Küçük kaçamakların zamanı geldi
Maşukiye
İstanbul’a 100, Ankara’ya 300, İzmit’e ise 20 km mesafede olan bu doğa harikası belde özellikle İstanbul’a yakın ve ulaşımının çok kolay oluşu nedeniyle şehrin trafiğinden, gürültüsünden bunalan; rutinden ve gözlerden uzak, doğayla baş başa bir gün geçirmenin tadına varmak isteyenlerin vazgeçilmez tercihleri arasında yer alıyor.
Özellikle son dönemde Kartepe’de açılan kayak merkezleri sayesinde adı daha fazla duyulmaya başlanan Maşukiye, dağların ve gölün arasında saklı kalmış bir vaha adeta. “Maşukiye” aşık olunan yer anlamına geliyor. “Herhalde bir isim bir mekana ancak bu kadar yakışabilirdi” diyor insan Maşukiye’ye gidince... Çünkü tepelerden gelen suların sesi, yemyeşil doğası ve temiz havası ile insan buraya gelince, geri dönüp gerçek hayata dönmek istemiyor.
Kartepe eteklerinden başlayıp Sapanca gölüne dek uzayan derin vadide yer alan Maşukiye’de irili ufaklı birçok turistik tesis, doğa ile iç içe hizmet veriyor. Özellikle İstanbul’dan fazla uzaklaşmadan sakin bir haftasonu geçirmek istiyorsanız Maşukiye tam size göre bir alternatif olacak. Suyun üzerindeki platformlara yerleştirilmiş masalara yerleşip taze balığın keyfini çıkarmanın tam zamanı...
Maşukiye’ye yılın hangi zamanı giderseniz gidin apayrı bir manzarayla karşılaşmaya hazır olun. Bu arada niyetiniz konaklamaksa Maşukiye’de konaklama alternatifleri de giderek artıyor.
Yeme – içme:
Maşukiye, tabiat zenginliğinin yanı sıra, konuklarına harika lezzetler de sunuyor. Fakat Maşukiye denilince akla ilk gelen hiç kuşkusuz kiremitte alabalık... Bölgede birçok tesis kendi ürettiği alabalıkları taze olarak müşterilerinin damak zevkine göre; gerek kiremitte, gerekse tavada pişirip sunuyor. Ayrıca kiremitte kaşarlı mantar ve közde peynir, Masukiye’nin mutlaka denenmesi gereken spesiyalleri arasında…
Ulaşım:
İstanbul istikametinden gelenler için, İzmit doğu-Uzunçiftlik turnikelerinden çıktıktan sonra 500 metre ileriden sağa Sapanca kavşağına sapılarak 10 km. sonra Maşukiye’ye ulaşmak mümkün.
Bir masal diyarı: Ağva
Bir yanında Yeşilçay, diğer yanında Göksu dereleri, yeşilin bin bir tonunu içinde barındıran ormanları ve Karadeniz’e bakan altın sarısı kumsallarıyla adeta bir yeryüzü cenneti, Ağva... Yeşilçay ve Göksu’nun denize döküldükleri yerde oluşan küçük bir delta üzerine kurulu olan Ağva, Latince’de “iki dere arasındaki köy” ve “su” anlamlarına geliyor…
İstanbul’a sadece 97 km uzaklıktaki Ağva, son yılların en gözde kaçış noktalarından biri haline geldi. Özellikle Göksu ve Yeşilçay nehirleri kenarına dizilmiş pansiyonları ile Ağva konuklarına yemyeşil bir yeryüzü cenneti vaat ediyor.
Sırtını yemyeşil ormanlara dayayan Ağva’nın cephesi Karadeniz’e dönük. Kıyıya çok yakın yerleşim alanı olmaması, Ağva sahillerinde görüntü ve deniz kirliliği gibi bir sorunu ortadan kaldırıyor. Bu sayede geniş kumsalları ve berrak denizi, ruhunuzu da okşayan bir yapıya bürünüyor. Sahilinin her iki tarafında yer alan konaklama tesisleri ile meşhur derenin güzelliği görülmeye değer.
Çay kıyısında Ağva’nın doğusunda kalan Yeşilçay; adını her iki sahilindeki bitki örtüsünün suya yansıyan görüntüsünden alıyor. Mendirekleri ve rıhtımı sayesinde burası küçük tekneler için doğal bir liman işlevi görüyor. Mendirekle ilçe merkezi arasında uzanan rıhtımda her zevke uyan kafe ve restoranlar mevcut.
Rıhtımın bittiği yerde balıkçı teknelerinin bağlı olduğu ahşap iskeleler başlıyor. İki derenin arasında kalması Ağva’yı adeta bir balık cenneti haline getiriyor. Çünkü Karadeniz’deki balıkların neredeyse tamamı buralara tatlı su banyosu yapmaya geliyorlar. İstanbul’un balık ihtiyacının önemli bir bölümünü Ağva karşılıyor.
Yeme –İçme:
Ağva’da yeme-içme denince ilk akla gelen şey balık. Burada nerdeyse tüm balık çeşitlerini bulmak mümkün… Yeşilçay kıyısından günlük ve taze olarak balık satın alabilirsiniz. Restoran menülerinde ise daha çok ızgara, tava, fırında ve kiremitte yapılan balıklar yer alıyor. Defneyaprağı ve özel soslarla da tatlandırılan balıkların porsiyon fiyatları oldukça uygun.
Ayrıca kır lokantalarını tercih ederseniz bıldırcın, piliç, tandır kebap ve ızgara gibi lezzetleri de bulabilirsiniz. Konaklamaya gelince son yıllarda özellikle dere kıyısına eklenen tesislerle birlikte çok sayıda irili ufaklı pansiyon ve otel bulunuyor.
Ulaşım:
İstanbul’a 110 km uzaklıkta yer alan Ağva’ya birkaç farklı güzergahtan ulaşmak mümkün. İstanbul – Şile arası otoban Ağva’ya ulaşmanın en pratik yolu. Şile’den sonra Kabakoz, İmrenli, Akçakese ve Kurfallı oklarını takip ederek Ağva’ya kolayca ulaşabilirsiniz. Bunun yanı sıra Üsküdar’dan Şile ve Ağva’ya düzenli otobüs seferleri yapılıyor.
Cennet “karşı kıyıda” bizi bekliyor
1980’li yıllara kadar İstanbulluların en fazla rağbet ettiği sayfiye mekanları olan Prenses Adaları, Marmara Denizi’nde zaman içinde yaşanan kirlenme nedeniyle yalnız bırakılmaya başlandı. Fakat hala ada tutkunları yaz kış demeden hafta sonları adaya kaçmaya devam ediyor. Çünkü Adalar, özellikle de Büyükada konuklarına deniz ve güneşten çok daha fazlasını vaat ediyor.
Hafta sonları ailenizle beraber yapacağınız bir “Ada” turunda yorgun bedeninize ve ruhunuza “detoks” etkisi yapacak birkaç aktivite var. İşte bunlardan bazıları:
• Saat meydanı civarındaki sokaklarda bulunan bisikletçilerden bisiklet kiralayabilirsiniz. Yürüyerek, bisikletle ya da faytonla Küçük Tur yaparak Ada’nın tabiat güzelliklerini, köşkleri görebilirsiniz.
• Büyük Tur’a çıktığınızda bunlara ek olarak Ada’nın yerleşim olmayan kısımlarını da görürsünüz.
• Birlik meydanına giderek Lunapark gazinosunda çamlar arasında dinlenebilirsiniz.
• Birlik meydanından Yüce Tepe’ye çıkarak Ada’yı yukarıdan görme imkanına kavuşabilirsiniz.
• Aya Yorgi Kilisesini ziyaret edebilirsiniz.
• Birlik meydanından ormanın içine girerek Yetimhaneye ve Hristos Kilisesine gidebilirsiniz.
• Yürüyerek San Pacifico, Ermeni Katolik, Paragia ve Aya Dimitri Kiliselerine ulaşabilirsiniz.
• Faytonla veya yürüyerek Aya Todori Şapeli, Aya Nikola Manastırı, Profitis İlias Kiliselerine giderek ziyaret edebilirsiniz.
• Kumsal semtindeki Musevi Sinagogunu görebilirsiniz. Dil burnuna giderek piknik yapabilirsiniz ya da daha ilerideki Aşıklar Gazinosunda çamların altında semaverden çay içebilirsiniz.
• Plajlara gidip yüzebilirsiniz.
• Çankaya caddesindeki Türing Kültür Evi’ne gidebilirsiniz.
• İskele civarındaki lokantalarda yemek yiyebilirsiniz.
Adaların İstanbul'a hem en uzak, hem de en büyüğü olan Büyükada, vapurdan iner inmez tarihi iskelesi ve büyük çarşı meydanıyla kucaklıyor sizi. Sol tarafa doğru adanın ünlü balık lokantaları uzanıyor. Anadolu Kulübü tesislerine uzanan sağ taraftaki yolda çay bahçeleri ve balıkçı barınağı yer alıyor. Birahanelerin, midye tavacıların ve cafelerin dizildiği yol sizi çarşıya sokuyor.
Adanın tek ulaşım aracı olan faytonlarla belirli bir adrese gidebileceğiniz gibi, büyük ve küçük tur olarak iki farklı güzergahta yapılan gezintilerde bütün adayı turlayabilir ve tüm güzellikleri izleyebilirsiniz.
Yürümek isteyenlere:
Eğer adayı yudum yudum koklamak istiyorsanız, 23 Nisan Caddesi’nden başladığınız motorlu araç trafiğinden uzak yürüyüşünüzde belki zaman zaman faytonların nazik zil sesleri sizleri uyaracaktır.
Sağ yanınızda görkemli yapısıyla Anadolu Kulübü'nü göreceksiniz. Buradan Mehmetçik Caddesi'ne kıvrılacak, Ermeni Katolik Surp Astvadzazin Kilisesi'nin yanından geçerek Çankaya Caddesi'ne çıkacaksınız.
Biraz ilerledikten sonra sağ tarafınızda Büyükada Kültürevi'ni göreceksiniz. Burada yaz aylarında çay, kahve, aperatif yiyecekler bulabilirsiniz. Eğer Ada'nın "erkencileri"ndenseniz, inanılmaz makul bir hesap ödeyerek karşılığı sabah kahvaltınızı burada yapabilirsiniz.
(Kültürevi'nde cuma, cumartesi ve pazar akşamları klasik müzik konserleri verildiğini de unutmadan ekleyelim.)
Yürüyüşümüze devam ederken, sağ tarafınızda bir taş kule dikkatimizi çeker. Kulenin yer aldığı büyük bahçe Büyükada Tenis ve Su Sporları Kulübü'ne aittir. "Salkım Hanımın Taneleri" filminde adı geçen Seferoğlu Köşkü, bir zamanlar bu bahçede yer alıyormuş. Ancak ne yazık ki 1999 yılında yaşanan yangın, köşkü kül etmiş.
Çiçek kokuları, kuş cıvıltıları içindeki yürüyüş parkurunda biraz ilerledikten sonra Nizam Yokuşu'na varacaksınız. Hemen karşımızda Dil Burnu dinlenme tesislerinde bir yorgunluk kahvesi içmeden turunuza son vermeyin deriz.
Karadeniz’de hoş bir alternatif
M.Ö. 12 yüzyılda kurulduğu söylenen Amasra, adını Pers prensesi Amastris'ten alıyor. Amastris'in kendi adına kurduğu bu yeni şehir, eşsiz güzellikteki sahili, iki koyu ve iki adasıyla güneydeki tatil merkezlerini aratmıyor.
Amasra genellikle Ankaralıların rağbet ettiği bir kaçamak noktası… Zaten bahar aylarından itibaren belde Ankara plakalı araçlarla dolup taşıyor. Ama özellikle son beş yıldır İstanbul’dan da oldukça konuk ağırlayan bir yer kaçamak noktası haline geldi.
Amasra, Karadeniz’e bir yarımada gibi uzandığı için her köşesinden farklı bir manzara izlemek mümkün. Zaten kente yaklaşırken çarpıcı bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Bu ilginç coğrafi özellikleriyle Karadeniz'in birçok sahil kentine parmak ısırtacak bir güzellik karşılıyor sizi Amasra’da. Deniz konusunda çekinceniz varsa hiç merak etmeyin. Çünkü hırçın Karadeniz bile Amasra’da şehrin sakinliğine ayak uydurmuş sanki. Tıpkı bir göl gibi masmavi, durgun, dalgasız, geri kalan her yer yemyeşil.
Amasra'da neler yapılır?
Eğer aradığınız hareketli bir hafta sonu geçirmekse, baştan söyleyelim Amasra’da aradığınızı bulamayabilirsiniz. Fakat beklentiniz birbirinden lezzetli alternatifleri ile deniz mahsullerine doyup (balığın yanında servis edilen “Amasra Salatası”nı mutlaka deneyin!), sakin denizin tadını çıkarmaksa o zaman buradan dönmek istemeyeceksiniz.
Amasra; İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlere otomobille birkaç saat mesafede olduğu için, konaklamalı bir seyahat daha uygun olacaktır. Burada konaklama sıkıntısı yaşamanız neredeyse imkânsız. (www.amasram.net sitesinden konaklama alternatiflerine göz atabilirsiniz)
Bunlara ek olarak limandan kiralanacak küçük teknelerle çevre turu yapmak, köprü bağlantılı adaya geçip evleri görmek, Küçük Liman'ı tepeden gören seyir teraslarında yalnızlığı yaşamak, restore edilen kiliseden bozma camiyi görmek Amasra'da yapabileceklerinizden bazıları.
Ulaşım:
İstanbul'dan otoban çıkışı yaptıysanız, Bolu'yu geçip Yeniçağ'dan ayrılıp sola Devrek üzerinden Çaycuma, Bartın ve Amasra'ya ulaşabilirsiniz. Ya da 431 km'lik Bolu ve Gerede'yi geçip Eskipazar Karabük üzerinden Safranbolu'yu görerek, Bartın-Amasra yapabilirsiniz.
Görsel ve içerik desteğinden dolayı www.amasram.net, Adalar Kültür Derneği(www.buyukada.org), www.masukiye.com ve www.agva.info’ya teşekkür ederiz.