Kaan Terzioğlu: “Genç Avrupa”nın yeni sorumlusu
Cisco’da yaşanan değişimi ve sizin yeni görevinizin ayrıntılarını aktarır mısınız öncelikle?
Ben, 1 Ağustos 2005 itibariyle Merkezi ve Doğu Avrupa’dan sorumlu başkan yardımcısı olarak görev yapıyorum. Cisco, bu yıl içerisinde yeni bir bölgesel yapılanmaya geçti. Daha önce coğrafi yakınlıkların ön planda tutulduğu bir bölgesel dağılım söz konusu iken, artık pazarların durumu ve benzerliğine göre bir dağılım gerçekleştirildi. Cisco yönetim merkezi bu tür bir dağılımın daha etkin yönetilebileceği ve ülkelerin ihtiyaç ve beklentilerine daha iyi karşılayabileceğine karar verdiler.
Bu dağılım içerisinde “Gelişmekte Olan Pazarlar” adıyla yeni bir bölge oluşturuldu. Toplam 4 ayrı bölgeden oluşan bu pazarın içerisinde Latin Amerika ve Karayipler, Orta Doğu ve Afrika, Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğu ile Merkezi ve Doğu Avrupa yer alıyor. Bizim CEE (Central and Eastern Europe) olarak adlandırdığımız ve benim sorumluluk alanıma giren Merkezi ve Doğu Avrupa Bölgesi’nde toplam 17 ülke yer alıyor.
Bu beni çok heyecanlandırıyor, çünkü bahsettiğimiz bu bölge, başarıya, internete susamış genç ülkelerden oluşuyor. Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovakya, Arnavutluk, Bosna, Bulgaristan, Hırvatistan, Makedonya, Romanya, Sırbistan Karadağ, Slovenya, Estonya, Latviya, Litvanya ve Türkiye. Bir anlamda “Genç Avrupa” da diyebiliriz aslında. Yeni AB üyeleri ve AB üyeliğine aday ülkeler, gururlu, çalışkan, genç, dinamik bir pazar bu. Hiç şüphe yok ki teknolojik açıdan yapılacak çok şey var, tüm bu ülkeler yeni teknolojileri kullanarak, eğitimden sağlığa, elektronik ticaretten iç güvenlik ve savunmaya kadar birçok alanda bugün gelişmiş olarak adlandırdığımız pazarların önüne geçebilecek kapasitedeler.
Biz Cisco’da çok basit bir vizyonla çalışıyoruz aslında. Amacımız, daha güçlü ve üretken global toplulukların oluşturulmasında üzerimize düşeni en iyi biçimde yapmak. Biz sağlıklı, kendi kendine yetebilen toplulukların ancak her bireyin yaşama, öğrenme ve öğrendiklerini diğerleri ile paylaşma şansı olduğunda var olabileceğini düşünüyoruz. Bu nedenle, sürekli araştırıyoruz, bilgi birikimimizi artırıyoruz ve bilgiyi paylaşıyoruz. Sorumluluğunu taşıdığım ülkelerde de Cisco’nun bu vizyonunu gerçekleştirmek için elimden geleni yapacağım.
“Çok yetenekli takımlar kurmakla” tanınıyorsunuz. Ekip çalışmasını başarınızda nereye koyuyorsunuz?
Ekipleri ekip yapan, başarılı yapan çok temel özellikler olduğuna inanıyorum. Ben bu başarıyı oluşturan en önemli özelliklerin karşılıklı güven, sürekli ve proaktif iletişim, grup sorumluluk bilinci, takım gururu ve ekip üyelerinin birbirine değer vermesi, ortak hedefler konusunda hassasiyet göstermesi olduğunu düşünüyorum. Zeka ve çok çalışmak artık başarı için yeterli değil, disiplin ve ekip bilinci lazım. Formanın sırtında yazan değil, önünde yazan isim için çalışmak lazım.
Benim özellikle önem verdiğim konulardan biri de, değişik milliyetten insanların bir araya gelmesiyle ortaya çıkan çeşitlilik… Ekibimdeki planlama ve organizasyon liderleri İsviçreli, pazarlama İngiliz, teknoloji Çek, finans İtalyan, İnsan Kaynakları Polonyalı, ülke genel müdürlerim ise temsil ettikleri ülkelerden... Kanımca, böyle bir ekibin önünde durabilecek bir rakip yok. Bana göre liderliğin tanımı; inanmak, adil olmak, güven duygusu verebilmek ve sözünde durmaktır.
“CISCO’NUN FARKLI BİR RİTMİ VAR; NORMAL ŞİRKETLERDE BİR YILDA OLAN GELİŞMELER BİZİM HAYATIMIZDA 3 AYLIK DİLİMLERDE GERÇEKLEŞİR”
Cisco’daki İnsan Kaynakları çalışmalarının sizin yetenek yönetiminize nasıl katkıda bulunduğunu düşünüyorsunuz? Bu görevin gereklerine nasıl hazırlandınız?
Büyük şirketleri sürekli kılan ve lider konumuna getiren en büyük özelliğin, lider kadro kapasitesi olduğunu düşünüyorum. Bir anlamda liderlik kapasitesini geliştirmek bizim temel rekabet avantajı olarak gördüğümüz bir alan. Cisco hiyerarşik bir örgüt değil, liderlik kapasitesini geliştirmek için kullandığımız en önemli araç bire bir iletişim… İyi iletişim ve sunum yeteneklerine sahip olmak Cisco’da ilerlemek için olmazsa olmaz kurallar, bunun üzerine disiplin, çalışma, takım ruhu ve kendine güveni eklersen hangi milliyetten olursanız olun önünüzde hiçbir engel kalmıyor.
Cisco’nun farklı bir ritmi var, normal şirketlerde bir yılda olan gelişmeler, bizim hayatımızda 3 aylık dilimlerde gerçekleşiyor. Bu çalışma hızı ve etkin proaktif iletişimi birleştirdiğiniz zaman Cisco’nun liderlik kapasitesinin artırılması için kullandığı en büyük sırrı keşfedebilirsiniz.
Expatriate olarak çalışmanın zorlu ve keyifli yönlerinden de söz eder misiniz?
Ben haftanın minimum 4 günü seyahat ederim. Dolayısıyla, bu soruya vereceğim cevabın diğer expatriatelar ile aynı olacağını sanmıyorum. Bu farklı bir yaşam, çalışma stili… Bana büyük keyif veriyor. Sadece öğrenmek değil, aynı zamanda öğrendiklerini hızla birçok kişiyle paylaşmak ve katkıda bulunmak neredeyse alışkanlık yapacak kadar bana zevk veriyor.
İşin tek tatsız tarafı insanın eşi, ailesi ve arkadaşlarıyla istediği kadar vakit geçirememesi... Bu konuda eşimin desteğinden bahsetmeden geçersem haksızlık olur. Özellikle arkadaşlarıma yeterli zaman ayıramadığım için kendime kızıyorum.
Son olarak biraz da Bilgi Teknolojisi alanındaki son gelişmeleri ve Türkiye’nin pazardaki yerini değerlendirmenizi istesek...
Çok önemli bir değişimin ortasındayız. Bugün broadband çağını yaşıyoruz. Bu; tüketiciler için sınırsız seçenek, eğlence ve bilgiye kolay erişim, şirketler için ise iş yapma maliyetlerinde ciddi bir azalma demek. Tüm bu değişimin dayandığı temek teknoloji ise bizim teknolojimiz; yani akıllı bilgi ağı... İnternet diye genel olarak adlandırdığımız teknoloji, artık bir platforma, bu platform üzerinde yaratılan uygulamalar, eğitimden sağlığa, üretimden finansa, medyadan devlet yönetimine, her sektöre şekil veriyor ve geleneksel çalışma, öğrenme, eğlenme ve yaşama alışkanlıklarını geliştiriyor ve değiştiriyor.
Türkiye bu değişimden henüz hakkı olan payı alamadı ama ben gelecek için çok umutluyum. Türkiye’nin önünde şimdi gerekli yatırımları en yeni teknolojilere yapma şansı var. Bizden önceki jenerasyonlar maalesef Türkiye’nin rekabet avantajı yaratmasına gerekli önemi vermediler. Eğitim ve teknoloji bunu eşitlemek için büyük bir fırsat. En büyük avantajımız genç ve başarıya aç nüfusumuz.
Cisco birkaç yıldır, Net Impact adını verdiği bir çalışma ile ülkelerde internet teknolojilerinin kullanımı ve bunun sonuçları üzerine çeşitli araştırmalar yaptırıyor. Ağ teknolojilerine yapılan yatırımın süreçlere etkisi, finansal sonuçları gibi değerlendirmelerin yanı sıra ülkelerin önümüzdeki yıllarda ihtiyaç duyacakları teknoloji ilintili insan kaynağı da değerlendiriliyor. Bu çerçevede çok yakında gerçekleştirilen ve sonuçlarını önümüzdeki günlerde açıklayacağımız bir araştırma var. Bu araştırmanın kesinleşmemiş sonuçları gösteriyor ki, önümüzdeki yıllarda Avrupa’da çok çok yüksek oranda, ağ teknolojilerinin çeşitli alanlarında uzmanlaşmış kişilere ihtiyaç duyuluyor. Teknoloji alanında çalışacak insan kaynağı ile yetişmiş eleman arasındaki fark ortalama yüzde 20 oranında gözüküyor. Bu bazı ülkelerde daha az, bazılarında ise daha çok olabiliyor. Ama bu sonuçlar bize şunu gösteriyor, devlet yönetimleri, ekonomiler ve şirketler teknoloji yatırımlarını büyük bir hızla artırırken bu teknolojileri kullanacak insan kaynağı aynı oranda artmıyor. Öyleyse, bu alanda eğitimlerin artması gerekiyor. Cisco’nun bilgi çalışanları diye nitelendirdiği bu insan kaynağını yetiştirmek üzere geliştirdiği Cisco Networking Akademi Programı (CNAP) bu noktada birkez daha karşımıza çıkıyor. Yetişmiş uzman eleman açığını kapatmak amacıyla CNAP eğitimleri Cisco tarafından dünyanın her yerinde veriliyor. Ülkemizde de bu alanda çok başarılı çalışmalar yapıyoruz. Gençlerin sektördeki bu gelişimi ve buradaki fırsatları iyi görmeleri ve iyi değerlendirmeleri gerekiyor. Yeni ve çok başarılı bir kariyer yapabilirler. Bu nedenle CNAP eğitimlerini araştırmalarını öneriyorum.
Bunların dışında eklemek istediğiniz noktalar var mı?
Belki bu noktada altını çizmemiz gereken en önemli nokta, Cisco’nun gündelik yaşamımıza hızla girmekte olduğu… Aslında bugün internet kullanan hemen herkesin bir şekilde değdiği ama görmediği bir logodur Cisco Systems… Fakat, son zamanlarda hızla artan şirket satın almaları ve ürün gruplarındaki gelişme ile artık Cisco Systems adını daha farklı pek çok noktalarda görmek mümkün olacak.
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz yıllar içerisinde Cisco, Linksys markası ile ev pazarında çok önemli bir yer edindi. Ağ kavramının sadece çok büyük kurumları ilgilendirmediğini, ev ve küçük ofislerde internet tabanlı iş ve eğlence seçenekleri sunan Linksys en iyi şekilde gösteriyor. Cisco adını çok yakında evdeki uzaktan kumandaların üzerinde görürseniz gerçekten şaşırmayın.
KARİYERİNİN KİLOMETRE TAŞLARI
Kaan Terzioğlu, Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden 1990 yılında mezun oldu. Mezuniyet sonra hedefi bir denetim şirketinde çalışmaya başlamak ve kısa süre içinde yurtdışı deneyimi kazanmak idi. Mezun olduktan sonra sadece belli başlı denetim şirketlerine başvurdu. Ve… Bu noktada dilerseniz sözü kendisine bırakalım: “Aralarında sadece Arthur Andersen beni işe alırken yurtdışında bir görev konusunda söz vermedi. Sanıyorum Arthur Andersen’i kendime ilk işveren olarak seçmemde bu dürüstlük beni itekleyen unsur oldu.
Bir sene denetim projelerinde çalıştıktan sonra beni başarılı görmüş olacaklar ki Dubai’ye gitmek isteyip istemediğimi sordular, reddettim. Yurt dışına gitmek istemekteki tek amacım ileride kullanabileceğim bir deneyim kazanmaktı. Nitekim 6 ay sonra Arthur Andersen’in Şikago ofisine transfer oldum, yeni görevim yönetim danışmanlığı alanındaydı ve burada bir anlamda teknoloji ile ilk yakınlaşmayı yaşadım.
Arthur Andersen’da geçirdiğim 10 yıl bana büyük katkılar sağladı, sadece çeşitli sektörleri değil aynı zamanda değişik ülkeleri ve pazarları tanımamı, son derece kuvvetli iş ilişkileri kurmamı sağladı. Şikago sonrası kısa bir dönem İstanbul’da, daha sonra ise Arthur Andersen’in Brüksel ofisinde hizmet verdim. Türkiye’yi ne kadar çok sevsem de zaman içinde arka arkaya gelen ekonomik krizler, bitmek bilmeyen politik krizler ve en son 17 Ağustos depremi, beni kariyerimi temelli yurtdışında kurma kararına yöneltti.
1999 yılında Cisco System’de ilk olarak internet teknolojilerini kullanarak iş süreçlerini elektronik ortama dönüştürme konusunda uzmanlaşmış olan Cisco İnternet İş Çözümleri Grubu’nun yöneticisi olarak işe başladım. Danışmanlık sektörünü düşünürseniz tam anlamıyla bir rüya işti bu, üst düzey yöneticilerle ilişkiler, en son teknolojilerle iç içe olmak ve daha önemlisi bu hizmeti ‘satmadan’, davet prensibiyle özenle seçtiğimiz, sektörlerinde lider müşterilere, yöneticilere vermek… Yaklaşık 4 yıl boyunca, Fortune 500 içinde yer alan birçok şirket ile çalışma ve ortak başarılara imza atma şansını yakaladım.
2004 yılı başında Cisco’nun İleri teknolojiler olarak adlandırdığı İnternet Tabanlı Telefon ve Ses Sistemleri, İleri Güvenlik Sistemleri, Kablosuz Erişim, Veri merkezi ürünlerinin satış ve pazarlamasından sorumlu Genel Müdür olarak atandım. Bir süre sonra bu görev Cisco’nun tüm ürün portföyünü kaplayacak şekilde gelişti. Bu görev kendimi teknoloji alanında geliştirmenin yanı sıra özellikle stratejik teknoloji pazarlama konusunda uzmanlaşmamı sağladı. Bu görev sayesinde okuyanların çok iyi anımsayacağı “Crossing the Chasm” isimli kitabı gün ve gün yaşama şansını yakaladım.”