Masters Training International
* Masters Training International’ın kuruluşundan söz eder misiniz?
Masters Training International, 2000 yılının Ocak ayında Işıl Dayıoğlu Aslan, Mehmet Murat Somer ve Ateş Akansel’in ortaklığında kuruldu. Kurulma amacımız her kuruma özel, tamamen onların beklentisi çerçevesinde danışmanlık ve eğitim hizmeti verebilmekti. Masters Training International kurulurken, profesyonel yönetici eğitimleri ve kişisel gelişim alanlarında firmalara daha yakın ve kolaylıkla ulaşılabilecek bir partner olmayı amaçlayarak yola çıktık.
Masters Training International, eğitim alanında profesyonel kariyere sahip danışmanların biraraya gelmesiyle oluştu. Farklı alanlardaki ustalıklarımızı aynı potada birleştirerek verimli bir sinerji yaratalım istedik.
Bu konularla ilgili kurucularımız olan yöneticilerimiz; Murat Somer, Işıl Dayıoğlu Aslan ve Ateş Akansel uzun yıllara dayanan birikimlerini en günceli yakalama gayretleriyle birleştirip, gerek temsilciliğini üstlendiğimiz ve lisansla uyguladığımız, gerekse kurumlara özgün programların oluşturulmasında önemli rol oynuyorlar.
* Faaliyet alanlarınız nelerdir?
Kuruluşların ihtiyaçlarına göre şekillendirdiğimiz programlarımız şu başlıklar altında toplanıyor:
İnsan Kaynakları
Satış – Pazarlama
Yönetim Becerileri
Beceri Geliştirme
Outdoor Training
Deneyimsel Geniş Katılımlı Programlar: Rubicon & Masters Eğitimleri
Kişisel Gelişim Programları
Bu başlıklarda; eğitimi alacak grubun yapısı, yaş ortalaması, ihtiyaçları ve beklentileri gibi
koşulları değerlendirerek kurumla birlikte gruba en fazla katma değeri sağlayacak eğitimi ve yöntemi kullanıyoruz.
İki senedir bünyemize dahil ettiğimiz ve pekçok şirkete göre farklılık kazanmamızı sağlayan konulardan en önemlisini ‘kişisel gelişim’ oluşturuyor. Özellikle bu anlamda sektör açısından çok büyük bir yol katettiğimize inanıyoruz. Pekçok kurumla bu kapsam içinde yer alan; NLP, özgüven, yüksek performanslı ekipler için farklılıkların yönetilmesi, bireysel farkındalık ve öz-motivasyon programlarını uyguladık.
Genelde ağırlıklı olarak proje bazlı ve partnership bazında çalışmalar yapıyoruz. İşbirliğine gittiğimiz kurumlarla ihtiyaçları çerçevesinde projeyi belirliyoruz. Eğitim sonunda elde etmek istedikleri özel bir beklentileri olduğu için kurumla birlikte bir ön çalışma yapıyoruz. Öneriler geliştiriyoruz. Bu çerçevede hedef ve ihtiyaçlarına özel bir yaklaşımla eğitimleri uyguluyoruz. Sonrasında da kurum içi ve dışı destek çalışmaları raporu sunuyoruz. Dolayısı ile eğitim sonrası hizmete de büyük önem veriyoruz. Proje derken anlatmak istediğimiz bir eğitim de olabilir, üç yıllık bir süreç de olabilir. Hazırlanan eğitimlerin tamamen kurumun yapısına göre kurgulanmış olmasını aktarmaya çalışıyoruz.
İki senelik, genç sayılacak bir şirket olmamızı karşın kurumsal ortaklarımız ve kurumumuzdaki kişilerin eğitmenlik ve kariyer geçmişleri çok geniş. Dokuz yıldan onbeş yıla kadar eğitim veren kişiler var.
Biz uzmanlaşmaya önem veriyoruz ve zaten kendi uzmanlık alanımızda kaliteli hizmeti sunmayı amaçlıyoruz. Projelerde eğitmen sayımız projenin özelliğine, eğitimin ya da danışmanlık hizmetinin yapısına göre değişebiliyor. Eğer kapsam çerçevesinde gerekirse dışarıdan da destek alabiliyoruz.
Bunun yanısıra kurumların yapmış olduğu çalışmalarda ana konular için mutlaka bir proje takımı oluşturuyoruz. Bu; hem ön hazırlık, hem ara değerlendirme hem de öneri paketi hazırlanması açısından önemli rol oynuyor.
* Kişisel Gelişim Programlarınızdan söz eder misiniz?
Kişisel gelişim konusu Masters Training çalışanları olarak, farklı yerlerde görev yaparken de herzaman aklımızdaydı. Ancak yapmak istediklerimizi gerçekleştirmemiz için bazı ön çalışmalar gerekiyordu. Bu alandaki yabancı çalışmaların Türkiye’ye adaptasyonu çok önemliydi. Zira, özellikle kişisel gelişim programlarında kültürler çok ön plana çıkıyordu. Dolayısıyla bu adaptasyonun sağlanması için daha fazla çalışılması gerekiyordu. Burası kurulduktan sonra kişisel gelişim konusuna girilmesi için hemen ilk adımları attık.
Kişisel gelişim programlarında şu anda birlikte çalıştığımız pekçok kurum var. Elbette uygulamalarımız batıdan daha farklı. Örneğin ABD’de bu çalışmalar bireysel olarak yürütülebiliyor .Bir yönetici başvurup kendi çıtasını yükseltmek konusunda eğitim alabiliyor. Ama bizde bunu pek görmüyoruz.
Oysa kişisel gelişim konusunun iş dünyasına sağladığı katma değeri gerçekten de dikkate almak gerekiyor. Bireylerin farkındalığı ve kişisel gelişimi; yüksek performans ve farklı değerler yaratıyor. Yüksek performans da kurumlar için çok önemli. Daha önceden bu alanda yaptığımız çalışmalar stres yönetimi, ekip çalışması gibi konularla sınırlıydı. Şimdi ise bireysel farkındalık, farklı değerlerden oluşan ekiplerin verimi gibi konularla ve bunların yaşatıldığı ortamlar sunuyoruz.
* Şirketlerin bu eğitimlere bakış açısı nasıl oluyor?
Kişisel gelişime ihtiyaç olduğu yönünde genelde bir inanç var ancak bunu gerçekten üretemiyorsanız sonuç alamıyorsunuz. Son yıllarda çok daha doğru algılanmaya başlandığını ancak istediğimiz noktaya daha çok yolumuz olduğunu düşünüyorum. Bana göre, bütün bu kavramlar ve algılamaların doğruluğu toplum olarak aynı dili konuşmamızla mümkün olacak. Bu çalışmaların her türlü gelişimin temeli olduğunu kabullenmemiz önemli. Genellikle şirketlerin bunu kabul eden bir yapısı olmasına karşın yatırıma gelince biraz duraksama ve kısa süreli çözümlere yönelik farklı konulara biraz daha öncelik verme eğilimi görülüyor.
* Sizce Türkiye’de şirketlerin en çok hangi alan ve konularda eğitime ihtiyacı var?
Gözlemlerime göre, özellikle yönetimsel konularda eğitim eksikliğinin çok olduğuna inanıyorum. Bazı şirketlerde yönetim kademesinde hala patronluk anlayışından çıkılmaması son derece olumsuz bir etki yaratıyor.
Aslında bugün pekçok alanda Avrupa’dan geride değiliz. Hatta bence çok daha enerjik ve kuvvetli bir toplumuz. Ancak bunu nedense sürekli bir bastırma eğilimimiz var. Bu olmasa çok daha farklı şeyler yapabiliriz. İşte bunun sağlanması için kişisel gelişim konularına da eğilmek gerekiyor. Çünkü kişisel gelişim sağlanamazsa; insanlar kendilerini çok iyi tanımadan, neleri başaracaklarını bilmeden motive olamaz ve içlerindeki güçleri farkedemezler. Bunun ne kadar önemli olduğu özellikle geçen yılı yaşadıktan sonra daha çok anlaşıldı. Tüm ekiplerden daha güçlü olmaları bekleniyor artık. Ayrıca değerlerimizi görmemiz gerekiyor.
Yönetim eğitimlerinde kurumun ekibine yöneticilik için gerekli bazı yeterlilikleri liderlik, koçluk gibi yönetici olmadan vermesi gerekiyor. Eğitim hepimizin kabul edeceği gibi bir süreçtir. Bir eğitimle sihirli değnek etkisi yaratılamayacağı için kişinin bunu sindirmesi ve kendine göre bir tarzla birleştirmesi zaman alacaktır. Böylece ekibe hem doğruyu sunmak ve hem de kendi tarzını bu doğru çerçevesinde şekillendirmesi imkanı sunmuş olunur ki bunun kurumlara artı dönüşü olacaktır.
* Masters Training International’ın sektörde yakaladığı başarıyı neye bağlıyorsunuz?
En önemli etkenin ‘haute couture’ çalışmamız olduğuna inanıyorum. Evet, ana şablonu belli olan içeriklerde eğitimler de veriyoruz ama bunu iki yıl için bir ortalamayla değerlendirdiğimizde bu eğitimlerin yüzde 10’a bile denk gelmediğini görüyoruz. Kısaca, ‘haute couture’ tarzda hazırladığımız eğitimlerin oranı yaklaşık yüzde 92... Zaten amacımız da bunu yüzde 100’e tamamlamak.
Bizim için bir başka başarı kriteri daha var... Geçtiğimiz yıl pekçok büyük kuruluştan ayrılan kişiler bireysel danışman olmayı tercih etti. Pekçok eğitim şirketi oluştu ve eskiden beri sektörde çok olumlu anlamlarda rol almış kişiler zor durumlarda kaldılar. Dolayısıyla geçen yıl sektörde önemli bir değişim söz konusu oldu. Bu koşullar altında salt başarı için yola çıkan bir ekip olarak müşterilerimizle yarattığımız sinerji bizim için önemli bir sonuçtu. Böyle bir değişimin içinden rol aldığımız projelerdeki başarı ile, hiç etkilenmeden çıkmayı başardığımız için ilk başlardan itibaren attığımız adımların doğru olduğuna inanıyoruz. Biz open eğitimlere, konferans çalışmalarına girmedik. Tamamen uzmanlıklarımız çerçevesinde kurumun bir partner’ı olarak müşterilerimizin gözünden , bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz sayısız projedeki birikimin verdiği güçle işe yaklaştığımız için de başarılı olduğumuza inanıyorum.
Müşterilerimizin memnuniyeti ve olumlu geri dönüşlerinin de bizleri her zaman daha azimli ve istekli kıldığını itiraf etmeliyiz.
* Türkiye’de sektörün geçmişini ve bugün geldiği noktayı değerlendirir misiniz?
11 yıl önce bir kurumda eğitim uzmanı olarak çalışmaya başladığımda sektörde herşey çok güç ilerliyordu. Çünkü eğitim konusunda genel olarak bilinç yoktu. “Eğitimler ne amaçla yapılıyor, ekibimize ve kurumumuza ne katma değer sunar?” gibi noktalar, üstünde detaylı durulan konular değildi. Batıdaki gelişmeler izleniyor ancak uygulaması çok eksik kalıyordu. Ama yıllar geçtikçe artık eğitim önemi daha anlaşılır duruma geldi. Gerçi şu anda da her şeyin ne amaçla yürütüldüğünü bilmeden uygulayanlar var ama orada bize ve bizim gibi kuruluşlara çok iş düştüğünü düşünüyorum. Doğruyu sunmak ve yapıcı yönlendirmek bizim görevimiz. İlerleme karşılıklı bir süreç, biz müşterilerimizle birlikte ilerlemek istiyoruz.
Şunu çok net olarak söyleyebiliriz: Özellikle son 4 yıldır kurumlarda daha kalifiye ve daha etkin olabilecek kişiler rol oynuyor. Çünkü insan kaynakları konusunda uzman olan kişilerin ne kadar önemli olduğu anlaşıldı. O anlamda yapılan çalışmalardaki verimlilik, neler kazanılacağını çok iyi bilen ve eğitim şirketini çok iyi yönlendirebilecek kişiler kurumlarda rol almaya başladı. Ama geçmişte böyle bir anlayış yoktu. Eğitimler konusunda kadrolar yeni açılıyordu. Şimdilerde ise profesyonel anlamda artık herkesin ‘önce insan’ felsefesini anlamaya çalıştığını, eğitimin ne kadar önemli olduğunun ayırdına vardığını görüyoruz.
* Masters Training International’ın hedefleri ve yeni projelerinden de söz eder misiniz?
Bizler yola, bazı ilkeler edinerek çıktık. Şu dönem içinde yapılan çalışmalar açısından bakarsak kuruma özel çalışmaları artırmak istiyoruz. Öte yandan eylül ayında sunmayı hedeflediğimiz iki simulasyon çalışmamız var. Simulasyonlu çalışmalarda özellikle kalabalık gruplarda kısa sürede, belli bir konuda farkındalık yaratmayı ve bu anlamda olumlu davranış değişikliğine yönlendirmeyi amaçlıyoruz. Bu yaşayarak öğrenme programlarının yarattığı sinerji ve motivasyonda çok yüksek oluyor. Ayrıca ekiplerde ortak değerler yaratmak amacıyla ‘Değerlerle Yaşamak’ adında uygulamaya başladığımız bir kişisel gelişim programımız ve yeniden yapılanma ya da büyük yatırımlar öncesinde çalışmalar için önereceğimiz ‘Finansal Farkındalık’ programımız var.
Bunun dışında da sürekli kendimizi geliştirme çabası içindeyiz. Aslında her kuruma özgü çalışmada yapılan detaylandırmanın da bizi geliştirdiğini söyleyebiliriz ve elbette ki şu anda yürüttüğümüz çalışmaları da devam ettirmek arzusundayız.
* Sektörün geleceği konusundaki öngörülerinizi de öğrenmek isteriz...
Ben kişisel olarak sektör açısından bu yılı çok parlak görmüyorum. Eğitim kurumları ve şirketlerin insan kaynakları departmanları olarak hepimizde olumlu bir beklenti var. Ama sonuçta ortada da imkanlar var. Artık daha çok, kısa süreli projeler yapılıyor. Bu anlamda ekip kalitesi ve verdiğiniz hizmet çok ön plana çıkıyor. Bazı konuları sürekli sonraya bırakma söz konusu; ki eğitimler de bunun içinde. Ayrıca ‘bekle, gör’ politikasının da gündemde olduğunun farkındayız. Ekonomik göstergeler incelendiğinde de, bu sürecin giderek daha oturan bir süreçte de olsa birkaç yıl daha süreceğini düşünüyorum.
Bu arada belirtmek istediğim bir başka nokta daha var. Geçen yıl sektör açısından çok şanssız geçse de, Masters Training International olarak başarılı bir yıl geçirdik. Bu durum da bizim aynı sistemde ve aynı azimle devam etmemizin sağladığı imajı, işbirliği yaptığımız kurumlarla etkinliğimizi çok net ortaya koydu. Elbette böyle bir yapı içerisinde içinde bulunduğumuz yılda da daha büyük bir sorumluluk ve hizmet anlayışı üstlendiğimizin ekip olarak farkındayız. İşbirliği yaptığımız kurumların bize duyduğu güvenle birlikte, bilgiyle ve deneyimle daha pek çok başarılı sonuçlara ulaşacağımıza inanıyorum.