‘Kurumsal Yönetim’ Zirvede
Human Resources İnsan Kaynakları ve Yönetim Dergisi tarafından 16 Eylül’de İstanbul Ceylan İnter – Continental Hotel’de gerçekleştirilen; Yapı Kredi Emeklilik’in destek, The Family Business Dergisi’nin basın, Hesmak Canon’un dokümantasyon ve Acıbadem Sağlık Grubu’nun hizmet sponsorluğunu üstlendiği ‘Kurumsal Yönetim Zirvesi’nde; Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği, Sermaye Piyasası Kurulu, Doğan Yayın Holding, Ata Yatırım, Türkiye Etik Değerler Merkezi Vakfı, Akbank, Borusan Holding, Prometheus Danışmanlık, Hergüner Bilgen Özeke gibi kuruluşların yöneticileri ile Koç Üniversitesi akademisyenleri kurumsal yönetimle ilgili görüşlerini, önerilerini ve bu konudaki uygulamaları katılımcılar ile paylaştı.
Zirvenin ana konuşmacılarından biri olan OECD Kurumsal İlişkiler Birimi yöneticilerinden Fianna Jesover ise; ‘Yenilenen OECD İlkeleri ve Türkiye Yansımaları’nı ve OECD üyesi olmayan diğer ülkelerde kurumsal yönetim programlarının geliştirilmesine yardımcı olacak önerilerini Türkiye şirketlerinin tepe yöneticileri ve yönetim ekiplerine aktardı.
Kurumsal Yönetim ve Türkiye
Zirvenin açılış konuşmasını; Doğuş Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Kurumsal Yönetim Derneği Başkanı Aclan Acar gerçekleştirdi. Acar; son yıllarda Amerika ve Avrupa’da kurumsal yönetime yönelik olarak artan ilgiye karşılık bu konuda ‘Türkiye neler yapıyor ve hangi uygulamaları hayata geçirmeye başladı?’ sorularıyla zirvenin temel amacını ortaya koyarak açılışı yaptı. Acar konuşmasında, Türkiye’nin kurumsal yönetim konusunda erken adım atan ülkelerden biri olduğunu, bununla birlikte küreselleşme ve artan rekabet koşulları nedeniyle, Türkiye’nin kurumsal yönetim ilkelere bir an önce tam anlamıyla adapte olması gerektiğini belirtti.
Global benchmark olarak kurumsal yönetim
Zirvede kürsüye çıkan ikinci isim OECD Kurumsal İlişkiler Birimi yöneticilerinden Fianna Jesover oldu. Jesover konuşmasını üç ana başlık çerçevesinde gerçekleştirdi. İlk olarak OECD’nin çalışma çerçevesini çizen Jesover, daha sonra kurumsal yönetim konusunda yenilenen OECD ilkelerinden ve OECD’nin kurumsal yönetim alanındaki gelecek planlarından bahsetti. OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri’nin 1999 yılında üye ülkeler tarafından kabul edilmesinin ardından kurumsal yönetimin şirket politikalarında global benchmark haline geldiğini belirten Jesover; kurumsal yönetimin işlevini şu şekilde özetledi:
“Kurumsal yönetim; şirket yönetimi ile hissedarlar ve hak sahipleri arasındaki ilişkiyi düzenler ve aynı zamanda performans hedefleriyle, amaçların belirlenmesini sağlayan yapıyı belirler.”
OECD’nin yenilen Kurumsal Yönetim İlkeleri
Jesover; son yıllarda görülen şirket skandalları nedeniyle pazar ve şirket bütünlüğüne ilişkin güvensizliğin değerlendirilmesi amacıyla 2002 yılında oluşturulan OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri’nin, 13 Mayıs 2004 tarihinde değişen piyasa koşulları göz önüne alınarak revize edildiğini ve yenilenen ilkeler doğrultusunda kurulan etkin kurumsal yönetim sisteminin, özelde şirketlere, genelde ise tüm ekonomilere olan güveni arttıracağını, aynı zamanda da şirketlerin pazar ekonomisindeki işleyişlerini sağlamlaştıracağını belirtti.
Jesover, OECD’nin Yenilen Kurumsal Yönetim İlkelerinin; şeffaflık, hissedarların ve hak sahiplerinin rolleri, azınlık hissedarları haklarının korunması, pazar piyasası bütünlüğünün sağlanması ve menfaat çatışmalarının ortaya çıkartılması konularında yeni düzenlemeleri getirdiğini belirtti. Jesover konuşmasının sonunda; OECD prensiplerinin birer yaptırım değil, tavsiye niteliğinde ve değişmekte olan değerler olduklarını vurguladı. Prensiplerin dünya ekonomisi koşullarına göre tekrar gözden geçireleceğini ve OECD üyesi olmayan ülkelerin ekonomik endişelerine de cevap vermeyi hedeflediklerini belirtti.
… Ve Türkiye yansımaları
Zirvede deneyim ve gözlemlerini katılımcılar ile paylaşan bir başka isim de Sermaye Piyasası Kurulu Başkan Yardımcısı Kubilay Temuçin oldu. Kurumsal yönetimin çağdaş ilkelerini araştırıp, inceleyici ve Türkiye’ye pratikte uygulanmasını sağlayıcı eğitim, tanıtım çalışmalarını yapmak amacıyla yola çıktıklarını belirten Temuçin; OECD Kurumsal Yönetim İlkelerinin SPK ilkelerinde de yer aldığını ve Türkiye’nin de hızla boyut değiştiren piyasa koşullarına bu ilkelerle adapte olması gerektiğini ve böyle bir zihniyet devriminin işaretlerinin görülmeye başlandığını belirtti. Temuçin; böyle bir zihniyet devrimine hazır olmayan kurumların da bir an önce ‘yeni düzenlemelere nasıl adapte oluruz?’ sorusunu sorarak harekete geçmeleri gerektiğinin altını çizdi.
“Yönetim Kurulları yeniden yapılandırılmalı”
Temuçin’in kurumsal yönetimle ilgili olarak üzerinde durduğu ilk nokta, şirket yönetim kurullarının yeniden yapılandırılması konusu oldu. Temuçin’e göre yeniden yapılandırma sürecinde şirket yönetim kurullarına büyük görev düşüyor. Yönetim kurulunun fonksiyonları, yönetim kurulu üyelerinin görev ve sorumlulukları, yönetim kurulunun oluşumu ve seçimi, yönetim kurulu üyelerinin faaliyetleri gibi yönetim kuruluyla ilgili konulardan ayrıntılı olarak bahseden Temuçin; şirketlerin etkin yönetim kurulları ile sorumluluk anlamında kendi eylemlerinin sorumlusu olmalarının gerekliliğini vurguladı.
Temuçin; ilkeler bağlamında şirket yönetim kurullarının fonksiyonlarını yerine getirirken taşıması gereken özellikleri de şu şekilde sıraladı: “Şirketin, vizyonunu, misyonunu, kısa ve uzun vadeli stratejik hedeflerini oluşturması, adil, hesap verebilir, sorumlu ve şeffaf olması, her alanda uluslararası standartlara karşı duyarlı davranması ve uyum sağlamaya çalışması, şirketin hedeflerine ulaşma derecesini, faaliyetlerini ve geçmiş performansını gözden geçirmesi ve her konuda gecikmeden ve sorun ortaya çıkmadan önlem alması.”
Etkin komite sistemi
Temuçin’in üzerinde durduğu bir başka konu ise şirket yapılarında etkin komite sistemlerinin kurulması oldu. Denetimden Sorumlu Komite ile Kurumsal Yönetim Komitesi’ne kurumsal yönetim ilkelerinin uygulamaya geçirilmesinde büyük görev düştüğünü belirten Temuçin; şirketlerin şimdiden bu yeni uygulamalara kendilerini hazırlamaları ve gerekli önlemleri almaları zorunluluğuna dikkat çekti. Denetim Komitesi’nin, finansal ve operasyonel faaliyetlerin gözlem altında tutulmasını, iç ve dış denetimin bağımsız ve sağlıklı bir şekilde yapılmasını, finansal bilgilerin kamuya açıklanmasını sağlayacağını belirten Temuçin; Kurumsal Yönetim Komitesi’nin de şirketin kurumsal yönetim ilkelerine uyumunu denetleyeceğini ve şeffaf bir yönetim sistemin oluşturulmasında politika ve stratejiler belirlenmesini sağlayacağını ifade etti. Temuçin; tüm bu düzenlemelerin getirilerinin şirketlere ekonomik olarak geri döneceğini ve klasik aile şirketi yapılarının bu yeni düzenlemelerle devam etmesinin mümkün olamayacağı görüşünü katılımcılarla paylaştı.
“Faaliyet raporlarına ulaşılamıyor”
Temuçin’e göre; Türkiye’de şirket faaliyet raporlarına ulaşılamaması ya da hazırlanan raporların yetersiz olması kurumsal yönetim anlayışının oluşturulmasında büyük bir engel teşkil ediyor. “Bu seneki faaliyet raporlarında şirketlerden kurumsal yönetim konusunda nerede oldukları çizmelerini isteyeceğiz” diyen Temuçin; şirketlerin kendilerine dönerek tüm faaliyetlerini yıllık faaliyet raporları haline getirmesinin kurumsal yönetimin şeffaflık anlayışının oluşturulmasında çok büyük bir adım atılmasını sağlayacağını belirtti.
Önce etik anlayışı
Zirvenin ‘Hissedarların Kurumsal Yönetime Bakışı’ bölümünde ilk olarak söz alan Türkiye Etik Değerler Merkezi Vakfı Kurucu Üyesi Bülent Şenver, öncelikle kurumsal yönetimde olması gereken 11 özelliği şöyle sıraladı: “Etik - iş ahlakı, şeffaflık, hesap verilebirlik, hesap sorulabilirlik, sorumluluk, etkinlik, uzlaşma arayışı, eşitlik, katılımcı demokrasi, hukukun üstünlüğü, stratejik vizyon.” Sunumunda kurumsal yönetim anlayışında hissedarların konumunun nasıl oluşturulması gerektiğinin de çerçevesini çizen. Şenver’e göre hissedarlarla yeterli diyalog kurulmalı, istekleri değerlendirilmeli ve hissedarların haklarını kullanması engellenmemeli. Hissedarların Genel Kurul toplantılarına katılımının da sağlanması gerektiğini belirten Şenver; Türkiye’de, etik anlayışı bilinci oluşturulmadan, iş etiği vizyonu geliştirilmeden başarılı kurumsal yönetim uygulamaları yapılamayacağının da altını çizdi. Kurumsal yönetimin, hissedarlar ile şirket sahipleri arasındaki bakış ve beklenti farklılıkları nedeniyle ilerleyemediğini belirten Şenver; kurumsal yönetimi ‘göle yoğurt çalmak’ olarak niteleyenlerin olduğunu, kurumsal yönetim sistemini oturtmanın çok zor bir iş olmasına rağmen ‘ne kadar çok insanı o göle yoğurt çaldırırsak bu maya tutar’ umudunu taşıdığını ifade etti.
Batı’da sevilmiyor, Türkiye’de tanınmıyor
Ata Yatırım Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Sami de, zirvede hissedarların kurumsal yönetime bakışını değerlendiren isimlerden biri oldu. Sami sunumuna kurumsal yönetimin dünyadaki durumu hakkında bilgiler vererek başladı. Sami’ye göre; Avrupa’da ve Amerika’da getirileri görülmeye başlansa da kurumsal yönetim hala sevilmiyor, Türkiye’de ise tanınmıyor. Türkiye’nin örnek alacağı bir modelin henüz bulunmadığını belirten Sami; kurumsal yönetimin her ülkenin kendi kültür anlayışına göre yapılandırılması gerektiğini vurguladı.
Kurumsal Yönetim anlayışının oluşturulması sürecinde ortaklık hakları ile ilgili yönetim ilkelerini; üye sorumlulukları, üye yapısı ve rolleri, komiteler ve görev dağılımı bağlamında ele alan Mehmet Sami, kurumsal yönetimdeki başarı faktörlerini de şu şekilde sıraladı: “Sürdürülebilir yapı oluşturmak, yenilikçi olmak, global trendleri anlamak, performans, risk değerlendirmesi yapabilmek, ölçülebilir ve kıyaslanabilir yapı oluşturmak, denetime açık ve şeffaf olmak, etik değerlere bağlı olmak.”
Sami, kurumsal yönetim ilkelerinin halka açık şirketleri hedef almasına rağmen, özel sektör ve kamu şirketlerinde de “en iyi uygulama” yönetim esaslarının gelişmesine katkıda bulunduğunu belirtti. Sami’ye göre; kurumsal yönetim alanında kendilerini geliştirmek isteyen şirketler konu hakkında çıkan yayınları izlemeli, kanun koyucu ve STK çalışmalarını takip etmeli. Sami; kurumsal yönetim konusunda oluşturulan kanun, yönetmelik ve yeni kurallar zincirlerinin çok önemli bir adım olduğunu ancak şirketlerin kendi kendilerine şu soruyu sormaları gerektiğini belirtti: “Acaba yeni kurallar görünümünde eski uygulamalar mı devam ediyor?”
Problemin kaynağı: Kontrol
‘Hissedarların Kurumsal Yönetime Bakışı’ bölümünde konuşan bir diğer isim de Doğan Yayın Holding Sermaye Piyasası ve Kurumsal Yönetim Koordinatörü Murat Doğu oldu. Doğu’ya göre iyi yönetim uygulamalarında;
• Faaliyetler esnasında değer yaratılması,
• Değer yaratma süreci içerisinde yer alan tarafların sürece en etkili ve verimli bir şekilde iştirak etmeleri,
• Ortaya çıkan değerin hakkaniyete uygun bir şekilde paylaşılmasını teminat altına alacak mekanizmaların oluşturulması, kontrolü ve muhafaza edilmesi gerekiyor.
Murat Doğu, şirket yönetimlerinde karşılaşılan en büyük problemlerden birinin kontrol mekanizması olduğunu belirtti. Özellikle; sermayenin dağınık ve yönetimi kontrol edecek hakim ortağın bulunmadığı durumlarda, yönetim kontrolü ve motivasyonunun sağlanmasının çok büyük önem arz ettiğini belirten Doğu, hakim ortağın bulunduğu durumlarda, azınlık ve diğer menfaat sahiplerinin haklarının korunması gerektiğini ifade etti. Kurumsal yönetimi ‘bir kurumun idaresinin, mevcut çıkar çatışmalarından mümkün olduğunca soyutlanarak, yasalara, piyasa kurallarına ve yönetim biliminin temel prensiplerine uygun olarak, belirlenen ilkeler çerçevesinde gerçekleşmesi’ olarak tanımlayan Doğu; hissedarların yapısı, yönetim kurullarının yaklaşımı, temel ortaklık haklarının kullanımı, genel kurullara katılım ve oy kullanma, azınlık haklarının kullanımı ve kar payı alma hakkı konularındaki görüşlerini katılımcılarla paylaştı.
Bilgi alma hakkı
Doğu; konuşmasında kamuyu aydınlatma ve bilgilendirme politikasında hissedarlara eşit davranılması gerektiğini de vurguladı. Doğu’nun şirketlerin bilgilendirme politikaları kapsamında üzerinde durduğu bir diğer nokta da faaliyet raporlarıydı. Doğu; faaliyet raporlarının detaylandırılması gerektiğini, kurumsal yönetim konusunda nerede olduklarını belirtmeleri gerektiğini ifade etti.
Finansal bilgiler yeterli değil
Doğu’ya göre; kurumsal yönetim anlayışı çerçevesinde, faaliyet raporlarında sadece finansal bilgilerin yer alması yeterli değil, finansal olmayan değerlerin de açıklanması gerekli. Bunlara ek olarak Doğu; ‘hisse senedi değerini etkileyen bilginin kamuya açıklanması ve bu açıklamaların zamanında, doğru, anlaşılabilir, düşük maliyetle kolay erişilebilir ve eşit bir biçimde kamunun kullanımına sunulması’nın önemine dikkat çekti.
Konuşmasının sonunda, tüm şirketlerin kurumsal yönetime doğru yönlenmesi gerektiğini belirten Doğu; ‘kurumsal yönetim kavramı bir bütün olarak ele alınmalı, kötü yönetim uygulamalarına cezai yaptırım uygulanmalı, iyi yönetim teşvik edilmeli’ tavsiyelerini katılımcılarla paylaştı.
Bilgilendirme süreci çok önemli
Zirvenin ‘Şirketler Kurumsal Yönetim İlkelerini Nasıl Uyguluyor?’ bölümünde, Prometheus Danışmanlık Genel Müdürü ve The Family Business Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yücel Atış; kurumsal yönetim konusundaki bilgilendirme sürecinin, şirketleri bilgiye ve değişime açık olmaya yönlendireceğini ifade etti.
Kurumsal yönetime tarihsel bakış
Aynı panelde söz alan Akbank Genel Müdür Yardımcısı Hayri Çulhacı da ‘kurumsal yönetim konusunda Türkiye’de bankalar ve Akbank neler yapıyor?’ sorusuna yanıt verdi. Çulhacı bu soruyu cevaplamadan önce, kurumsal yönetimi ‘şirketin belli amaçlara doğru yönlendirilmesi, kontrol edilmesi ve şeffaflık kazandırılması’ olarak tanımladı. Diğer konuşmacıların aksine konuya daha tarihsel bir açıdan yaklaşan Çulhacı: “2000’li yıllardan itibaren kurumsal yönetim terimini duymaya başladık. Bu, yeni bir terim ama eski bir olgu. Kurumsal yönetim olmasaydı 16. yy’dan bu yana kapitalizm olmazdı” dedi. Burjuva devriminden sonra şehirlerin ve kuralların oluştuğunu; bunun da niyet, rıza, ahlaki değerler gibi olguların ortaya çıkmasına neden olduğunu belirten Çulhacı; müşterek menfaatler doğrultusunda hareket etmeye başlayan bireyler ile oluşan ahlaki değerler üzerinde kurumsal yönetim anlayışının geliştiğini ifade etti.
Çulhacı diğer yandan, ‘kurumsal yönetimle, hissedarların çıkarlarının korunmasını yeni mi düşünüyoruz?’ sorusunu da şu şekilde cevapladı: “Her kötü durumun ardından böyle bir düşünme sürecine girilir. Yeni dalga küreselleşme hareketleriyle, yaşanan skandal ve krizler bu tip sorgulamaların yeniden gündeme getirdi.”
Akbank deneyimi
Çulhacı; bankaların ticari işletmeler olmalarının yanında kamu çıkarlarıyla yakından ilgili kuruluşlar olduğunu, dolayısıyla hissedarlardan önceki çıkar gruplarının mevduat sahipleri ile borç verenler olduğunu belirtti. Bunların yanı sıra, yabancı bankalar ve ülkede ekonomiye değer veren herkesin hak sahibi kapsamına girdiğini belirten Çulhacı; bankacılık sektöründe buna göre kurumsal yönetim uygulamalarını tespit etmek gerektiğini ifade etti. Hissedarlarla bankanın parası arasındaki sınırı çizebilmenin ve ortakların bankaya sahip olabilecek nitelikte olmalarının önemine değinen Çulhacı; ‘bankadaki para; hissedarın parası değildir, borçtur, bu nedenle uygun bir iş modeli kurabilmek ve kaldıracı çok zorlamamak gerekir” diyerek tüm bu bahsettiklerinin kurumsal yönetim ilkeleri anlayışının içinde yer aldığını belirtti.
“Bizde her şey kamuya açık”
Akbank olarak teknoloji el verdiğince kurumsal yönetim anlayışını geliştirmeye çalıştıklarını belirten Çulhacı; Türkiye’de temettü politikasını ilk açıklayan kurumlardan biri olduklarını, bankanın bütün enformasyonunu - BDDK esasındaki mali tablosu, yabancı yatırım analizleri, bankanın esas sözleşmesi, kısacası bankanın hayatiyetiyle ilgili tüm bilgileri - internet sitelerinde herkesin kolaylıkla ulaşabileceği şekilde kamuya açtıklarını ifade etti.
Uygulama örneği: Borusan Holding
Borusan Holding Genel Müdürü Agah Uğur sunumuna, şirket olarak kurumsal yönetimi nasıl algıladıklarını ifade ederek başladı. Uğur’a göre kurumsal yönetimin asıl yararı; kurumun güvenliğini, kalıcılığını, başarısını ve bunların devamını sağlamak. Hissedarların ve diğer yatırımcıların menfaatlerini dengede tutmak için, iyi bir yönetim oluşturmak ve bu yönetimi korumak gerektiğini belirten Uğur; kurumsal yönetimin sadece kontrol hakkı olmayan hissedarları yöneticilere karşı korumaktan ibaret olmadığını, kurumsal yönetimin tüm kurumu koruma altına aldığını ifade etti.
Kurumsal yönetimin oluşturulmasında temel olarak stratejik odaklılık anlayışını benimsediklerini ifade eden Uğur, Borusan Holding olarak stratejik odaklılıklarını yabancı danışmanlarla gerçekleştirdikleri bir yol haritası ile oturtmaya çalıştıklarını belirtti. Uğur, şirketlerini kurumsal yönetim ilkelerine adapte etmek için uygulamaya koydukları diğer gelişmeleri şu şekilde ifade etti: “Borusan bir aile şirketi. 96 yılında ailenin kendi isteği üzerine, aileye yönelik kurallar kondu. Ailemizin değerleri, beklentisi, gitmek istediği nokta ve sorumlulukların yer aldığı bir düzenleme yapıldı. Böylelikle aile ile şirket arasındaki ilişkiler düzenlendi. Yönetim platformları oluşturuldu.”
‘Consensus building temel amacımız’
Şirket yönetiminde ‘consensus building’in temel amaçları olduğunu belirten Agah Uğur, tüm kararların oy birliği ile alınmasına çok dikkat ettiklerini belirtti. Tüm stratejilerin uygulanmasında aşağıdan yukarıya doğru işleyen bir mekanizmaya sahip olduklarını ifade eden Uğur; rekabet, İK, performans üzerine özel olarak eğildiklerini, en doğru insanları en doğru görevlere yerleştirmek için çabaladıklarını, dokümantasyona büyük önem verdiklerini, temettünün maksimum olarak dağıtılmasını sağlamayı amaçladıkladıklarını dile getirdi. Kilit pozisyonda yer alan / almayan tüm kadroya yönelik Management Review Programı’na kurumun yöneticilerinin de katıldığını belirten Uğur, bu uygulama ile gerçekleştirmek istediklerinin kurumun bütünlüğü korumak olduğunu söyledi.
Uğur, kuruma ilişkin her türlü bilgiyi elektronik ortamda sunduklarını da ifade etti.
OECD / SPK / TÜSİAD
Zirvenin ‘Kurumsal Yönetimde Yönetim Kurulu’nun Rol ve Sorumlulukları’ bölümüne Hergüner Bilgen Özeke’den Avukat Ümit Hergüner; kurumsal yönetim anlayışının bugününü hazırlayan OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri, SPK – Kurumsal Yönetim Temel İlkeleri, TÜSİAD Kurumsal Yönetim En iyi Uygulama Kodu yayınlarını ele alarak konuşmasına başladı. Atılan bu adımlarla ‘şirket nasıl yönetilir?’ konusu ile yönetim ve yönetim kurullarının şirketlerin gündemine geldiğini belirten Hergüner; kurumsal yönetimin sadece hukuki düzenlemelerden oluşan yaptırımlar olarak nitelenmemesi gerektiğini belirterek yönetim ve yönetim kurulunun benimsemesi gereken sorumluluk kavramının altını çizdi. Adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik gibi OECD ilkeleri üzerinde duran Hergüner; yönetim kurulunun denetlenmesinin de önemini vurguladı.
Tam sorumluluk zamanı
‘Kurumsal Yönetim Zirvesi’nde yer alan bir başka isim de Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Tuğrul Ansay’dı. Ansay, Amerika’da ve Avrupa’da şirket skandallarının ortaya çıkmasıyla; kodlar, davranış kuralları gibi minimum uyum standartlarının da ortaya çıktığını ve bu standartların kurumsal yönetim ilkelerini oluşturduğunu ifade etti. Zirvenin bu bölümünde de görüşlerini katılımcılarla paylaşan SPK Başkan Yardımcısı Kubilay Temuçin de, hükümetlerin zorlayıcı ve hatta yasal düzenlemeleri ele almalarının, şirketlerin de tam sorumluluk almalarının zamanının geldiğini belirtti.
İnteraktif oturum
Zirvenin son bölümünü oluşturan interaktif oturumda, şirketlerin tepe yöneticileri ve yönetim ekiplerinden oluşan katılımcılar, kurumsal yönetim konusunda merak ettikleri konuları Koç Üniversitesi’nden Kemal Saatçioğlu, Hergüner Bilgen Özeke’den Avukat Ümit Hergüner ve Kurumsal Yönetim Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Cem Uşaklı’ya sorma imkanı buldu.
Human Resources İnsan Kaynakları ve Yönetim Dergisi tarafından gerçekleştirilen ‘Kurumsal Yönetim Zirvesi’ ile yaratılan bilgi paylaşımı ortamında, günümüzün rekabetçi ve kırılgan ekonomilerinde başarılı olmak isteyen şirketlerin ve tepe yöneticilerinin başarılarında temel teşkil edebilecek, tüm dünyada ve Türkiye’de yeni oluşmaya başlayan ‘Kurumsal Yönetim ve İlkeleri’ enine boyuna konuşuldu ve zirve, Türk iş dünyasının bu değişime hazırlanmasında bir adım daha atılmış oldu.