yemeksepeti.com’un Genel Müdürü Nevzat Aydın: “Her zaman cesur kararlar aldım”


1976 doğumlu olan Aydın, kelimenin tam anlamıyla bir girişimci. Çünkü Türkiye’yi yemeksepeti.com ile buluşturma fikrinin zihninde yeşermeye başladığı dönemlerde, ülkemizde bırakın e-ticaret’i internet kullanım oranlarından bile ciddi anlamda söz etmek mümkün değildi. “Ben zaten kendi açımdan her zaman bu tür cesur kararlar almışımdır” diyor Aydın kendisine bunu hatırlattığımızda: “Boğaziçi Üniversitesi bana her şeyin yapılabileceğini öğretti. Örneğin, U2 konserine Selanik’e tur düzenledim. Yemeksepeti.com da cesur bir hareketti. Ama başarıyı salt cesaret getirmedi. Hiç, hesaplanmayan risk almadık. Bu cesur kararı bilimsel verilerle destekledik.”

Evet, bu sayımızda “Hayatın İçinden” sayfalarımızın konuğu genç yönetici Nevzat Aydın oldu. Aydın ile, “hayatın içinden” beslediği gözlemleriyle yaratıcılığını birleştirerek imza attığı yemeksepeti.com’u ve yeni hedeflerini konuştuk.

GÜNDE 2 BİN SİPARİŞ ALIYOR, 6 BİN KİŞİYİ DOYURUYOR

• Türkiye’nin ilk online yemek siparişi sitesi olan yemeksepeti.com, 2001 yılında faaliyete geçti.
• Halen 700 restoran ve 100 bin kayıtlı üyeye sahip.
• Sistemin sürekliliği hataya izin vermediği için bu dönem içinde yaklaşık 300 restoranla ilişkisini, siparişlerin geç gitmesi ya da restoranın sorunlara çözüm üretememesi gibi nedenlerle kesti, sistemden çıkardı.
• Geçtiğimiz günlerde 1 milyonunca siparişini aldı.
• Günde aldığı 2 bin siparişle yaklaşık 6 bin kişiye hizmet veriyor.
• İnternet üzerinden Türkçe ve İngilizce olarak sunduğu hizmetin yanı sıra SMS yoluyla ve Digiturk 525’inci kanaldan da sipariş kabul ediyor.

yemeksepeti.com yolculuğu nasıl start aldı?

Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra master yapmak için Amerika’ya gittim. Bilgi teknolojileri konusunda ciddi oluşumların, yeni projelerin hayata geçirildiği Silikon Vadisi’ne yakın olmak olduğu için San Fransisko’yu seçtim. Türkiye’de internet patlamasından henüz haberdar olmamamıza karşın Amerika’daki gelişmeleri yerinde izlemek izliyordum. O dönemde internetten evlere servis anlamında kendimin de kullandığı farklı modelleri gözlemledim. Bu tip projeleri Türkiye’de hangi koşullarda hayata geçirebileceğimizi, bu tür bir pazar olup olmadığını düşünmeye başladım ve bir senenin sonunda da aklımda bu projeyle Türkiye’ye geldim.

O dönemde Türkiye’deki hava nasıldı?

Sadece Türkiye’de değil, dünyada internet konusunda iyi bir dönem yaşanmıyordu aslında. Dünyadaki bazı projeler başarısız olmuştu. Nasdaq ciddi anlamda düşüşe geçmişti. Türkiye’de ise büyük holdingler internet şirketlerine ciddi yatırım yapmaya başlamalarına karşın kısa vadede umdukları geri dönüşü sağlayamadıkları için projelerden birer birer çekiliyorlardı. İnternet anlamında Türkiye çok cazip görünmüyordu aslında.

Yine de denemeye karar verdiniz, öyle mi?

Evet. Elbette birtakım pazar araştırmaları ve anketler yaptık. Sistemin iki ayağı olduğu için hem restoran hem de kullanıcıları memnun edersek projenin başarılı olabileceğini biliyordum. Bu nedenle iki tarafı da projeye dahil edecek şartları incelemeye aldık. Örneğin internetten alışveriş dendiğinde kullanıcıların aklına doğrudan online kredi kartı kullanımının geldiğini ve bunun kullanıcılar için caydırıcı olduğunu fark ettik. Pazarın gerektirdiği ölçüleri yerine getirerek uygun bir proje hazırlamamız gerektiğini bildiğimiz için de kullanıcıdan kredi kartı istemeyen bir model oluşturduk. Bu, restoranları kazanmak konusunda da önümüzü açtı. Bu sayede onlar da siparişlerinin bedelini kullanıcının kapısında, beklemeden alabilecekti. Plazalardaki beyaz yakalı çalışanlar arasında anket düzenleyerek diğer beklentilerini de öğrendik. Böylece yemeksepeti.com cesur bir hamleyle start verilen ama bilimsel verilerle desteklediğimiz bir model olarak paydaşlarla buluştu.

Kullanıcılarla ne zaman buluştunuz?

Hedefimiz 40 restorandı ve siteyi 2001’in Ocak ayında açmak istiyorduk. İki hedefimizi de gerçekleştirdik. Tabii restoran sayısı ilk başlarda rakamsal olarak azdı.

Onları ikna etmek zor mu olmuştu?

Zaten ilk önceleri büyük restoranlara gitmedik. Bu 40 restoran, bizimle aynı frekansta buluşabilen restoranlardı. O zaman bile bizi anlayabildiler. İlk büyük restoranımız olan Domino’s Pizza’yı aynı yıl Ağustos ayında bünyemize kattık. Elbette zaman içinde yeni katılımlar hız kazanmaya başladı.

Şimdilerde bazı restoranların yüzde 50’nin üzerinde paket servisi bizim üzerimizden geçiyor. Birtakım büyük zincirlerdeki payımız yüzde 15-20 seviyelerine çıkabiliyor. Bunun ardında restoranlara sağladığımız avantajlar yatıyor elbette. Duyurularını hem daha az maliyetle hem de daha hızlı yapabiliyorlar. Çünkü sistem çok dinamik. Üstelik daha önce alamadıkları birtakım geribildirimleri alabiliyorlar. Örneğin eskiden şubede kalan ve üst yönetime çıkmayan sorunları doğrudan merkezle paylaştığımız için çok ciddi anlamda kontrol mekanizması oluşturuyoruz.

Böyle bir girişime imza atarken sıkıntılar yaşadığınız da olmuştur.

Elbette. Her şeyden önce bir kullanıcının bizim sistemin çalışıp çalışmadığına karar vermesi için sadece 45 dakika gibi kısa bir süreye ihtiyacı var. Şöyle açıklayayım: İnternet üzerinden örneğin bir kitap siparişi verdiğinizde ürünün ne olduğunu biliyorsunuz, size ne geleceğinin farkındasınız. Sürpriz yok. Yemeksepeti.com’da ise siparişi verirken ne zaman geleceğini biliyorsunuz ve 45 dakika içinde sipariş gelmediği taktirde kullanıcının kafasında ciddi anlamda soru işareti oluşuyor. Üstelik yemeğin beklediği gibi çıkmama riski de var. İşte bu nedenle restoranlar ile olan iletişimi en yüksek seviyede tutmak, sorunu anında çözemeyen restoranlarla ilişkiyi kesebilmek çok önemli.

Siz de söylediniz; bizler internetten alışverişi pek sevmiyoruz. Üstelik sitenin açıldığı dönemde internet kullanım oranı da çok düşüktü. Peki sizce yemeksepeti.com neden bu kadar sevildi?

Evet, gerçekten de internet penetrasyonu bu kadar düşükken her gün binlerce kişinin bizim siteden sipariş vermesi büyük bir başarı. Bunun temel nedeni, başta da söylediğim gibi sloganımızın “Kredi kartınız bizi hiç ilgilendirmiyor” olması. Ayrıca sitenin sağladığı en büyük avantajlardan biri, kullanıcının seçimlerini çok rahat bir süreçte yapabilmesi. Kullanıcı siteye giriyor, alternatiflere bakıyor, hangi restoranın kendisine hangi şartlarda sipariş getirdiğini görüyor ve seçiyor. Telefonla siparişte ortaya çıkabilen sorunları yaşamıyor. Restorana sipariş yazılı olarak gittiği için de ortada bir sorun olsa bile bunun nereden kaynaklandığı kolaylıkla saptanabiliyor.

Restoranlarla aranızda nasıl bir bağlantı var?

İlk başlarda siparişleri faks aracılığıyla iletiyorduk. Ama faks çift yönlü bir iletişim aracı olmadığı için teyit etmekle zaman yitiriyorduk. Bu nedenle yaklaşık 1.5 senedir farklı bir yol deniyoruz: Siparişlerimizin yüzde 70’i GSM altyapısı üzerinden restorana ulaşıyor ve yetkili kişi tarafından onaylanıyor. Siparişlerin yüzde 10’u da online olarak ulaşıyor. Gelen siparişler anında güvenli bir ortamda internet üzerinden restoranların sistemine doğrudan girebiliyor. İletişimin geri kalan bölümünü ise yine çok tercih etmemekle birlikte telefon ve faksla gerçekleştiriyoruz.

Tüm bunlar için nasıl bir organizasyon kurdunuz?

İki ortağımla birlikte güvendiğimiz, zekasına inandığımız insanları seçtik. Bu kişiler zaten benim çevremdeydi. Örneğin bilgi işlem müdürümüz üniversiteden arkadaşımdır. Kendisi işin bilgi işlem tarafını alırken, ben yöneticilik tarafını üstlendim. Ayrıca biri ekonomi, diğeri işletme mezunu; pazarlama ve finans alanında tecrübeli arkadaşlarla bir araya geldik.

Şu anda kaç kişilik bir ekiple çalışıyorsunuz?

Şu anda 23 kişiyiz. Bunların çoğu da sipariş geldiğinde onun en doğru, en çabuk şekilde restorana iletildiğinden emin olan, sorunları çözen operasyon sorumlusu arkadaşlarımız. Kimisi tam zamanlı, kimisi de yarı zamanlı çalışıyor.

Siz yaratıcılığınızı nasıl besliyorsunuz?

Öncelikle gözlem yapıyorum. Çünkü birebir içinde yaşadığımız hayatta insanların yemek alışkanlıkları ile ilgili değişen ne varsa bunları takip ederek birebir siteye yansıtıyoruz. Zaten kullanıcılardan da çok ciddi anlamda bizi destekleyen, bize yol gösteren yorumlar geliyor.

Yeni hedef ve projeler var mı?

Sürekli yeni proje üretiyoruz. Geçtiğimiz aylarda Digiturk üzerinden 525 numaralı Yemek Sepeti kanalından sipariş almaya başladık. Temmuz ayından beri de gece saat 3’e kadar sipariş kabul ediyoruz. Bugünlerde de çok yeni bir projeyi hayata geçiriyoruz. Siteden 30 milyon üzerinde sipariş veren kullanıcılar, siparişle beraber orijinal, ücretsiz bir DVD alıyorlar. Şu anda yaklaşık aylık 5 bin DVD’lik potansiyelimiz var. Bu, hem kullanıcı hem site hem de restoranlar için çok büyük bir avantaj.

Öte yandan bir sonraki aşamada da, insanların sadece paket serviste akıllarına gelen değil, “yemek” dendiğinde akla gelen marka olmayı hedefliyoruz. Yemeksepeti.com, yaklaşık 3 - 4 ay içinde sadece pakette değil, başka projelerde de adını daha sık duyuracak. Konsept olarak dışarı çıkıp yemek yenince de akla gelen isimlerden biri olmak istiyoruz. Ama bunu geleneksel yöntemlerle değil, yeni bir modelle yapacağız. Kısacası yemek dendiğinde ilk olmak istiyoruz. Ayrıca yemekten biraz daha eğlenceye kaymak istiyoruz. DVD projesi ile bu konudaki ilk adımı atmış olduk.

Bunların dışında eklemek istediğiniz bir nokta var mı?

Eskiden siparişlerin büyük çoğunluğu öğle saatlerinde, ofislerden gelirdi. Akşamları alınan sipariş oranı yüzde 20’lerdeydi. Oysa geçtiğimiz 5 sene içinde bu rakam yüzde 43’lere çıkarken öğlen siparişleri yüzde 25’e kadar geriledi. Bu da, eskiden evinde internet olmadığı için bu kanaldan sipariş veremeyen, ofisteki interneti kullanan bir kesimin artık evinde PC ve internet olduğunu gösteriyor. Bu nedenle her ne kadar son zamanlarda ciddi eleştirilerle karşı karşıya kalsa da Türk Telekom’un son 1.5 senedir ADSL’in yaygınlaşması anlamında inisiyatif kullandığını ve başarılı olduğunu görüyorum.
 

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)