geliştirilecek çok alanımız var” diyerek sözlerine başlayan Coşkun, bakın neler öneriyor: “Yapılması gereken en net şey, İK’nın finansal konulardan anlaması... Bu konuda eksiğiz. Şirketin rakamlarını, kârlılık durumunu bilmemiz, takip etmemiz gerekiyor. Çünkü bunların da İK uygulamalarına yansıyan tarafları var. İK profesyonelleri olarak bu tarafa daha fazla yönelmemiz şart. Hatta sadece finans değil; marka ağırlığı da olan bir şirketteyseniz, pazarlamanın dinamiklerini de bilmek, anlamak çok önemli. Kendi alanımız içine sıkışıp kalmamalı, dünya güncelini de takip etmeliyiz. Aksi durumda öngörülerde bulunmak mümkün olmuyor. Kısacası daha global bakmayı öğrenmemiz, zenginleşmek için farklı fonksiyonların süreçlerine dahil olmamız gerekiyor”.