Sağlam Kafa, Sağlam Vücut: Başarılı şirket…


80 bin çalışanlı Bank One için alerji büyük bir sorundu. Şirketin sağlık riski değerlendirmesine katılan 20 bin çalışanın yüzde 40’ının alerjiden musdarip olduğu tespit edilmişti. Alerji nedeniyle çalışanların görev başındaki performansı düşüyor, işe gelmeme oranları yükseliyordu.

Şirket, sorunla başa çıkabilmek için öncelikle bir saatlik öğlen toplantıları düzenledi. Pek çok kişinin alerjiyi neyin tetiklediğini bilmediğini fark eden şirket, kendi kendine tedavi yöntemleri konusunda bilinçlendirme çalışmaları yaptı; evde bakımdan ilaç kullanımına kadar pek çok konuda bilgi verildi. Aynı şekilde astımlı çalışanların oranının da yüksek olduğunu fark eden Bank One, yine bilinçlendirme toplantıları düzenledi, çalışanların Astım Dergisi’ne bir yıl ücretsiz abone olmasını sağladı. Programın başlatılmasından bir yol sonra; hastalıklarını anlayan ve kontrol altına almayı öğrenen çalışanlar için çalışmak daha kolay hale geldi. Aynı zaman periyodundan itibaren, astım nedeniyle meydana gelen kayıp iş günü oranı üçte bir azaldı.

Daha iyi yaşam kalitesi eşittir verimlilik

Aslında Bank One; çalışanlarının sağlıkları ve yaşam kalitelerinin şirketler için çok önemli bir parametre olduğunun farkına varan organizasyonlardan yalnızca biri… ABB, Deloitte, Gilette, Marks and Spencer, Nokia, Saab ve Philips gibi şirketler de çalışanların yaşam kalitesinin şirketler üzerinde ölçülebilir etkileri olduğunu biliyor: Örneğin, her yıl sağlıklı yaşam ve tedbir programları için 4,5 milyon Dolar harcayan Johnson & Johnson’da bunlar olmasaydı medikal giderlerin en az 13 milyon Dolar daha fazla olacağı belirtiliyor. General Motors ise fazla kilolu ve obez kişilerin yıllık medikal masraflarının normal kilolu kişilere göre kişi başına 1500 Dolar fazla olduğunu tespit etti. 1 yılda 70 bin Euro’yu boyun – omuz ağrıları, kalp damar rahatsızlıkları ve stres bağlantılı problemleri hedefleyen planlara ayıran Varo Bruk şirketi ise hastalık nedeniyle işe gelememekten kaynaklanan işgücü kaybında 280 bin Euro tasarruf etti, program 4 ayda kendini geri ödedi.

Gördüğünüz gibi örnekler pek çok… Örneklerin ortak noktası ise çok net: Çalışanların yaşam kalitesi artırıldığında iş kaybı asgariye iniyor, personel sirkülasyonu düşüyor, daha iyi bir stres yönetimi gerçekleştiriliyor, verimlilik artıyor. Kısacası görünen o ki, çalışanların hastalıklarını önlemek onları tedavi etmekten çok daha önemli hale geliyor. Burada da en önemli görev şirketlerin İnsan Kaynakları Departmanları’na düşüyor. Peki bir şirketin sağlık riski değerlendirmesi nasıl yapılabilir? Yanıt: Wellbeing sistemi…

Şirketler için sağlıklı yaşam

Wellbeing, şirketin çalışanlarının verimliliğini artırmak için geliştirilmiş bir neden – sonuç analizi sistemi olarak tanımlanıyor. Wellbeing’in amacı ise; alerji, stres, depresyon ve obezite gibi “iş hayatının yeni hastalıklarını” önlemek, çalışanın bu hastalıklara yakalanmasına engel olmak ve elbette verimliliği artırmak…

Wellbeing sistemini Türkiye’ye getiren; sağlık sigortaları ve emeklilik planları gibi İnsan Kaynakları’nı doğrudan ilgilendiren sigorta ve planlar konusunda uzman bir brokerlık şirketi olan NC Sigorta Reasürans Brokerliği’nin sahibi Nükhet Gündeş ve Canan İpek, klasik sağlık sigortalarının çalışanlar hastalandığında tedavi giderlerini karşıladığını, ancak artık hastalıkları önlemenin de çok önemli hale geldiğini belirtiyor. Wellbeing sisteminin; ABB, Deloitte, Pfizer ve Nokia gibi dünyaca ünlü şirketlerin bir araya gelerek kurduğu “Wellbeing Üniversitesi”nde paylaşılan tecrübe, akademik ve empirik araştırma sonuçları sonucunda oluşturulduğunu belirten Gündeş, günümüzde organizasyonlarda değişen öncelikler olduğunu vurguluyor: “Geçmişte sadece fiziki sağlık ile ilgilenildi. Artık ruh ve zihin sağlığının, sosyal refahın, fiziki enerjiinin ve duygusal yaşam kalitesinin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Artık sorun sadece iş kaybı da değil… Verimsiz varlık da çok önemli. Kendini fiziksel ya da ruhsal olarak iyi hissetmeyen çalışandan ne kadar verim bekleyebiliriz? Bu çalışanın müşteri ile bire bir ilişki halinde olduğunda hata yapma oranı daha yüksek olmaz mı? Günümüzde tüm bunları önleyebilmek için organizasyonların reaktif değil, proaktif olması gerekiyor.”

Yine eskiden temel amaçlardan birinin maliyetleri asgariye indirmek olduğunu, ama artık yatırım getirisini maksimize etmenin öneminin anlaşıldığını söyleyen Gündeş, giderler konusundaki “buz dağı” örneğini veriyor: “Görünen giderleri hepimiz biliyoruz: Kazalar, hastalık sonucu iş kaybı, sigorta tazminatları, personel işgücü devir oranı, geçici eleman maliyetleri… Ama bir de görünmeyen giderlerimiz var; kötü hizmet, düşük moral motivasyon, yaratıcılıkta düşüş, işi yavaşlatma, düşük verimlilik, değişikliklere karşı koyma ya da karar mekanizmalarında zafiyet gibi… İşte asıl bunlara odaklanmak gerekiyor.”

Değerlendirmeler önemli

İşte Wellbeing sistemi, buzdağının bu görünmeyen yanını hedefliyor. Öncelikle çalışanların gönüllü katılımıyla bir anket yapılıyor. Bu ankette şirket çalışanlarının analizi yapılarak, ihtiyaçlarının “röntgeni çekiliyor.” Anketin sonucunda çalışanların ne tip sağlık sorunları olduğu, bunları ne sıklıkla yaşadığı, diğer şirketlere göre ne durumda olduğu, bunların (iş kaybı ya da hizmet kalitesine etkisi gibi) iş performans göstergelerine etkisinin ne olduğu, bu parasal etkilerin parasal değeri gibi veriler elde ediliyor.

Anket sonucunda hazırlanan raporda çözümler de sunuluyor: Şirketlere, sorunlara karşı ne tip müdahalelerin gerektiği, önerilerin müdahalelerin getirisi, şirketin bu konudaki stratejisinin doğru olup olmadığı aktarılıyor. Anketler belirli periyodlarla güncelleniyor.

Yönetimin inancı şart

Gündeş, tüm bunların başarıyla yapılabilmesi için üst yönetimin inancının şart olduğunu dile getiriyor. Bu konuya yatırım yapılabilmesi için gerçek ve yaşanmış vakaların incelenebileceğini, Wellbeing Üniversitesi’nin sağladığı datalardan yararlanabileceğini belirten Gündeş’e göre, Wellbeing’i sadece tedavi giderlerinde önemli tasarruflar sağlayan bir sistem olarak görmemek şart: “Şirketi; yetenekler için cazip hale getirmek, onları şirkette tutabilmek için bu sistem çok önemli. Tüm bunların yanısıra böylesi bir toplumsal sorumluluğumuz olduğunu da unutmamak gerekiyor.”

10 Ortak Hastalığın Yıllık Ortalama Maliyeti

En sık hastlanan 10 hastalık Ortalama kayıp işgünü Etkilenen çalışan sayısı Ortalama yıllık maliyetler
Alerji  3,3  279 1,436,292$ 
Depresyon  6,2  91  880,152$
Yüksek tansiyon   2,1  159  520,884$
Diğer solunum yolu rahatsızlıkları 3,5   73  398,580$
Astım  3,4  52  275,808$
Yüksek riskli hamilelik  6,7  23  240,396$
Diyabet   2,4  50  187,200$
Kalp rahatsızlığı    2,8  34  148,512$
Hepatit  1,8  13  36,504$
Göğüs kanseri 2,7 6 25,272$

Kaynak: Healthy People / Productive CommunitySM Survey. Tampa, Fla:
Employer Health Coalition Inc.: Mart 1999

BUNLARA DİKKAT!

• Depresyon, eklem problemleri, gastrointestinal sorunlar ve migren; çalışırken iş kaybına neden olan en önemli sağlık problemleri…
• 1996 yılından beri AB ülkelerinde 41 milyon çalışan stres bağlantılı hastalıklardan şikayetçi oldu, bu sayının o tarihten bu yana şiddetle arttığı belirtiliyor.
• Stresten iyileşme süreci en az 1 yıl sürüyor. İsveç’te yapılan araştırmalar, beyin strese karşı endorfin salgıladığı için stresin düşünme sürecini yavaşlattığını gösteriyor.
• İngiltere’de stres nedeniyle 13 milyon iş gününün kaybedildiği belirtiliyor.
• AB ülkelerinde psikolojik sağlık giderlerinin GSMH’nın yüzde 3 ila 4’ü arasında olduğu hesaplanıyor.
• NASA, spor yapmayan işgücünün verimliliğinin iş gününün son 2 saatinde yüzde 50 oranında azaldığını, buna karşın spor yapanların tüm gün aynı verimlilikte çalıştığını tespit etti. Bu durum 2 grup arasında yüzde 12,5 farka denk geliyor.

Bizde içerik bol, seni düzenli olarak bilgilendirmemizi ister misin? :)