Geleceğin sırrı sağ beyinde yatıyor!
Avukat, muhasebeci ya da yazılım mühendisi… Bunlar ebeveynlerimizin, bizler büyürken sahip olmamızı
hayal ettikleri ve belki de bunun için yüreklendirdikleri mesleklerdi. Ama anne ve babalarımız yanılıyordu.
Çünkü gelecek, çok farklı bir zihinsel özelliğe sahip, farklı bir kişiliğin olacak.
“Sol beynin” baskın olduğu Bilgi Çağı sona ererken yenilikçi, empatiye dayalı, sanatsal yetenekler
artık daha fazla gündeme gelir oldu. Ve bu yeni dönemde kendimize sürekli tekrar etmemiz gereken üç kelime var: “Bolluk, Asya ve teknoloji” Bunları ciddiye alsanız çok iyi olur, çünkü er ya da geç bu üç sosyal ve ekonomik öğe nedeniyle kariyeriniz zarar görebilir.
Günümüzde hem kişisel hem de profesyonel başarının sırrı “sağ beyin”de yatıyor. Herkesin kendine sorması gereken üç temel soru var: “Ülke dışında birileri benim yaptığım bu işi daha ucuza yapabilir mi? Bir bilgisayar bu işi daha hızlı mı yapar? Yaptığım iş, bolluk çağının maddi olmayan beklentilerine yanıt veriyor mu?” Unutmayın ki, bu sorulara hızla yanıt veren ve özellikleri yeterli olan kişiler geleceğin tartışmasız “kazanları” olacak.
Günümüzde, “Bilgi Çağı”ndan, benim “Kavramsal Çağ” adını verdiğim bir döneme doğru ilerliyoruz. Bilgi Çağı ekonomiye dayanan, bilgisayarvari yeteneklerin ön planda olduğu bir dönemdi. Kavramsal Çağ’da ise yenilikçi, empatiye dayalı, sanatsal yetenekler gündeme geliyor. Gelecek, çok farklı bir beyin türüne sahip, çok farklı bir kişiliğin olacaktır.
Kendine has becerileri başkalarında bulunamayan ve otomatikleştirilemeyenler, günümüzde hem kişisel hem de profesyonel olarak gelişmesi en muhtemel kişilerdir. Bu bolluk çağında, büyüyen ihtiyaçlarımıza yanıt veren herhangi bir şey önerenler de öyle… Temel sağ beyin ve ihtiyaç duyduğumuz mantıksal becerilere sahip olmanın yanı sıra, beyinlerinin yaratıcı ve empatik yönlerini geliştirmiş olabilen kişilerden; öğretmenlerden, mucitlerden ya da tasarımcılardan söz ediyorum. Bilgi Çağı’ndan Kavramsal Çağ’a ilerlerken bizi yönlendiren üç büyük sosyal ve ekonomik güç var: Bolluk, Asya ve teknoloji… Bolluk, gelişmiş ülkeler tarafından tadı çıkarılan maddi servetin şaşırtıcı seviyesini ifade ediyor. Bu durum aslında büyük oranda, Bilgi Çağı’nın başarısının bir sonucu…
Ama ironiye bakın ki, ulaştığımız bu inanılmaz refah seviyesi daha az rasyonel olan bazı değerlerimize prim kazandırdı: Güzellik, duygular ya da maneviyat gibi… Öte yandan, küresel iletişimin maliyeti neredeyse sıfır seviyelerine ulaşırken, beyaz yakalı, Bilgi Çağı’na ait sağ beyinle yapılan birçok işin kaydığı yer Asya olacak. Asya gibi gelişmekte olan ülkeler milyonlarca bilgi çalışanını kendilerine çekecek. Bilgi Çağı’na ait bu işler Asya’ya kaymazsa pek çoğu otomasyon tarafından gerçekleştirilecek. Daha rutin, kural bazlı, hesaba dayalı çalışmalar bilgisayarlar tarafından hızlı, iyi ve ucuz bir biçimde yapılacak.
“Tasarım” günlüğü tutun!
Bunu pek çok profesyonel tasarımcı yapıyor zaten. Gittiğiniz her yere küçük bir defteri götürerek, gördüğünüz mükemmel tasarımlı ürünleri kaydetmek çok yararlı bir yöntemdir. Bu sayede kısa bir süre sonra, tasarım kararlarının günlük yaşamımızı nasıl şekillendirdiği konusunda çok daha derin bir bakış açısına sahip olabilirsiniz.
YAPMAMAMIZ öğretilen bir şeyi yapın! Kulak misafirliği… Yazarlar (ben de dahil) adı çıkmış gizli dinleyicilerdir.
Bilgisayarların daha hızlı, ülke dışındaki kişilerin daha ucuza yapamayacakları bir şeyler bulmalısınız. Bu da İK profesyonellerinin daha az rutin ve idari iş yapması; resmin bütününe, empatik ve stratejik görevlere daha çok odaklanması gerektiği anlamına geliyor. Bordrolama ve benzeri işleri otomatikleştirmek ya da outsource etmek göreceli olarak daha kolaydır. Tüm İK profesyonellerinin geliştirmesi gereken ve beynin sağ tarafıyla ilgili olan özellikler ise mükemmel yetenekleri bulmak, bunları şirkete çekebilmek ve şirket içinde yeteneklerin öneminin savunuculuğunu yapmaktır.