Her şey bir tohumla başlar…
8 Mart Kadınlar Günü’nde düzenlediğimiz bir panel ve ardından yaptığımız faaliyetler sonrasında merkezimiz bizi Vaillant Grup şirketleri arasında düzenlenen SEEDS Sürdürülebilirlik yarışmasına aday gösterdi ve çeşitli ülkelerden projelerin katıldığı organizasyonun ‘Çalışanlar’ kategorisi ödülünü biz kazandık.
Ödülü aldığımızı öğrendiğim gün, sürdürülebilirlik olgusunu ve bunun bizim için anlamını etraflıca düşünmeye başladım.
Nilüfer Birdal – Vaillant Group Türkiye
İK Direktörü
Sürdürülebilirlik kavramını son yıllarda birçok yerde duyuyor, görüyorum. Birçok firmanın toplumsal vaatleri arasında yer alan sürdürülebilirlik stratejisini anlasam ve tanısam da hissetmem, içselleştirmem güzel ve anlamlı bir tesadüfle başladı.
8 Mart Kadınlar Günü’nde düzenlediğimiz bir panel ve ardından yaptığımız faaliyetler, Vaillant Group Almanya Merkezi Yönetimi tarafından fark edildi. Merkezimiz bizi Vaillant Grup şirketleri arasında düzenlenen SEEDS Sürdürülebilirlik yarışmasına aday gösterdi ve çeşitli ülkelerden projelerin katıldığı organizasyonun ‘Çalışanlar’ kategorisi ödülünü biz kazandık. Ödülü aldığımızı öğrendiğim gün, sürdürülebilirlik olgusunu ve bunun bizim için taşıdığı anlamı etraflıca düşünmeye başladım.
Doğru seçimler yapmak!
İlk olarak sürdürülebilirlik kelimesini sözlükte aradım: Çeşitlilik ve üretkenliğin devamlılığı sağlanırken, daimi olabilme yeteneğini korumak... Yeteneği koruma, biz İnsan Kaynakları profesyonellerinin çok sevdiği bir konu…
Ancak, işin insan kaynağı boyutuna eğilmeden önce, sürdürülebilirlik kavramını daha geniş çerçevede incelemek ve içselleştirmek gerektiğine inanıyorum. Çünkü, bence, sürdürülebilirliği sağlamaya niyet ettiğimiz anda ilk önemli vazife karşımıza çıkıyor: Doğru seçimler yapmak! Seçim yaparken, doğanın gelecek kuşakların gereksinimlerine cevap verme yeteneğini tehlikeye atmayacak kararlar almak…
Bir şeyi sürdürebilmek için öncelikle o şeyin biricikliğini görmek, ona değer vermek ve onu korumak gerekiyor. O değerli şey her neyse, yaşam döngüsü içerisinde devam etmesini sağlamak için bize ne düştüğünü ayırt edebilmek, kıymetli bir farkındalık haline geliyor.
Küresel sistemi, ekolojiyi, ekonomiyi, enerjiyi korumak için yola çıkarken, öncelikle bir vizyonumuzun olması gerekiyor. Ancak bir vizyon etrafında birleştiğimizde, bireysel ve toplumsal olarak sorumluluklarımıza sahip çıkabiliriz.
Tohum filiz verdiğinde…
İşte şirketimizin iki yılda bir gerçekleştirdiği SEEDS Award Yarışması, benim gözümde bu yüzden kritik önem taşıyor. Bu ödülle birlikte şirket yönetimimiz sürdürülebilirlik stratejisini çevre, çalışanlar, geliştirme ve ürünler olmak üzere 4 konuya odaklıyor. Vaillant Grup karlı ve dengeli bir şekilde büyümeyi hedeflerken, çalışana ve topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmeyi es geçmiyor.
SEEDS’in kelime anlamına baktığımda, tohum kelimesi karşıma çıktı: Gerçekten de değişimi başlatan şey küçücük bir tohum değil mi? Tohum filiz verdiğinde; yeni bir yaşam yolculuğu, yepyeni bir hayat başlıyor.
Vaillant Group Türkiye İK Birimi olarak, Çalışanlar kategorisinde aldığımız bu sürdürülebilirlik ödülü, belki de bize şu mesajı veriyor: Geleceği inşa edecek tohumları öncelikle kendi bahçemizde ekmeye başlamalıyız. Herkes kendi üzerine düşen küçük adımı attığında ve bu adımlar birleştiğinde ortaya çok anlamlı sonuçlar çıkabilir.
Şimdi bu yazıya vesile olan 8 Mart Kadınlar Günü’ne geri dönmek ve bu günün ‘Çalışan’ kategorisinde Sürdürülebilirlik’ ödülüyle ilişkisine değinmek istiyorum.
Kadın liderlerimizin öyküleri
Önce küçük bir bilgi vermem gerekirse, şirketimizin de dahil olduğu ısıtmasoğutma sektöründe kadın çalışanların oranı oldukça düşük bir seviyede seyrediyor. Şirketimiz bünyesinde üretimden başlayarak, araştırma geliştirme, satış, satış sonrası Hizmetler gibi uzun bir değer zinciri, tüm Türkiye’ye dağılmış bir şekilde hizmet veriyor. Değer ağının üretim ve müşteriye dokunan satış / servis ağı, tüm çalışan sayımızın en büyük kısmı ve neredeyse tamamı erkeklerden oluşuyor.
Tüm bu sektörel realiteye rağmen, şirketimizde halen hizmet veren ve yönetsel roller üstlenen kadınlarımız var. İşte bu kadınlar tüm sektör realitesine rağmen, kendi başarı hikayelerini oluşturmuş durumda. Biz de bir panel aracılığıyla, kadın liderlerimizin başarılarına ışık tutmak, onların benzersiz hikayelerini diğer çalışanlarımıza duyurarak herkesi kendi biricik katkısını sunmak adına motive etmek istedik.
8 Mart Günü, kadın ve erkek çalışanlarımız bu panelde yer almak üzere çeşitli bölgelerden yola çıkarak Kurtköy’e geldi. Panelimiz, HRdergi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ülgen Özmen’in moderatörlüğünde, şirketimizin yedek parça deposunun benzersiz ortamında, tüm doğallığıyla ve samimiyetiyle gerçekleşti.
Panelin sonunda aldığımız yorumlarla, çalışanlarımızın farklılıklarını kucaklayan ve onları cesaretlendiren bu akışın, katılımcıları olumlu etkilediğini gördük. Panelde çalışanlarımız; fark yaratmak için sorumluluk alma, cesaret gösterme, gelişim yolunu kollama, diğerlerini destekleme, ilham verme gibi birçok davranış örneğine tanık oldu ve bu yetenekleri sergilemenin önemini kavradı.
Kadın çemberleri
Panelin ardından gelişen uygulamalardan bazı örnekleri de paylaşmak istiyorum.
Bazı ofislerimizde çalışan kadınlarımız, kadın çemberlerinde bir araya gelmeye başladı. Bu çemberlerde kadın çalışanlarımız kendi tecrübelerini, karşılaştıkları zorlukları ve bu zorlukları nasıl aştıklarını hemcinsleriyle paylaştı ve birbirlerine destek olmaktan keyif aldıklarını fark etti.
Önemli konumlardaki bazı yöneticilerimiz, kendi bölümlerindeki kadın sayısını artırma kararı aldı. Hatta, henüz hiç kadın çalışanı olmayan bazı bölümlerde, ilk kadın çalışanı işe alma cesaretini gösterdiler. Sektörde kadın çalışan örneği görülmeyen bazı alanlarda kadınların başarılı olmasını sağlamak için hangi hazırlıkları yapmamız gerektiğine birlikte kafa yormaya başladık.
Hızla gelişen bu sinerjiden hareketle, sektör için örnek olmasını umduğumuz bazı projeler şekillenmeye başladı. Muhtemelen seneye bu vakitler size aktarabileceğimiz heyecan verici gelişmeler için ilk adımlar ne güzeldir ki kararlılıkla atıldı.
İnsan Kaynakları Birimi olarak bu süreçteki rolümüzün; hem liderleri hem çalışanları değişim dönüşüm için cesaretlendiren, çeşitliliğe açık, farklılıkları kucaklayan, sosyal farkındalığı yükselten bir kurumsal kültürü besleyen ve pratik, küçük projelerle kadınlara kendilerini rahat hissedecekleri kanallar açan bir çerçevede olduğunu görüyorum.
İnsan Kaynakları Birimi geleceği mayalamayı başlattığında, sürece diğer tarafların da sahip çıkıp birbirini etkilemesiyle birlikte gerçek bir Kurumsal Sürdürülebilirlik hareketi başlamış oluyor. Bu etkiyi deneyimlemiş biri olarak, özellikle aşağıdaki unsurların fark yarattığını söyleyebilirim:
- Kurumsal itibarımız; eşitliği, farklılıkların zenginliğini ve işbirliğini önemseyen liderler sayesinde gelişiyor.
- Bir araya gelip birbirimizden güç olarak; duygularımızı, niyetlerimizi samimiyetle paylaşarak birbirimiz üzerinde gerçekten etki oluşturuyoruz.
- Günlük karmaşadan uzaklaşıp soluklandığımız, insanlar arası etkileşimi ve dinamizmi sağlayan ortamlar şifa etkisi yaratıyor.
- Kurumsal değerimiz, ancak çalışanların katkılarıyla ve kişisel motiflerini şirket ortamına yansıttıklarında güçlenebiliyor.
- Hepimiz hayatı boyunca mutluluğu arayan insanlarız. Pozitif paylaşımlar kurum ortamında memnuniyeti ve bağlılığı perçinliyor.
- Olumlu örnekler bulaşıcı etki yaparak, her bireyin kendi açılımını sergilemesine cesaret veriyor.
- Çalıştığımız kurum, etkili olduğumuz alanların başında geliyor ve burada vatandaşlık görevimizi sergilemek için çok imkan var.
Yaşanabilir bir dünya için...
Kendi adıma son sözüm şöyle olur: Daha adil, daha dengeli ve sürdürülebilirliği olan bir yaşam istiyorsak, bu ideale her gün aldığımız kararlarla sahip çıkmalıyız. Bu sayede bir gün arkamıza baktığımızda, gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak için elimizden gelenin en iyisini yaptığımızı söyleme şansımız olur. Bir hayali gerçek kılmak için her şey kadın özeni, kararlılığı ve işbirliği ile başlar ve birdenbire kendimizi cinsiyetler üstü bir amaca hizmet ederken buluruz.