Sağlıkla Kalın!

Kalp Dostu Egzersiz Önerileri

Hem genel sağlığımızın korunmasında hem de hastalıklarla savaşmada egzersizin de ilaç gibi geldiği bir gerçek. Dolayısıyla 7’den 77’ye herkesin fiziksel olarak aktif olması sağlıklı yaşamın olmazsa olmazlarından biri. Acıbadem Ankara Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Serkan Duyuler, özellikle de kalp sağlığımızın korunmasının temelinde düzenli egzersizin bulunduğunu söylüyor. Ancak doğru şekilde, doğru sürede ve doğru egzersizle...

Genç veya sporcu olmak gerekmiyor

Egzersiz yapmak için genç veya sporcu olmak da gerekmiyor. Kondisyon genel olarak düşük olsa ve uzun süredir hareketsiz yaşansa bile tempoyu ve egzersiz sıklığını yavaş yavaş arttırarak istenilen düzeye zamanla ulaşmak mümkün olabiliyor. Başlangıç aşamasında haftada en az 150 dakika orta yoğunluklu veya 75 dakika yoğun aerobik öneriliyor. Bu aktivitenin de haftanın 4-5 gününe yayılarak yapılmasında yarar görülüyor. Zamanla orta yoğunluklu aktivitenin 300 dakikaya, yoğun fiziksel aktivitenin de 150 dakikaya artırılması ek yarar sağlıyor. Bununla birlikte, aktif olabilmek için her fırsatın değerlendirilmesi gerekiyor. Mümkün olduğu kadar asansör kullanımının azaltılması, merdivenlerin daha çok kullanılması ve yürüyerek gidilebilecek yerlerde otomobil kullanımından kaçınılması da doğru davranışlar olarak listeleniyor. 

Hafif tempoda başlayıp sonra hızlanın

İdeal egzersiz programının aerobik (kardiyo), germe ve kuvvet egzersizlerini içermesi gerektiğine işaret eden Yrd. Doç. Dr. Serkan Duyuler, “Hekimler tarafından ilaç reçete eder gibi fiziksel aktivite önerilmelidir. Kontrol değerlendirilmelerinde bireylere hatırlatılmalı” diye konuşuyor. 

Yüzme, tempolu yürüyüş, koşu veya bisiklet kardiyo için uygun egzersizler olarak gösteriliyor. Ancak hareketleri yaparken kalp hızında değişkenlik sağlamak için egzersizin yoğunluğunda da değişiklikler yapmak gerektiğini işaret eden Yrd. Doç. Dr. Serkan Duyuler, sözlerine şöyle devam ediyor: “Örneğin 3-4 dakika hafif tempoda yürüdükten sonra 1-2 dakika hızı artırmak kalp sağlığına daha faydalı olacaktır. Ayrıca, kardiyo egzersizleri sırasında nefes ve kalp hızı yanınızdaki biriyle hala konuşabilmenize elverecek seviyede olması önem taşıyor. Bu konuda zorluk çekiliyorsa yüzme veya yürüyüş gibi daha hafif egzersizlerle başlamak uygun olacaktır.” 

Hareketleri yaparken eklemler ve kaslarımız gibi vücudumuzun diğer organlarına hasar verecek davranışlardan da kaçınmak gerekiyor. Kaldırımda veya uygun olmayan ortamlarda uzun süre koşmak kalbe fayda sağlasa da eklem sıkıntılarını neden olabileceğinin unutulmaması gerekiyor.

Mutlaka esneme hareketleri yapın

Vücuda elastikiyet ve esnekliği germe egzersizleriyle sağlanabiliyor. Plates ve yoga vücudun denge kaslarını destekleyerek esneklik sağlamaya yardımcı olduğundan öneriler arasında yer alıyor. Haftada 2-3 kez tekrarlamak ve egzersiz sırasında ağrıya yol açmamak da önem taşıyor. Ayrıca, germe hareketlerinin egzersize başlamadan önce ve bitirdikten sonra mutlaka tekrarlanması gerekiyor.

Daha önce yapmadığınız egzersize aniden başlamayın

Kuvvet egzersizleri için ağrılık, direnç bantları veya kişinin kendi vücut ağırlığını kullanabileceğini belirten Kardiyoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Serkan Duyuler, dikkat edilmesi gereken noktalar konusunda şu bilgileri veriyor: “Kuvvet egzersizlerinin de haftada 2-3 kez yapmakta fayda var. Tekrarlar arasında kasların dinlenmesine de izin vermek ve asla ısırmadan ağır bir egzersiz yapmamak önem taşıyor. Daha önceden alışık olmadığınız bir egzersize aniden yüklenmek vücutta stres hormonlarını artıracağından riskli kişilerde kalp krizini tetikleyebilir. Bu nedenle vücudun üst kısımlarında baskı ağrı hissedilmesi, soğuk terleme, nefes alıp vermede güçlük, çok hızlı veya düzensiz kalp atımları baş dönmesi göz kararması gibi şikayetler hissedilirse egzersiz hemen sonlandırılmalı ve tıbbi yardım alınmalı.” 

Kalp hastalığı riski olanlarda önce hekim kontrolü

Düşük riskli hastalarda ileri değerlendirmeye gerek olmadan fiziksel aktivite önerilmesine karşın kalp damar hastalıkları açısından riskli kişilerin önce hekim kontrolünden geçmesi gerekiyor. Yrd. Doç. Dr. Serkan Duyuler, “Hipertansiyon, diyabet, yüksek kolesterol, sigara içme ve aile öyküsü gibi risk faktörleri olan hareketsiz yaşayan kişilerin, spora başlamadan önce mutlaka klinik olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Uygun görüldüğünde egzersiz testini de içeren detaylı bir inceleme düşünülmelidir” diyor.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Soğuk algınlığından sonra en çok belimizden rahatsızız!

Bel ağrısı, erişkinlerin yüzde 80’inden fazlasının hayatlarında en azından bir defa yaşadıkları bir şikâyet. Bir aydan sonra geçmeyen şikayetleri dikkate almak ve ağrının altında yatan nedeni belirlemek gerekiyor. Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, bel ağrısının başka bir hastalığın habercisi olabileceğini ifade ederek, önemli bilgiler paylaştı.

Ağrının nedeni bel fıtığı olmayabilir

Beyin ve sinir cerrahisinin klinik pratiğinde de bel ağrısı ve bel fıtığı olan hastalar en çok görülen hasta grubunu oluştururlar. Bel ağrısına yol açan nedenlerden biri de bel fıtığıdır; bel fıtığının önemi sık görülmesi ve hastaya göre birbirinden çok farklı tedavileri gerektiriyor olmasıdır. Çok önemli bir uyarı olarak, toplumda, bel ağrısı sanki her zaman bel fıtığının belirtisiymiş gibi düşünülse de gerçekte, bel fıtığı çok geniş bir yelpazede yer alan bel ağrısının nedeni olan pek çok hastalıktan sadece bir tanesidir. Bel ağrısı basit bir kas spazmından mekanik bel ağrısına, osteoartrit ve spondiloza (omurganın kireçlenmeleri), bel fıtığına, fibromiyaljiye, yumuşak doku zorlanmalarına, omurganın iltihabi-enfeksiyöz hastalıklarına, apselere, kemik hastalıklarına ve kırıklarına, metabolik-hormonal hastalıklara, romatizmal hastalıklara, iç organ hastalıklarına, büyük damar hastalıklarına (aort damarının anevrizması/genişlemesi, damar tıkanıklıkları), çeşitli kemik / omurga, omurilik ve yumuşak doku tümörlerine ve daha birçok hastalığa işaret edebilir. Bu nedenle, çok dikkatli ve ısrarcı bir biçimde, bel ağrısının nedeninin ortaya konmasına çalışılmalıdır. 

Bel ağrısına ve bel fıtığına yol açan bazı risk faktörleri vardır. Bunlar; 

  • Mesleki olarak fiziki yüklenmeler, ağır iş yapmak,
  • Uzun süreli oturmak, masa başı işlerde çalışmak, hareketsiz bir yaşam tarzı, bel ve karın kaslarının zayıflığı,
  • Omurganın yanlış kullanılması, kontrolsüz, ani ve zorlayıcı hareketler yapılması,
  • Omurganın yapı ve şekil bozuklukları, 
  • Aşırı kilo,
  • Sigara kullanımı,
  • Stres, depresyon olarak ifade edilebilir. 

Hastaların çoğu ameliyatsız iyileşebilir

Bel fıtığı tedavisinde esas, omurga ve disk üzerindeki yüklenmenin azaltılması, sinir dokusu üzerindeki basının kaldırılması ve vücudun kendi kendini tamir mekanizmalarının kuvvetlendirilmesidir. Bel fıtığının yeri, tipi, derecesi ve diğer faktörlere göre tedavi değişmekle birlikte, genel olarak bel fıtığı ile ilişkili bel ağrılı hastaların büyük bir çoğunluğu cerrahi dışı tedaviler ile iyileşir. Cerrahi dışı tedaviler, hastaya ve hastalığın derecesine ve evresine göre değişmek üzere; ilaç tedavisi, yatak istirahati, fizik tedaviler, lokal enjeksiyonlar, lokal sıcaklık uygulamaları, manuel terapiler, egzersizler, hasta eğitimi, vb. şeklinde sıralanabilir. 

Ancak, bazı hastalar kesinlikle cerrahi tedaviyi gerektirirler ve hiçbir şekilde diğer tedavilerden yararlanmazlar ve çok daha da önemlisi küçük bir oran da olsa bazı hastalarda acil cerrahi girişim şarttır. Ne yazık ki cerrahi tedavinin geciktirilmesi bu hastalarda geri dönüşü mümkün olmayan kalıcı nörolojik fonksiyon kayıplarına yol açabilir. Bel fıtığında cerrahi tedavinin, belli şartlara ve algoritmalara göre hareket edildiğinde, başarı oranı çok yüksektir. 

DERGİ

HRdergi Nisan sayısı çıktı! İyi okumalar

SATIN AL Nisan 2024