Çalışan annelerin bitmeyen mücadele alanı: İş ve aile dengesi kurmak; teoride kolay, pratikte zor
Saatlerce hem evde hem işte çalışmak zorunda kalan anneler…
Kendilerinden ilgi bekleyen çocuklarının karşısında şirkete katacağı birazcık değer için
bilgisayar başından kalkmayan anneler…
Çocuğunun gösteri gününde toplantıya katılmak zorunda kalan anneler…
Şirkette küçücük sıkışık yerlerde bebeği için süt sağan anneler…
Uzun iş seyahatlerine çıkarken ‘gitme anne’, ‘sana ihtiyacım var’ bakışı altında yıkılan anneler...
Çocuğuna masal okuması gereken saatlerde iş raporları okuyan anneler...
Yalnız değilsiniz...
Çalışan anne olmanın zorluğunu yaşamadan bilmek çok zordur. Çocuğuna yetemediğini düşünmek, kendini sorumsuz hissetmek, iş/özel hayat dengesini kuramamak, bir taraftan ağır iş yükü altında ezilirken bir taraftan da ailesine yetmeye çalışmak çalışan kadınların en büyük mücadele alanlarıdır. Peki, tüm bunlarla baş etmek mümkün mü? Hem çocuk hem kariyer hem başarı ne kadar gerçekçi bir söylem? Gelin tüm bunları bir örnek olay çerçevesinde inceleyelim.
Elly, İtalyan deri koltuğunda geriye yaslanarak ofisinin camından dışarı baktı. Birkaç dakika sonra patronu Mark Smith ile toplantıya girecekti ve ne yapması gerektiğini bilmiyordu. İstifa mı etmeliydi? Biraz ültimatom vererek şirketi zorlamalı mıydı? Yoksa her şeyi oluruna bırakarak, kızı Lisa ile daha fazla zaman geçirmesini sağlayacak bir fırsatın yoluna çıkmasını mı beklemeliydi? Sonuç olarak işini seviyordu.
Geçen hafta sonunu düşündüğünde midesinde kıpırdanmalar hissetti. Az kalsın bir çocuk bakım krizinin ucundan dönüyordu! Lisa’nın çok sevdiği Alman dadısı Heidi, ailesindeki ani bir hastalık nedeniyle ülkesine gitmek zorunda kalmıştı. Neyse ki Elly’nin o hafta işle ilgili çok önemli zorunlulukları olmadığı ve eşi John yolculukta olduğu için, anne kız birlikte hoşça vakit geçirmişlerdi.
“Anne keşke çalışmasaydın” diye mızmızlanmıştı Lisa: “Her zaman beraber olabilirdik.” Lisa’nın ipek gibi saçlarını tarayan Elly, “Çalışmak zorundayım hayatım. Bir gün beni anlayacaksın” yanıtını vermişti.
Bu deneyim, Elly’nin küçük kızını ne kadar özlediğini anlamasını sağlamıştı. Pazartesi sabahı Lisa’yı, Londra’dan küçük kıza bakmak için gelen mızmız büyükbabası ile bırakırken evden güçlükle ayrılabilmişti.
İçini çeken Elly sandalyesinde ileri geri giderken her şeyin bir süre sonra yoluna girebileceğini düşündü. Neyse ki çocuk bakımı paniği kendisini geleceği ile ilgili bir karara daha fazla yakınlaştırmıştı.
Elly on yıla yakın süredir, tutkuyla bağlı olduğu bu şirkette çalışıyordu. Bu noktaya nasıl geldiğini düşünmek için zihninde biraz gerilere gitti.
Elly, Zappo’ya geçmeden önce butik bir reklam ajansında müşteri yöneticisi olarak çalışıyordu. Çok beğenilen bir perakende giyim firması olan Zappo, Elly’den içerideki pazarlama ekibini yönetmesini ve daha genç müşterilere yönelik hazırlanan yeni tasarımların lansmanına yardım etmesini istiyordu. Elly rutin ajans işlerinden kurtulacağı ve bir grup yetenekli tasarımcı, yazar ve medya uzmanı ile çalışacağı için heyecanlanmıştı.
Evlilik mutlu başlamıştı. Elly’nin hırsı, fikirleri, enerjisi ve şevki; pazarlama departmanının tam da ihtiyaç duyduğu şeydi. Elly’nin; seksi bir genç kadını Zappo’nun markalarından biri olan Smitty jean’i giymiş durumda eyersiz ata binerken gösterdiği televizyon reklamının getirdiği süksenin ardından CEO Bill Lee genç kadına bir şişe şampanya göndermiş; şişeye “Böyle mükemmel çalışmaya devam et Elly” notunu da eklemişti. Mesajı kendine saklayan Elly kutlamayı ve şampanyayı ekibiyle paylaşmıştı.
Elly, Lisa’ya hamileyken pazarlama direktörlüğüne terfi etti. O dönemde, Mark bir an önce şirkete dönmesi için kendisine güvendiğini söylediği için, kızı sadece üç aylıkken tam zamanlı olarak çalışmaya başlamıştı Elly. Lisa ilk dadısı ile bırakılmıştı; paketleri arabaya yerleştirirken küçük kızı market arabasında bırakan ve az kalsın o olmadan eve dönen dadısı ile…
İş şöhreti çalışan kadının gizli düşmanı mıdır?
Elly, Zappo’daki sorumluluklarının tadını çıkarırken şöhreti de günden güne artıyordu. Ancak kendisi ve John çalışırken, küçük bebekle uğraşmak kimi zaman sorun yaratıyordu. Bundan bir buçuk yıl kadar önce John uzun bir iş gezisindeyken Lisa soğuk algınlığına yakalanmış; küçük kız bir süre sonra bronşit olurken Heidi de hastalanmıştı. Elly, on gün boyunca her ikisini de tavuk çorbasıyla beslemiş, buhar makinesini temizlemiş, tüm bunların arasında da işini yapmaya çalışmıştı.
Altı ay sonra, Mark’dan çalışma saatlerini azaltmayı istemişti.
“Eminim bu konuyu gündeme getirmek için geç olduğunu düşünüyorsun. Lisa çoktan yedi yaşında oldu bile” dedi Elly, Mark’a.
Mark sempatiyle başını salladı: “Nasıl başa çıktığını bilemiyorum. Eşimin desteği olmasa ben bu kadar çok çalışamazdım.”
Elly elinde olmadan gülümsedi. Doğru, John evde çok yardımcı olamıyordu. Ama Heidi mükemmeldi ve Lisa onunla çok iyi anlaşıyordu. “Sorun başa çıkamamak değil, Mark. Ve belki o daha küçükken yarı zamanlı çalışmalıydım ama o zaman umurumda değildi. Şimdi biraz daha büyüyor ve benim yardımıma daha fazla ihtiyacı varmış gibi görünüyor.”
Gözlüklerini çıkaran Mark camlarını kravatının ucuyla temizlerken, Elly bunun biraz gergin bir hareket olduğunu fark etti. “Elly, sana hayır demeyeceğim” dedi Mark: “Elbette kendi kararını kendin verebilirsin. Ama sana bunun tersini öneriyorum; sadece patronun olarak değil arkadaşın olarak da…”
Mark ciddiyetle Lisa’nın elini sıvazladı. “Biliyorsun, daha az ücret alarak aynı saatlerde çalışıyor olacaksın sonuç olarak. Büyük, sorumluluk dolu bir işin var. Bırak üç günü, dört günde bile halledilemez.”
“Ekibim kendilerine verilen ekstra sorumluluklardan faydalanabilir” diye söze başlayan Elly’i, Mark susturdu.
“Elly, birkaç yıl içinde mükemmel bir ekip oluşturdun. Şimdi daha stratejik konulara odaklanmaya hazırsın. Bu, senin merdivenlerde bir adım yukarı çıkmanı sağlayabilir.”
Elly şaşkınlıktan dona kaldı. Bunu beklemiyordu. Çok çekici bir fikirdi elbette ama şu an için gündeminde yoktu; yoksa var mıydı? “Hayır” diye söylendi kendi kendine. Bunu ancak Lisa üniversiteye gittiğinde düşünebilirdi. Ancak Mark bir terfiden söz ettiğine göre, belki başka bir yaklaşım izler ve esnek çalışma saatleri talep edebilirdi.
“Şirket geçmişte…” diye başladı söze ve doğru kelimeyi bulmak için bir süre bekledi: “benim mevcut saatlerimde esnekliğe gitmek konusunda isteksiz davranmıştı. Mark, sence bu konuyu yeniden gündeme getirebilir miyiz?”
Mark kaşlarını kaldırıp sandalyesinde hafifçe geri gittiğinde Elly havada bir gerginlik oluştuğunu hissetti: “Aklında ne var?” diye sordu.
“Lisa çoğu günler okuldan eve 3’de geliyor. Bazı günler ben de erken gelir ve erken çıkarım.” Bunu bir soru değil, tespit gibi söylemişti.
Parmaklarını masasına vuran Mark, “Zamanının çoğunu ekibini yönlendirmek için harcıyorsun. Sence bu program yönetilebilir mi?” diye sordu.
Elly bu soruyu bekliyordu: “Salı günleri sorun olmaz. O gün öğleden sonra ekipteki herkes satış ve imalattaki meslektaşlarıyla toplantı yapıyor.” Bir an durdu. Çarşamba öğleden sonraları için de planlanmış randevuları olmuyordu; ama eğer Bill ve Mark gelmeye karar verirse, tercih ettikleri gün buydu. İçini çekti. Belki de en iyisi bunlardan vazgeçmemekti. “Çarşambalar büyük olasılıkla olmaz ama sanırım Perşembeleri ayarlayabilirim. O gün grup toplantılarım oluyor ama sanırım bunları Çarşamba sabahlarına alabilirim.”
“Bu sanırım işe yarar” dedi Mark gülümseyerek.
Bazen bazı şeyleri zorlamak gerekiyor.
Elly ayağa kalktı, başını salladı ve odadan ayrıldı. Plan tam olarak istediği gibi değildi ama sadece iyi bir başlangıçtı. Elly’nin, çalışma saatlerindeki bu ufak ayarlamanın yeterli olmadığını anlaması için sadece birkaç hafta geçti.
Lisa, Elly’i cep telefonundan aradığında genç kadın önemli bir pazarlama sunumu yapacağı üst düzey yöneticilerle olan toplantıya girmek üzereydi. Lisa’nın ağlamaklı sesini duyan Elly, korkusunu bastırmaya çalışarak sordu: “Sorun nedir hayatım?”
“Anne geleceğine söz vermiştin.”
“Geleceğime mi?” Elly bunları söylerken bir taraftan da zihnini tarayıp duruyordu.
“Oyunum anne, öğle yemeği sırasındaki… Orada olacağını söylemiştin.”
Elly’nin karnına bir ağrı saplandı. Bir süre suçlulukla sustu.
Hızla dolan konferans odasına baktı. Yöneticiler yerlerini alıyordu, toplantının başlamasına dakikalar kalmıştı. Gitmesine kesinlikle imkan yoktu. “Tatlım çok üzgünüm. Unuttum. Kendimi berbat hissediyorum ama sanırım orada olamayacağım.”
“Önemli değil anne. Zaten kaçırdın bile” diyen Lisa telefonu kapattı.
“Bunu telafi edeceğim” dedi Elly kapanmış olan telefona. Eğer biraz cesareti olsaydı, Zappo ile pazarlık yapmayı bırakarak işten ayrılabilirdi. Eski arkadaşı Nancy’i düşündü bir an; arkadaşı reklam ajansından istifa ederek tek başına çalışmaya başlamıştı. Kendisi de aynısını yapamaz mıydı?
Biraz toparlanmak için kendine bir dakika ayırmaya karar verdi. Tuvalete yönelerek derin bir nefes aldıktan sonra aynadaki görüntüsüne baktı. Acaba hem başarılı bir yönetici, hem de iyi bir anne olmak mümkün müydü?
Elly içini çekti. Kendisini daha fazla azarlamanın bir anlamı olmayacaktı. Saçlarını toparladı. Fazla tepki veriyordu. Hafta sonu hiçbir işi yoktu. Lisa’yı alıp birkaç günlüğüne Alton Towers Park’ına götürebilirdi. Sunumdan sonra bir otel odası ayarlayacaktı. Ve belki İK Departmanı da kendisine uzun vadede yararlı olacak bazı fikirler verebilirdi.
Kendini biraz daha iyi hisseden Elly, konferans odasına döndü. Yöneticilerin hepsi yerini almıştı. Sıra kendisinin konuşmasındaydı. Kendini konsantre olmaya zorlayarak sunumuna başladı.
Sunum sona erdiğinde Elly’nin kapanışını alkışlar takip etti. Elly bilgisayarını kapattı, eşyalarını topladı ve kendine ait eşyaların hepsini yanına aldı. Bill kendisine doğru yaklaştığını görünce derin bir nefes aldı: “İyi işti, Elly” dedi Bill gülümseyerek. Elly, “Bana Süperkadın de” yanıtını verdi. Ofise dönen Elly, Alton Towers’daki hafta sonu için yer ayırttığında kendini daha iyi hissetti.
Ertesi gün Mark, Elly’i yanına çağırdı. Hem Bill yorumlarını hem de Lisa’nın ne kadar mutlu olduğunu anımsayan Elly kendini iyi hissediyordu. İK departmanının kendisine iyi fikirler sunabileceğinden de emindi. Mark ile konuştuktan hemen sonra oraya gidecekti.
Kendisini kocaman bir gülümseme ile karşılayan Mark, “İyi işti Elly” dedi: “Mükemmel bir sunum ve iyi bir kampanya önerisiydi. Yeni ve orijinal. Yönetim kurulu yarın toplandığında önerinin kabul edileceğine eminim.”
“Teşekkürler Mark” dedi Elly: “Bunu duyduğuma memnun oldum.”
“Bill gerçekten etkilendi. Sanırım yukarılara çıkmak için gereken bileti aldın.”
Elly dikleşti. Mark son aylarda ikinci kez bir terfiden söz ediyordu: “Sözünü ettiğin belli başlı bir şey mi var?”
“Kesin bir şey yok. Ama gündeme gelebilecek bazı olasılıklar var.”
Elly, ulaşabileceği başkan yardımcılığı fonksiyonlarını zihninde tartmaya başladı. Böylesi bir pozisyon gerçek bir başarı olurdu. Bu kademedeki bir avuç kadından biri olabilirdi. Mark her ne kadar açıklamak istemese de, aklında bir takım şeyler olduğunu bilecek kadar iyi tanıyordu onu.
Elly biraz şaşırarak da bu olasılığın kendisini ne kadar heyecanlandırdığını fark etti. Yavaşça başını salladı. Eğer kendi değer ve hedeflerini belirleyemezse, ne yapacağı konusunda asla karar veremeyecekti.
Mark, sanki düşüncelerini okurmuş gibi: “Birkaç ay önce konuştuğumuz yarı zamanlı çalışma seçeneğinden vazgeçtiğin iyi oldu” dedi.
Elly şaşırmıştı: “Öyle mi? Neden bunu söyledin?”
Gözlerindeki bakışı yakalamış olmalıydı: “İşlerin nasıl olduğunu biliyorsun Elly. Şirket senin çalışma saatlerini esnekleştirdi. Ama şöyle bir çevrene bak. Şirketin tepesinde yarı zamanlı çalışan çok kişi yok. Eğer terfi etmek senin için önemliyse, gideceğin yol bu olmamalı.”
Elly bir an için Lisa’nın dünkü telefonunu hatırladı. İK, diye tekrarlandı kendine, belki iyi bir fikir verebilirdi.
Mark birden ellerini masasına koyarak ayağa kalktı: “Dinle, mükemmel bir fikrim var. Bunu neden daha önce düşünmediğimi bilmiyorum: Sana biraz gelişim fırsatı sunmalıyız. Aslında kendim gidecektim ama şimdi düşünüyorum da sanırım senin için mükemmel olacak.”
Mark’ın yüzündeki çocuksu ifadeye bakan Elly: “Neden söz ediyorsun?” diye sordu.
“Sana geçen gün söz ettiğim Boulder yolculuğundan… İşimizi ABD’de geliştirmeliyiz. Zappo gelecek hafta sonu orada bir görev gücü oluşturuyor. Oraya sen gidebilirsin.”
Elly’nin kalbi göğüs kafesinden çıkacaktı sanki. Önümüzdeki hafta sonu Lisa ile Alton Towers’da randevusu vardı.
“Şart mı?”
“Başka planların mı var?”
“Şey, bazı planlarım vardı.” Zaman kazanmak için boğazını temizledi: “Ama sanırım ayarlayabilirim.”
“Senin için harika olacak. Senin için büyük bir fırsat.”
Elly kendini gülümsemeye zorladı. Neden asla hayır diyemiyordu? “Evet, eminim bana çok şey katacak.”
Mark gülümsedi: “Harika! Pişman olmayacaksın.”
Elly bundan çok emin değildi. Hatta şimdiden pişman olduğunu düşünüyordu. Lisa’ya ne söyleyeceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Ama belki de şirketteki pozisyonu yükseldikçe, kendisine tanıyacağı esneklik de artacaktı.
Terfi etmek mi yoksa yeni bir yol mu?
“Elly benim bakış açıma göre, senin kademende bir yöneticinin sık sık ortalıklarda görünmesi gerekiyor” dedi, İK Direktörü Linda Wilson. Başını salladı. “Bu da ofiste çalışmak anlamına geliyor; yarı zamanlı olarak ya da evden değil. Özellikle bir terfi istiyorsan; ki bana seçenekler arasında olduğunu söyledin.”
“Linda, her şeyi geride bırakacak bir terfi istemiyorum. Yaşamıma denge katacak ve kızımla daha fazla vakit geçirmemi sağlayacak bir yol bulmaya çalışıyorum. Ve şimdi de çok önemli olmayan bir Boulder yolculuğunu kabul ederek kızımla yaptığım planla çelişiyorum.”
“Biliyor musun, sıra dışı iş paylaşımları yapan başka kadın çalışanlarımız olduğunu da sanıyorum” diye önerdi, Linda: “Seninle aynı seviyede olduklarını sanmıyorum ama bunu araştıracağım. Ya da istersen senin adına tepe yönetimle konuşabilirim. Belki de henüz hiçbirimizin düşünmediği bir orta yol vardır.”
“Tepe yönetimle konuşmak terfiimi riske atabilir.”
“Çok olası değil. Tepe yönetim çalışanların ihtiyaçlarını karşılamak istiyor, mümkün olduğunca tabii. Dinleyeceklerdir ama elbette hiçbir şey vaat etmiyorum.” Deb kalemini masaya, ikisinin arasına koydu. “Ne istediğini tam olarak belirlesen yararlı olurdu. Ben bundan birkaç yıl önce şirketten ayrılmayı düşünürken bir yönetici koçu ile çalışmıştım.”
Elly şaşkınlıkla baktı: “Sen de mi ayrılmayı düşünmüştün?”
Deb başını salladı: “Elbette. Çok zor, biliyorum. Benim de üç çocuğum var ama artık büyüdüler.” İçini çekti: “Bu senin sandığından daha ortak bir konu. Pek çok öykü dinliyorum. Eğer istersen sana bir koç ismi verebilirim.”
Elly numarayı aldı ama kişiyi aramadı.
Gerçeklerle yüzleşme anı
Elly ofisten dışarı bakarken güneşin batışını izliyordu. Sandalyesinden kalkarak Mark’ın ofisine gitti. Kendisi için hangi görevin düşünüldüğünü öğrenmenin zamanı gelmişti. Böylece seçeneklerini değerlendirip bir seçim yapabilirdi.
Mark kapıyı açtı, kaşları çatıktı: “Burada olduğuna sevindim. Konuşmamız gerekiyor.”
Elly sandalyeye doğru yürürken patronuna baktı.
“Görünen o ki bazı pozisyonlar konusunda yönetim kurulu seviyesinde bir strateji tartışması var.” Genzini temizledi: “Her şekilde, sana sunulacağını tahmin ettiğimiz terfi rafa kalktı. Tamamen değil ama, zamana kaldı.”
“’Zaman’ ne anlama geliyor Mark?”
“Emin değilim Elly. Dinle, bu konuda gerçekten çok üzgünüm. Pek çok şeyle mücadele ederek bir sonraki adımlarını dikkate aldığını biliyorum. Lütfen hızlı karar verme.”
“Hızlı mı?” diye düşündü Elly, boğazındaki kahkahayı bastırırken. Hızlı davranmak dışında her şeyi yapmıştı. Aklına bir fikir gelince gözlerini patronuna dikti: “Mark, bunun benim yarı zamanlı ya da evden çalışma konusundaki ısrarlı taleplerimle bir ilgisi olmadığına emin misin?”
“Hayır, elbette yok. Bill senin hakkındaki düşüncelerini biliyorum ve eminim bu sadece bir zaman sorunudur. Sana, kaybetmeyi göze alamayacak kadar çok değer veriyoruz.”
Elly kaşlarını çattı. Bir karar vermesi gerekiyordu. Hemen.
İkinci iş denen gerçekle savaşmak
Elly Jamis’in gerginliği son derece anlaşılabilir. Arlie Russell Hochschild tarafından “ikinci iş” diye tanımlanan bir gerçekle savaşıyor. Kadınlar hala ikinci işleri olan evle ilgili baskıları sırtlamak zorunda. Buna cam tavan konuları da eklendiğinde (yerine getirilmeyen kariyer vaatleri, önyargılar, tepe pozisyonların önündeki engeller) kadın yöneticiler zorlu bir noktaya ulaşıyor. Hırslarının karşılığında ne kadar yüksek bir bedel ödediklerini düşünmeye başlıyorlar. Sonuç olarak da genellikle işten ayrılmayı tercih ediyorlar.
Bu nedenle aslında Elly, Mark ile yapacağı kendiliğinden gelişen bir konuşmaya pek de hazır değil. Stratejik düşünmek yerine, kurban haline geliyor ve patronu ile şirketinin kendisi adına sorunlarını çözmesini bekliyor. Bu son derece tehlikeli bir yaklaşım; çünkü Mark, Elly’nin kendisinin düşündüğü kadar yetkin olup olmadığını tartmasına neden oluyor.
Ne yazık ki, kariyerinde geri adım atmak Elly için büyük bir hata olabilir. Bundan on yıl sonra, Lisa üniversiteye giderken Elly’nin böylesi bir kariyer sıçraması fırsatıyla karşı karşıya kalması pek olası olmayacaktır. Araştırmalar, kariyerlerinden vazgeçen kadınların sadece yüzde 40’ının tam zamanlı, profesyonel işlere geri dönebildiğini gösteriyor. Ve eğer Elly çözümün kendi işini kurmak olduğunu düşünüyorsa, yeni işlerin neredeyse yarısının ilk yıl içinde başarısız olduğunu unutmamalı.
Elly’nin şirkette kalmaya karar verdiğini düşünürsek; hem kendisi hem de şirket için işe yarayacak bir biçimde önceliklerini belirlemesi gerekiyor. Eğer Elly terfi edecekse, “Hayır demek ne kadar zor” gibi gülünç inanışını bir yana bırakmalı. Sonuç olarak kızı Lisa’ya vaadi konusunda hayır diyebiliyor. Artık kendi için harekete geçme ve sorunu işiyle ilgili sahip olduğu enerji ile çözme zamanı geldi.
Elly birkaç gün izin alarak durumu net bir biçimde değerlendirmeli. Başlangıç olarak olayları patronunun bakış açısıyla görmeli. Mark özenli ve sempatik biri olabilir ama onun asıl odak noktası Lisa değil, işletme için neyin iyi olduğudur. Evde eşinin desteğine sahip olduğu için Elly’nin durumunu tam olarak anlaması ve onun adına bir karar vermesi beklenemez. Elly’nin patronu olarak onun görevi Elly’nin ekibini nasıl yönettiğine ve sonuçlara ne kadar katma değer sağladıklarına bakmaktır.
Elly işe döndüğünde, esnek saatler konusunda Mark’a net bir fikir vermelidir. Mark’a kendisinin becerikli, hırslı, yetkin bir yönetici olduğu kadar bir anne olduğunu da anımsatmalı, sözleşmenin şartlarını aktarmalıdır. Örneğin, haftanın belli günlerinde erken çıkacağını, Cuma günleri ise evden çalışacağını söyleyebilir. İstediğinin farklı bir çalışma şekli olduğunun farkında olduğunu, ama denememek için bir sebep de bulunmadığını aktarmalıdır. Esnek çalışma saatlerine bir süre bağlı kalmalı (örneğin bir sonraki performans değerlendirmesine kadar), ardından bunu tekrar değerlendirmelidir.
Ayrıca Mark’a, aldıkları bu riskin karşılığını vereceği konusunda da güven vermelidir. Mark’a değerlendirmesi için fırsatların ne olduğunu aktarmalı, spesifik hedefler belirlemelidir. Mark ile arasındaki iyi ilişkiler ve şirkete sağladığı katma değer düşünüldüğünde istediklerini alması çok olası olabilir.
Bundan sonra, hedeflerine ulaşmak hatta daha iyisi bu hedefleri aşmak Elly’nin görevidir. Bunu yaparsa Mark’ı, İK’yı ve CEO’yu bir terfi hak ettiğine ikna edebilir. Aynı zamanda yönetime; çalışanların hem Zappo’yu yönetip hem de kişisel yaşamlarında mutlu olabileceklerini gösterebilir. Ayrıca kendisi gibi kadınların, işletmenin başarısı için ne kadar önemli olduğunu kanıtlayabilir.
Doğum yapabilme çağında olan güçlü, zeki kadınların genellikle üç seçeneği vardır.
• Birinci seçenek anneliği bir yana bırakıp hayallerini takip etmek ve kariyerlerinde ilerlemektir. Bu kadınların çoğu yaşamları boyunca, bir çocuk sahibi olmanın nasıl olacağını merak eder durur.
İkinci seçenek kariyeri bir yana bırakarak anne olmak ve iş dünyasında kalmış olsaydı neler başarabileceğini düşünüp durmaktır.
• Üçüncü seçenek ise her ikisini de yarı yarıya denemektir.
Aslında bir seçenek daha var: Elly de zaten bu yöne girmiş gibi görünüyor: Eğer Zappo istediklerini veremiyorsa, kendi işini kurabilir.
Elly birbiriyle çelişen arzulara sahip. Hem tepe yönetici olmak, hem de kızıyla zaman geçirmek istiyor. Bunun tek yolu kendi işini kurabilmek… Hedef odaklı ve disiplinli olduğu için girişimcilik başarısının gerektirdiği iki kritik kritere de sahip. Lisa küçükken bir süre proje bazlı çalışabilir (özellikle Zappo için). Daha sonra, Lisa üniversiteye başladığında zaman ve enerjisinin büyük bölümünü müşterilerine ayırarak, şirketini büyütebilir.
Elly aynı zamanda; esnek çalışmanın daha az mesai saati anlamına gelmediğini de bilmek zorunda. Eğer işinde başarılı olmak istiyorsa, gece yarıları çalışmaya ve büyük olasılıkla şimdikinden daha fazla emek harcamaya hazırlıklı olmalı. Kendi işini kurmak zaman alacaktır; özellikle iş büyüdükçe talepler de artacaktır. Hala bazı okul müsamerelerine gidemeyebilir; ayrıca kendisine daha az zaman ayırması gerekebilir.
Kendi işini kursun ya da kurmasın, Elly yaşamında daha fazla destek görmek durumunda. Dadıya ilave olarak, birilerinin (bir akraba ya da bir ek dadı) Heidi oralarda olmadığı zamanlarda destek vereceğinden emin olmalı. Eğer Elly kendi işini kurmayı seçiyorsa, eşi John’un tam desteğini alması da çok önemli. Görünen o ki John kendi kariyerinin peşinden giderken evle ilgili tüm sorumlulukları Elly’e bırakmış. John bu sorumlulukların bir kısmını üstlenmeye gönüllü değilse, Elly kendi işini kurmayı düşünmemeli bile.
Son olarak; Elly’nin şunu anlaması gerekiyor: Eğer Zappo’dan kendi işini kurmak için ayrılıyorsa, bunun geri dönüşü yok. Kuruluşta tekrar bu kadar büyük destek görebilmesi çok da olası değil. Ve bir kez enerjisini ve parasını kendi işini kurmak için ayırdığında, kazandıkları da kayıpları da tamamen kendisine ait olacaktır.
Tepe yönetim pozisyonları, doğaları gereği yoğun, talepkâr ve tam zamanlı işlerdir.
Doğrusu Elly tepe yönetim için gereken en önemli olan nitelikleri pek de sergileyemiyor: kararlılık, sorunları tespit etmek ve çözmek için proaktif davranmak, öncelikleri belirleme becerisi ve şevk… Mark, Elly’nin durumu konusunda empati kurabiliyor olsa da, Elly’nin davranışları Zappo gibi küresel bir şirketin tepe yöneticisi olmak için yeterli tutarlılığa sahip değil. Elly’nin şu anki sorumluluk düzeyinde esneklik arayışı içinde olması başka bir şeydir; onu tepe yönetici olarak düşünmek bambaşka bir şey… Bunlar iki farklı oyun alanıdır ve sadece Elly hangisini istediğine karar verebilir.
Elly temel olarak isteklerini kendine güvenli, zorlayıcı bir biçimde aktarmıyor ya da Mark’a esnek çalışma konusunda ayrıntılı bir plan sunmuyor. Elly’nin bir başka sorunu da önceliklerini net olarak belirleyememesi. Çocuğu olan yetkin bir yönetici, okul müsameresi gibi önemli bir kişisel olayı ajandasına sığdırmanın yollarını her zaman bulabilir. Ve Boulder yolculuğu konusunda Mark’ın doğrudan gözlerine bakıp “Üzgünüm ama planım var” demek yerine güvensizlik sergiliyor.
Aslında Mark durumu çok iyi ele alarak bir mentörün yapması gereken her şeyi yapıyor. Elly’yi bir yatırım olarak görüyor, ona koçluk yapıyor ve kazanması için tüm fırsatları sunuyor. Elly’nin becerilerinin farkında ve kişisel hedeflerine ulaşabilmesine yardım etmek istiyor. Hatta yeteneklerini CEO’nun gözlerine önünde sergilemesine bile olanak veriyor.
Mark’ın Elly ile kalp kalbe bir konuşma yapması gerek. Onun şirket için ne kadar değerli olduğunu anımsattıktan sonra eğer kazan-kazana dayalı bir strateji olacaksa esnek çalışma talebini destekleyeceğini anlatmalı. Aynı zamanda, Elly’nin kararsızlığı ve stratejik düşünme yoksunluğunun yarattığı sorunlardan da açıkça söz etmeli. Zappo elbette öneriyi masaya yatırabilir, ama önce Elly’nin kendi durumu ile ilgili sorumluluğu net biçimde belirlemesi gerekiyor.
Elly’nin işe yarar bir planla geldiğini farz edersek, o ve Mark ileriye giderek bunu nasıl kullanacaklarını inceleyebilir. Elly daha az talepkar olan zaman planlamalarında işlerin altından rahatlıkla kalkabildiğini kanıtlamış biri. Hazır olduğunda, tam zamanlı çalışmaya geri dönebilir. Bu noktada, daha iyi bir liderlik sergilerse seçeneklerini yeniden gözden geçirebilirler.
Daha üst pozisyonları isteyip istemediğine karar vermek için Elly’nin bir yönetici olarak kendisinden talep edilecek her şeyi yapabileceğini kanıtlaması gerekiyor. Mark bu arada kendisine koçluk yapabilir, daha fazla sorumluluk alması için teşvik edebilir. Hatta benzer bir kariyer dönüşümünü başarıyla atlatmış başka bir üst düzey yönetici ile eşleştirebilir.
Kimi zaman, patronunuza istediklerinizi satabilmek doğru bir çerçeve çizmeyi gerektirir. Elly’nin resmi, yazılı planı onun sorunların üstesinden nasıl geleceğini ayrıntılandırmalı. Teması da; “Planım Zappo’ya Daha İyi Hizmet Sunmamı Nasıl Sağlayacak?” olmalı. Son olarak, Elly ve Mark başarılı olmalarını sağlayacak net parametreleri belirlemeye çalışmalı. Bu şekilde her ikisi de Elly’nin yeni planının şirket hedeflerine ulaşmasını sağlayıp sağlamayacağını anlayabilir.