Biraz mola vermeye ne dersiniz?
Yöneticiliğin zorlukları ile başa çıkma konusundaki bakış açıları ise genelde gelenekseldir: Yönetici kendini (aktör Hrithik Roshan yada Chow Yun Fat gibi) Antartika’nın terk edilmiş yollarında ağır adımlarla, ilerleyen gözü pek bir kahraman olarak görür. Evet, bu belki de heyecan verici bir sahnedir. Oysa gerçek Antartika kahramanı Sir Ernest Shackleton’ın yaptığı tam olarak da bu değildi.
1915 yılında Shackleton ve mürettebatı Antartika’da bir deniz kazası geçirmişti. Uzaklarda şans eseri hayatta kalmış olmalarına rağmen Shackleton, hala futbol maçlarına, oyunlara ve eğitime vakit ayırıyordu. Yaptığı şey aslında (Dr Richard Boyatzis’in deyimiyle) ‘yenilenme’ idi. Shackleton bu yaptıkları ile mürettebatının hayatta kalması için gereken kuvveti yeniden toparlamalarına çalışıyordu. Sonunda çabaları sonuç verdi ve mürettebatın tümü hayatta kalmayı başardı.
Dr. Boyatzis, Case Western Üniveristesi’nde eğitim veren bir psikoloji profesörü… Son kitabı “Resonant Leadership”de (Yönetimin Tınısı) yenilenme sürecini ele alıyor. Boyatzis’in anlattıklarında açıkça görülen bir şey var: Yönetimin sadece zihinsel değil, aynı zamanda fiziksel güçle de doğrudan ilgili olduğu…
Kronik stresin önüne geçin…
Stres vücudunuzu etkiler, vücudunuz da aklınızı… Kronikleşen stres, düşünme yeteneğinizi kaybetmenize yol açar, düşüncelerinizi daraltır ve tüm bunlar sizi isabetli düşünmenin çok önemli olduğu şu günlerde zayıf bir yönetici haline getirir.
Kuzey Kutbu’ndaki savaşında Robert Scott ekibinin ilerlemesi için kendi hayatını hiçe saydı fakat sonunda tümü hayatını kaybetti.
Eğer eskiden çok başarılı olan fakat her geçen gün kötüye giden bir yönetici tanıyorsanız; bilin ki stres zamanla onların algılarını kemirmiştir. Ne yazık ki bu kişiler nasıl bir durum içerisinde olduklarını bile fark etmekten acizdirler.
Kronik strese bağlı olarak gelişen bu gerilmenin önüne geçmenin en iyi ilacı ise ‘yenilenme’dir. Boyatzis yenilenmenin üç kaynağını umut (gelecek hakkında olumlu düşünme), şefkat (başkalarına yardım) ve düşünceli olmak (kendinizin ve etrafınızdakilerin farkında olmak) olarak tanımlıyor. Bu aktiviteler stresin yarattığı zararlı etkileri önleyerek psikolojik süreçlere de yardımcı oluyor.
İşler düşündüğünüzden kötü gitmeye başlarsa (Scott’ın yaptığı gibi) devam etmeye çabalamayın; (Schkleton’ın yaptığı gibi) oyun oynamak için biraz mola verin. Çünkü bilimsel araştırmalar şunu ortaya çıkarıyor: Umutlu, şefkatli ve düşünceli olmak için düzenli molalar vermek şart! İyi bir yönetici olmak bunları gerektiriyor. Bu molalarda meditasyon yapabilir, yürüyüşe çıkabilir ya da ihtiyacı olan birine yardımcı olabilirsiniz.
İdeal bir işyeri tanımı…
Kötü bir ofisi nasıl tanımlarsınız? Yüzü asık ifadelerle etrafta dolaşan, zamana karşı yarışan, işlerine gömülmüş, endişeli, yemeklerini bile masalarında yiyen insanlar topluluğu mu? Akıllı iş yerleri çalışanların etrafta küçük bir yürüyüş yapabilmek için mola verebildikleri, acil iş teslim tarihlerine rağmen diğerlerine yardım edebilecekleri, birbirleriyle şakalaşabilecekleri yerler olmalıdır. Saydıklarımız aslında bir çok yöneticinin başarılı olmak için uyguladıklarının tam tersi değil mi?
Son olarak şunu unutmayın: Başarı mutsuzluktan doğmaz. Başarı aklın bir ürünüdür. Stres ise bizi her geçen gün aklını kullanamaz hale getirir. Her birey kendi hayatında bir yenilenmeye ihtiyaç duyar. Aslında İK yöneticilerinin organizasyon ruhunu yaratmak için ihtiyacı olan da bu yenilenmedir. Bu görüş her ne kadar alışılagelmişin dışında gibi görünse de bizim bilimsel verilerle hareket etmeye ihtiyacımız var.