Bir İşe Giriş Hikayesi
Ve İstanbul’dayım. Ne kadar da özlemişim. (Gerçi çok şey değişmiş ama yine de başka.) Birkaç gün dinlendim. Arkadaşlarla sohbet ettik. Onların “Deli misin, niye döndün?” türündeki sorularına makul ve mantıklı cevaplar vermeye çalıştım. Herneyse sonuçta dinlenme dönemi bitti ve iş arama zamanı geldi. Önce İngilizce ve Türkçe güzel bir özgeçmiş hazırladım. Güzel diyorum, çünkü master programının son döneminde, işe girme konusunda dört kredilik, zorunlu olarak alınan bir dersimiz vardı. Bu dersi uluslararası bir şirketin insan kaynakları yöneticisinden aldık. Derste, özgeçmiş nasıl hazırlanır, görüşmede nelere dikkat edilir, neler sorulur ve benzeri konular örneklerle işlendi. Bir anlamda bizi görüşmelere hazır hale getirdiler. Alan seçmekte danışmanlık yaptılar. Yeni iş yaşamına başlarken hangi alanlarda başarılı olabileceğimizi örnek olaylar, anketler ve görüşmeler ile belirleme şansımız oldu.
Bu benim için çok önemliydi. Çünkü, bir işe başlayıp, bir süre sonra bu iş benim aradığım iş değilmiş deyip, hem zaman kaybetmek, hem de kendi mutsuzluğumla çevremdekileri de (ailem, iş arkadaşlarım, dostlarım) mutsuz etmek istemiyordum. Benim çalışmak istediğim ve bana da en uygun alan olan satış bölümüydü. İlk iş olarak, gazetelerin eleman ilanları sayfalarını izlemeye başladım. (Tanıdıklar aracılığıyla, istediğim işi bulmaktan çok, bana verilen işi yapmak zorunda kalacağımı düşünüyordum.) Seçici davranmak istiyorduk. Bu nedenle ilanların tarzı, kullanılan kelimeler, son başvuru tarihi, başvurulacak kişi gibi profesyonel yaklaşımın izleri ve şüphesiz şirketin tanınmışlığı benim ilk başvurum için kriter oluyordu. Bir ay içinde iki yer ile görüştüm. İkisi de hayal kırıklığıydı. İlkinde bana randevu veren Personel Müdürü toplantı uzadığı için beni önce bir saat bekletti. Sonra da yardımcılarından biri on dakikalık bir görüşme yaptı. Bir hafta sonra ikinci görüşmeye çağrıldım.
Bu kez de Personel Müdürü ile görüşecektim. Girişte randevum olup olmadığını sordular. Listede adım yokmuş.
Her neyse, uzun aramalardan sonra ilgili ve bilgili birisine ulaşıldı ve ben içeri girdim.
Yine bekliyorum. Müdür bey telefonla konuşuyor. Sonra odasına aldılar. Kocaman masasından kalkmadan bana yer gösterdi ve özgeçmişime bakarak birkaç klasik soru sordu. Kaç para istediğimi öğrenmek istedi. Sonra da bana, seni beğendim ama bu kadar para veremeyiz, dedi. (Ben sizi beğenmedim, diyemedim.)
Düşünmek için süre istedim. Çıkarken bana kartvizitini verdi. Şaşırdım çünkü kartta İnsan Kaynakları Müdürü yazıyordu. Şaşkınlığımı görünce açıklama yapma gereği duydu. “Yönetim Kurulu yeni karar aldı. Rakiplerimizde İnsan Kaynakları Müdürü olarak geçiyor, biz de bundan sonra bu ünvanı kullanacağız” dedi. Moda olan bir giysiyi almak gibi. Çağa ayak uydurmak bu olsa gerek! Neyse sonuçta iki gün sonra onları arayıp, ilgilerine teşekkür ederek, başka bir iş aramaya başladım.
Benzeri iki görüşme daha yaptım. Birincisinde görüşmeye gittiğimde üniversiteden çok sevdiğim bir arkadaşımla karşılaştık. O da aynı iş için görüşmeye gelmiş. Görüşmeler sarktığı için birlikte bekledik. Rekabete evet ama, böyle değil. Gittikçe moralim bozulmaya başlamıştı. Yanlış giden birşeyler vardı. Galiba bir türlü aradığım işi bulamayacaktım. Amerika’ya dönmeyi bile düşünmeye başlamıştım.
Başvurduğum yerlerden biri de bir satış şirketiydi ve genç satış yönetici adayları arıyordu. İlan güzel hazırlanmış, şirket hakkında kısa bilgi verilmiş, işin niteliği belirtilmiş, başvurulacak kişinin ismi bile yazılmıştı. Ayrıca şirket içinde tanınan eğitim ve yükselme olanakları da bir cümle ile belirtilmişti. Şirketin ilanda yarattığı imaj etkileyiciydi. O an o şirketin bir üyesi olmayı istedim. Bu benim tam aradığım iş olabilir ve hayal ettiğim şeylere ulaşmamı sağlayabilirdi. Bir kez daha şansımı denemek için özgeçmişimi gönderdim.
Yaklaşık bir hafta sonra, şirketin İnsan Kaynakları bölümünden telefonla aradılar. Başvurumun ellerine ulaştığını ve görüşmek istediklerini belirttiler. Görüşme ile ilgili bilgileri – gün, saat, görüşülecek kişi, tahmini süre ve acil durumda aranabilecek bir telefon numarası- verdiler. Aynı bilgileri içeren davet mektubunun bana ulaştığını da belirttiler. Evet, ilk bağlantı son derece olumluydu. Kibardılar; gerekli tüm bilgileri verdiler ve en önemlisi değer verildiğini hissettim. Daha önceki iş görüşmelerinden çok farklıydı. Okuduğum şeyleri uygulamada görmek beni sevindirdi. (Harika...)
Davet mektubunu aldım. Mektupla birlikte şirketi tanıtan bir broşür de göndermişlerdi. Ayrıca ulaşım masraflarımın karşılanacağını belirten bir de not vardı. (Çok iyi. Galiba bu kez doğru şirkete gidiyorum) Sonunda o gün geldi. Belirtilen saatten onbeş dakika önce resepsiyondaydım. Gülümseyerek hoşgeldiniz diyen bir bayan, beklendiğimi söyleyerek beni görüşmenin yapılacağı odaya götürdü. Odada çay, kahve self servis olarak hazır, şirketi tanıtan broşürler, şirketin pazarladığı ürünler odanın bir köşesinde. Tam saatinde İnsan Kaynakları Müdürü Gülçin Hanım içeri girdi. (Genç bir yönetici...) Kendini tanıttı. Birlikte içecek birşeyler aldık. Aynı masa etrafında oturduk. Beş dakika kadar İstanbul Festivali’ni konuştuk. Sonra bana aday olduğum iş hakkında ayrıntılı bilgiler verdi. Hazırlıklı olduğu belliydi. İş ile ilgili tüm sorularımı yanıtladı. (Sorularıma kaçamak yanıtlar vermedi, terslemedi.) Şirketteki gelişim olanaklarından bahsetti. Kariyer planımı konuştuk. (Hele bir başlayın, sizi biraz tanıyalım demedi.)
Bölümün eleman profili üzerinde konuştuk. Ayrıca eğer ben istersem kişisel profil anketi yapabileceklerini söyledi. Benzeri bir test aldığımı ve sonucunu söyledim. (Kendilerininkini almam için ısrar etmedi) Performansımın sürekli değerlendirildiğini, değerlendirmeli, tanımlanan iç ve dış müşterilerin yapacağını söyledi. Ücret sistemini anlattı. (Pazarlık yapmaya kalkmadı.) Şirketteki sosyal aktivitelerden bahsetti, daha sonra görüşmenin diğer aşamalarını aktardı. Önümüzdeki hafta satış müdürü ile görüştürülmek üzere randevu verdi. (Biz sonra ararız demedi.) Bu arada İnsan Kaynakları bölümünden genç bir arkadaş (Aykut) ulaşım harcamalarımı ödedi. (Muhasebeye uğrayın, ödesinler denmedi. Bu arada Gülçin Hanım benimle ilgili epey bilgi aldı, ama bunları alırken kendimi sorgulanmış hissetmedim.) Başka sorum olup olmadığını sordu. Herhangi bir sorun olursa çekinmeden ara dedi ve beni kapıya kadar uğurladı.
Kararımı verdik, bu şirkette çalışmak istiyorum. Kendimle gurur duydum.
Satış müdürü ile görüşmem de çok iyi organize edilmişti. Beni Satış Müdürü ile İnsan Kaynakları Müdürü Gülçin Hanım kendisi tanıştırdı. Daha önce bilgilendirildiği belliydi. O da hazırlıklıydı. Kendisini kısaca anlattı ve karşılıklı sorular sorduk. İş hakkında daha ayrıntılı bilgi verdi.
Görüşmeden sonra Gülçin Hanım, benim değerlendirmemi sordu. Olumlu olduğunu söyleyince, Perşembe günü saat 10 – 12 arası arayarak sonucu ileteceğini söyledi ve aradı. Son kez görüşmeye gittim. Bana seçildiğimi söyledi. Ücret ve diğer yararları içeren bir teklif mektubu sundu. Kabul edersem birlikte çalışmaktan mutlu olacaklarını söyledi. Kabul ettim. İşe başladığım gün çalışma masam, bilgisayarım, telefonum bile hazırdı. (Üzerinde adım yazılı çay fincanım bile) Santral beni arayanları hemen bağlamıştı. (O da kim, bizde öyle biri çalışmıyor dememişti.) (Unutmadan masamda bir de aramıza hoşgeldin çiçeği vardı.)
Başladığım gün, İnsan Kaynakları tarafından bana özel hazırlanan bir oryantasyon programını aldım. Bir hafta boyunca şirketin vizyonu, hedefler, bölüm hedefleri, kişilerin şirket hedeflerine katkıları, geçen yılların değerlendirmeleri gibi bilgiler verdiler. (Bu sizin yetki alanınızda değil, bunu anlatamayız, şu gizli bilgidir gibi kısıtlamalar koymadılar. Bana güvendiklerini hissettirdiler.) Bu arada genel müdürle tanıştırıldım. (Erişilmez değilmiş. Birlikte tenis oynamayı önerdi. Formumda tenis oynadığımı yazmıştım.)
Ve sonuçta bir gazete ilanı yaşamımı değiştirdi. Şimdi İstanbul bölgesinden sorumlu Satış Müdürü olarak çalışıyorum. (Dört yıldır çalıştığım için müdür olmadım. Başarılı olduğum için buradayım.) Bu arada artık bekar değilim. Eşimle bir seminerde tanıştık. Beklentilerimizi sürekli yeniliyoruz. Gelecekten umutluyuz. Bugün evlilik yıldönümümüz. Biraz önce İnsan Kaynakları bölümünden güzel bir buket çiçet aldık. Şirketimi seviyorum. (Şirketimin de beni sevdiğini biliyorum.)
İnsan Kaynakları Müdürümüz Gülçin Hanımın bizlere aktardığı bir sözü unutmuyorum, “Biz İnsan Kaynakları olarak çalışanlarımızın sadece iş yaşamındaki beklentilerini karşılamayı hedeflemedik. Bizim amacımız tüm yaşamınızın mutlu olmasını sağlamak. Ödülümüz ise sizlerin gülümseyen yüzleri.” (Ben onların desteğini hep hissettim.)
Herkese kendilerini mutlu hissedebilecekleri bir iş diliyorum.
Hazırlayan: Prometheus Turkey