Türk Yöneticiler İngilizce konuştuklarında Superman’dan Charlie Brown’a nasıl dönüşüyorlar ?


Sanmayın ki, onları yapmaya zorladığım şey, avazınız çıktığı kadar bağırın, yanınızda oturanın sandalyesini çekin veya toplantı yöneticisine yumruk atın. Sadece ve sadece yapmalarını istediğim, tahtaya yazmış olduğum, toplantı katılım ve  yönetiminin altın kurallarını uygulamalarıydı. Katılımcı olun; aktif ve dinamik olarak bilginizi, düşüncelerinizi ve deneyimlerinizi paylaşın.

O gün seminerimize katılan on üst düzey yönetici iyi düzeyde İngilizce biliyordu. Bazıları Anadolu Lisesi, bazıları Kolej bazıları da Üniversitede öğrenmişler ama bana ısrarla söyledikleri “ yeterince katılımcı olamıyoruz, kendimizi ifade ederken, yanlış birşey söylememek için çok fazla konuşmamayı tercih ediyoruz. “ Bu bizim çok duyduğumuz ve çalışmalarımızda üzerine ustalıkla eğildiğimiz  öncelikli konulardan biri -hata yapma korkusu. Tabi ki bahsedilen,  sırtlardan  buz gibi terler döktüren, toplantı öncesi rüyalara girip “ yarınki toplantıda ya hata yaparsam…” kabusları gördüren  HATA, gramer hatasından başka birşey değil..

Bu sefer karşımda ulusal bir firmada CEO olarak görev yapan yönetici var, son derece karizmatik, entellektüel, aşırı zeki kısacası Süperman!

Ve bana diyor ki, “.. konuşma ve anlama yeteneğimi geliştirmem için alt yapımı  kuvvetlendirmem gerekli, gramere son derece ihtiyacım var.”  Halbuki biliyorum ki bizim Süperman’ in gramer alt yapısı kuvvetli, yapması gereken dinleme ve anlama yeteneğini geliştirmesi.  O’nun gibi Süperman’ lerin İngilizce gramere ihtiyacı olmadığını mini bir egzersizle  kanıtlıyorum.

Diyorum ki, size yönetim kurulu toplantılarında kullanılan terimleri içeren iki dakikalık  metin dinleteceğim ve elinizdeki forma duyduğunuz filleri ve zamanlarını yazmanızı rica ediyorum. Süperman kendinden beklenen şekilde eksiksiz listeyi tamamlıyor ama metinde neler dinlediğini sorduğumda pek de birşey söyleyemiyor. Evet tabi ki söyleyemez çünkü tüm focusu gramare kaymış.. Bu örnekde de gördüğümüz gibi kendimizi sadece gramer dinlemeye odaklarsak konuşmadaki  kalıpları görmeye başlarız ama ne konuşulduğunu anlamamız zorlaşır.

Halbuki anadil kullanıcıları bir fikri, bir konuşmayı dinlerken gramere odaklanmaz, anlam ve içerik ön plandadır. “Cambridge English ” sınavı yaptığım yıllarda, sınavı yapanlar olarak gramer puanlaması da yapacağımız için konuşmaları kayıt altına alırdık daha sonra kaseti dinleyerek gramer hatalarını çözerdik, çünkü doğal bir dinleme  ve anlama eylemi sırasında odak gramerde değildir.

Ne yazık ki,  Türkiye’de ki gramer focuslu eğitimin yarattığı sonuç kendini gramerkolik olmuş İngilizce kullanıcıları ile göstermekte. Gramerkolikliğin sonucu, toplantılarda aktif olunmasını engelliyor, kendine duyulan güveni zedeliyor, yazılan raporların veya e-mail’ lerin uzun uzun anlatılmasını veya tekrar tekrar yazılmasına yol açıyor. Türk yöneticiler İngilizce konuştukları ortamlarda kurdukları cümlelerden birbirlerinin gramer düzeylerini kontrol ediyor. Ne gerek var bunlara, İngilizce gramer bilgisi eğitim yıllarında öğrenildi artık onun ilerisine geçilmesi gerek.

Yapılması gereken, anlama-dinleme-konuşma, kısaca iletişim  yeteneğinin  geliştirilmesidir. Yapılan işi, deneyimleri, entellektüel birikimi ortaya çıkaran  stil sahibi, akıcı dil kullanılmalıdır. İletişim kurulan kişilerin konumuna, onların kullandıkları stile göre karşılık verilmeli doğru kalıplarla ve uslupla mesajlar aktarılmalıdır, yanlış anlaşılamalara yol açıcak basitleştirilmiş dil kalıpları kullanılmamalıdır. Stil, ton ve basitleştirilmiş dil kullanımına kısa bir örnek vermek istiyorum.

İstanbul’da çalışma ofisi olan yabancı ortaklı firmaya, İngiltere merkez ofisden üst düzey yönetici gelir. Sabah buluşma gerçekleşir ve tanışma başlar.

Türk Müdür:     Good morning, Mr Edwards. Did you have a pleasant flight?

İngiliz Yönetici:     Please, call me Mike.

Türk Müdür:    You’re an important person, so I’ll call you Mr Edwards.

Bu kısa tanışma cümlelerinde herhangi bir gramer hatası yok ancak İngiliz yöneticinin, Türk müdürün dostane yaklaşımına karşılık vermek üzere” bana ismimle hitap edebilirsiniz” demesi ve red edilmesiyle beraber yapılan formal stil hatası  tanışmayı  iki tarafında istediği pozitif başlangıç çizgisine ne yazıkki yaklaştırmadı.

Birkez daha altını çizicek olursak, İngilizce kullanırken iletişime odaklanmak gereklidir. Bunun için de standart profesyonel dil formüllerini ve konuşma kalıplarını bilmek gerekir, stil geliştirilmelidir, duygular doğru ifade edilmeli, eğlenceli ve esinleyici olunmalıdır. Bilgi, deneyim ve entellektüel düzey yansıtılmalı, kişiliğin parlayan kısmı ön plana çıkartılmalıdır.


Unutmayalım Süperman yöneticiler yetiştirmek Türk insanının özelliklerden biri. Türk yöneticiler, son derece akıllı, çok çalışkan ve yaratıcılar. Dünyanın en iyi evsahipliği yapan yöneticileri arasında yer alıyorlar. Ancak şu gramer takıntısı,  kurtulunması gereken bariyer, çünkü kahraman Süperman’ler hiç istemeyecekleri Charlie Brown’lara dönüşebiliyorlar. Peki, profesyonel iletişim kurma yeteneğini acil olarak geliştirmek için ne yapmak gerekiyor?      

İngilizce İletişim Uzmanı olarak size önerim,

Dinleyin, okuyun, sentezleyin ve kendinize doğru bir kılavuz bulun.

En basitinden , eğer hoşunuza giden yazılış şeklini beğendiğiniz bir mail aldıysanız oradaki kalıpları kullanın veya  etkileyici bir sunum dinliyorsanız çıkartın cep telefonuzu ses kaydı yapın. Tıpkı ünlü yazarlar, ünlü aktörler, ünlü iletişim uzmanlarının yaptığı gibi. Bu size saatlerce sıkıcı gramer kitapları, kalıpları ezberlemekden çok daha iyi gelecek, inanın.

Sizi Pablo Picasso’nun o ünlü sözüyle başbaşa bırakmadan önce, merak etmişsinizdir diye yazıyım dedim, toplantı seminerine katılan 10 üst düzey banka yöneticisi ve koçluk yaptığım CEO gramer kitaplarını hiç özlemediklerini söylüyorlar.

The bad artist imitates, the great artist steals.’
                                 Pablo Picasso


Andy Kovacs
Founder and Director of Education
ELC: English Language Consultants
Istanbul, Turkey

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)