“Tutkusu İnsan” olan Danone’da “Herşey Çalışan ile başlar”
Anneler Günü’nü geride bıraktık, Babalar Günü’nün ise eli kulağında... Hoş bir tesadüf; çalışan anne – babaların yaşadığı sıkıntıları çok iyi bilen, bu konuda pek çok aksiyon alan ve toplumda da farkındalık yaratmayı hedefleyen bir şirkette; Danone’dayız.
Nisan ayı itibariyle Danone Türkiye’de İK Direktörü olarak atanan
Pınar Çanakçı, gözlerinde hemen fark edilen bir tutkuyla, başta çalışan anneler olmak üzere çocuk sahibi olan tüm çalışanlar için hayata geçirdikleri uygulamaları ve bunların yansımalarını anlatıyor.
Ama Çanakçı ile sadece bunları konuşmuyor, başka şeyler de soruyoruz:
Türkiye’de başlattıkları projeler ile diğer Danone ülkelerine örnek olmayı;
globali “ayaklandırmayı” nasıl başarıyorlar? “One Danone” tam olarak ne anlama geliyor?
Liderleri sertifikalı koç yapmalarının, yaz stajı için ince eleyip sık dokuyarak seçtikleri stajyerlerin yönetim kurulu önünde sunum yapmasının nedeni ne?
“Tutkumuz İnsan” ve “Herşey Seninle Başlar” sloganları neye hizmet ediyor?
Gelin, yanıtlara birlikte kulak verelim.
Uygulamalarınızın ayrıntılarına geçmeden önce bize Danone Türkiye hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Danone, Türkiye’ye 1997 yılında Sabancı ortaklığı ile girmiş bir şirket. Şu anda; anne – bebek beslenmesi, medikal beslenme ve su ile sütlü ürünler kategorilerinde; 4 farklı iş kolunda faaliyet gösteriyoruz.
Toplamda 1800 çalışanımız var. Su ve sütlü ürünler tarafında üretim yaptığımız için mavi yakalı çalışanlarımız da mevcut.
İK’da nasıl bir yapılanma var?
Yakın zamana kadar, sözünü ettiğim 4 şirketimizin de kendine ait İK ekipleri vardı. Ancak, her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de aslında 4 farklı IK Ekibi olsakta aynı işleri yaptığımızı, hatta kimi zaman aynı pozisyon için aynı danışmana gittiğimizi bile fark edince Global bir kararla yapılanma değişikliğine gittik ve Nisan ayı itibariyle One Danone adı altında paylaşımlı hizmetlere geçtik.
Şu andaki merkezi ekiplerimiz 3 ana İK başlığı altında çalışmalarını sürdürüyor: Yetenek yönetiminin içinde işe alım, yetenek planlaması ve işveren markası kısmı var. Bunun yanı sıra, 4 şirketin çalışanlarının da gelişim programlarını alabileceği Danone Akademi’yi kurduk. Bir de, tüm şirketin ücret ve ek menfaat yapısını yönetecek ekibimiz var.
Şu anda 26 kişilik bir ekibiz. Tüm sistemlerimiz globale bağlı ancak hemen belirtmem gerekir ki Danone yerel dinamikleri çok önemsediği için ülkelere büyük esneklik tanıyor. Ülkenin ihtiyacına uygun herhangi bir projeyi hızla lanse etmek ve uygulamaya geçirmek bizim için kolaydır.
Bu da bizim için son derece önemli bir nokta. Çünkü çalışanlarımızın yüzde 65’i Y jenerasyonundan oluşuyor ve onlar için seslerinin duyulması, önerilerinin hayata geçme fırsatı bulması son derece kritik. Biz de bu inovatif yaklaşımla pek çok uygulama hayata geçirdik ve Danone dünyasına Türkiye’den yayılmasını sağladık.
Neydi bunlar?
2 sene önce, yeni neslin sesine daha fazla kulak vermemizi sağlayacak “Discover Danone Proje Yaz Stajı” adlı bir uygulamayı başlattık. Mevcutta klasik bir staj programımız vardı ancak biz sürece ciddi bir farklılık ve dinamizm kattık.
Proje doğrultusunda her sene son sınıf öğrencisi ya da yeni mezun 4 parlak adayı 3 aylık sürede staja alıyoruz. Bu kişiler, son derece ayrıntılı değerlendirmelerden geçiyor. Ardından, bizim yapmaya vakit bulamadığımız ama çok önemli olduğunu düşündüğümüz, şirketin önümüzdeki 10 yılı için kritik olan 2 ana projeyi onlara veriyoruz.
3 ay boyunca onlara tüm kaynakları sağlıyoruz; stajyerlerimiz tüm verilere girebiliyorlar, onlardan piyasadan araştırma yapmalarını bekliyoruz. Üçüncü ayın sonunda da yönetim kurulunda sunum yapıyorlar. Bu projenin sonucunda 2 senedir gerçekten son derece parlak fikirler ortaya çıktı; bizlere tamamen farklı ve taze bir bakış sunmuş oldular. Bu yöntemle 8 yeni çalışanımızı bünyemize kattık. Ve uygulama Türkiye’den yayıldı.
Bunun yanı sıra, tüm ülkelerde uygulanmaya hazırlanan ve ilk etapta ABD’nin gündemine aldığı, globalde büyük ses getiren bir projemiz oldu: Çalışan Annelerin 1000 Günü...
Bu projenin ardında; bir çocuğun anne karnına düştüğü andan itibaren 3 yaşına gelene kadarki dönemde nasıl beslendiğinin çok önemli olduğu gerçeği yatıyor. Danone, bundan sonra ürünleri buna göre konumlandıracağı vizyonunu ilan ederken, biz İK olarak çalışan annelerimizi ve babalarımızı düşündük. Bir işveren olarak onlara yönelik neler yaptığımızı değerlendirdik ve şirketimizi anne – baba dostu haline getirmeye karar verdik. Ardından harekete geçtik: Bu şirketteki anneler çocukları dünyaya getirdikten sonra artık kanuni izinlerinin üzerine 2 hafta daha izinli oluyor, ya da evden veya yarı zamanlı çalışabiliyorlar. Aynı şekilde babalar da... İşe döndüklerinde Annelik Koçluğu alabiliyorlar, ayrıca onlara yönelik 7 gün 24 saat psikolojik destek, pedagog ve ilk gün hemşiresi gibi uygulamalarımız mevcut. Ofislerimizde tam donanımlı süt sağma odalarımız ve gün içinde tüm çalışanlarımızın ama özellikle ekstra yoğun hayatı olan anne babaların dinlenebilesi için masaj odamız mevcut. Bu politikaları kendi içimizde 2 sene önce yayınladık ve herkesin çok mutlu olduğunu gördük. Ancak yapmak istediklerimiz bitmemişti: Bu ülkenin çalışan anne babaları için de bir şeyler yapmak istiyorduk.
Bunun üzerine yine kolları sıvadık ve bir araştırma üzerinden ilerledik. Anne, baba ve yöneticilerden oluşan 1070 kişinin katılımıyla gerçekleşen araştırmada; kadın çalışanlara hamile olduklarını öğrendikleri andan itibaren bir çalışan olarak neler yaşadıklarını, neye ihtiyaçları olduğunu ve ne olsa onları daha mutlu edeceğini sorduk. Araştırmanın sonunda; işgücüne katılan yüzde 27’lik kadın grubunun yüzde 40’ının evlendikten ve çocuk sahibi olduktan sonra işi bıraktığını, geriye kalan kısmın ise çalışmaya çok zor koşullarda devam ettiğini belirledik. Öte yandan iş hayatını bırakanların da büyük bölümü mutsuz ve depresyondaydı.
İş dünyası tarafında ise kreş hizmeti veren şirketlerin oranının yüzde 9, anne – baba dostu şirket kavramının yüzde 2 olduğunu gördük. Dolayısıyla şirketlerde bu konuda bir farkındalık yaratmak istedik. Kadınların haftanın bir günü evden ya da yarı zamanlı çalışabileceklerini aktardık. Süt sağma odalarının yapımına talip olduk.
Şimdi bu projenin daha fazla yayılmasını amaçlıyoruz. Amacımız; kadınların anne olduktan sonra işi bırakmaması için şirketlerdeki koşulların değiştirilmesi... Çünkü araştırmalar, yönetim kurulunda 3 kadın olan şirketlerin yüzde 60 daha karlı olduğunu gösteriyor. Bunun her iki taraf için de ne kadar kıymetli olduğunu anlatmaya devam edeceğiz.
Bunun yanı sıra, liderlerimize yönelik ACE Programı da, ihraç ettiğimiz uygulamalardan oldu. Liderlik gelişimine çok inandığımız için; direktörlere bağlı ilk kademe liderlerimizin 1 yıl boyunca akredite koçluk eğitimi almasını sağladık. 21 kişi sertifikalı koçumuz oldu ve bu kişiler şu anda 68 çalışanımıza koçluk veriyorlar. Böylece farklı fonksiyonlar birbirini daha iyi anlarken, bu uygulama kültür ve bağlılığa da hizmet etmiş oluyor.
Öte yandan geçen sene başlattığımız “Liderlik Kampı” da diğer ülkelere örnek olan projelerden... Bunu, sadece sahadaki çalışanlarımıza; bölge müdürü ve müdürlere yapıyoruz. Amacımız, bu çalışanlarımızın canlı koçluk alması... Koçları onlarla birlikte bir gün geçiriyor, ardından geri bildirim veriyor, ekip toplantılarının ardından gözlemlerini aktarıyor.
Ebeveyn çalışanlara yönelik uygulamaların mutlulukla karşılandığını aktardınız. Çalışan memnuniyetini artırmaya yönelik başka neler yapıyorsunuz?
2 sene önce “Tutkumuz İnsan” adında bir proje başlattık. Bu proje doğrultusunda çalışanlarımızın yaş gününde izin kullanmasını, onlara esnek ve evden çalışma imkanı sunulmasını ve onların talepleri doğrultusunda bir masaj odasının kurulmasını sağladık.
Çalışanlarımız hangi konuyu merak ediyorsa, o konunun uzmanlarının anlatıcı olduğu Sağlıklı Yaşam Seminerlerimiz de mevcut. Ayrıca, 8 Nisan’ı da Danone Erkekler Günü ilan ettik. O gün erkek çalışanlarımızı kutluyoruz.
Çalışan Destek Programımız ise iş yaşam dengesini kolaylaştırmak üzere başlattığımız bir uygulama. Çalışanlarımız ve aileleri concierge hizmetlerinden tatil planlamalarına, sağlıklı beslenme konusunda danışmanlık almaktan psikolojik desteğe kadar her konuda 7*24 hizmet alabildikleri bir özel bir asistanlık hizmetine sahipler.
Herkes için ama özellikle yeni jenerasyon için olmazsa olmaz Sosyal Sorumluluk projeleri de bizim için öncelikli. Her çalışanımıza doğum günlerinde 7 ağaç dikerek Danone Ormanı’nı büyütüyor, Koruncuk Vakfına çalışanlarımızda hem maddi hem manevi destek sağlayarak yardıma ihtiyacı olan çocukların yanında olmaya devam ediyoruz.
Öte yandan “Herşey Seninle Başlar” adlı bir programımız var. Her çeyrek dönemde, hangi kademeden olursa olsun, yaptığı işle ilgili çok büyük fark yaratan çalışanlarımızı, projelerini ve önerilerini paylaşmaları amacıyla yönetim kuruluna sunuyoruz. Bu da çalışan mutluluğunu artırıyor.
Son soru: Önümüzdeki dönemde insan yönetimi konusunda hangi konu başlıklarının daha çok öne çıkacağını düşünüyorsunuz?
Bence en önemli konulardan biri; çalışana yakın olması gereken İK dışındaki herşeyi merkezi, standart, verimli ve hızlı hale getirmek olacak. Bu nedenle uzaktan çalışmaya alışmamız lazım.
Bu gelişmeler İK’nın hayatını da değiştirecek: Dijitalleşmeye daha yakın olmamız, online araçları daha fazla kullanmamızı gerektirecek.
Öte yandan çalışan kadın konusunun daha da gündemde olacağını ve bu konudaki iyileştirmelerde İK’nın başrolde olacağını düşünüyorum. Çünkü şirketlerdeki uygulamaları İK ekipleri değiştirecek. Ancak elbette CEO’nun desteği de olmazsa olmaz.
Ve gündemdeki en önemli konu başlıklarından biri de Y ve Z nesli olacak. 2020 yılı itibariyle ilk kez 4 nesil bir arada çalışacağız. Bunu stratejilerimize koymak durumundayız. Biz bu nedenle tersine mentörlük başlatarak tüm yönetim kuruluna mentee’ler atadık. Bu sayede hem nesiller birbirini daha iyi tanıma fırsatı buldu, hem de mentee’lerimiz duyulduklarını, dinlendiklerini hissettiler.
“KENDİNİ ANLATMAYA ÇALIŞAN İK’DAN,
ÇALIŞAN TARAFINDAN ARANAN İK’YA...”
Pınar Çanakçı, Marmara Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu... İş hayatına Mercer’ın kuruluşu sırasında 2000 yılında başlayan ve 2004’e kadar burada devam eden Çanakçı, daha sonra Turkcell’e geçerek ücretlendirme ve yan haklar kısmında görev yapmış ve elbette bu dönemde İK’nın farklı alanlarında çok sayıda projeye de dahil olmuş. Ardından ABD’ye giderek Berkeley’de eğitim alan Çanakçı, 2009 yılına kadar Kimberly Clark’da hem EMEA İK Müdürü, hem de Türkiye İK Direktörü olarak görevini yürütmüş. Çanakçı, 2012’nin Eylül ayından beri Danone’da...
Peki, kariyerinin ilk yılları ile kıyasladığında nasıl bir değişim gözlemliyor? Sözü kendisine bırakıyoruz: “O yıllarda kendini, yaptığı işleri anlatmaya çalışan, sistem kurma telaşında olan bir İK vardı. Şimdi ise İK’nın çalışan tarafından çağrıldığını; çünkü ihtiyaç duyulduğunu, stratejide hatırı sayılır yer edindiğini büyük bir mutlulukla gözlemliyorum. Bugün çalışan mutluluğu, İK’da pazarlama, şirketlerin bir marka olarak sunulması gibi kavramlar gündemde. İnsan Kaynakları’nın kendini ispat dönemi bitti kısacası.
Ve elbette tüm bu süreçte, 15 yıl içinde tırnakları ile kazıyarak İK’yı bugüne getiren İK profesyonellerinin çok önemli emeği var.