Uluslararası çalışan şirketlerde dil yenilgisi önlenebilir mi?
Şirketlerde bir elemanın yabancı dili gerçek kullanma seviyesinin hangi düzeyde olduğunu tespit etmek ne açılardan önemli? Örneğin derdini anlatıyor olması yetmez mi?
Kimi iş alanlarında belki derdini anlatıyor olması yeterli olabilir. Ancak şu da var. Dilin iyi kullanımı şirkete yeni kapılar açarken, kötü kullanımı kimi kapıların kapanmasına veya salt dilin eksik veya yanlış kullanımı nedeniyle şirket hakkında olumsuz kanıların oluşmasına yol açabiliyor. Bu şirketler için bir dil yenilgisi anlamına geliyor. Bu nedenle şirket elemanlarının görev alanına göre yeterli ve seviyeli yabancı dil bilgisi şirketi her zaman ileri götüren bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin, yabancı dilde yürütülen önemli bir ticari pazarlıkta dili basit kelimelerle kullandığınız için sevimli görünebilirsiniz.
Bu durum karşınızdakinin sizi kendine denk olarak görmemesine yol açabilir. Müzakerelerde şirketin pozisyonunu açıklayabilmeniz ve argümanlarla savunabilmeniz gerekir. Karşıdakini doğru algılamak da karar ve müzakere süreçlerinde çok önemlidir. Bu da tabii kişisel beceri ve deneyimlerin yanı sıra, dile hakimiyetle de yakından alakalıdır. Bu nedenle şirketler bir işi aldığında veya alamadığında, bunda elemanın dil becerilerinin payı var mıdır, yoksa ürün ve hizmetle mi alakalıdır, bunu daima bilmek zorundadır. Çünkü bu onların rekabetteki avantajı veya dezavantajıdır.
Türkiye’de yabancı dil becerileri genelde neye dayanarak tespit ediliyor?
Yabancı dil gereken şirketlerde insan kaynakları bölümleri gerek eleman alımında, gerekse terfilerinde yabancı dil seviyesini tespit edebilmek için farklı yöntemlere başvuruyorlar. Kimi kurumsal şirketler yabancı dil sınavı yapıyor. Gereken yabancı dile kendisi iyi hakim olan bir İK müdürü örneğin işe alacağı elemanla mülakat yapıyor. Kimi şirketler metin çevirisi yaptırtıyor, kimileri ise kişinin özgeçmişinde belirttiği akıcı, iyi derecede gibi subjektif dil tanımlamalarını yeterli bulmakla yetiniyor. İş başvurusu yapan kişinin yurtdışında yaşamış olması veya yabancı dil ağırlıklı bir üniversiteden mezun olmuş olması ise yine sıkça yeterli görülen yöntemlerden biri. Oysa tüm bu yöntemler kişinin gerçek dil becerilerini nesnel bir şekilde ölçmekten tamamen uzak. Bunlar ayrıca dildeki okuma, yazma, anlama ve konuşma olarak adlandırılan becerileri ya hiç ele almıyorlar, ya da kısmi olarak gözetebiliyorlar.
Kimi iş alanlarında belki derdini anlatıyor olması yeterli olabilir. Ancak şu da var. Dilin iyi kullanımı şirkete yeni kapılar açarken, kötü kullanımı kimi kapıların kapanmasına veya salt dilin eksik veya yanlış kullanımı nedeniyle şirket hakkında olumsuz kanıların oluşmasına yol açabiliyor. Bu şirketler için bir dil yenilgisi anlamına geliyor. Bu nedenle şirket elemanlarının görev alanına göre yeterli ve seviyeli yabancı dil bilgisi şirketi her zaman ileri götüren bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin, yabancı dilde yürütülen önemli bir ticari pazarlıkta dili basit kelimelerle kullandığınız için sevimli görünebilirsiniz.
Bu durum karşınızdakinin sizi kendine denk olarak görmemesine yol açabilir. Müzakerelerde şirketin pozisyonunu açıklayabilmeniz ve argümanlarla savunabilmeniz gerekir. Karşıdakini doğru algılamak da karar ve müzakere süreçlerinde çok önemlidir. Bu da tabii kişisel beceri ve deneyimlerin yanı sıra, dile hakimiyetle de yakından alakalıdır. Bu nedenle şirketler bir işi aldığında veya alamadığında, bunda elemanın dil becerilerinin payı var mıdır, yoksa ürün ve hizmetle mi alakalıdır, bunu daima bilmek zorundadır. Çünkü bu onların rekabetteki avantajı veya dezavantajıdır.
Türkiye’de yabancı dil becerileri genelde neye dayanarak tespit ediliyor?
Yabancı dil gereken şirketlerde insan kaynakları bölümleri gerek eleman alımında, gerekse terfilerinde yabancı dil seviyesini tespit edebilmek için farklı yöntemlere başvuruyorlar. Kimi kurumsal şirketler yabancı dil sınavı yapıyor. Gereken yabancı dile kendisi iyi hakim olan bir İK müdürü örneğin işe alacağı elemanla mülakat yapıyor. Kimi şirketler metin çevirisi yaptırtıyor, kimileri ise kişinin özgeçmişinde belirttiği akıcı, iyi derecede gibi subjektif dil tanımlamalarını yeterli bulmakla yetiniyor. İş başvurusu yapan kişinin yurtdışında yaşamış olması veya yabancı dil ağırlıklı bir üniversiteden mezun olmuş olması ise yine sıkça yeterli görülen yöntemlerden biri. Oysa tüm bu yöntemler kişinin gerçek dil becerilerini nesnel bir şekilde ölçmekten tamamen uzak. Bunlar ayrıca dildeki okuma, yazma, anlama ve konuşma olarak adlandırılan becerileri ya hiç ele almıyorlar, ya da kısmi olarak gözetebiliyorlar.
Avrupa’da durum nasıl?
Avrupa ülkelerinde yabancı dile hakimiyet seviyesi artık akıcı, iyi derecede gibi, kişinin yorumuna göre değişen sıfatlarla belirlenmiyor. Bunun yerine giderek artan oranlarda Avrupa Konseyi’nin öncülüğünde uzmanların geliştirdiği Avrupa Ortak Dil Kriterleri’ne (CEF) göre hazırlanan sertifikalar tercih ediliyor. Avrupa Ortak Dil Kriterleri yabancı dilde A1’den C2’ye kadar altı farklı düzeyde sahip olunan becerileri ayrıntılı bir şekilde tanımlıyor.
CEF’e uygun hazırlanan telc sertifikaları işverenlere ve kurumlara kendileri dile vakıf olmasalar bile, kişinin gerçek dil seviyesi hakkında net ve ayrıntılı fikir edinme imkanı sağlıyor. Bu sertifikalar okuma, anlama, konuşma ve yazma becerilerini ayrı ayrı tespit ediyor. CEF’in en önemli özelliklerinden biri dildeki yazılı ve sözlü iletişim becerilerine ağırlık vermesi. Hedef eski kalıp, güncelliğini yitirmiş dil eğitimi yerine gerçek yaşamda kullanılan ve gereksinimlere uygun bir dil kullanımını yaygınlaştırmak.
Dil becerilerindeki bu detaylı ayırım yabancı dil primlerini veya ücretlendirmeyi nasıl etkiliyor?
Şirketlerde her görev alanı tüm dil becerilerini aynı derecede kullanmayı gerektirmiyor. Örneğin ihracattan sorumlu bir elemanın özellikle konuşma becerilerinin iyi olması gerekirken, yurtdışından gelen ürün taleplerini işleme sokan elemanın o dili iyi konuşması şart değil. Daha ziyade okuduğunu anlama becerisinin yüksek olması lazım. Yurtdışı ile yazışma yapan bir elemanın ise yazıda iyi olması gerekiyor. Bu nedenle CEF’e uyumlu sertifikalar yoluyla şirketler işe alım ve ücretlendirmede dil becerilerinin kendilerine o görev alanında gereken kısmına odaklanabiliyor ve ona göre ücretlendirme yapabiliyorlar. Dolayısıyla rutin bir iş için gereken kısmi yabancı dil becerileri için en üst seviyede ücret ödemek zorunda kalmıyorlar.
Avrupa ülkelerinde yabancı dile hakimiyet seviyesi artık akıcı, iyi derecede gibi, kişinin yorumuna göre değişen sıfatlarla belirlenmiyor. Bunun yerine giderek artan oranlarda Avrupa Konseyi’nin öncülüğünde uzmanların geliştirdiği Avrupa Ortak Dil Kriterleri’ne (CEF) göre hazırlanan sertifikalar tercih ediliyor. Avrupa Ortak Dil Kriterleri yabancı dilde A1’den C2’ye kadar altı farklı düzeyde sahip olunan becerileri ayrıntılı bir şekilde tanımlıyor.
CEF’e uygun hazırlanan telc sertifikaları işverenlere ve kurumlara kendileri dile vakıf olmasalar bile, kişinin gerçek dil seviyesi hakkında net ve ayrıntılı fikir edinme imkanı sağlıyor. Bu sertifikalar okuma, anlama, konuşma ve yazma becerilerini ayrı ayrı tespit ediyor. CEF’in en önemli özelliklerinden biri dildeki yazılı ve sözlü iletişim becerilerine ağırlık vermesi. Hedef eski kalıp, güncelliğini yitirmiş dil eğitimi yerine gerçek yaşamda kullanılan ve gereksinimlere uygun bir dil kullanımını yaygınlaştırmak.
Dil becerilerindeki bu detaylı ayırım yabancı dil primlerini veya ücretlendirmeyi nasıl etkiliyor?
Şirketlerde her görev alanı tüm dil becerilerini aynı derecede kullanmayı gerektirmiyor. Örneğin ihracattan sorumlu bir elemanın özellikle konuşma becerilerinin iyi olması gerekirken, yurtdışından gelen ürün taleplerini işleme sokan elemanın o dili iyi konuşması şart değil. Daha ziyade okuduğunu anlama becerisinin yüksek olması lazım. Yurtdışı ile yazışma yapan bir elemanın ise yazıda iyi olması gerekiyor. Bu nedenle CEF’e uyumlu sertifikalar yoluyla şirketler işe alım ve ücretlendirmede dil becerilerinin kendilerine o görev alanında gereken kısmına odaklanabiliyor ve ona göre ücretlendirme yapabiliyorlar. Dolayısıyla rutin bir iş için gereken kısmi yabancı dil becerileri için en üst seviyede ücret ödemek zorunda kalmıyorlar.
Avrupa Ortak Dil Kriterleri’ne göre hazırlanan telc sertifikaları işverenlere başka ne gibi avantajlar sunuyor?
Bu telc sertifikalarıyla başta çalışanın yabancı dildeki gerçek yetkinliği tespit ediliyor ve bu yolla iş alanının beklentilerine uygun bir yerleştirme yapmak mümkün oluyor. Eleman alım ve terfilerde iyi derecede yabancı dil bildiğini iddia eden adaylar arasında net bir karşılaştırma yapılabiliyor. Hangisinin hangi beceride daha yetkin olduğu görülüyor. Şirket kendisine gereken dil seviyesine göre sertifika talep ederek, mülakat ve dil sınavı yapma külfetinden kurtuluyor. Örneğin bir dile yüksek hakimiyet gerekiyorsa C1 sertifikası talep ediyor. Çalışanın yabancı dildeki okuma, konuşma, anlama ve yazma becerileri açısından güçlü ve zayıf yönlerini bu sertifikalar yoluyla açıkça görebiliyor. Burada mutlaka vurgulanması gereken avantajlardan biri de işverenin tüm bu tespitleri kendisi yabancı dil bilmeden yapabiliyor olması.
Bize kısaca telc’den söz eder misiniz?
40 yıllık bir şirketiz. 20 Avrupa ülkesinde ve Çin'de faaliyet gösteriyoruz. 9 Avrupa dilinde ve 5 farklı seviyede CEF’e uyumlu sertifika sınavları hazırlıyoruz. Polonya’da devlet memuru alımlarında, Macaristan’da üniversiteye giriş için yapılan dil yeterliliği sınavlarında bakanlıklarla işbirliği yapıyoruz. Almanya'da yaşayan göçmenlerin katılmak zorunda olduğu uyum kurslarında Alman Hükümeti’nin partneri konumundayız. Yüksek kaliteyi garantileyebilen sınav geliştiricilerinin üye olabildiği Avrupa Dil Sınavı Sunucuları Birliği ALTE’nin (Association of Language Testers in Europe) üyesiyiz ve 1000’in üzerinde Yüksek Halk Eğitim Merkezi’nin üye olduğu DVV’nin (Almanya Yüksek Halk Eğitim Merkezleri Birliği) bir kuruluşuyuz. Geçtiğimiz yılın sonunda Türkiye’de irtibat büromuzu açtık. Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de sınavlarımızın ve sertifikalarımızın kalitesini sağlayabilecek olan güvenilir dil eğitim kurumlarıyla işbirliği içersinde sertifika sınavlarımızı sunuyoruz. Almanya ve yurtdışında gerçekleşen tüm sınavları Frankfurt’ta merkezi olarak değerlendiriyor ve sertifikalandırıyoruz.